bahçelievlerdeki kreşten utkuydu. bana jelibon verip seni seviyoyum demişti. bende şekeri alıp kaçmıştım. bende seviyodum aslında. acaba şimdi ne yapıyodur.
Gönül sende, göz yolda kaldı;
Ne postacı semtime uğrar;
Ne turnalar selâm getirir;
Vefasız çıktın Beşiktaş'lım.
Katlanmaksa katlanıyorum,
Kimselere belli etmeden.
iyi kötü bir iş tutmuşum;
Acısı tatlısı hepsi bir.
Ha Ankara ha Çemişgezek;
Senden uzak olduktan sonra.
Nerde olsa yaşıyor insan;
Nerde olsa bir gün ölmek var.
Sen ilk aşkım, ilk gözağrımsın;
Dünyalara değişmem seni.
Keyfimden uçtuğum oluyor,
Rüyama girdiğin geceler.
Bayram sabahı bile olsa,
Sensiz doğan günü neyleyim.
sınıfta buket diye bir kız vardı. sevdiğimi belletmek için saçına bir tomar dikenli ot atmıştım. kız saçını sıfıra kestirmek zorunda kalmasıyla başlamadan bitmişti o ilişki.
4.5 yasında ilk onun adını okuyup yazmıştım. kreşteydik yahu. kırmızı kalp kesip içine onun adını yazmıştım. anneme önce inme inmişti, sonra kahkahalar atıp damadım diyerek ara ara çaktırmadan görmeye gelirdi.
ilk okulda bir kız vardı, batmandan gelmişti esmer mi esmer, (tıpkı kumral ada mavi tuna kitabındaki ada gibi) o kitabı da bu yüzden mi çok sevdim bilmem. Her teneffüs kovalamaç oynardık ve ben hep onu kovalardım, tabi ben onu kovaladığım için oda beni kovalardı. Ne oldu dersiniz? kan kardeşim (bildiğin bileklerimizi kesip kan kardeşi olmuştuk) geldi ve o kızı seviyor musun dedi. Bende utangacım tabi (ne utangaçlık üniversiteye kadar devam etti bu utangaçlık) "yok" dedim. oda ben teklif edecem dedi ve bir buçuk senem çok kötü geçti. Ne günlerdi *
ilk okul da banu adında pislik tipsiz bir kız vardı. ulan bir dönüp bakmadı bir kere bile, küçüktük belki ondandı amk tamam ama hiç mi çocukluk yapıp da şaka yapmazsın be sürtük be! işin şakası oydu o. pislik de tipsiz de değildi, allahıma fıstık gibiydi ya, hala unutamadım kaşarı. yani lafın gelişi.
Yıl 1997. O zamanlar komşu kızı elif e vurulmuşum, masmavi gözler, sapsarı saçlar. Mahallede saklambaç mı dersin, istop mu dersin, bi yakınlaşmalar falan. Bir gün oturmaya geldiler, biz de salonda oturmuş evcilik oynuyoruz, elif i muayene edicem ayağına koltuğun arkasına götürdüm. ilk öpücüğün etkisiyle utanarak kaçmaya çalıştığım anda annem ve onun annesi ayşe teyzeye yakalandım. Utancım kat be kat artmıştı ama onlar bize gülüyordu. Bu da böyle bir anıydı sevgili sözlük.
Not: Aradan 15 sene geçti, elif kapanmış. Bildiğin türbanlı üniversiteli kız olmuş. Ulan ben ne yaptım diyerek hala kendime ve çocukluk anılarıma gülüyorum.
6. sınıftayken ingilizce hocamız olan feride hoca. uzun bacakları ince, zarif bir yüzü, en önemlisi tahrik edici bir sesi vardı. tabii bunların farkına büyüyünce vardık. küçükken noluyo lan bana falan derdik.