şarkısı vurucu şiiri yıkıcıdır bilhassa son dizelerinde.
böyle mi olacaktı türkülerin son hâli
ezgilerden sorulur küfürlerin vebâli
ayna kırıldı; hasret divanında gül soldu
papatya uçarı bir zakkum oldu
kuğu gölün en susuz noktasında boğuldu
ivedî bir kavgadır tenhâ da ömür
direniyorum
direniyorum ki, aşk yenilmesin
zenginlere, cinayet erbâbına
böyle mi olacaktı mutluluğun son hâli
kahkahadan sorulur hıçkırığın vebâli
bir milat öncesi kalıntı gibi
zulme açılıyor gizli kapılar
sanki bütün yüzler çalıntı gibi
çocuklarda bile kan kokusu var
hayat bir dramdan alıntı gibi
tabut kırılıyor; ağlıyor mezar
aşk elden gidiyor; durmamalıyım
yosunlu hayaller kurmamalıyım
ölümün ardına düşüp gün boyu
kırmızı camlara vurmamalıyım
böyle mi olacaktı değirmenin son hâli
bereketten sorulur kuraklığın vebâli
güya bütün umutlar ülkeme dolacaktı
güya ülkem göklerin yolunu bulacaktı
neden hafif tartıyor yüreğimi terâzi
intizarın mavi dengelerini
yıkıyor sonunda leylâ
direnmeliyim
direnmeliyim ki, aşk yenilmesin
yoksullara, kürek mahkumlarına
sükut-u hayal sonunda hep elde kalan
yanımda olsan da uzanıp tenine dokunsam
yeni başlayan, hep bilip de uymayan
koca şehir duymaz
bir tek sen ve bir de kahkahan
gerisi sükut-u hayal
apayrı yollarda, kırılgan, sırça zamanda
bambaşka sesler
gülücükler, geyikler zorlama
kilitli düşler, korkulu beyaz yalanlar
kaygılı mektuplar
kim bilir belki sendin avrupa
gerisi sükut-u hayal
derin bir uykunda, usulca girmişken rüyana
tut beni bırakma
sabaha ansızın kapında
sakın ha şaşırma, sus, bunu sır gibi sakla
çünkü çok uzakta
istanbul sükut-u hayal...