+ sözlükte polislere bok atma furyası varmış be abi!
- yaaa sorma! gene biri sakarlık edip de duvardan düşmüştür; ve ya kolunu bacağını kırmıştır. bizim güzide polisimize bok atıyolardır!
(bkz: festus okey)
(bkz: metin göktepe)
(bkz: uğur kaymaz)
(bkz: mizgin özbek)
google'da 10 dakika arama yapsam, yüzlerce bok daha bulabilirim. siz, gerçeklerin ifşaatını bok atmak olarak yorumluyor olabilirsiniz ama o bokları biz sıçmadık.
taksim meydanına çıkarız ulan! çıkartmazsanız taşlarız. diye hönküren bünyelerin, durup dururken cop yemiş gibi davranıp polise bok atması çabasıdır. durum şundan ibarettir ki sen devletin hastanesinin camına taş yağdırırsan, polise devletin kaldırımından söktüğün taşları yağdırırsan o copu götüne sokarlar arkadaşım. sanki türkiye'deki bütün polisler manyak, durup dururken festus okey, metin göktepe arayıp, bulup öldürüp gözaltında kaybolmalarına sebep olurlar. bu adamlar ne yapmış da başlarına bunlar gelmiş birileri aydınlatabilir mi acaba? neden beni öldürmüyor lan kimse? söylesenize...
hem edit hem büdüt: kendimi rahatlatmak amaçlı değil bilinen şeylerden yola çıkılarak yazılmış bir entrydir. şöyle ki yanlışları olan insanlar elbette fazlasıyla mevcuttur. ancak bok atmaktır polisler hakkında direkt yargı belirtmek evet. bütün emlakçılar orospu çocuğudur, bütün doktorlar duygusuz ve ruhsuz insanlardır, bütün öğretmenler ibnedir demek gibi bir şeydir polis hakkında atıp tutmak. vermiş olduğum örneklerle aralarındaki tek farksa birisinin prim yapmasıdır. hangisi olduğunu siz rahatlıkla ayırt debilirsiniz zaten. iki süslü kelime yazmakla olmuyor bazı şeyler unutmayın. bilgi sahibi olalım ki fikir sahibi olmak kolaylaşsın.
ha bir de şey vardı bu edi'yle büdü gaymiş lan doğru mu?
gönlü ve zihniyeti kirli bazı sözlük yazarlarının meşgalesidir. kötü bir kaç örneğe bakarak 250.000 kişilik türk polis teşkilatının tümüne dil uzatarak aşağılamaya çalışmak, genelleme yaptigi halde ahlaktan bahseden insan davranışlarına güzel bir örnektir.
türk polisi'nin eğitim seviyesi oldukça yüksektir. 1 yıllık polis okulları, 2001 yılında önlisans düzeyinde eğitim veren 2 yıllık yüksekokullara dönüştürülmüş ve adları da polis meslek yuksekokulu olmuştur. bu okullar ilk mezunlarını 2002 yılında vermiştir ki o tarihten beri her yıl yaklaşık 7.000 önlisans mezunu polis memuru, emniyet genel müdürlüğü personeli olarak göreve başlamakta, türk halkının can ve mal güvenliğini sağlamak için çok zor koşullarda fedakarca görev yapmaktadır. hali hazırda binlerce lise ve üniversite mezunu gencimiz, polis meslek yuksekokulu sınavlarına girmekte ancak belli bir zeka seviyesinin üstünde olanları başarılı olabilmektedir.
***
başta emniyet görevlileri olmak üzere, herhangi bir kamu görevlisince rahatsız edilen, saygısızca bir sözle muhatap olan ya da kendisine kaba bir davranışta bulunulan birisi tüm yasal yolları deneyerek mutlaka hakkını aramalıdır.
a) hakkını aramaktan yoksun ezik biri, konuyla ilgili şikayetini hiçbir fayda sağlamayacak şekilde sözlük veritabanına ekleyip kendi kendine masturbatif eylemlerde bulunurken,
b) eğitimli; zeka seviyesi yüksek ve hakkını aramayı bilen akilli biri, kişilik haklarına yönelik tecavüzü gerçekleştiren kamu görevlisi ile ilgili her türlü doneyi toplayarak (olay tarihi, yeri, saati, kamu aracının plakası, suç işleyen kamu görevlisinin kimlik bilgileri ya da dış görünüm özellikleri vb.) bu şikayetini emniyet genel mudurlugu'nün elektronik posta adresine (bphism@egm.gov.tr) (ad, soyad, adres ve telefon numarası ile birlikte) iletir ve geri bildirimi bekler.
