Sığdırmıyor içimde kalan.
Aşüfte hayalleri temize çekip edep hırkasını sadrımda ilikleyen.
Sevkiyatı eksik bu muhabbetin, elime tutuşturulsa da “def ol mektupları”, almayacağım bu aşkın savaşını.
Mızrağı içimde kalan.
Yadigardır en resmi silueti, o da kapıldı yokluğa benim kadar derinimsi. Kaybettim duru yeminimi, öfkemi sıvazlayan tek cesaret bu sevdanın temini.
Kan sızısı yakan.
Sabrımdan bir kadem eyyama bölündü her gece, intizar mı bu söylesin ahuzarım. Dünyaya bakan gözlerim ferinden geçti kalbin hatrı niyetiyle sukuta erişti.
Vefa.
Cennet müjdesiyle kuşat çehremdeki seyrini. Hayranlığımı büyütecek ana yoksul feryada nağme düşüren çilekeş dost. Emsalimden çok bulursun amma narımdan ruhumdan aşkından yokluktur karşına çıkan..
Ve.
Tarihi tazele bugün.
Adımın yanına yakıştığın gün.
itirafının küllendiği gün,
Ellerine biraz kına yüzüne kırmızılık,
Gözüne nişanı alınmış muhabbet,
Sevda olsun..
Beklerim ben
Sen gelmezsin
Ben yine beklerim
Sen yine gelmezsin
Sonra bir yağmur yağar
Belki Sen gelirsin
Ne güzel olur sokakları sevindirmek
Gülüşlerinle.
*Sevmek bencillik değil karşılıklı olunca anlamlıdır.
*Ebede kadar sadece sevgilin için kalbin atmalıdır
*Sevgi, bir bulutta sevgiliyi tasvir edebilmektir.
*Senle gecen her an bir köz gibi
*isyanım karanlık gecenin yalnızlığına
*Zaman akıp gidiyor çağlayanlar gibi
biri sen biri de o serseri memelerin. şiirimin başlığı bu.
sen ve o serseri memelerin
ben ve biz yani sadece ikimiz
bir yerde hatırlarsan buluşmuştuk
sonra sen bana değdin
ben sana dokundum
hemen biraz karıncalandı bedenim
sana yumuldum
çok hoşuma gitmişti bu tabi
hep istiyordum seni
öyle işte.
Gitmek vakti geldi görüyorum.
Bazen gitmek gerekir.
Sessizce, kimselere küsmeden.
Bavula doldurup bir yığın anıyı,
Tüm kapıları sürgüleyip, vedanın hüzünlü akisleriyle.
Kar geceyi örterken usul usul,
Kaybolmuş bir hayatı sürükleyerek..
Bir yere varmak değil, artik orada olmamak çabası.
Olmadığı yeri güzelleştirir bazen insan.
Yol uzadıkça daha çok uzaklaştırır,
Bundandır, yola uzunluk yakışır.
Hiç öyle eğme başını,
Yarım kalan öykülere vakur duruşlar yakışır.
Yanağındakiler ezelden tanıdık, incitme onları.
Çorak gönülleri yeşertmeye gözyaşı yakışır.
Sessizliğinde duyduğum çığlıklar kulağımda..
Ama sana hala kahkahalar yakışır.
Gönülden gönüle ulaşmıyorsa umut,
Vedalara en çok sessiz kalmak yakışır.
Silinir asfalttan en fiyakalısının masonluk rütbesi
Güftesi ağır gelir söylediklerimin,
tam anlımda namlusu
karşı komşunun teklisinin
Bir hengame
Çoluk çocuk hep bir ağızdan çığlık
Namlu anlımda aklım sende
Kimse değil bu şeceresine nar ekşisi ile müdahale edilesi tip
Gelip geçen onca hengamenin süslü pezevengi
Belki bir köşe başı belki bir kaldırım taşı serserisi
Yaşamak için geçerli her tür kahpeliğide tadında
Fakat namlu halen anlımda, ellerim cebimde, fotoğrafında.
Soğuk gibi işliyor akan zift.
Kanım kanımı taşıyor, ruhum bir forklift
Dur be oğlum dellenme şimdi
Diyorum, ordan ver bir camel soft it!
Yakıyorum sigarayı üflüyorum dumanı.
Birde ne göreyim! Dellenmemek elde değil.
Bizim komşu çekmiş namluyu ağzıma
Sıktı sıkacak hayat sinemamıza kan akacak
Üflüyorum dumanı namlunun içine
Ardından kesiliyor çocuk çığlıkları
Avuçlarım kitleniyor fotoğrafın buruşuyor
Kanımın tadı kaldırım taşında
Komşunun oğlu senin yaşlarında
Sigaram kana düşmüş sonra, aklım sana.
çimenlerin üstünde düşünürken seni,
bulutlarda gördüm yeşil gözlerindeki beyaz gülümsemeni.
ve kollarımı açtım yağmura, duymak için sesini,
ılık bir rüzgar vurdu yüzüme, hissettim tenini...
"sorarlarsa, 'ne iş yaptın bu dünyada?' diye, rahatça verebilirim yanıtını: yalnız kaldım. kalabildim! Yedi buçuk milyar insanın arasında doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."