ateistlerin sık sık, ezbere bir şekilde dillendirdiği temelsiz bir iddiadır.
0Hakikat0 adlı bir youtube kanalı, bu iddiaya güzel bir video ile cevap vermiş. ben de onun hazırladığı videoyu sözlükte okunması açısından yazı formatına çevirdim. Aşağıdaki okuyacağınız metin, videonun direkt olarak yazıya dönüştürülmüş halidir. tekrar ediyorum: aşağıdaki cümleler bana ait değildir, sadece videonun yazıya dönüşmüş halidir.
videonun yazılı halini de aşağıda okuyabilirsiniz:
''Sümerler gibi islam öncesi hikayeler, islam'ı çürütür mü?
Başta muazzez ilmiye çığ olmak üzere, bazı yazar ve akademisyenler tarafından sümer yazıtlarının dinlerin kökenine ışık tuttuğu ve islam'ı çürüttüğü öne sürülmektedir. peki bu iddialar doğru mu?
bu videomuzda bu iddiaları çürüten bir argüman sunacağız. sunacağımız argümanın en büyük özelliklerinden biri, sadece sümer yazıtlarıyla sınırlı olmamasıdır. yani, aslında ''kur'an'ın kaynağı şudur'' formunda geçen tüm islam eleştirileri için de geçerlidir. vereceğimiz argümanın bir başka özelliği ise yapısı itibariyle gelecekte bile çürütülemeyecek olmasıdır. yani bundan 100 yıl sonra anadolu topraklarında yeni bir yazıt çıkartılsa bile bu yazıtta yazacak olanlar islam için herhangi bir sorun oluşturmayacaktır.
ateistler ve deistler tarafından sıkça öne sürülen iddia şu şekildedir:
-''sümer tabletlerinde birtakım hikayeler geçiyor ve bu hikayeler Kur'an'da geçen hikayelere çok benziyor. sümer tabletlerinin yaşının kur'an'dan eski olduğunu düşünecek olursak, o halde Kur'an'ın kaynağı sümerlere dayanıyor ve Kur'an Allah kelamı olamaz.''
biraz muhakeme yeteneği ve Kur'an bilgisi olan herkes, bu tarz iddiaların geçersiz olduğunu anlar. Açıklamamızı daha iyi anlayabilmeniz için önce Kur'an hakkında birkaç temel bilgi paylaşacağız.
Kur'an hiçbir tarih içermeyen bir kitaptır. Ne ay takvimi üzerinden bir tarih içerir, ne de güneş takvimi üzerinden... Dikkat: bu ''süre'' ve ''zaman'' ile karıştırılmamalıdır. Örneğin; Nuh peygamberin kaç yıl yaşadığı veya Ashab-ı keyf'in ne kadar süre mağarada kaldığı yazar. Fakat hangi yıl yaşadıkları yazmaz. Aynı şekilde isa peygamberin doğuşundan bin yıl önce veya bin yıl sonra gibi tarih ölçüleri de yer almamaktadır.
Kur'an tüm peygamberler ve kıssalarından da bahsetmez. Mümin suresi'nin 78. ayeti bize bunu şu şekilde bildirir:
Mümin suresi/78: ''Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana bir kısmını anlattık, bir kısmını ise anlatmadık.''
Aynı şekilde Kur'an ilk insanların yaşadığı tarih hakkında da bilgi vermez. bilinmesi gereken bir başka önemli bilgi de Kur'an'ın kendisinin Kur'an'da anlatılan kıssaları ilk kez anlattığını iddia etmiyor olması. Tam aksine Kur'an'dan birçok kıssanın daha önceki kavimlere de anlatıldığı anlaşılıyor. Yani, Hz. Muhammed sadece ilklerin peygamberi değildir. Hatta Ahkaf suresi'nin 9. ayetinde özellikle peygamberlerin ilki olmadığı söylenmesi isteniyor.
Ahkaf suresi/9: ''de ki: ben peygamberlerin ilki değilim.''
Hz. muhammed ilk peygamber olmadığı gibi, anlatığı şeylerin hepsi de ilk kez anlatılan şeyler değildir. mesela; oruç hakkında Kur'an şöyle der:
Bakara suresi/183: '' Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.''
Buradan biz şunu anlıyoruz. Hz. Muhammed'den önce, yani Kur'an'dan önce başka peygamberlere de gönderildiği halkına ''oruç tutun'' demesi istenmiş. Kur'an'daki benzer şeylerin daha önce de vahyedildiği birçok ayetten anlaşılıyor. Örneğin; Nisa suresi'nin 163. ayetinde Hz. Muhammed'e vahyedilen bazı şeylerin, Hz. Nuh ve diğer peygamberlere de vahyedildiği anlaşılıyor.
Nisa suresi/163: ''Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.''
Hz. Muhammed vahyi, o bulunduğu bölgenin halkına aktardığı zaman, zaten sürekli ''bunlar öncekilerin masallarından ibaret'' gibi yanıtlarla karşılaşmıştır. Bu Nahl suresi'nin 24. ayetinde şu şekilde aktarılır.