bu sayede, bilgi edinme hakki kanunu gereği şikayet ettiği kamu görevlisi personel ile ilgili açılacak idari ve muhtemel adli soruşturma sonucundan da haberdar olur.
kimi dezenformasyonlarla "bok atma" olduğu kanıtlanmaya çalışılan furyadı. şimdi farazi konuşalım, haypörfedikılli konuşalım bakalım ne olacak.
polis, bağlı olduğun devletin kanunlarına uymayan insanları yakalayıp, yargı önüne çıkana kadar göz altında tutmakla görevli kimsedir. polisin, insanlarla ilgili hüküm vermek, herhangi bir cezai yaptırımda bulunmak hakkı yoktur. suçlu olduğundan şüphelenilen insanlar (zanlı diyorlar bunlara enteller), mahkeme karşısına çıkarılır. bütün modern hukuk sistemlerinde zanlıların kendilerini savunma hakkı vardır ve aksi ispatlanana kadar herkes masumdur (buna da masumiyet karinesi diyen enteller, presumption of innocence diyen inkizliler var). polsi, aldığı formasyon gereği, kişiler hakkında karar verecek donanıma sahip değildir, zaten böyle bir eylem üstüne vazife de değildir. bu sebeplerden dolayı, gözaltında kaybolan insanlar için "yargısız infaz"a kurban gitti denir. kurban hem yargılanmamıştır hem de yargılansa bile türkiye cumhuriyet'inde çarptırılmasına imkan olmayan bir cezaya çarptırılmıştır. sözün özü; polis, kişilere ceza vermek hakkına sahip değildir.
işin bir diğer kısmı, polisin davranışlarının toplumsal yansımalarıyla ilgilidir. konformist dediğimiz, hali ne kadar kötü olursa olsun, bir şeyler yapmaya korkan ve en azından elindekini kaybetmemek için her şeyini de vermeye teşne insan topluluğu gücü olana tapma, biat etme eğilimindedir. zorunluluklarını tercih addeden bu gerzek topluluğa, modern toplum diyoruz. zorunlulukları, kendi tercihinmiş gibi görmek hem egoyu tatmin etmek için hem de ruh sağlığı için gerekli bir durumdur. saat 12'den sonra dışarı çıkmaya götü yemeyen bir insan için tek çıkar yol "amaaan 12'den sonra sokakta ne işim var, o saatten sonra sokakta gezene ipsiz-sapsız derler" demek olacaktır. korktuğunu, götünün yemediğini, hakkı olan seyahat ve hatta yaşama özgürlüğünün elinden alınmış olduğunu kabul etmek kişinin ruh dünyasına iyi gelmeyecektir. aynı bunun gibi, polisin öldürdüğü-darp ettiği herkesi suçlu görmek de insanları rahatlatıyor. "suçlu olmasa polis niye öldürsün" "ee mahkeme salacaktı tabii polis de öldürdü" "sallandıracaksın üç tanesini bak bir daha yapıyorlar mı" hep aynı mantığın ürünüdür. yarın ben de topluma -birazcık- aykırı bir şey yapmak istesem dayak yer, gururu kırık kalır mıyım diye düşünmeyi erkekliğine yediremeyen insanlar elbette ki "kahraman polis, iyi yaptı" diyorlar.
