okuduğu okullarda faşistin kelime anlamını ogrenememis, gelecegin politikacısı ve hatta akp kadın kolları baskanı olması muhtemel sumeyye hanım ile tanıştınız, babası onu bugünler icin yetiştirdi.
çalışılmış pozisyon, akıllı gol.
o koyduğun ünlemleri öpeyim sana bir şey olmasın.
Entry girmeye değer mi diye düşünülen olay silsilesi.
Bütün salon dolu sen en önde yer buluyorsun olabilir dedik, ağzına attığın bir parça sakızı çakkada çakkada çiğniyorsun Adab-ı muhaşeret diye birşeyden zaten haberin olmadığını belli ediyorsun sonra bir saldırıya başlıyorsun. Tek dert senin başındaki örtü değil mi.Bütün herkes baş örtüsüne takmış durumda bune paranoyadır.Neden kendinizi bu kadar önemli zannediyorsunuz ki sonuçta sizde dokuz aylıksınız seçilmiş olmak size hayatınızın sonuna kadar başka insanları aşşağılama hakkı mı veriyor? Kendine güveni olmayan insanların yaptığı davranış stili.Bir başbakanın kızı daha kaliteli olmalı. (bkz: Babanı da al da git.)
akp'yi sevdiğimden falan değil, ama şu ülkede bir insanın en doğal yaşam biçimini çirkefçe eleştirip bi de utanmadan babasından dolayı kızına hakaretleri ikiye katlayan zibidileri gördükçe midem bulanıyo. aynı tavrı sırf açık diye bir kıza yapan dindarın da ...mına koyayım bu arada. ulan elindeki gücü kullanıp, sahne dekorasyonunu oyuncunun götüne soksa hiçbirinizin ruhu duymaz. bikere bi ülkede bi insana hem de despot olarak tanımlanan bi başbakanın kızına bu kadar rahat hem de hiçbir edebe sığmayacak derecede oyun esnasında böyle bi tavır sergileyen hayvan, kendinde bu rahatı bulabiliyosa bu ülkede sivil demokrasi adına bişeyler gelişiyodur! neden bahsediyosunuz siz? nası bi cahil sürüsüsünüz hiç mi yakın tarih okumadınız ? daha dün kenan evren başımızda iken yapsaydınız sahnede aynı artistliği, 1. kolorduya amuda kaldırıp miktirirlerdi artistliği yapanı... biraz geçmişinizi hatırlayın. Sizin zihniyetinize sokayım ben.
ciddiye alınmayandır. Babasının başbakan olması kendisinin yazdığı mektubu ciddiye alınmasını gerektirmez. O yüzden vay bu başbakanın kızı vay şu genelkurmay başkanının hanımı demeyin. Sıradan bir vatandaştır benim gözümde. açıklamaları da sıradan bir vatandaşın açıklamalarıdır. Başbakanın kızı yazdı diye popülerse yemişim ben böyle demokrasiyi.
Ayrıca duygu sömürüsüdür. Başına gelenler çirkin olabilir. Hatalı olan kendisidir demiyorum. Gerçekten duygu sömürüsüdür.
halkın yüzde 80ini oluşturan bidon kafalılar kadının yeri evidir tiyatro gibi gavur icadı yerlerde kadının ne işi vardır diye düşünmektedirler.çelişkiler yumağı bir mektuptur.
en ilginci ve etkileyici yönü, kendisinden etkilenenler olacak, olan mektuptur. bu mektuba bakıp, hanimiş bizim mağdur türbanlımız diyecekler.
işi biliyor bunlar ailecek. milletimizin en zayıf yönü türban. * iyi prim yapıyor haliyle.
işin özeti;
- bir sakız istiyorum!
- buyur hanımkızım.
- ne! hanımkızım ha, bana ne demek istedin. bir de ağzın sol yana çekildi derken. kesin başörtüm yüzünden. bu bakkalda tek başörtülü benim. ondan yapıyosun. ühüm...
gibi bir şeydir.
--spoiler--
sanatçı herhalde sakallıyı, köylüyü, göbeğini kaşıyanı ve bidon kafalıyı da görmeye tahammül edemez. Yani bu ülkenin yüzde 80'ini, yani halkı, tiyatroda istemez
--spoiler--
halkın yüzde 80'i sakallı, köylü, göbeğini kaşıyan ve bidon kafalı imiş. nerden tutsan elinde kalır derler ya, işte öyle yanlış ve hakaret içeren tespit.