Nahl suresi/24. ayet: ''Onlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman 'öncekilerin masallarını' derler.''
Yani, Kur'an'ı ilk duyanların benzer şeyleri daha önce duyduklarını zaten bizzat Kur'an doğruluyor. Bu yüzden müslümanların sümer bulgularından şaşırmasını beklemek saçmadır.
Şimdi tüm bu bilgileri hatırlayarak argümana geçelim.
Argümanı şu şekilde formüle ediyoruz:
1) Tarih içermeyen herhangi bir kitabın içeriği üzerinden tarih tutarsızlığı eleştirisi yapılamaz.
2) Kur'an içeriği tarih içermeyen bir kitaptır.
3) O halde Kur'an tarih tutarsızlığı üzerinden eleştirilemez.
Kur'an tarih tutarsızlığı üzerinden eleştirilemeyeceği için de sümer tabletlerine dayanarak islam hakkında tarih eleştirisi yapılamaz. felsefede bu tarz argüman, tümdengelimsel argümanlar olarak bilinir. bu şu demek oluyor: eğer birinci ve ikinci öncüller doğruysa, bu öncüllerden çıkan sonuç zorunlu olarak doğrudur. tıpkı matematikte 2+2'nin 4 etmesi gibi... yani sonucun hatalı olabilmesi için birinci veya ikinci öncülün hatalı olduğu gösterilmelidir.
şimdi de argümanı herkesin anlayabilmesi için bir de zaman çizelgesi üzerinden açıklayalım:
sağ tarafta kur'an'ın indirildiği tarihi görüyorsunuz, solunda ise sümer yazıtlarının ait olduğu tarih yer alıyor. en sağdaki tarih şimdiki zaman, en soldaki tarih ise ilk insanların tarihini temsil ediyor.
Kur'an peygamberlerin tarihlerini vermediği için, zaman çizelgesinin her yerinde bir peygamber bulunmuş olabilir. ve bunların bir kısmı, bize hiç anlatılmayan peygamberlerden oluşuyor olabilir. islam'a göre, ilk insanlardan itibaren, peygamberler gönderildiği için de doğal olarak sümerlerden önce de Allah'ın peygamberler aracılığıyla insanlara bugün Kur'an'da geçen aynı mesaj ve kıssaları vermiş olması mümkündür. Ve dolayısıyla sümerlerin o hikayelerden ilk bahsedenler olmaması da mümkündür. iddiada bulunanlara şu soruyu sorabiliriz:
-''peki sümerlerin bu hikayeleri ilk anlatanlardan olduklarını nereden biliyorsunuz?''
yani madem, Kur'an sümerlere dayanabiliyorsa, o halde sümerler neden onlardan önceki yaşayan insanların anlatıklarına dayanamasın? Arkeolojik açıdan bulunan herhangi bir şeyin o şeyin ilki olması gerekmediği bilinen bir gerçektir. Şayet öyle olsaydı arkeologlar buldukları her şey için ''bulunan en eski...'' demeleri gerekirdi. Sümerler ilk düzenli şekilde taşlara yazan insanlardır. Fakat, bu onları sahip oldukları bilgilerin öncüsü yapmaz. ilk insanların yaşının sumer yazıtlarının ait olduğu tarihten çok eski olduğunu da hatırlatmak isteriz. Bazen ateistler şöyle bir iddiada da buluyor.
-''sümerler çok tanrılı dinlere sahipti, islam ise tek tanrılı bir dindir. Bu yüzden hikayeleri Allah'ın gönderdiği vahye dayanamaz''
Bu iddia zayıf bir iddiadır; çünkü bu iddia geçmişteki hikayelerin değişmeyeceğini varsayıyor. günümüzde bile, bilgilerin otantik kalması zor sağlanıyorken, o gün değişmiş olabileceğine şaşırmak anlamsızdır. ayrıca, insanlar eserlerini farklı yerlerden aldıktan sonra, onları değiştirdikleri ve onlara başka şeyler ilave ettikleri tarihte de defalarca yaşanmış şeylerdir. peki şimdi niye bunu garipseyelim ki? bu bir eserin uzun süre aynı kalamayacağı anlamına da gelmez tabii ki... o ayrı bir konu...
