Bir keresinde bir turist bana çamlica ya nasıl giderim diye sormuştu ben de ingilizce tarif edemeyeceğimi anlayarak aksaraydan çamlicaya kadar turiste "follow me" demiştim. Bence gayet büyük bir iyilikti.
Gün içinde boş vaktimi, internet cafede oyun oynayarak geçirdiğimden, beni izleyen çocuğa, dayanamayıp masa açtırmak.
O an yüzündeki mutluluk, zor bulunur vesselam.
1 ay olmuş olabilir ; karşı binamızdaki minicik kız çocuğu balkonun kenarındaki mermerin üzerindeydi. Sonra bacağını balkon demirliklerine atıp, dışarı çıkmak istedi (yani aşağı düşecekti) avazım çıktığı kadar bağırdım: " çocuk bana bak (ben arka tarafta kalıyorum), in oradan" diye. Çocuk bir sendeledi, arkasına döndü, bacağını geri indirecekti ama yapmadı vazgeçti yine de aklını epey karıştırdım. O sırada onu oyaladığımı düşünüyorum. Sonra dedesi olacak, yaşlı bir adam gelip onu kucakladı. Amca bana döndü kendisi de şok olmuştu. O gün bugün o bebek balkona çıkmıyor. Kalp krizi geçirecektim yalnız.
Ben kendisini sollayana dek en önde giden sperm kardeşimi, yumurtayı döllemesini engellemek suretiyle bu hayatı yaşamaktan kurtardım.
Aynı zamanda en büyük pişmanlığımdır.
Bir Yılbaşı arifesinde bindiğim taksinin şöförüne cüzdanımdaki nimet abla menşei çeyrek piyango biletinimi vermiştim. Neden verdim çünkü içimden öyle geldi.
Adetim olduğu üzere aldığım biletlerin arkasını cirolarım. O biletin arkasına da adımı soyadımı yazıp imzalamışım. Yıl döndükten bir hafta kadar sonra o taksi şöförü bana ulaştı telefonla. Meğer verdiğim bilete büyük ikramiyeyi tek rakamla kaçırdığı için teselli ikramiyesi isabet etmiş. Biletin arkasında benim adım yazdığı için kendisine ödeme yapmamışlar. Noterden Feragatname çıkarıp kendisine verdim.