geçen sözlükten tanıdığım bir yazarla avm'de karılaştım. karşılıklı merhabalaştıktan sonra yanındaki kadından için "annen mi?" diye sordum. o da "hayır ablam" dedi.
En büyük aptallığım tabi ki bir kadına inanıp hayatımı onun geçireceğim inancıdır. Düşünsene hayatını bir kişi için planlıyorsun gençliğin gidiyor göt gibi kalıyorsun jsjsjdjnd
Yarıp yarmadığını bilmiyorum ama sözlükte "yazarların aptallıkları" diye başlık bulamadım ondan buraya şey ettirsem çok şey etmez sanki.
Facebook'ta bir kızı tavlamak amacındayım, evet toyuz, evet abazayız daha.* kız çok havalı, yabancılara karşı da büyük ilgisi var, profili yabancı yakışıklılarla dolu, hani Türk erkeklerini beğenmeyip yakışıklı bir Türk erkeğine akşamına veren bir oyuncu vardı onun gibi biri işte öyle düşünün. Ben de taktım buna, iki üç ay özene bezene bir profil hazırladım. bilim adamlığından tutun, elinde on marifet olan bir italyan havası takındım. Kıza mesaj yazmıyorum ama gururluyum aynı zamanda.
Kızın takıldığı birkaç dizi grup film yazar sayfası var; aktif de bir gacı bol bol yorum sıçıyor aman yapıyor. Nasıl ilgisini çekebilirim derken bu gacıyı takibe aldım nerede ne yorum yaptıysa tuzluğu alıp koşup beğeniyorum, favori dille likelıyorum.
Üç ay maaşa bağlamışlar gibi çalıştım çabaladım sanırsam tek bir yorumunu bile kaçırmadım. Ama kız alışkın likelanmaya takmıyor. Bu arada ben profilimde ingilizce yazılar paylaşımlar sıçıp duruyorum hani olur da kız bakarsa anlasın. Kimi arkadaşların yardımıyla photoshoplar, Oxford önünde çekilen fotolar uçuşuyor. Yunan adalarına Fas'a falan gidiyorum öylesine dehşet karizma bir yabancıyım yani.
Bir gece bir kavgaya tutuştu siz deyin üç saat ben diyeyim beş saat bir sanatçı profilinde birileriyle çatır çatır kavga etti. En aşağı 200 post yazmıştır. Ben de o tutkunlukla hiç üşenmeden gak dese likeladım guk dese beğendim ama sonra birden bir uyku bastırdı gecenin üçü olmuş. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum yatağa gitmişim.
Birden dehşet dolu duygularla uyandım, sanki büyük fırsatlar kaçırmışım gibi ahah yeteri kadar likelayamadım diye face'in başına koştum: O da ne. Ondan bir mesaj var mesaj türkçe bu arada:
- Pardon ama, siz türkçe biliyor musunuz da benim her yorumuma, her paylaşımıma beğeni yapıyorsunuz anlayamadım bunun mantığı nedir?
Yanıt: (Aşurenin uyku sersemliği, mesaja karşı panik havası ve yüz yıllık aptallığı devreye giriyor ve Türkçe olarak) Tabi ki bilmiyorum, bilsem sizinle oturup konuşmaz mıyım, bu güzelliğe sessiz kalabilir miyim. keşke Türkçe bilseydim size ne şiirler yazardım, ama ne yazık ki tek bildiğim kelime Beşiktaş (kız Beşiktaşlı bu arada güya yalaklanacağım).
Tabi anında engel. Bir on dakika niye engelledi diye mal mal düşündüğümü de kimseye söylemezsiniz herhalde.
ÜÇ gündür kargo teslim edemeyen Sürat kargo diye yolda MNG kargonun arabasına saldırıp adamlara bi saat kargo arattırmak, arada da adamlara saydırıp dökmek, davayla tehdit etmek, sonra mng kargo olduğunu anlayıp götüm götüm sıvışmaya çalışmak.
Yemek hanedeyiz güzelce yemeğimizi yedik. Tepsimi aldım gidiyorum bulaşıkları koyucam vs. Kafa bir milyon o sırada sınavları hatunları düşünmekten sen tepsiyi al çıkışa doğru git. Baya bir yürüdükten sonra arkadaşın bir tanesi "Ula tepisiyi nere götürüyon?" diyince ananı avradını napıyorum ben dedim. Sağlam güldük yalnız.
yağmur altında kaldırımda yürüyorum önünden geçtiğim dükkan şal ve başörtüsü benzeri ürünleri dükkanın önündeki sepete koymuş, ben tam önlerinden geçerken esen rüzgarla bir tanesi tam önümde yere düştü, ben eşarbı yerden alayımda yerine koyayım diye düşünürken cartt! diye bir ses duyuldu eşarbın yarısı elimde kaldı çünkü diğer yarısının üzerine basıyordum! hızlı düşünüp bir parçasını sepete geri koydum diğer parçasınıda çaktırmadan elime alıp yürümeye devam ettim köşeyi dönünce attım sonra ellerimi havaya kaldırıp "neden bennn?" diye haykırdım.
valla yarar mı yarmaz mı bilinmez ama şöyle birşey var: kız arkadaşımla yürüyoruz. kadıköy iskelesindeyiz beşiktaşa geçeceğiz. bi tane çingene geldi elinde güllerle 'abe al bi gül sevdiğine' altyapılı cümleler kuruyor. yok falan dedim ilk sonra dedim ya ne olacak param da var çok şükür verelim beş kağıt alalım bi tane. uzattım beşi 'selpak mendil mi alıyon sen' dedi. bi beş daha vereyim de kurtulayım bari dedim ama ne mümkün amk. 50 lira para var. al dedim üstünü ver. orospu 15 liraya yatmadı mı? iskelede karıya inananamayan gözlerle yalvarıyorum, ögrenci adamız diyorum yok. en son kız 'tamam siktir et bırak karıyı dedi bıraktım. ama ben hayatımda böyle açık saçık milletin ortasında hiç soyulmadım, farklı bir tecrübe oldu.
sınıfça gittiğimiz yemekte her şey mükemmel giderken o toz pembe dünya benim açık ayranı çalkalamamla son buldu.bildiğin ayranla yıkandım.sonra gülerek olayı yumuşatmaya çalıştım ve yüzümdeki gerizekalı ifadeyle tuvalete diyerek eve uçtum.
kız arkadaşımı cepten aradım telefon açıldı.
- naber serap?
- iyidir tanıyamadım.
yine piçlik yapiyor diye düşündüm yada yanında annesi var dedim. ses biraz derinden geliyor.
- nasıl tanımazsın kız yakışıklı prensini?
- isim neydi?
- fecisi kerim. oldu mu?
- serap banyoda ben annesiyim sen adını bir söyle bakayım terbiyesiz.
meğer telefonu annesi açmış ses kötü geliyor üstelik annesiyle kızın sesi aynı. hemen telefonu kapattım. bir kaç sefer telefonumu aradı açmadım. en sonunda serap mesaj yolladı kısa vede öz.
- ağzına sıçayım o ç.
bir müddet gözüne gözükmedim ve bu mallığımı hiç unutmadım.