''Kur'an'ın kaynağı sümerlerdir'' gibi iddiaların ne kadar temelsiz olduğunu görmüş olduk. şimdi de sadece ateistler için geçerli olan bir ek argüman vermek istiyoruz.
evrenin başlangıç koşullarının akıllı yaşamın ortaya çıkması bakımından inanılmaz düşük olasılıklara dayandığı bilimsel açıdan bilinen bir gerçektir. birçok ateist düşük olasılıklara rağmen bunun yine de gerçekleştiğini iddia ediyorlar. sümer yazıtlarının tesadüfen kur'an kıssalarına benzemesi ise, tam aksine evrenin oluşumuna kıyasla hiç de düşük olasılıklara dayanmıyor. çünkü sümer yazıtlarında islam kıssalarına benzediği iddia edilen hikayelerin benzerliği temel hatlara dayanıyor, detaylara değil. benzerlik olasılığını düşüren şeyler ise genelde detaylar oluyor. mesela; bir şarkı sözü, başka şarkıya benzediği zaman insanlar hemen ''çaldı'' damgası yapıştırmıyor. sadece detaylarında bile benzerlik varsa, o zaman ''çaldı'' damgası yapıştırıyor. Mesela bir tanrının tufan yoluyla insanları yok etmek istemesi zaten mümkün senaryoların içerisinde yer alan bir senaryodur. doğal afetlerin sayısı sınırlıdır. bu ya kasırga olur, ya deprem, ya tufan ya da göktaşı düşmesi gibi şeylerdir. Dolayısıyla bunlardan birinin bahsedilmesi olasılık bakımından çok da şaşılacak bir şey değil. tabii ki, başka benzerlikler de vardır. bunların hepsinin olasılığını çarptığımızda bile, kolay kolay ''imkansız'' diyebileceğimiz olasıklara ulaşmıyoruz.
dikkat! yanlış anlaşılmasın! biz sümer yazıtlarının tesadüfen kur'an'a benzediğini iddia etmiyoruz. sadece bir anlığına tesadüfen benzediğini varsayıyoruz. ateistlerin sümerler iddiasına kabaca ''tesadüfen benziyordur'' diyecek olsak, bunu ateist arkadaşlar kabul edecekler mi? eğer ateist arkadaşlar,
-'' evet, kur'an tesadüfen sümer yazıtlarına benzeyebilir'' derlerse, sümerler hakkında yapılan islam eleştirileri çöker. çünkü tesadüfen birbirine benzeyebiliyorlarsa, sümerlerden kopya almak zorunda değildir. eğer ateist arkadaşlar;
-''hayır, bu hikayelerin birbirine benzemesi tesadüf olamaz'' derlerse, bu bu hikayelerin birbirlerine benzeme olasılığından çok daha düşük olan evrenin oluşumu için de ''tesadüf'' diyemezler ve bu sefer de evrenin tesadüfen oluşabileceğine dair ateizm argümanları çöker.
bunu argüman formunda şu şekilde aktarabiliriz:
1) ateistler tarafından sümer yazıtlarının düşük olasıklardan dolayı tesadüfen Kur'an kıssalarına benzeyemeyeceği iddia ediliyor.
2) evrenin oluşumu sümer yazıtlarının (tesadüfen) Kur'an'a benzemesinden daha da düşük olasıklı bir fenomendir.
3) o halde, ateistler evrenin oluşumu sürecini tesadüfe bağlayamazlar.
bu arada şunu da hatırlatalım: bu verdiğimiz argüman, ilk argümandan bağımsızdır. yani bu son argümana gelecek herhangi bir cevap, bir önceki argümanı etkilemeyecektir. ateist arkadaşlar, bir önceki argümanı yine de çürütmeleri gerekmektedir. son argüman, deistler için de geçerli değildir.
peki hangi durumda kur'an hatalı olurdu? son olarak onu da söyleyelim.
Kur'an'daki kıssalardan ilk defa bahsedildiği anlaşılsaydı veya kıssaların gerçekleştiği tarih belirtilseydi ve bu hikayeler kur'an'dan daha eski olan kitaplarda yer alsaydı ve bu hikayeler tesadüf olamayacak kadar detay içerseydi o zaman kur'an eleştirilebilirdi. yani, kur'an'ın baştan hiç eleştirilemeyecek bir kitap olduğunu iddia etmiyoruz.
sahih olup olmadığı kesin olmayan bir hadise göre 124 bin peygamber olduğu söyleniyor. eğer öyle bir iddia varsa. sümerlere de peygamber gelmiş olabilir mi? olabilir. peygamber denilen kişiler normal insan bilincinin üzerinde bir donanıma sahip kişilerdir. kitap indirilmiş peygamberler kitap indirilmemiş peygamberler diye bir olgu vardır. kutsal kitaplarda yazılan olaylar asırlar önce yaşanmış olaylardır. birbirlerini teyit eden ortak ayetler mevcuttur. sümerlerde anlatılan benzer olaylar vardır ama bu,sümer tabletlerinin islamı çürüttüğü anlamına da gelmez (bence) o ayrı. öyle olsa incil'de geçen bazı olaylar tevrat' ta geçiyor diye incil'i çürüttüğü söylenemez. bunlar birbirini takip eden, silsile halinde gelen bir süreçtir.
bu zihniyetle bakılacak olursa , m.ö. 6000-5600 hassuna - samarra dönemi, m.ö. 5600-5000 halaf dönemi, m.ö. 5500- 4000 obeyd dönemi , m.ö. 4000-3100 uruk dönemi ve m.ö. 3100- 2900 cemdet dönemi medeniyetleri de sümerlerin inançlarını da çürütecek diye bir sonuca varılır. sümerler 2900 döneminden sonra gelmiştir. sümerlerin bir takım birikimleri onlardan evelki medeniyetlerin de devamıdır. yok o, bunu çürüttü yok bu, onu çürüttü falan filan fıstık leblebi muhabbeti . osur osur ipe diz....
