Zaman zaman gerçeğin yükünden kaçan yazarların yaşadığı hissiyat. Nefes alıp durup dinlenmek istersin ve sözlük seni çağırır. Bazı kötü zamanları dışında…
hayatında aradığı huzuru sözlükte bulan insan hissiyatıdır. yoksa sözlükte huzur var yok bilemem. kişisel bir entry olacak o yüzden söylediklerim sizin şeyinizde ve ya değil umrumda değil açıkçası. benim sözlükle tanışmam hayatımda güzel bir gelişmenin başlangıcı oldu. bunun öyküsünü anlatacağım. sözlüğü ilk olarak google sonuc sayfaları arasında kesfettim. tabi sonra ekşi, itü gibi diğer büyük sözlükler ve private, kötü, meydan ve diğer üniversite sözlükleri ile birlikte girmediğim sözlük kalmadı. sözlük olayını geç keşfettim ama çabuk benimsedim. eksi haric hepsinde hesaplar actım nerdeyse-ekside sıra gelmiyo arkadas- ardından inci sözlük yıkıp gecti ama gayri ciddi ortam yuzunden fazla isinamadim. ama inci sozluk bu ulkede orgutlu bir kitlenin neleri yapabilecegini gosterdi bu yuzden takdir ederim.
gelelim asıl mevzuya. ben sozluge daha cok telefondan giren bir insanim. bu zamanla bende tutkuya donustu. canim sikildigi anlarda, otobuste, biri kızdıgımda, ders artık beni bogdugunda acar telefonu operadan sozluge girer bir kac baslık okurum. komik olanlarina guler, sosyolojik tespitlere katilir ve cevremden test etmeye baslarim kafamdan. dert kupu yazarlarin yazdiklarini okur, içlenir ve sukrederim bazen. kisaca sozluk benim bu boktan dunyada sigindigim ve fırtınanın bitmesini beklerim. zamanla sozluk bir bagimliliga donustu bende. her gun yazmam ama mutlaka okurum. cunku cep telefonumdan her an ulasabilecegim mesafede. tv izlemek, kitap okumak hatta derse bile gitmekten vazgeciyorum cogu zaman. cunku sozluk nicklerimiz ile bize yeni bir kimlik veriyor ve istedigimiz rolu-gercek hayatla aynı ya da degil- oynama imkanı veriyor. ben bazen troll bazen bir sakirt bazen bir kemalist bazen bir asık bazen de ucuk biri oluyorum. kendimi ya da rolumu ifade etmenin hazzını yasıyorum ve sozlukte huzur buluyorum. bu sözlüğü seviyorum, evet.