%80'i Bidon kafalı derken türbanın altına bişeyler sıkıştırıp şişirmek suretiyle başın 20 cm yukarısında duran devasa kafayla gezen kişileri kastetmiş sanırım.Eee hayal gücü geniş.. ne de olsa entellektüel bir kişilik sever böyle benzetmeleri.
benim anlamadığım faşist ne alaka? bu kız normal mi? hem ne garip tek boş yer en önde kalmış * biz de bunu yedik sanki biz tiyatroya hiç gitmedik. benim gittiğim tiyatrolarda hep balkonların en arkası boş kalırdı. bi yürü git küçük tayyip.
gözyaşları içinde, hıçkıra hıçkıra, hatta; aksıra tıksıra okuduğum mektuptur. gönlümde tedavisi mümkün olmayan yaralar açmıştır. keşke bir kere "seni seviyorum" diyebilseydim. geçeydim önüneee girme o tiyatroya diyeydimmm.
yazık bu akepeye be arkadaş. çok çileler çekiyorlar. oğlu gemide kızı tiyatroda çok sıkıntı çok vallaha. rte nin kızına laf atmışlar. bu adamlar mazlum hadi oylar akepeye ve tüm türbanlı zihniyete. türbanlı zihniyet derken ne demek istediğimide biraz açayım, bazı kıt kafalar anlamayabilir çünkü. kafasına türban takanlardan bahsetmiyorum. beynine türban takanlardan bahsediyorum. yani türbanı dini inancı için değil siyasi bir ideoloji için kullananlardan.
benimde bizzat şahit olduğum olaya karşı, sümeyye erdoğanın yakarışıdır.
olaya gelince; yeniçeri ve sipahilerin yozlaşarak eğlence ve sefahate daldıklarının anlatıldığı cümbüş sahnesi esnasında olay oldu. sipahi başını canlandıran Tolga Tuncer aralarında sümeyye erdoğanın da bulunduğu bir kaç başörtülü bayana yönelerek belini ön tarafa alacak şekilde oynatmıştır. yani bildiği hareket çekme olayı. sözlü sataşmada oldu fakat arka tarafta olduğum için duyamadım neler konuşulduğunu. buna takiben kaş göz işaretleri, ağzını bükmlere falan gerçekten bir oyuncuya yakışmayacak hareketler sergiledi. devamında sümeyye erdoğan salou terk etti, ve onun sümeyye erdoğan olduğunu bile bilmeyen yaklaşık 100 polis akademisi öğrenciside yapılan edepsizliği protesto etmek için tiyatrodan ayrıldı.
şimdi sümeyye erdoğanı recep tayyip erdoğanın kızı olarak değil bir bayan olarak düşündüğünüzde yapılan hakareti hiçbir mantık kabul etmez. sakız çiğnemeymiş falan bunların hepsi ucuz bahaneler. bir sürü su içen var şeker yiyen var niye onlara takılmıyorsun diye sorarlar adama. hatta cümbüş sahnesinin kasıtlı olarak uzatıldığı bile söyleniyor.
bu bağlamda yapılan hareketi zavallı bir tiyatrocunun, yüksek sanat otoriteleri tarafından beğenilmek amacıyla yaptığı ezikçe bir hareket olduğu kanısındayım. evet eleştirici, otoriteye karşı, cesur, özgür düşünce insanı imajını uyandırdın büyük sanatçı*...
saygının, edebin, insanlığın, sanatın, sanat sevgisinin ve ince ruhun, sanatçıya olan saygının, özür dilemenin büyüklüğünün, erdeminin, adabının, hitabet sanatının, yalan söyleme yeteneğinin, sözde madurluğun, güya ezikliğin,yersiz paranoyaların, kalitenin ve tekrar söylüyorum ki insanlığın sonradan bireysel çabalarla edinilmediğini, ailede öğrenilen, küçük yaşlardan itibaren aile ortamında kazanılan kavramlar olduğunu apaçık gözler önüne seren, erdoğan fertlerinden birinin daha yüce ahlakı ile yazdığı mektuptur.
ve ayrıca insanoğlunun yeri geldiğinde ne kadar çiğ, ne kadar vurdumduymaz ve ne kadar bomboş olabileceğini de şu satırlar ile ortaya koyar;
"Bu nasıl bir şımarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta nasıl bir cahillik, ve medeniyetten
nasibini almamışlık?!"
aynen sümeyye, aynen... nasıl şimarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta cahilliktir?
insanlara dünya görmelerini tavsiye etmişsin ama sevgili baban isnanların yarınını görmelerini garanti edemiyor. bu ülkede insanlar bırak ülkelerini gezip görmeyi, 1 sene sonrasını, önünü göremiyorlar. aç yatan, aç kalkan, evi barkı olmayan, olsa da ocağı yanmayan, sobası tütmeyen tonla insan varken, ve sevgili baban onları düşünmek yerine seni ve abini ve hatta 7 ceddinizi refah içinde yaşatmayı düşünmekten kendini alamazken, insanların dünyayı gezmesi zor be sümeyye! çok zor!
okurken insanı duygulandıran sokağa çıkıp iki kemalist dövme vesilesi olan mektuptur. bırakın bu mağdur edebiyatını ama helal olsun adamlar mağdur olduk diyebilmek için kızlarını dahi kullanabiliyor.
sanatçı! yavşaklığını açıkça yazmaktan çekinmemiş.
evet bu ülkede kendilerine sanatçı diyenlerin tamamı yavşak olup sümeyye hanımı bunu dile getirebilme cesaretinden dolayı kutluyorum.