Kuranı bilmeyenler bu yazılanlar başka yerlerde de var diyorlar.
Okumuş olsa zaten kuranın tam da bunu söylediğini görecek. Allah farklı farklı dinler indirmedi. Allah tevhid(tek Allah) inancını, farklı farklı toplumlara hz adem'den hz muhammed'e kadar indirdi. Hepsi aynı idi.
Ve belki de tüm dinlerin ilk hali Allahın mesajı iken, teknoloji olmaksızın aradan geçen binlerce, yüzbinlerce hatta milyonlarca yıl o dinlere insan elinin düğmesine sebep oldu ve bozuldular. Fakat bozulmuş olmalarına rağmen coğrafi olarak bile hiç alakasız yerlerde yaşayan iki din arasında bile ilginç benzerlikler vardır.
Benzemesi çürütür mü kuvvetlendirir mi. Bir an için mallığı bir kenara bırakarak düşünelim. Asılları aynı kaynaktan gelen şeylerin birbirine benzemesinin nesi tuhaf.
bilgidir lakin eksiktir. sümer tabletleri değil islamı, semavi dinlerin hepsinin tek yaratıcı iiddialarını çürütmektedirler. bu elbette sadece sümer tabletleriyle değil eski ortadoğu topluluklarının bıraktıkları anlatılar, efsanelerle olmaktadır. kaldıki günümüzdeki bilimsel gelişmeler, toplumsal ilerleme kuran ve diğer sözde kutsal kitapların çağın gerisinde hatta komik kaldıklarını ortaya koymaktalar.
yukarıdaki yazı neden okunmaz, video izlenmez peki? henüz en baştan boş çünkü, çürük. ne deşifre edilmiş sümer tabletlerinin, ne de sayın muazzez ilmiye çığ'ın hiçbir zaman islamı yanlışlamak gibi bir gayretleri olmamıştır ondan. muazzez ilmiye çığ'ın kitapları ve faydalandığı kaynaklar karşılaştırmalı bilgiler içerir. elindeki verilerle yalnız kur'anın değil tevrat ve incil'in geçmişle olan doğal bağlantılarına değinir. semavi dinlerin sümer efsanelerinin devamı olduğunu söyler, "bakın sümerler islamı yalanlıyor" demez (yukarıdaki gibi). ha, islamcı tabiatı gereği saldırırıp çarpıtır. ayet paylaşıp kafa siker. orası ayrı.
Bırak islamî kaynakları Tevrat bile bu tabletlerden 5.000 sene sonra yazılmış. Yani gök yüzüne tapan bir toplum Semavi dinlerin oluşumuna yol açmış. Ki bu dinler aynı Coğrafya da türemiş bu kadar tesadüf yetmez mi? Ayrıca adem Nuh idris vs. Diğer peygamberler tevratta geçmiş oradan da kuran a bilin bakalım Tecrat kimden almış tabi ki sümerden.
başlığı açan arkadaşın ilk falsosu kaynaksız şekilde inancına göre ahkam kesmesi.
mesela şunu demiş.
''biraz muhakeme yeteneği ve kur'an bilgisi olan herkes, bu tarz iddiaların geçersiz olduğunu anlar. açıklamamızı daha iyi anlayabilmeniz için önce kur'an hakkında birkaç temel bilgi paylaşacağız.''
bir, arkadaşım bilimsel bir zeminde tartışacaksan elinde kanıtlar olacak. tarihçi mesela kaynak da dediğimiz belge yani vesika ile işe başlar. bu kaynaklar tarihli, arşivli ve kanıtlanmış vesikalardır. yazanı belli olsun olmasın yaşlandırma yöntemi, çapraz okuma ve zamanında arşivleyenlerin durumuna doğruluğu test edilir. o dönemin diğer olayları ve belgeleri karşılaştırma yapılır.
kutsal kitaplar hiçbir şekilde tarihi kaynak olamazlar. zira kutsiyet taşıdıkları iddiası kanıtlamaz ve hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur. kaldı ki, bariz hatalar salt musevilik ya da hıristiyanlıkta değil islam dahil tüm dogmalarda var.
mucizevi olayların ne hikmetse salt sahabelerce veya hicaz tarafındaki ahalice görülmesi.
ne hikmetse koskoca sasani veya doğu roma demek ki uyuyormuş.
bunları geç, evrensel olduğu iddia edilen dinde dünyanın düz olduğu gerçeği kabul edilerek; oruç zamanları her yerde aynı sanılıyor. halbuki izlanda'da haziran-eylül, güney kutbuna yakın yerlerde aralık-şubat arası oruç tutmak eziyettir.