şimdi aklıma geldi de, kanunların uygulanmasını sağlamakla görevli insanların hukuka aykırı davranışlarını her seferinde aklayan, alkışlayan bu insanlar haktan-hukuktan ne anlıyor? size bir ipucu; bu düşünceye sahip herkes sedat peker'i fakir babası, abdullah çatlı'yı da vatan kahramanı sanıyor. ordan bir orantı yapıverirsiniz artık.
arkadaş bitmiyor içimdeki bok atma hevesi; polise duyulan bu mutlak güven nereden geliyor? polis öldürdüyse kendi haklıdır, ölen haketmiştir diye düşünmek nasıl bir mantığın ürünüdür. polise hangi olaydan sonra böyle kutsal bir paye verildi? ne yapsa haklıysa adamlar, beyoğlu emniyet amirliği'nin iki alt sokağında neden uyuşturucu satılıyor?
edit: affınıza sığınarak şunu da söylemek isterim. Türkiye çapında sabitleşmiş yüzlerce işkence olayı vardır. bu olayların kimi hem türk yargısı hem de aihm tarafından sabit görülmüş, polisler suçlu bulunmuştur. bu polislerin hemen hepsi terfi ettirilmiş şekilde görevlerine devam etmektedir. böyle bir ortamda, bir polisi, siz kötü davrandığı için başka polislere ihbar etmeye çalışmak ne kadar akıl karıdır? mesela bir polis, sırf o gün canı sıkkın olduğu için size vurdu ve siz de soluğu en yakın karakolda aldınız. ne olacak orada? ya da savcıya gittiniz, ne olacak? polis adam öldürüyor ve terfi ettiriliyor, birileri de fütüristik bir mizah anlayışıyla "hakkınızı arayın saflar" diyor. çocuk mu var karşınızda?
genelde vatandaşların polisleri sevmemesinden kaynaklanan furyadır. sözlük dışında da gözlemlenmektedir. polis ya da bir başka güvenlik gücü, insanlar üzerinde bazı kısıtlamalara gittiklerinden dolayı*özgürlüğünün kısıtlandığını düşünen sivilin tepki furyasıdır.
türk ceza kanunu'nun 301. maddesinin 2. fıkrası: "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
insanların başına dikilen denetçilerin (düzen korucularının) insanların saygı duyacağı cinsten tipler olması gerekir sonuçta. ''düzen'' kelimesi düzmek fiilinden türetilmemiştir netekim.
bilgi, görgü, iş ciddiyeti bakımından toplumun genelinden üstün (eğitimli) olmalıdırlar ve ayrıca insanları korumak ve onlara hizmet etmek için orda olduklarının herkesçe bilinmesi gerekir. bunun herkesçe bilinmesi de lafla, insanlara bunun söylenmesiyle olmaz, onların yaptıklarıyla/davranışlarıyla olur.
yani sonuçta bu furyayı biz başlatmadık onlar başlattı öğretmenim.
hrant dink'in katil zanlısına reis diye seslenen ve buna rağmen teşkilatından en ufak bir uyarı bile almayan devletin kolluk kuvvetinden bahsettiğini unutan bir takım arkadaşların manasızca savunmaya çalıştığı kurum.
tabi size göre herşey münferit. hiç biri bağlamaz bu örgütü.bir de anlatsanız ya bize ne bağlar? metin göktepe, festus okey ve daha bir dolu faili meçhul olay kimi bağlar? hepsi mi münferit bu olayların?
burada çok dokunaklı yazılar yazan arkadaşlar ya hiç karakola düşmedi ya da düştüklerinde feci korkutmuşlar.
ayrıca;
"... durup dururken festus okey, metin göktepe arayıp, bulup öldürüp gözaltında kaybolmalarına sebep olurlar. bu adamlar ne yapmış da başlarına bunlar gelmiş birileri aydınlatabilir mi acaba? neden beni öldürmüyor lan kimse? söylesenize... "
denilmiş.
sen nesin ki seni öldürsünler? solcu musun, alevi misin, siyahi misin, hristiyan mısın?
