basitin konuşmaya uyarlanmışı, son zamanlarda fazlasıyla hazımsızlık yaratanı.
"bu şarkının beni ne derinliklere sürüklediğini anlatmaya çalışmak..."
"aşkınızın olamamış hallerinin yanına sürüklediğiniz tatlı sembolleri, unutulunca yazarsınız küçük harfle başlayaraktan adınızı"
"son sigaranızın uçsuz bucaksız zevkinin sonraki sigara düşüncesiyle yok oluşunu"
bile dramatik bir şekilde aksettirme imkanı sunuyor. Burada; varoluşundan itibaren sözlük dizilerini dolduran binlerden bahsediyorum. her bir kelime yarı gerçeklikte kahkahalara ve iç burkan detaylara bölünür.
Peki bu aradan seçebildiklerimiz güzellikler arasında boşa üfürülen, boş kelime bulutunun dinlenmesi, birebir anlanması, idrakı; gatta kişisel anlamda gerçek bir fayda mı içermeli?
her ağzımızdan çıkmaya hazırları tartmadan yazmanın bize yararı ve zararı var mıdır esteban? benim hiç bilemeyeceğim bir dünyada yelkeniyle dolaşanları görmem için bunlar birer engel mi bana?
Bir sosyal durumun sende yarattığı birikimi benim elde edebilmem için gerekli gerçek sermayem olan zamanımı zorlmamam mı gerekli oluşan bu çöp yığınında?
Toplamda bizi oluşturan çemberin en değerli noktasında senden koparabildiklerimin şans içerisinde sözlük yazarlığı sıfatı taşıması için "seni birebir tanışıklıklığı" mı gerekiyor?
buradan itü sözlükteki bir yazıdan alıntı yapmak isterim;
--
hayal etmeden edemiyorum; zamanın büyük yazarları şu sözlükle büyümüş olsalardı ne olurdu acaba? işte spinoza gelip evrene bakışını yazsa, galileo gelip "dünya dönüyor!" dese, nietzsche gelip "tanrı öldü!" dese, sartre fikirlerini açıklamaya burada başlasa başlarına neler gelirdi çok merak ediyorum. nasıl ayarlar yerlerdi kim bilir kimlerden. ne seri eksiciler dadanırdı. kimisi üç nokta yazarı olmakla, kimisi inançlara hakaret etmekle, kimisi tamamen saçmalamakla suçlanırdı herhalde. zavallılar belki fikirlerinin değersizliğine kanaat getirip bu işlerden el etek bile çekerlerdi.
düşünsenize; einstein "zamanın göreliliği" başlığına kuramını yazsa altında ne giriler olurdu? du deneyeyim:
http://www.itusozluk.com/goster.php?t= @2187904
--
Yoksa bilimin, edebiyatın, paylaşımın günümüzde çokta gündelik yaşam engelini aşamadığını üzülerek varsayarak, oluşan bu istemsiz düzene çomaksız inada karşı bir selamsız bandosu el salayışı daha mı gerekiyor?
kimine göre eğlence,
kimine göre kafa dağıtmak,
kimine göre ego tatmini,
kimine göre stress atma aracı,
kimine göre arkadaş ortamı,
kimine göre aşk,
kimine göre yalnızlık ortağı,
kimine göre işsiz güçsüz otağı,
kimine göre para kazanma aracıdır.
okuyorum.
üzülüyorum.
arkadaşıma, anneme anlatıyorum.
saatlerce aklımdan çıkmıyor, tüm moralim bozuluyor.
dünya çok boş boolum, diye geziyorum ortalıklarda; dokunsan ağlayacak gibi.
sonra tekrar bakıyorum o yazara ne yazmış başka diye. hüzünlü bir şeyler bekliyorum belki de.
dalga geçmiş salak saçma şeylerle, karı kız muhabbeti yapmış ya da futbol takımı yüzünden bi ton kızmış bi üstteki entrye. eski sevgilisine kan kusmuş, başlıkları alt alta okumuş vs.
beni o kadar depresyona sokup kendisinin hala böyle hayat dolu olmasını kabul edemiyorum. ben onun yaşadıklarını okuduğum halde bu kadar mutsuz olurken onun orda gülmesine sinir oluyorum içten içe.