söylediğim gibi, dünyadaki tüm dogmalar yapıları gereği bilimsel süzgece oturmazlar. onlar sınanamazlar ve körü körüne itaat isterler.
ortada iki enteresan iddia var. bunlardan biri sümerler' e de tıpkı araplara olduğu gibi peygamber gönderilmesi. bu açıdan bakınca kuranda yazılanların sümerler' de de olaması normal gibi. çünkü allah aynı kuralları insanlığa iletmiştir diyebiliriz.
diğer açıdan ise bu din olgusunun sadece orta doğuda olması bir garip olaydır. neden rusya' da veya amerika kıtasında din ya da peygamber yoktur.
iddia mı? islam ve ya diğerleri başlı başına ilahi bir din olduğunu iddia etmiyorda, sümer tabletlerini kullanarak biz bu dinin çürüdüğünü mü iddia ediyoruz. Komiksiniz. Cümlemi anlayacak kadar Türkçe dil bilginiz ve mantığınız varsa, bu konuya nasıl baktığımızı anlamanız lazım. Biz bişey çürütmeye çalışmıyoruz siz bişey kanıtlamaya çalışıyorsunuz. Olmayan bişey. Yıllardır inanan kimseyle tartışmam çünkü ortada tartışmaya değer bir unsur yok. Mevzu tanrı nın olup olmadığıysa ancak bu tartışılabilir. O tartışmalarda da nasıl tanrı tasavvurları ortaya çıkar. Bu gibi tartışmalarda Öğretilmiş din kalıplarından çıkılmalıdır.
iddia olmayandır.
sana bir şey anlatayım gecenin bi yarısı elimi yormuycam özetliycem umarım her inançlı gibi inada bindirmezsin.
1. insanlar avcı toplayıcılıktan tarım topluluğuna ilk kez mezapotamya da yani ortadoğu coğrafyasının kalbinde geçer.
2. insanlar tarım yapmaya başlayınca yerleşik hayata geçer.
3. Yerleşik hayata geçen ve birlikte yaşamak zorunda olan insanlar şehir devletleri oluşturur sulh içinde yaşamak için bazı kanunlar gerekir kanunu uygulamak için de yönetici sınıfı ve kolluk kuvvetleri gerekir.
4. ilk şehir devletleri demokrasiyle yönetilirdi çünkü şehir devleti emperyalist amaç gütmez sadece oradaki insanların sulh içinde yaşamasını sağlardı.
5. Çevrede henüz yağmacı kabileler vardır ve sık sık bu tarım toplumları yağmalanır.
6. Yağmalanan topluluklar askeri güce ihtiyaç duyar ve oluşturur.
7. Orduya sahip olan güçler diktatörleşir ve emperyalist gayelere düşerler. Güçlü olan feth eder ve topraklarını büyütür. Böylece ufaktan yerleşik imparatorluklar kurulmaya başlanır.
Es:insanlar buraya kadarki süreçte bir çok mitolojik birikim yapmıştır. Mesela tarımla uğraştıkları için artık eskiden sözü hiç edilmeyen bereket tanrıları vardır, ne bileyim toprak tanrısı vardır, su tanrısı vardır, güneş bi tanrıdır mesela çünkü bunlar insanlara o günkü şartlarda lazım olan şeylerdir. Olumsuz tanrıları da vardır, fırtına tanrısı vsvs gibi. insanlar ortak bilinçaltlarını, yaşamlarını hayatın içindeki zıtlıkları kendi yarattıkları tanrılara yansıtır.
Mesela savaş tanrısı vardır askerlerin de bişeyle gururlanması gerekir sonuçta. Eheh uğruna ölünebilecek bir şey.
Her neyse abicim imparatorluklar kuruldu e vergi sistemi daha da önem kazandı. Neyle toplanacak vergi. Vermek istemeyenler olacak. Vergi güçle otoriteyle toplanır. Bil bakalım o çağlarda insanları kesip biçmek yerine itaat ettirmenin daha basit yolu neydi. Evet dindi. Tabi ki ordu da buna yardımcı bir kolluk ama din zaten dindar inanan yüzdesi yüzde 50 ise bile yüzde 50 lik bir itaat sağlar sana. Hatta öyle ki mezapotamya tapınakları aynı zamanda vergi dairesidir. Bak ben sana islamı çürütmüyorum "ilahi" dinlerin evrimini anlatıyorum.
Ortak ve benzer hikayeler kısmına geçelim.
