sözlük yazarlarının aşırı sinirlenip ya da çok üzülüp hiç birşey yapamadığı anlardır.
mesela en yakın arkadaşınız yanınızda saatlerce ağlalıyor ve sizin elinizden hiç bişey gelmiyorsa bu o anlardan biridir.
soner sarıkabadayı'yı ekranda gördüğüm andır. yeteneği ve yakışıklılığı karşısında gerçekten çaresizim. neden ben de öyle olamadım diye ağlar dururum hep.
Tam da bir entrynin sonlarına doğru gelirken içeriden gelen "Hadi gelmiyor musun artık yemeğin soğudu." çağırısından sonra iki arada bir derede kalınan anlardır.
bura da sürekli türk-kürt kavgası çıkarılıp faşistlik yapıldığı andır.
söyleyecek çok şey var aslında; yapmayın etmeyin oyuna gelmeyin kutuplaşmayın dedikçe, boklu elleriyle klavyeye basanlar bundan asla vazgeçmiyorlar ve ben çaresiz kalıyorum.
işyerinde 2. haftada yapılmaması gereken bir hata yapmak. bunu üstlerine nasıl söyliceğini söylemeyi planlamak. herkes herşeyi öğrendiğinde duyulan mahçupluk duygusu.
sonra herkesin size "olur böyle şeyler üzme sen kendini" demesi de mutluluğa mutluluk katan anlardandır.
bir iş için 15 saat yol tepmek, gidiş dönüş 30 saat.
yolda sağlam soğuk almak, eve dönüldüğünde hastalıktan geberiyor olmak.
hafta sonunda ödev teslimleri için 70 küsur sayfa yazma ve düzeltmeye mecbur olmak.
hastalıktan kafanın iyice mantara bağlaması, sabahlamak, haddinden fazla uykusuzluk, kendi yazdığından hiçbir şey anlamamak.
iyileşeceğin yerde, bırak ödevleri bitirip çıktısını alıp teslim etmeyi, yerinden kımıldayamamak, hastalığın ağırlaşması. mükemmelliyetçilik ile hiçbir şey yapamamanın birleşmesi, vicdan azabı, moral bozukluğu. hastalık, hastalık.
birden hüngür hüngür ağlamaya başlamak. iyileşememeye, bitirememeye, uykusuzluğa, kafanın mantarlığına ağlamak.
ama herşey geçmek bitmek. geronimo hepsini yetiştirmek. akabinde 16 saat uyumak.
hasta olan babanızın yanına uzanırsınız.
onunla geçirdiğiniz her günün güzelliğini düşünürsünüz. 4 kardeş okuduğunuz aklınıza gelir. bir de anne ile 5 ve baba 6 kişilik aile. tek baba eline baktığınız aklınıza gelir.
üniversite-lise okuyan bu çocuklar ve kendiniz, okul hayatınız yurt yerine evde kalmalargençlik hatalarınız dı masraflarınız. askerliğiniz bitmiş yeni yeni eliniz para görüyor. empati yapıyor kendinizi babanızın yerine koyuyorsunuz evlilikten korkuyorsunuz.
bir tokatını bile yemediğiniz babanız. annenin bazen masraflar karşısında olan isyanına, babanızın ''gerekirse çeketimi satar okuturum'' sözü kulağınızda çınlıyor. evlen oğlum eşi olmayan erkek hiç tir, deyişini hatırlayarak kendi kendinize söz veriyorsunuz. iyileş baba onuda göreceksin.
doktor kontrolleri için memleketten gelmiş hasta babanız evinizde. ürkek bir misafir gibi. annem ''kış günü neden gidiyorsun gitme, daha kontrollere 6 ay var'' demesini dinlememiş kalkmış gelmiş.
tam uzandığınız yanından kalkacağınız an babanız ''kalkma oğlum yat'' der. eskiden işten gelen babanıza sarıldığınızda üzerine sinen sigara kokusunu bir an duyarsınız. hayret en az 10 yıldır sigara içmiyordu.
gece 12 gibi uyuya kalırsınız. sabah namazı tuvalete kalkarsınız. babanız yüzünde tatlı tebessüm ile rüya gören bebek gibi sırt üstü yatmakta. bir an nedensiz baba diye seslenirsiniz. ses vermez.
yüzü soğuk, yorganı açarsınız nabzını kontrol eder, yanağınızı ağzına yaklaştırırsınız. nefes almıyor. gögsünü açarsınız. 1.2.3 nefes 1.2.3 nefes 1.2.3 nefes devam devam devam sabah ezanı okunmakta yere oturursunuz.
yutkunamazsınız. ağzınızdan tükürüğünüz yere damlar. çekmeceye uzanıp sigara alırsınız ve dudaklarınıza kor babanıza bakarsınız. ölmüş olsa bile ölmek için yanınıza gelen babanızdan utanır sigaranızı yakamazsınız.
ilk defa bir ölü ile yalnızsın ki bu babanız ve ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.
ağlayamıyorsunuz bile.
gece yarısı film izlerken, sigara paketinde ki son sigarayı almak üzere uzanan elin boşa kürek çekmesi.*
geç saat olduğundan yakınlarda bir yer de açık değildir. takriben 2 saat sigara içemediğim için hafiften bir gerginlik de baş göstermiştir. işte o andan itibaren filmmiş,eva mendesmiş, eva mendes'in poposuymuş, eva mendes çıplakmış, eva mendes yataktaymış, eva mendes nasıl bir şeysin sen ya!*
çaresizlik nedir? Kimine göre aşk, kimine göre özlem, ölüm... şehirler arası otobüsteyim. Mola yerine bilmem kaç saat var. Çok çişim var sözlük çok. Otobüse binmeden önce kendimi yokladım. Yok gibiydi. Gelmemişti. Ama şimdi. Ordaki torba mıdır, havuzcuk mudur. Patlayacak sözlük. Çok çaresizim. Çıkar yolum, umudum yok. işte hayat bazan böyledir.
göz doktoru randevum olduğu gün dershaneden geldiğimde babam kimliğimi unutmamam konusunda uyarmıştı. bende neden unutayım ki havalarında gayet rahat bir şekilde evden çıktım babamla. randevuma 15 dakika kala dışarıda kimliğimin evde olduğunu farkettim. tam arabaya bindim eve gidiyorum anahtarımın olmadığını farkettim. hayatımın en çaresiz anıydı.