tavşanın biri ormanda kerhaneye gidiyormuş
demiş yılan sikeceğım bugün yılan da en pahalısı
neyse başlamış sikmeye sonra yılan kendı kendıne demış
götü boklu bir tavşana siktiriyoruz kendimizi
gururuna yenilmiş ve tavşanı yutmuş
tabi çok geçmeden pişman olmuş işten atılırım faturalar borçlar falan diye
tırsmış çıkarmış geriye tavşanı
tavşan nefen nefese:
amına kodum coçuğu ne biçim ağzına alıyorsun?
ders biyoloji öğretmen soru sorar: insan vücudunda istemsiz çalışmasına sebep olan şey nedir?
öğrencilerden biri parmak kaldırırak söz ister. öğretmen söz verir ve öğrenci cevaplar: tik hocam.
öğretmen cevaptan ötürü öğrenciyi kutlayarak aferin der sözlüne 100 vereceğim ismin nedir?
öğrenci cevap verir: tüleyman hocam.
önceden belirteyim bu fıkranın çıktığı zamanlarda sayın ahmet necdet sezer cumhurbaşkanı idi.
adamın biri evsizmiş. sokaklarda yaşar, kış gelince de 5-6 aylık bir suç işler, hapiste ekmek elden su gölden yaşarmış. kışın ne güzel sıcak yemek, yazın ne güzel özgürlük anlayacağın. yine böyle bi zamanda aylardan ekim kasım olup soğuklar yaklaşınca düşünmeye başlamış bizimki. hırsızlık yankesicilik, her zamanki suçlarından işlemiş ama olacak bu ya, yakalanmamış bir türlü. bir ara cumhurbaşkanının kendi oturduğu şehre geleceğini duymuş,
-ulan halkın arasından çıkar bi hakaret ederim, hapiste yerim hazır, demiş ve halkın yolun iki yanına dizildiği şehir meydanında bulmuş bir yer kendine, tam cumhurbaşkanı geçerken,
-ne bakıyon lan öküz! demiş. yaka paça götürülür tabi adliyeye çıkarılır. yargılama en sonunda biter ve hakim,
-yaz kızım, gereği düşünüldü, sanığın 30 yıl 6 ay hapsine, diye devam ederken sözü kesilir,
-aman hakim bey, ben ceza kanununu çok iyi bilirim, devlet büyüğüne hakaretin cezası 6 ay değil mi?
-evet oğlum, devlet büyüğüne hakaret 6 ay ama, devlet sırlarını açığa vurmak da 30 yıldan başlar, demiş.
temel bi gün lüks bir otele gitmiş. gece bara inmeye karar vermiş. ne yapsam da demiş benim laz olduğumu anlamasalar. geçmiş aynanın karşısına denemeye başlamış kendisini:
-"barmen baa bi fiski verir misun?" yok bunu anlarlar demiş kendi kendine.
-"barmen baa bi râki verir misun?" yok bunu da anlarlar demiş.
-"barmen baa bi bira verir misun?" ha belki bunu anlamazlar demiş.
inmiş aşağı. masabaşında duran bi adama demiş:
-barmen baa bi bira verir misun?
-beyefendi siz laz mısınız?
-nereden anladun uşağım?
-burası resepsiyon.
afyonlu sadık isminde bir terzinin cocugu olmuyordur ve kendi kendine der ki "cocugum olursa kendimi birine miktirecegim" der. gel zaman git zaman adamin cocugu olur. bunun üzerine afyonlu terzi sadik kendisini mikecek bir adam aramaya baslar. gider bir dagin basinda tek basina yasamakta olan bir kör adam bulur. ona derdini anlatir adam kabul eder. ve terzi sadik'in isini bitirir. ayrilirken kör adam:
-kendine iyi bak afyonlu terzi sadik!
+sen nerden taniyorsun beni?
-tanimiyorum, anladim.
+nasil anladin?
-senin gibi verdigi sozde duran birinin adi ancak sadik olabilir.
+hadi o tamam. terzi oldugumu nasil anladin?
-pantolonunu acarken elim pantolonun dikislerine geldi cok saglamdi ve bu yuzden senin terzi oldugunu dusundum.
+hadi ona da tamam diyelim de afyonlu oldugumu nereden aladin?
-kardes kusura bakma da senin göt de kaymak gibiymis!!