Mesela kral Salmanassar. Bir Akad kralıdır. Ama nasıl kral olmuştur bil bakalım. Annesi, salmanassar ı bir nehre bırakır. Sepetin içinde. Sonra bir saray hizmetlisi rastlar ona kıyıda. Alır çocuk çok güzeldir götürür saraya. Kral onu oğlu olarak benimser. Salmanassar büyüyünce üvey babasını tahttan indirir ve onun yerine geçerek tarihte bilinen Akad imparatorluğunun imparatoru olur. Kral salmanassar gerçekten yaşamıştır. Belgelidir. Ama bu hikaye tamamen onu efsaneleştiren bir hikayedir. Çünkü teokrasi güçlüdür. Kralın efsaneye ihtiyacı vardır. Şimdi kutsal kitaplarda aynısı Musa peygamber için geçmiyor mu. Ee diyosun ya hani o hikayeler daha önceki peygamberlerin anlattıkları diye daha önceki peygamberle musa nın hikayesinin aynı olmasını nasıl açıklıcaksın. Ya da musadan kaç yüz yıl önce yaşamış salmanassar sence peygamber mi. Bi defa dini bolca putperestlik içeriyor. Ee salmanassar yüzlerce yıl sonraki peygamber musanın hikayesini çalamıycana göre musa anlatısı salmanassar ın hikayesini çalmış oluyor. Yani bu iş böyle kardeşim. Din anlatısının yüzyılların ürünü bir evrimsel süreci var. Yahudiler babildeki esaretten kurulduktan sonra bu etkileşimlerle kutsal kitaplarını oluşturur ve bölgedeki ilk tek tanrılı dini oluştururlar. Bazı kaynaklara göre Yahudilik tek tanrılı bir din de değildir. Sadece israil in tanrısına itaati emreder diğer memleketlerin inancı umurlarında değildir. Bugünkü semavi dinler dediklerin hepsi koskoca bir çorba. Beslendiği kaynaklar aynı kültürel değişimleri içerir. Senin için üzücü ama Artık günümüzde insanlar deizme yönelecek. Bunu engelleyemezsin çünkü artık bilim ve aydınlanma çağındayız. Akıntıya kürek çekemezsin. Ha ben deist miyim hayır.
Not. Bir agnostik.
Ne tesadüf ki kutsal kitaplı dinler sadece bu coğrafyadan çıkmıştır. Kendisine tanrının elçisi diyenler sadece bu coğrafyada dikiş tutturmuştur. Çünkü tanrı dünyayı buradan ibaret sanıyordu heralde. Sadece ortadoğu ya elçi göndermiş. Bunun bahsettiğim tarihsel gelişimle bi alakası olamazdı değil mi?. D. D
sümer tabletlerinin islamı çürüttüğü falan yok. ateistler diyor ki aynı şeyler o tabletlerde de geçiyor, hz. muhammed bunları görüp de yazdı kuranı. iyi de sümerlere gelmiş olan peygamber ile hz. muhammedin söylemlerinin aynı olması kadar doğal bir şey yok ki. onlar o söylemleri tablete yazmışlar biz de kuran'dan okuyoruz aynılarını.
dinlerin en uzak m.ö. 5000'e kadar gittiğini de öğrendik. kardeş sen kpss tarih çalışıcam diye kuran açarsan daha çok beklersin.
hiçbir kutsal kitapta tarih geçmez zaten 5000'e kadar gittiğine kanıt neresi, oturma organınız mı önce bunu bi açıklayın. kuran'da açık açık m.ö. 12.000 safsatadır, öyle bir şey yoktur mu yazıyor?
Sümer tabletlerinin çok ilginç bilgiler içerdiği derin bir gerçektir. Taş tabletlere yazılı olduğu için yorumsuz net bilgilerdir. Tabletlerin kimisi Amerika Birleşik Devletlerinde kimisi de Türkiye'deki müzelerdedir.
Dünyaca ünlü Sümerolog M. ilmiye Çığ'ın "Kuran, incil ve Tevrat'ın Sümer'deki kökeni" kitabı yalnızca tabletlerdeki bilgileri ve dini kitaplardaki benzeyen hikayeleri vermektedir. Dini çürütüyorum savında yazılmış bir kitap değildir.
inanç ise çok bireysel bir konu olarak yalnızca insanın kendine saklı kalmalıdır.
Sümer tabletleri konusunda karşı olduğum iki hakim görüş var.
Birincisi; islamın ezelden beri var olduğu iddiasıyla tabletlerde yazanların tabi ki içerik olarak benzeyeceğini söyleyenler. Herhalde tabletlerde yazan hikayelerdeki isimlerin çok benzemesine rağmen konu ve şekil olarak dini kitaplardakinden çok farklı anlamlarda olduğunun farkında değiller. inançlarını inanmayanlara her yerden dayatıyorlar.
Buna karşın ikinci olarak katılamadığım görüş ise bu tabletlerdeki yazanlarla inanç sahibi insanları yargılayanlar. inanç zaten gönülden bağlı olma durumudur. Bilgi değil mana peşindeki insanlar inanç sahibidir. Sana ne onun inandığı değerlerden.
Olm çok acıyorum şu sümer meselesiyle 3 dine saldıranlara yav.
Bunu yapan acizlerin kafalarının çorba oluşunu anlayabiliyorum tabii ki.
Hawkingsin varsayımlarıyla yaratıcı olabilir diyerek bitirdiği bir metni de "ehöhö koyduk mu müslümanlar" tadında bize sunan yine bu ateist güruh.