sonra gülüyorum kendi kendime.
mutlu oluyorum.
teşekkür ediyorum devam eden hayata. ne olursa olsun yaşamayı bilen hayat dolu insanlara, yazdıklarıyla hayat dersi veren yazarlara.
kişilerin düşüncelerini paylaştığı, vakit geçirdiği eğlenceli bir aktivitedir. yararlıdır da. sürekli birileri tarafından vakit kaybı olduğu ileri sürülür, eleştirilir. ancak eleştiren bu kişiler takip etmekten de geri kalmazlar.
bir türlü olamadığım şeydir kendileri.
hangi sözlüğe üye olsam -olmaya çalışsam- 10 entry gir, bekle, sabret, diye diye oyalandım. sonuç "hesabınız kapatılmış"
açılmış mıydı da kapatıldı
sayın uludağ sözlük yazarları, moderatörleri, en yetkili merciileri size sesleniyorum alın beni artık yetti, bir hayır duamı alırsınızen azından. ahan da 16. entrimi girmiş oluyorum an itibariyle. ya da almayın keyfiniz bilir rakip firmaya giderim, topa tutarım, korkun*
amaç diyalektikse faydalı. gülmek, eğlenmekse o da iyi. ama ego tatmini için yanlış bir seçim. sonunda yılan dönüp kendi kuyruğunu yiyor, başka da bir bok olmuyor afedersin.
bir monitörün arkasına saklanıp insanlığını kaybetmektir.
her türlü kutsala beynindeki bir tek nöronu bile hareket ettirmeden saldırabilmektir.
insanlıktan çıkmayı marifet saymaktır.
ikiyüzlülüktür.
çamur at izi kalsıncılıktır.
yargısız infazın kralını yapmaktır.
hakkında zerre kadar bilgin olmayan meselelerde ahkam kesmektir.
savunmasız insanların arkasından sallamaktır.
ama bütün bunların ötesinde karakterini yada karaktersizliğini yansıtmaktır. en nihayetinde bokunda boğulmak yada kendi ruh ikliminin sefasını sürmektir. *
çeşitli makamlar tarafından sürekli tek taraflı eleştirilen, internet kullanıcı ünvanı.
eleştirilere cevaben;
diyorlar ki bu eleştiren kişiler; işleri güçleri yok, hiçbirşeyi beğenmiyorlar, hepsi entel (entelektüel özentisi), oturdukları yerden bıdı bıdı yapıyorlar, çok güveniyorlarsa çıksınlar kendileri yapsınlar.
hmm..
öncelikle, hepimizin yapacak işimiz gücümüz var, fakat yıllardır meşgul ettiğiniz televizyon ekranlarında yaptıklarınızdan o kadar sıkıldık ki sizleri eleştirmek için zamanımızı ayırdık ve buraya birşeyler yazdık.
hiçbirşeyi beğenmiyoruz diye birşey yok. biz kimsenin baskısı altında, tek taraf görüş savunmak adına birşeyler yazmıyoruz. farklı görüş ve düşüncelerde onlarca insan var. herkes istediğini yazıyor burada. beğenenler de var herhangi birşeyi beğenmeyenler de. siz güzel yapın, önyargısız olarak biz beğeniriz.
entel değiliz, entelektüel olmak zorunda da değiliz. biz halkız. çünkü burada yazmak için yapmanız gereken tek şey 10 adet insani entry girmektir. küfürsüz, uygun, mantığı kavramış entryler olması yazar olmanız için yeterli. yani neymiş, evinde internet bağlantısı bulunan her normal insan gelip burada yazabilirmiş. burasının özelliği de budur zaten. her yerde söylediğiniz gibi değil olaylar, halktan biri olan sizler değil bizleriz.
birşeyi yerden yere vurarak eleştiriyor olmam çıkıp o şeyi yapmamı gerektirmez. eğer herkesin beğenisine sunmak üzere önümüze birşey koyuyorsanız ben de alır onu iyi ya da kötü diye yorumlar, istediğim gibi eleştiririm. göz önünde bulunmanın gereğidir bu.
