ilkokul 1.sınıftayken rastlamıştım ona. adı alperdi.onu hep uzaktan izlerdim aynı sınıfta olmamıza rağmen fazla konuşmazdık. birgün yanımda oturan arkadaş hastalanıp evine gitmişti. yakın kız arkadaşlarım ben geliyim ben geliyim yanına diyip durdular ama benim aklımda o vardı. hoca gelip sordu (sanki birinin yanıma oturması illede şartmış gibi) :
- apricotstone kim otursun yanına ? düşündüm ona baktım yoktu lavaboya gitmişti :
- şeyy hocam alper gelebilir dedim. kızlar şaşırdı küstük filan dediler ama umursamamıştım.
sonra bu geldi hoca benim yanıma geçmesini söyledikten sonra oturdu yanıma. ders matematik ve konu 4 işlemlerdi.tahtada sorular vardı bizde çözüyoduk.
-hadi yarış yapalım bakalım hangimiz hızlı çözcez dedi
-tamam dedim.bir süre sonra bu bitirdi ahahaha diye iğrenç iğrenç gülmeye başladı.
- sen kazandın tebrikler dedim ve tokalaştım o bahaneyle eli elime değmişti. anlık da olsa mutlu olmuştum.
ama salak bilmiyo ki o soruları ona bakmaktan çözememiştim.
stargate sg-1 sam carter nam-ı diğer amanda taping. Allahım o ne güzellik o ne bakışlar öyle insanı içten içe eriten hatta buharlaştıran. saman sarısı saçları deniz mavisi gözler. ama onun aklı hep işindeydi kadın mcgyvera bile yüz vermedi ki onun yanında benim şansım sıfırdı neyse o da hayal olup gitti işte ne yaparsın?
ilkokul 4. Sınıftaydım. hani olur ya hoşlantı işte. Bu çocuk büyüktü benden. Şöyle 3 yaş falan. Seda diye bir kızı anlatıp dururdu. Eheh. Bu demektir ki o da benden hoşlanmış. Adı tolga'ydı bu elemanın. Babalarımız kankaydı. Play station oynardık. Bir dövüş oyunu vardı, koca koca adamları oynatırdık.** yenerdim falan, az da iyi oynamazdım. Sünnetine gitmiştim bir de. Az kesmedi beni kerata. Ama yaz tatili olduğu için artık şehrimize dönme vaktimiz gelmişti. Öyle bitti, gitti, yok oldu işte. *
yazarların çocukken birlikte oynamaktan hoşlandıklarıdır genellikle. daha ne olsun, o yaşta ne aşkı?
ne istiyorsa itaat ediyordur, istemediğinde oyunu pat diye bozup gidiyordur, hiç gık demiyordur.
yalancıktan küsüp ağlatıyordur bu yazar kişisi de, aşkısı ona papatyalardan taç yapıyordur.
sonra ikisi de büyüyordur, yıllarca süren müthiş arkadaşlıkları oluyordur.
duygulandım bak, cumartesi nişanlanıyordur. bu yazar kişisini arayıp, "nişanıma gelmezsen topuklarına sıkarım" diyordur.
ilkokuldayken koca kafali cok zeki bi cocuk vardi siniftaki tum kizlar asikti zaten cocuk bembeyazdi falan. koca kafa ama sevimli idi. cok efendiydi. gecenlerde faceden ekledim kabul etti sonra sildi pic. begenemedi herhalde. *
charlie'nin melekleri'nde ki melekler. onların hepsine aşıktım. yalnız hatırlayanlar banada hatırlatsın. 99-2000 yıllarında atv'de çıkıyordu veya çıkmıştı.. 1976 yapımı dizi olan mıydı yoksa 2000 yapımı cameron diaz'ın oynadığı filmmiydi bilmiyordum. ama sanırım film olandı.aşık olmuştum o meleklere. biryere gittiğimizde sürekli akşam izlediğim o saatte evde olmak istiyordum o melekleri görmek için.. bir de anasınıfında nehir diye bir kız vardı sarışın mavi gözlü müydü yeşil gözlümüydü neydi. evcilik oynarken bir kere alnından öpmüştüm yanlış hatırlamıyorsam.
bizim evin karşısındaki beş katlı turuncu apartmanda oturan doktorun oğlu. Babamla babası çok iyi arkadaştı. O benden iki yaş büyüktü ama. Ne kadar çocuksam artık hep benle aynı yaştaki çocuklara bakmalıyım düşüncesi vardı. Sonra tayinleri çıktı gittiler.
yaş:5
sınıf: kreş
aysu diye bi kız vardı, siyah saçlı beyaz tenli. oyuncaklarımı falan hep onunla paylaşırdım. öğle uykusunda altına işemişti ben de sevmekten vazgeçtim.
yaş: 7
sınıf: 1
gözde diye bi kız vardı yine siyah saçlı beyaz tenli. sınıf çok kalabalıktı onu başka sınıfa alacaklardı ben de seviyorum tabi gidip annesine sarılıp ağlamıştım sınıfını değiştirmeyin diye. evet sınıfı değişmemişti sayemde.
yaş: 9
sınıf: 3
sarışın beyaz tenli bi kız gelmişti sınıfa, çok hoşlanmıştım o da benden hoşlanmıştı sanırım, birbirimize silgi kağıt falan atar dururduk bütün gün. bi keresinde attığım kalem gözüne gelmişti ertesi gün abisinden dayak yedim. sonra anneme ve öğretmenlerime o kızı sevdiğimi söyleyip yanyana oturma talebimi iletmiştim, kabul edilmişti ve artık sıra arkadaşıydık. dişinde domates kabuğu kalmış diye ilk günden kızı dövdüm daha da oturmadı yanımda.
çocukluğumdan belliymiş, aşk hayatım hiçbir zaman yolunda gitmedi.
tam olarak aşk sayılmasa da, en azından temizdi be. şimdikiler hep çıkar ilişkisi, insan birisine güvenmekten korkar mı? korkuluyor işte. neyse boş verin iyice arabeske bağladım.
1.sinif bitmisti yazliga gitmistik orda komsumuzun kizi gizeme asik olmustum beraber oynardik. beraber bisiklet sürerdik. He bide rafet el roman vardi onu dinlerdik.
ilkokulda Barış diye bir çocuk vardı yazısı çok güzeldi kalemleri de öyle. Öğretmen beni onunla sıra arkadaşı yapsın isterdim çooğ aşıktım. Sonra biz liseye geçtik bu Barış malı knight oynamaktan dünyayla bağlantısını kopartmış sınıfta kalmış. Şu sıralar mahallede görünce selam bile vermiyorum kendisine. Aklımda kalan tek iyi yönü yazısının güzel olması.
pek hatırlanmayan aşktır. enka'da ana okulundayken ; kız, kısa saçlı esmerdi. yüzünü tam anımsayamıyorum. öğle vakti yatarken el ele tutuşurduk. serviste giderken de hep yanıma otururdu. keşke onu taniyabilseydim ne yapıyor acaba şimdi ?
melis diye bi kızdı.4-5 yaşlarında falanken aşıktım ona. sapsarı saçları vardı .gel gör ki bir ablası vardı yanına yaklaştırmazdı beni. o olmadığı zamanlarda beraber vakit geçirir oyun oynardık. vay amk duygulandım.
bir gün arkadaşımda ödev yapıyorduk, taş çatlasın üçüncü sınıftayız, bana "ben yavuz a aşık oldum sen de tunahan a aşık ol." demişti. ben de çocukluk aklı, tamam deyip hemen hayaller kurmaya başlamıştım.