Kaçak otobüse biniyordum 4 sene önce falan bir de denizde çok açılmıştım. Kazlıçeşme marmaray'a yürümüştüm. Bahçelievler'den davutpaşa'ya gürümüştüm ve 360 dönen lunapark aletine binmiştim.
Söylerken biraz çekinsem de elektriğe karşı ilgimi hemen herkes bilir. Bir zamanlar telefonculuk yapardım. Tamir hususunda da çalışırdık. Bataryaları şoklamak için bir cihaz vardı. Ben bu cihazla gizli gizli dilime elektrik verir, kendimi şoklardım. Bilmiyorum, enteresan bir haz verirdi. Özellikle sabahları o elektriği vücudumda hissetmeye bayılırdım. Bazen şok etkisi yaratırdı ve o zamanlar inanılmaz zevkli olurdu.
Bir de şey var: canım çok sıkılır veya moralim bozuk olursa karşıdan karşıya geçerken gözlerimi kapatır heyecanlı heyecanlı geçerim.
Sanırım ikisi de yaşadığımı hissetmek adına. Ama çok zevkli iq, özellikle elektrik.
Az önce Eve giren eşek arısı büyüklüğündeki sineği oturma odasının dışına attım. Yastık falan firlatinca da saldırıyor aq nasıl bir sinekse artık. Kapının tüm deliklerini de çoraplarımla kapattım. Şimdi tuvalete nasıl gidicem, üstümü ortmeden uyuyabilir miyim hesabı yapıyorum.
yalnız yaşamak çok zor arkadaşlar sırf eve giren sineği böceği kovalasin diye bir yiğidoyla evlenmem gerek artık yether.
bir gün kız arkadaşın ailesinin evinde hep birlikte yemek yemeye gidilir. oldukça nezih ve elit bir ortamda yenen yemek sırasında bir yandan sevgilinin aile bireyleriyle yine nazikçe sohbet edilip bir taraftan da risk budur denilip tek elle yanda oturan kız arkadaşın kalçası okşanır. işi daha da ileri götürecek hareketler yapmak üzereyken normale dönülüp yüzü kızaran sevgiliye "noldu ateşin var galiba iyi misin" denir. bu sırada kimsenin bir şeyden haberi olmaması, onun tedirgin bakışları ve gizliliğin verdiği heyecan paha biçilemezdir.
markete giderken dinlediğim müziğin, güneş gözlüğüm ve siyah montumun etkisiyle kendimi ajan addedip çevreye kuşku dolu bakışlar atmaya başladım. eve, informasyonu üstlerime bildirmenin iç huzuruyla girdim.
şehirden uzak bir mezarlığın yanında bir gecemi geçirdim. "ölüden değil yaşayandan kork" felsefesini bir de uygulamalı olarak tatmak istedim. bu düşünceyi benimseyince yapılan şey çılgınlık olmamış oluyor ama normal hayatta efendi gibi yatakta yattığımız için bu bakımdan belki de ufak bir çılgınlık sayılabilir bu.
Sabahın yedisinde kalkacağım günlerde, alarmı altıya kuruyorum.
Saat Altıda uyandıktan sonra, telefonuma "1 saatim daha var." diyerek göz deviriyorum. Ve ardından 1 saatlik huzurlu bir uykuya kucak açıyorum.
"1 saatlik huzurlu uyku mu olur?" diye sormayın.
Oluyor.