sözlükte yazmanın en çok hoşa gittiği zamandır.
sabaha karşı sözlüğün kafasını dinlediği zamanlarda ninni tadında entryler girmek yazmanın iyi bir şey olduğu hissi uyandırır insanda. açılan başlıklarda ki güneşin doğuşunu seyretmişliğin verdiği kibir bile görülmeye değer.
aşık olduğun zamandır. bir sürü şeyler gelir aklına hemen yazıvermek istersin. hele bir de sevdiğin insan da sözlükteyse değmeyin keyfine yazarın. nickaltı şenlenir sevdiceğin. bir de arka fonda çalan aşk şarkıları da eklenince gaza gelirsiniz. bu da bir anımdır işte.
sol frame'nin saçma sapan troll başlıklarıyla dolmadığı zamanlardır. denk gelebilenler tadını çıkartsınlar ya da uykularından azıcık feragat edip sabaha karşı yazmayı denesinler.*
(bkz: troller de uyur)*
yaratıcı beyinlerin, yaratıcı başlıklar açtığı, ilham verdiği zamanlardır. klavyeniz hiç durmaz böyle zamanlarda, yazdıkça yazasınız gelir. çok nadirdir ama güzel anlardır.
düşündüklerimi yazdığımda bunu okuyanları beni değerlendirirken tek kriterin yazdıklarım olduğunu fark ettiğim an. bu yüzden hiçbir arkadaşımı sözlüğe çağırmadım, sözlükteki yazarlarla da samimi olmaya çalışmadım. çünkü beni kıyafetimden okuduğum okula kadar yargılayıp etiketleyen bir sürü insan var. bu insanlar için ben saç şekliyim, ben gittiğim fakülteyim, ben öss sonuç belgesiyim. ancak burada benim kim olduğumu bilen kimse yok ve böyle olmasını kendim istiyorum, çünkü burada arkadaşlarıma söyleyemediğim abuk fikirleri ya da komik anıları paylaşabiliyorum. burada ben insan olmanın ön koşulu olan düşünme ve düşündüğünü diğerlerine aktarma işlevinden farklı bir şey için değerlendirilmiyorum.