bu furyaya iştirak edenlerin, yani ters giden şeylere bu ters gidiyor diyenlerin, kıçı başı sıkışınca polise başvurmaları ve vazifesini yapmasını beklemeleri, bu ülkede yaşadıkları, bu devletin vatandaşı oldukları ve verdikleri vergilerle polisi de besledikleri için ne kadar normalse, polisin bu vatandaşların şikayet ettikleri durumlara müdahahale etmekte isteksiz davranması, şikayetleri kaale almaması, vurduya kırdıya ve işkenceye başvurması, gözaltında adam öldürmesi ve suçlularla işbirliği yapması o kadar anormaldir. sizin de bir gün polise işiniz düşer elbet diye polisin gönüllü avukatlığını üstlenmeye teşne bünyelere de insan haklarının bir gün onlara da lazım olabileceğini, onların ve yakınlarının da polisin asmaca kesmecesine maruz kalabileceklerini, polis birini merkeze götürüyorsa bunun o kişinin kesin bir halt karıştırdığı anlamına gelmediğini hatırlatmak gerekir. anlaşılır mı bu kadar açık ifade edilmesine rağmen emin değilim. ama bazı yerlerde polisin her yaptığını o kadar cansiperane savunuyorlar ki sokaktan bunların anasını bacısını merkeze götürüp tecavüz etseler adeta "devletimin polisinin beline kuvvet" diyecekler (çarpıcı olsun diye hiç sevmediğim bu ana bacı muhabbetine girdim zira bazıları ancak bundan anlıyor işte).
cocugun biri yol kenarinda camurla oynuyormus. bunu goren bir polis cocugun yanina gitmis.
-Polis: napiyorsun sen bakim burda?
-Cocuk: polis yapiyorum.
-Polis: nasil yapiyorsun?
-Cocuk: Su katiyorum, kum katiyorum, bok katiyorum polis oluyor
Polis sinirlenmis cocuga bagirmis cagirmis. Ertesi gun olmus polis yine cocugu ayni yerde camurla oynarken gormus.
-Polis: napiyorsun sen yine bakim burda?
-Cocuk: polis yapiyorum.
-Polis: nasil yapiyorsun?
-Cocuk: Su katiyorum, kum katiyorum, bok katiyorum polis oluyor..
-Polis: ulan bana bak eger birdaha ayni seyi soylersen seni tuttugum gibi hapse atarim.
demis.
Ve ertesi gun olmus. Polis ve cocuk yine is basinda.
-Polis: napiyorsun sen yine bakim burda?
-Cocuk: ASKER yapiyorum.
-Polis: (sevincli bir sekilde) nasil yapiyorsun bakim?
-Cocuk: Su katiyorum, kum katiyorum ASKER oluyor..
-Polis: bok katmiyor musun?
-Cocuk: yok o zaman polis oluyor!
kişinin yaşadığı polis felaketi sonrasında, tecrübesini aktarması olayıdır.
ha polisin adını soyadını soramayacağından, "polis şunu yapandır" diyebilmektedir. birkaç örnek vermek isterim...
orta okuldayımdır, antalya karaalioğlu parkı'nda yürürken, bir tinerci arkadaşın şapkasını alır gider, hemen polis noktasında çocuk gösterirlir, polis "sen git çağır onu, polis çağırıyo de, o gelir" gidilir tinerci topuklar aradan 1 saat geçer, polis noktasına yakın bir yerde tinerci oturmuştur, başında şapka, polise yine söylenir, "çağır onu bana" der yine... şimdi ben bu polise, değil bok, foseptik çukurunu boşaltsam haksız mıyım?
eve hırsız girer, nüfus cüzdanının çalındığı da 1 hafta sonra fark edilir. önceki dosyaya "nüfus cüzdanının çalınmasını" iliştirilmek istenir, polis "burası kayıp büraosu değil, sen onu kaybetmişsindir" der... ısrar edilir, "ulan burası kayıp bürosu değil, git yenisini çıkar" denir... "abi ya 1 hafta içinde adam benim nüfus cüzdanıyla bir şey yapmışsa" endişesi belirtilince rapora eklenir. ulan madem yapabiliyosun bu işlemi de, neden yokuşa sürüyosun?
taksi plakamız vardır. yeni araç alınır, araç sarı çıkartma ile giydirilir. araç ticari olduğu için geçici plaka verilmez, plaka da giydirilmeden verilmediğinden, mecburen trafik şubeye plakasız gitmek zorundasınızdır. yolda bir trafik polisi durdurur, durumu anlatırsınız, polis "valla haklısın da çorba parası at bari" der üstelik 10 lirayı beğenmez, 20 alır... şimdi ben bu kişiye ana avrat sövmeyeyeim mi?
ha dersiniz ki, genelleme yapmayalım... polislerin içinde hiç de azımsanmayacak haysitesiz kişiler vardır. ha bunu "polis ahmet, polis mehmet" yazamayacağımıza göre, "polis" olarak genelleriz...