16-17 yaşlarındaydım, akşam geç saatlerde basketbol idmanlarından çıkıp eve geliyordum. havalar da soğuk mu soğuk, zaten akşam 10 dedin mi sokakta insan göremezsin bu kentte. biz bazen 11'e kadar devam ederdik antrenmanlara. dağıldığımızda herkes otobüse biner giderdi evine. bense bacak kaslarım gelişsin diye yürürdüm. bunlar giriş, şimdi özlediğim şeylere geleyim.
kafama kapşonu geçirip, sokak lambalarından ve benden başka insanın olmadığı sokak ve caddelerde yürümeyi özledim,
ellerim cebimde yürürken binalar arasında kaybolup müzik dinlemeyi özledim.
bunlar olurken bir de hafif bir yağmur yağarsa tadınmaz yenmez.
ben bugün çocukluğumu özledim..
sorumsuz olmayı, evlerin camlarını kırmayı görevim bilmeyi özledim.. sabahın köründe kalkıp çizgi film izlemeyi, annemler uyanmasın diye sesi sonuna kadar kısmayı özledim.. kırdığım bardaklara üzülmeyi özledim.. ateş yaktım diye azar işitmeyi.. komşunun beni bakkala göndermesini, verdiği birkaç kuruş para üstünü özledim.. yanlışlıkla yuttuğum her sakızda "tüh be!" demeyi özledim.. tencere kapağından direksiyon yapmayı özledim.. sırayı çizdiğim için kızan öğretmenime "örtmenim sabahçılar yapmış" demeyi özledim.. babam harçlığımı bozuk olarak verince daha çok para aldığımı sanmayı özledim.. beslenme derslerindeki yumurta kokusunu özledim.. hatıra defterimi kitleyince mutlu olmayı özledim.. ışıklı ayakkabılarımı özledim.. buğulanmış mutfak camına çizdiğim kalpleri özledim.. sadece pazar akşamı yaptığım banyoları özledim.. yoldan geçen renoları saymayı özledim.. yağ satarım bal satarımı özledim.. bayramda harçlık toplamayı, büyük paraları sağ cebime koymayı özledim.. arkadaşlarımın beni dışarı çağırıp, annemden 10 kişi izin almaya çalışmalarımızı özledim.. her gece anne ve babamı öpüp iyi geceler demeyi özledim.. yürürken babamın elinden tutmayı, annemin kucağında uyuya kalmayı özledim.. kaşık kaşık oralet yemeyi özledim.. uyandığımda kar tutmuşsa sebepsiz sevinmeyi özledim.. kek yapılmış kabın dibini yalamayı özledim.. "ne denmez efendim denir!" telkinlerini özledim.. sevdiklerime sebepsiz sarılmayı özledim.. çorapları birbirine geçirip maç yapmayı özledim.. topu uzağa atınca "burayı ali sami yen mi sandın?" demeyi özledim.. annemin bakmadığı anda ağzımı kazağımın koluna silmeyi özledim.. ateriye gitmeyi özledim.. bakkaldan dönerken yolda yarısını yediğim ekmekleri özledim.. hastalandığımda gördüğüm şefkati özledim.. her daim dizlerimin yara olmasını özledim.. "büyüyünce futbolcu olucam" demeyi özledim.. civciv beslemeyi özledim.. en büyük tasamın tom ve jerry'yi kaçırmak olmasını özledim.. benim yaşımdaki adamlara amca demeyi özledim.. pet şişede ateş böceği biriktirmeyi özledim.. arabanın ön koltuğuna oturamadığım günleri özledim.. "annee suuu!" diye bağırdığımda balkondan ucuna ip bağlanmış sepetle inen suyu özledim.. uçurtmaya selam verdirmeyi özledim.. kasetlerin deliğine kalem sokup geri sarmayı özledim.. meyve suyu paketlerini patlatmayı özledim.. radyoda çalan şarkıyı babamın en sevdiği kasetin üzerine kaydetmeyi özledim.. karne günleri takdir belgesini alamamışım gibi yaparak saklamayı özledim.. çalışmayan ateri kasetine üflemeyi özledim.. "at bakayım topu abin conun kıllı göğsüne" demeyi özledim, ninja kaplumbağalar izleyip april'a aşık olmayı özledim.. büyüteçle kağıt yakmayı özledim.. zeki alasya ve metin akpınar'ı kardeş zannetmeyi özledim.. arabanın, babam sağ elini koltuğa atıp geri bakınca geri geri gittiğini zannetmeyi özledim.. kurban bayramında toplanan derilerden uçak yapıldığını sandığım saflığımı özledim.. gazetelerden kupon kesip meydan larousse aldığımız günleri özledim.. kırmızı tutup kuralları koymayı özledim.. arabaların camlarından içeri bakıp "kaç basıyomuş lan" diye sormayı özledim.. metin arolat'ın klibi çıkınca gözlerimi kapamayı özledim.. annem öpünce iyileşen yaralarımı özledim.. yarını düşünmeden yaşamayı özledim.. sebep göstermeden ağlayabilmeyi özledim.. aşk kazanır sözüne olan inancımı, insanlara inanabilmeyi özledim.. kendimi özledim..
yaşımın küçük olduğu ve haftasonu hep birlikte kahvaltı yaparken, annemin patates kızarttığı, babamın gazete okuduğu, abimin beni şaka yoluyla kızdırmakla uğraştığı, o kahvaltı masasında otururken tv ekranında tom ve jerry açıldığı, annemin abime ve babama en asaletli duygularin adami nereye istiyorsa o kanalı aç dediği ve en azından bugünlerde ki kadar kötü gündemler olmadığı günleri özledim.
bütün ailenin bir arada olduğu zamanlar. hiç eksilmeden. kocaman avlulu, kalabalıklarla yemek yediğimiz anneanne evi, dedemin heybetli cüssesi, özlenecek kimsenin olmadığı dönemler, ağlayınca geçen anlık dertlerin yaşandığı, çocukluk...
her pazar akşamı banyo yapıp, sobanın üstündeki portakal kabuğu kokusu eşliğinde babamın dizinde uyuyakalmak. soğuk havalarda buğulanmış mutfak camlarına (her ne kadar anne kızsa da) ismimi yazmak.
renk renk kuru, sulu ve pastel boyalarla gönlümce resim yapmak...
Çocukluğumda renkler daha bir canlıydı sanki. Baharın kokusu bile bir güzeldi, insanı büyülerdi.
Mesela ramazan günleri aile ile birlikte yenilen iftar yemekleri. Çoktan göçüp gitmiş olan aile büyükleriyle birlikte geçirilen o iftarlar, sahurlar...
Kış geceleri derinden derine gelen bozaaaaa sesleri. Dışarısının soğukluğunu tatlı bir hatıraya çeviren evdeki soba. Ve o sobadan tavana yansıyan ışık oyunlarını izleyerek uyumak...
Sanırım insan basitliği ve sadeliği özlüyor yaş geçtikçe. Ya da ne bileyim kaygısız tasasız geçirmeyi günlerini. Aslında insan geçmişte kalan her şeyi iyisiyle kötüsüyle özlüyor. O günleri bir daha elde edemiyecek olmanın hüznüdür bu.