hocamda ilk defa tavla oynuyorum ve karşı rakip pulumu kırdı. ben zar attım ve 6 6 geldi. altta sohbet edilen yerde şu yazdı.
-6 6 6 6 zarlarının yeri olmadığı için oynayamadın
bende cevap verdim
+biliyorum
meğersem o mesajı tavla otomatik yazıyomuş. bende karşımdaki oyuncu yazdı sandım. itiraf ediyim birde karsımdaki elemana mal dedim 6 6 6 6 yazmış dört kere. * durumu kavrayınca biraz yüzüm kızarmadı değil.
daha bu sabaha karşı yaptım, taze taze.
hep gittiğim bir barda yan masamda popüler yıldızlar kadar ünlü olmayan ama benim çok beğendiğim güzel bir tiyatro ve televizyon oyuncusunu gördüm. haliyle bir süre sonra hemen uzanıp kendisiyle tanışıp beğenimi, iyi dileklerimi şaşkınlığımı ve hayranlığımı saklamaya çalışarak ifade ettim ve biraz sohbet ettikten sonra hayranlığım artmış biçimde masama döndüm.
saat iyice ilerleyip bar boşalmaya başlayınca kendisi de kalktı ve giderken masama uğrayıp nazik ve samimi bir şekilde veda etti. tam o esnada güzelliğinden ve kibarlığından bir kez daha mallayıp bir anda iki elimle "penaltıya itiraz eden italyan futbolcu hareketi" yapmaya ve mal mal gülümsemeye başladım, boş boş bir şeyler geveleyerek. hareketin saçmalığından mı, saatin geç oluşundan mı, alkolden mi bilinmez o rezil an bitmek bilmedi...
neyse bir dahaki görüşmemize kısmet.
bir keresinde dolmuşta en önde oturuyordum. biliyorsunuz, deutzların kapı düğmesi şöför ve yolcunun tam ortasında. şöför kapatmak için elini uzattığında ondan önce davranıp kapıyı ben kapatmıştım. hatırlamak bile istemiyorum o günü.
ramazan ayı ve benim bir kamu dairesinde işim var. Odaya girdim resmen gün yapıyorlar pastalar,börekler mis gibi kokular geldi burnuma orucunda etkisiyle. O an ağzımdan çıkan afiyet olsun cümlesi benim içim çok malcaydı. *
kol saatini dönüşümlü olarak önce sola, birkaç hafta sonra da sıkılıp sağa takmak. bu sayede alışkanlıkların insanı esir alamayacağını düşünmek taki sol kola bakıp saati göremeyince afallayıp bu defa sağ kola bakıp ortalıkta saat göremeyince mal olduğunu kabul edip saate telefondan bakmak. *
Ulan aklin nerede senin diye kendi kendimi yiyip bitirdigim dikkatsizliklerdir. Bu seriye gecen gun bir yenisi daha eklendi. Acayip hacetim geldi yolda, bir an once eve gitmenin hayalindeyim, neyse apartmana hisimla girdim, ust kata ciktim, evin kapisini zili calarak tekmeliyorum, kapi acilinca farkettim ki yalin ayak basi kabak dikiliyorum, ayakkabilarimi asagida asonsor kapisinin orada cikarmisim...
yaklaşık 7-8 sene önce lise yıllarında abazalığın tavan yaptığı zamanlardı.bende servise binmiş eve gidiyordum.tam ineceğim sırada karşıda mini etekli çıtır bir kızın geçtiğini gördüm.aniden otobüsten aşağı atladım ama ayağımın üstüne ters bastım ve kafa üstü yere çakıldım.yer de çamur doluydu.üstüm başım çamurlu halde kızın yanından sessizce eve doğru gitmiştim.
geçen sene bu zamanlar bir kızdan hoşlanıyordum arkadaş ayağına yatıyordu kız.
sonra bir gün açıldım kıza. kız beni reddetti. o günün akşamı arkadaşlar beni içirmeye götürdü. baya bir kafa olduktan sonra şöyle bir mesaj atmışım:''seninle benim ilişkim dikey geçiş yapmak gibi yapılması imkansız ama yapıldı mı efsanevi olur.'' sonraki gün kız bana şans vereceğini söylediği bir mesaj atmıştı. bazen yapılan mallıklar kazara güzel sonuçlar doğurabiliyor bunu da burdan anlamıştım.
bu da böyle bir anımdır.
daha bugün yaptığım bir mallığı anlatayımda dudağın uçuklasın sevgili sözlük; sınav salonuna girdim yerimi buldum oturdum.. bu arada çok tatlı olan gözetmen kıza yıldırım hızıyla aşık oldum, sınavın başlamasını beklerken bir yandan bu kızı izliyordum, derken ben onu izlerken ağır adımlarla oturduğum sıraya doğru yaklaştı sınav giriş belgeme baktı ben de ona baktım! öğrenci kimliğimi istedi uzattım "bu olmaz!" dedi, neden diye düşünmeden yediğim naneyi anlamıştım kızılay'ın verdiği kan grubumu gösterir kartı vermiştim kıza! yaptığım mallığa kendimde inanamadım çok utandım hemen öğrenci kimliğimi cüzdandan bulup tekrar uzattım.***
aşk sarabı ile sarhoş olduğum zamanlardı. 13. kattaki arkadaşlarda geyik yapıyoduk. ve batak oynamaya karar verdik. kağıtları almak için bizim daireye 3. kata inmem lazımdı. bindim asansöre elimde telefon mesajlaşıyorum asansörden indim yürüyürum bi baktım zemin kattayım. aklımı sikeyim deyip tekrar asansöre bindim. indiğimde kendimi tekrar 13. katta buldum. bu sefer bütün dikkatimi toplayım 3. kata ulaşmayı başarmıştım. kapının önüne geldimğimde anahtarı almadığımı farketmiştim. o an isyan ettim mallığıma!
sokak ortasında karşılaştığım ve doğum günümü kutlayan bayan bir arkadaş ve eşine "teşekkür ederim sizinde" demişliğim vardır efendim, hala hatırlatıp hatırlatıp.. gülerler, sağolsunlar.
bir grup arkadaşlarla gezerken başka arkadaşlarla karşılaşmıştık. bizim gruptan bir arkadaş karşı gruba 'selam aleyküm' diyince ben de 'aleyküm selam' demiştim.
yeni yıkanmış çorabı dolap yerine çöpe attım. ikisi birbirine yakın. sonra çöpten aldım dolaba koydum. ahaha. yapmadım tabi o kadar. gidip kirli sepetine attım tekrar. tam da en sevdiğim çorabımdı, giyecektim.
6-7 saat boyunca, yağmurun altında şort ve tişörtle dolaşmak. sırf kadıköy ün hatrına. şimdi de hapşırmaktan, öksürmekten nefes alamıyorum. allah beni nasıl biliyosa öyle yapsın.
sabah kütüphaneye ders çalışmaya gittiğimde üst kata çıkarken bindiğim asansör tam kapanırken koşan bir kız gördüm durdurttum kapıyı. kız platonik olarak hoşlandığım kızmış meğersem. kız güzel bir gülümsemeyle teşekkür etti. ben ise öküzün trene baktığı gibi bakakaldım kıza. ne vardı rica ederim deseydim belki muhabbet bile kurardım. amk spor gazetesi ya.