sene 1990-1991. tam hatırlamıyorum tabi ki çok eski zaman. üzerinden nereden baksan 22-23 sene geçmiş.
yer akhisar/kapalı çarşı.
o dönemlerde dünyam çok küçük. arka bahçe var mahallemizde. isme bak amına koyayım. mistik mistik. sanırsın orada sihirli meyveler yetiştiriyoruz, büyü yapıyoruz ya da sevişiyoruz.
her neyse, sadede geleyim,
dünyam küçük. babamın bir dükkanı var. tavuk/yumurta satıyoruz kapalı çarşı'da. saatçi ali amcanın hemen yanında dükkanımız. karşımızda akhisar'ın en sevimli şambali ustası. yine karşı dükkanlardan birinde meşhur akhisar köfte satılıyor. yanında bir başka saatçi.
severlerdi beni oralarda.
arada babam dükkanı bana bırakır giderdi bir yerlere. o zamanlardan bu zamanlara taşıdığım pek az huyum vardır. çabuk gaza gelişlerim hep çocukluk dönemimden kalmıştır.
hatırlarım, babam ne zaman beni bıraksa gitse, bu ibiş esnaflar beni gaza getirir ''kıramazsın lan yumurta'' diye üfürürlerdi.
ulan amma salakmışım. sermayeyi yerlere atıyordum. hiç de utanmıyordum. laaps laaps diye az yumurta kırmadım.
canım babam da dövmüyordu. olsun diyordu. feda olsun oğluma.
feda, öyle bir şeydi.
geçmişe dair hatırladığım ilk şey olmasa da; güzel bir şeydir. karşılıksız sevgi. feda. babam ve ben..
bir tabak makarnayı ellerimle bir güzel yoğurup annem beni azarladıktan sonra yememek için kağıt bir mendilin içine koyarak, o mendili vitrinin çekmecesine saklamam. birkaç gün sonra da kontrol edip hiçbir şey bulamamam.
az önce gidip mutfaktan su içtiydim bir onu hatırlıyorum geçmişe dair.
şimdiden geçmişe doğru gidersek zaten ilk hatırlana en yakın zaman olur. bir zaman doğusu çizip daha net anlayabilirsiniz.
4 yaşındayken yaşadığım salıncak kazası. salıncağın tam iki kaşımın ortasına gelmesiyle kana bulanan yüzüm ve sonrasında ömür boyu taşıyacağım dikiş izlerim.
14 yaşında resmen yiyiştiğim kız. evet o kadar ateşli bir öpüşmeydi ki yiyişiyormuşuz hissini iliklerime kadar hissetmiştim sözlük. yıllar yılları kovaladı, hala o kızla görüşürüm normal bir arkadaş gibi ama karşılaşır karşılaşmaz aklımıza direk bu salaklığımız geliyordur, ben eminim sözlük. şöyle bi geçmişe baktığımda kendi kendime "ne kadar malmışız la?" diyorum. sen kim sik kadar boyunla kızla öpüşmek kim? hem de ateşli. vay anasını.
bisiklet kullanmayı öğrendiğim ilk gün çukurun etrafında dönme çabasına girmiştim sözlük. sonra hızlı dönüş yaptım çukura uçtum geri kalan herşey mavi ekran.
Bi oda dusleyin. Icinde pembe besik. Onun icinde de mavi gozlu sarisin bir bebek, tulumu mavi sari. Yastigi beyaz, nazarboncuklu. Yuzunu burusturmus ama tatli. Yataginin icinde 7 yillik kardessizligini unutmasi ve oyalanmasi icin, kendi 2 yasina gelene kadar sacini yakmayacagi icin, o fotograftada siyah kisa saclariyla yer alan, yuzu cilli koca bir bebek. Bu bebeklik fotografim. Unutamadigim tek masumiyetim.
3 yaşındaydım, kırmızı bir topun peşinden koşuyorum çimlerde. şehir neresi, etrafta kim var* hiç bilmiyorum. üstümde şort var, koşarken düşüyorum ve bacağımda yarım ay şeklinde bir yara oluşuyor. yara izi hala bacağımda.