bağlı olduğumuz tek kural, sözlük formatı ve tck'dır. dolayısıyla sitenin tüm imtiyaz hakkını elinde tutan zall dahi gelip, "saçmalama bu düşüncelerin yanlış" cümlesini kuramaz. lakin siz; tonlarca para alarak yazan, türkiye'nin gündemini oluşturduğunu sanan gazete, dergi yazarları; hükümeti ya eleştirirsiniz ya eleştiremezsiniz, parasını aldığınızın eline bakmak zorundasınız. sansüre uğrarsınız gıkınız çıkamaz.
ekşisözlük adlı platform; sözlük konseptini düşünmüş ortaya çıkarmış platformdur. zaman içinde yarattığı takipçi ve sürükleyici kitlesi etiketleştiğinden bunu korumak gibi bir düşünce peydahlanmıştır. dolayısıyla ekşisözlük zor yazar alan bir yapıya bürünüp eski güvenirliğini kaybetme yoluna girmiş olabilir. ama herşeye rağmen ekşisözlük ekşisözlüktür.
hoşunuza gitmeyen şeyler yazdık diye bu tip saçma yakıştırmalarınızı kabul edecek değiliz. biz gördüğümüzü, hissettiğimizi yazıyoruz, doğal olarak, yanlış ve doğru değil, zevk ve tercihler ön planda. bunlar da eleştirilebilen öğeler değildir. herkesin algısı farklıdır.
o yüzden şahancım; osurarak, sıçarak paranın gözüne vurabilirsin, ama bak hala şu sitede seni eleştirebiliyorum. özgürlük budur, tarafsızlık budur.
biz hala söyleyebilecek birşeylerimiz olduğunu düşündüğümüz için buradayız. ama ya siz? neden oradasınız?
formata uygun 10 entry giren her şahsın kazanabilecği bir ünvan. ekşisinden en küçük kolonuna kadar. öyle çok derin anlamlar da yüklemeyin bu yazarlığa hele bu zamanlarda. öyle bilgi, birikim aktarmaktan çok bir nevi av sahasına, bir nevi propaganda sahasına, çokca eli yüzü biraz daha düzgün formatlara dönüşmüştür sözlükler.
basından, internetten dalga dalga yayılan bu furyaya katılmak serbesttir lakin herşeyin olduğu gibi bununda zamanla bok denilen kısmı çıkmaktadır.
(bkz: klavyesi olan konuşuyor)
sözlükte yazdıkça gelişen ama kıvama gelip de ara verildiginde kalınan son noktada olunmadıgı fark edilen garip bir kavram. cümlelerin düzgünlügünde, dilbigisi veya bilgi eksikliginde degil de, yavanlıgında görülür bu durum. düz entry, öylesine entry, yazılsa da olur yazılmasa da olur entrysi yazmaya başladıgını görünce yazar, üzülür, burkulur. bu durum biraz da, sözlük ahalisinin kendi içinde oluşturdugu aile havasını bir süre solumamaktan da kaynaklanır. herkesin katıldıgı tartışmalar kaçırılmış, ortak dertlerden uzak kalınmıştır. bir sözlüge çivi çakıp, başka sözlüge geçişte yaşanan tatsızlıkla da eşdegerdir. kendini oraya ait hissedememe, ''yazsam ne olur, yazmasam ne olur'' düşüncesi de cümlelerdeki atiklige etkir. sanal tatmin deyip geçmemek lazım; tatmindir evet, çogu zaman sanaldır evet *, ama internet aleminde kurulmuş nadir aile kurumlarıdır, toplumsal ve sosyal yonden ayrı onem taşır.
baglamak ve taşlamak için şöylecene:
(bkz: nedir net)
zaman harcadığın şey her ne olursa olsun, ya değer vereceksin yada değer vermediğin bir şeye zamanını harcamayacaksın mantığıyla bakıldığında; yerilecek bir yanı kalmayan yazarlıktır.
neden burdayım, neden buraya zamanımı harcıyorum sorularının cevabını kişi kendine ne şekilde veriyorsa, sözlük yazarlığının anlamı o kişi için verdiği cevap kadardır. ama unutulmamalıdır ki zamanınından vermekle - zamanını verdiği bir şeyi hafife almak birbirine ters iki durumdur.