Anti hristiyan tezlerle islama saldıranlar da yine bunlar.
Allah kurtarsın çünkü başkası çekip çıkaramaz bu bataklıktan.
Islama göre insanlık tarihi 7000 yıl diyor biri. Ama tür olarak 250.000 yıldır buradayız diyor. Arkadaş, bu tamamiyle rönesans kilisesine karşı yapılmış bir antitez. Başarılıdır da evet. Ama islama karşı tutmaz. Çünkü kuranda 7000 yıl denmez. 70.000 de denmez.
Şunu belirtmek istiyorum; temel sorun inanıp inanmayışınız, dinlerin yalan ya da doğru olması, bilimin süper üper muazzam olması vs vs değil. Esas sorun şu; yaşadığınız toplumun inanç yapısına yabancılaşmanızdan öte diline yabancılaşmanız. Ingilizce, fransızca ya da latince seviyenizi bilemem. Ama genelde dünyaya yayılmak üzere yazılan bilimsel metinlerde en çok kullanılan bu 3 dile ne kadar hakim olursanız olun onlardan anladığınız kendi ana dilinize olan hakimiyetiniz kadardır ve ne yazık ki ana diliniz hakkında ciddi sıkıntılarınız var. Henüz daha "sebep" kelimesiyle olan sorununuzu çözememiş durumdasınız. "Sonuç"a değinmiyorum bile. Mantıksal düşünmede en basit kavramları dahi oturtamamışken yabancı eserlerden anladıklarınızı(ya da anladığınızı zannettiklerinizi) ana dilinizde kendi insanınıza anlatmaya çalışmanız üzülerek söylüyorum ama çok ciddi acziyet imajı çiziyor üzerinizde.
Söylediğim gibi en basit kavramları oturtamamış bir insanın "eskiden deprem, yıldırım gibi olayları açıklamak için din kullanılırdı ama artık bilim bu olayların sebeplerini açıkladığı için..." (bir çok ateistin tez olarak kullandığı komedidir) şeklinde bir temel kurup ardından bir yargıya ulaşması gayet normaldir. Önce dilinizle ilgili problemi çözmeniz gerek. Yoksa tüm kavramlar birbirine karışmış haldeyken bu bulanık kafalarınızı toparlayabilmeniz mümkün değil. Iç içe geçmiş durumda her şey.
Not: bu söylediklerim; türkçe konuşan aciz ateist tayfa başta olmak üzere, daha kendi dilini oturtamamış ve buna rağmen çeviri yoluyla dinsel, bilimsel metinleri çevirmeye, anlamaya ve en acıklısı anlatmaya çalışan tüm aciz yaratıklaradır.
Bu ülkenin dinci olanı da ateist olanı da aynı seviyede zeka sahibi.
Arkeoloji ile din konusunu selüloz tiner selüloz boya seviyesinde tartışmak en basit tabir ile aptallık olmalıdır.
günümüzde bile, bilgilerin otantik kalması zor sağlanıyorken, o gün değişmiş olabileceğine şaşırmak anlamsızdır. ayrıca, insanlar eserlerini farklı yerlerden aldıktan sonra, onları değiştirdikleri ve onlara başka şeyler ilave ettikleri tarihte de defalarca yaşanmış şeylerdir. peki şimdi niye bunu garipseyelim ki?
buradan yola çıkarak, kuran'ın değiştirilmediğini, kuran'ı önce ezberleyen sonra yazıya döken vahiy katiplerinin ekleme ya da çıkartma yapmadıklarını, hatta hz. osman zamanında kuran'ın aslına uygun çoğaltıldığını (çoğaltıldıktan sonra eldeki diğer nüshalar imha edilmiştir çünkü) kim garanti edebilir?
Ateistlerin boş iddiası. Sümerler dinsiz değildi. Hele ateist hiç değildi. Eski kadim bilgilerin kopyalanması söz konusu bile olamaz. Bunu iddia etmek ahmaklıktır. ilahi vahiy çerçevesinde kaynak birliği olması normal zira sümerlere de peygamberler gelmiştir.
--spoiler--
- Hak dinlerin ilk zamanı Hz. Âdem devridir. ilk insan olan Hz. Âdem aynı zamanda ilk peygamberdir.
Sümerler milatta önce 4.000-2.000 arasında yaşamış kadim bir medeniyetin insanlarıdır.
“Uyaran bir peygamber gelmiş olmayan hiçbir millet yoktur.” (Fatır, 35/24)
mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed (asm)’e kadar gelmiş geçmiş bütün insanlara mutlaka bir peygamber gönderilmiştir. Zaten, islam inancına göre, bir peygamberin mesajını duymayan insanların sorumlulukları da yoktur.
“Biz bir peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.” (isra, 17/15)
mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.
- işte bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, yaklaşık 2.000 yıllık bir zaman diliminde tarih sahnesinde yer alan Sümerlere de bir çok peygamber gönderilmiştir. Sümer medeniyetinin güzel ve doğru yanları, bu peygamberlerin öğrettikleri ilahi vahiy ışığında şekillenmiştir.
