sözlükteki farklı iki görüşün körü körüne savunuculuğunu üstlenmiş kişileri garipseme durumudur.
sürekli birbirlerine türlü şekillerde giydirirler veya giydirdikleri sanrısı ile mutluluklarına, mutluluk katarlar bu farklı iki görüş mensupları. birileri de çıkıp ikisine birden düzgün, seviyeli ve ciddi bir şekilde ve büyük bir birikime dayanarak eleştiriler getirir. işte o anda istenmeyen adam olur eleştiri sahibi kişisi. misal; ısrarla devrimci şiddeti savunan bir adama veya gene ısrar ile kürtlere ölüm nidaları atan bir adama nasıl anlatabiliriz ki kendileri ile çeliştiklerini? neden çeliştiklerine değinelim hemen...
devrimci şiddet diyen yurdum vitrin solcusundan başlayalım...
geçmişte ve günümüzde sol görüşün doğrularını şiddet ile bastırmaya çalışanları eleştirmedi mi yurdum solcusu? kınamadı mı? büyük oranda eleştirdi ve kınadı. ve hatta insan olmamakla suçladı... haklılık payı kimilerine göre vardır, kimilerine göre yoktur... ayrı meseledir. ancak; ölesiye karşı olduğun bir şeyin bir parçası olmak ve bunu kendi insiyatifin dahilinde gerçekleştirmek çelişkilerin en büyüğü değil midir? yoksa bizlere "çelişki" tanımı yanlış mı yapılmış, yaptırılmıştır?
"kürtlere ölüm" diyen sözde vatanperverlerle devam edelim hemen...
benim ülkemin, topraklarımın insanı olan kürt kökenli vatandaşlarımı bölücülük yapmak ile suçlayan sağcılar yok mu hani... hani sürekli "kürtler şöyle, kürtler böyle, ayrımcılık yapıyorlar, bunların hepsi bölücü" nidaları atanlar. hatırladık di mi? peki ya bu adamlar da özünde bölücülük, ayrımcılık yapmış olmuyorlar mıdır? yani bütün bir sepeti çürük olmak ile itham etmiyorlar mıdır? ama yok! bu bölücülük, ayrımcılık olamaz ve olmamalı... zira yurdum sağcısı her yıl kendi benliği üzerine yeminler etmektedir bu ülkenin bütünlüğünü koruyacağına... peki bu da çelişkili bir durum mudur? şahsi fikrimdir ki sonuna kadar evet. a canlarım neyin kavgasını yapmaktasınız? neyin davasını gütmektesiniz? neyin hesabını yapmaktasınız?
anlamıyorum sizi... cehaletimden, isteksizliğimden, sığlığımdan değil be canlar... anlamsız geldiğinizden anlamıyorum. gene de aldırmayın siz bu duruma ve dalganıza bakın. takılın burada kendi halinizde... birileri nasılsa sizin yerinize ciddi düşünceler üretmekte. siz sadece aldığınız emirlere göre, kafanıza vura vura ezberlettikleri bildirilere bakın ve sizlere verilen görevi layığı ile yerine getirin. gerisi zaten büyüklerin işidir canlar...
sözlükteki ortamın bozulmasına neden olanları yadırgamaktır, düşününce en doğrusu budur. bu insanları kendimize küstürmeden vazgeçirmek gerekir bu sevdalarından. hiç kimseye hiç bir şekilde yararı olmayan bu sevdadan, değil sözlükte her yerde bulunan bu fanatikleri vazgeçirip, zaten durumu çok da iç açıcı olmayan ülkemin ortamının ısısını azaltmak gerekir.
empati kuramamaksızın içerisinde bulunulası durumdur. empati kurduğumuz takdirde yadırgamaktan çok daha fazlası geçmektedir içimizden. fikirlerini, karşısındakini aşağılamadan, dalga geçmeden, küçümsemeden ve önemseyerek savunmak pek zor olmadığından çıkarlar çatışması olarak bakmaktayız olaya. rant kavgası olarak görmekteyiz olayı... iyisi mi gene yadırgayalım ki şüphelere düşmeyelim, "maşalık" ile ilişkilendirmeyelim. sadece anlam veremeyelim...
