bir psikoterapiste gitmek. param olmadığı için gidemiyorum. narsistik kişilik bozukluğu sebebiyle özgüvenim çok fazla. bazen özgüven fazlalığı sebebiyle saçmaladığımı fark ediyorum ama her zaman fark edemiyorum. şu an 99 tane fikrim var. programlama çalışıp o fikirlerin bir kısmını gerçekleştirdiğimde bir psikoterapiste gidecek kadar para kazanacağım ve allah izin verirse bu fazla özgüven hastalığından kurtulacağım.
(bkz: tatile gitmek)
karantina, korona falan filan derken zaten temmuzda evden çıktık, ağzım burnum derken ağustos bitti. işten izin alması dert, tatile gidecek birini bulmak dert. seneye yaparız artık şöyle güzel bir tatil.
Biraz önce yolda yürürken park halindeki bir taksiden araç çalışır vaziyette iken şoför indi ve Biraz uzağa çöp atmaya gitti. Tam yanından geçerken benim hayal ettiğim şey, ulan şimdi aniden taksiye binip alıp götürsem, tüm gün çocukluğumdaki gta vice city gibi taksicilik yapıp para kazansam ne güzel olur diye düşündüm. Birkaç saniyede bunları hayal ederken ‘adam tabii polise haber verecek' düşüncesi doğdu. Bu defa da tüm gün polisten kaçma fikri iyice bi gıcıkladı zihnimi.
Gerçekten mükemmel ve atraksiyonlu bir gün olabilirdi benim için ama şansımı geri teptim. Söyle bir geriye baktığımda taksici binmek üzereydi zaten. Bir hayalimiz daha suya düştü...
çevremde fakir insan bırakmamak. şuan dışarıda soğuktan titreyip "artık sabah olsun" diye dua eden insanlar var. ah şu zekatsızlık...
evde değil de lokantada yemek yiyip o parayı ihtiyacı olan evsizlere vermeyerek onları bu soğukta karton altında yatmaya mecbur bırakan hırs denen duygu ne kadar da ağır basıyor insanlarda.