Bu sebeple, daha sonraki semavi dinlerin bildirdiği bazı hakikatlerin Sümerler döneminde de söz konusu olması, bu dinlerin oradan kopyalandığını değil, bütün dinler gibi Sümerlerin medeniyetinin de aslı semavi dinlerin öğretilerine dayandığını göstermektedir.,
Nitekim, Hz. ibrahim, Sümerlerin son devrelerini yaşadığı m. ö 2.000 yılında yaşamıştır.
Demek ki, uzun bir süre yaşayan Sümer medeniyetinin kaynağı olan dinlerden sonra, Hz. ibrahim ile başlayan yeni bir dönemde artık ibrahimi dinler devri başlamıştır. Bu her iki medeniyetin kaynağı da Allah’ın gönderdiği dinlerdir.
- Şu anda ayakta olan ve binler seneden beri devam eden ibrahimi dinlerin hepsi Orta Doğu coğrafyasında yer aldığı için, insanların bu konudaki bilgilerinin kaynağı, yaşayan bu dinler olduğu için, bildiklerimiz de ister istemez yalnız bu coğrafyadaki dinlerle sınırlı kalmıştır.
Yoksa, yukarıdaki ilgili ayette geçtiği üzere, insanların bulunduğu her bölgeye mutlaka peygamberler gönderilmiştir. islam literatüründe sayısı 124 bin olarak bilinen bu peygamberlerden sadece bir kısmı Orta Doğuda geldikleri bilinmektedir.
Nitekim, imam Rabbani Hindistan bölgesinde birçok peygamberin geldiğini keşif yoluyla gördüğünü bildirmiştir. “Hindistan’da görülen Allah’ın sıfatları ve onları tenzih ve takdis eden bazı bilgilerin ve daha başka önemli bilgilerin gerçek kaynağı o peygamberlerdir.” manasına gelen imam Rabbani’nin açıklamaları vardır. (bk. Arapça, el-Mektûbât, 259. Mektup, 1/313-315)
Demek ki, semavi dinler yalnız Orta doğuya mahsus değildir.
Bununla beraber, Hz. Âdem’in ve Hz. Havva’nın cennetten dünyaya gönderildikleri zaman, ilk buluştukları bölge Orta doğu olması da, insanlığın ilk beşiği olan bu bölgede bir çok peygamberlerin gelmiş olması, işin tabiatının gereğidir.
- Enbiya suresindeki “Big Bng” teorisine işaret eden ayetin verdiği bilginin Sümerlerde de olduğuna dair soruya gelince; şunu söyleyebiliriz:
a) Önce bu bilginin Sümerlerde de olduğuna dair (Sümer kaynaklı) sağlam bir belgenin gösterilmesi gerekir. Bu belge gösterilmediği sürece, bu iddia (başka bazı konularda da görüldüğü gibi) bir kısım dinsizlerin yaptığı palavradan öteye geçemez.
b) Şayet böyle bir belge gösterilirse, bu takdirde yukarıda belirttiğimiz gibi, o devirdeki Allah’ın peygamberlerinden alınmış bir bilgi olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, insanların o devirde böyle bir ontolojik meseleye vakıf olması düşünülemez.
c) islam’daki bu bilginin Sümerlerden kopyalandığını iddia etmek kadar akıldan uzak bir iddia olamaz. Çünkü, Kur’an’da açıkça ilan edildiği üzere, Hz. Muhammed (asm) gibi okuma-yazması olmayan bir insanın yetiştiği çok cahil bir çevrede, cehaletin kol gezdiği bir dönemde, bir Sümer yazısını okuyup ondan kopyalar almasını düşünmek için gerçekten akıldan istifa etmek gerekir.
d) “Çoğu uzmana göre insanlık tarihinin en önemli buluşu olan yazının, ilk olarak M.Ö. 3500 yıllarında Sümer rahipleri tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanmışlardır” ifadesinden de Sümerlerde dinin ve din adamları rahiplerin bulunduğunu göstermektedir.
Demek ki Sümerlere vahiy yoluyla bazı bilgileri öğreten Allah, aynı bilgileri daha sonraki dinlerle de vahiy etmiştir.
Demek ki, bilgili kopyalama yok, kaynak birliği vardır.
"Ne tesadüf ki kutsal kitaplı dinler sadece bu coğrafyadan çıkmıştır."a ithafen:
Çünkü bilinen ilk topluluklar buralarda yaşamıştır. insan olmayan yere din gönderecek hali yoktu herhalde yüce yaratıcının. insanların sağa sola yayılmasıyla dinlerde yayılmıştır. Şu an herhangi bir dinin yayılmadığı alan var mı? Yok. Her toplumun bir dini inancı var. Bu dinlerde ortak özellikler taşır. Bizde diyoruz ki bu dinlerin hepsinin kökeni birdir, aynı vahye dayanır.