lise yıllarıydı. edebiyat dersinde yunus emrenindi sanırım birinin şiirini hoca okuyordu. (unutmuşum bak:) ilk dizesini okuduktan sonra devamını ben getirmiştim. sebebini bilmiyorum o zamanlar o şiiri de bilmiyordum bilinçaltıma yerleşmiş heralde ama doğaçlama söylüyorum gibi gelmişti. hoca da çok şaşırmıştı sen nerden biliyosun bu şiir dedi ben de bilmiyorum ki dedim. acayip karizmam olmuştu o gün.
arkadaşıma gitmek istemiştim. daha 4. sınafa gidiyorum. annem gezmeye gideceği için izin vermemişti. gezmeye giderken beni de babaanneme bıraktı. sıkı sıkıda tembihledi tabi. ama ben muzur babaannem uyurken kaçtım arkadaşıma gittim. lastik hoplama vardı ozaman. arkadaşımın boyuda benden uzun, ben hoplarken kafam arkadaşımın dişine değdi. onun dişi kırıldı, benim kafam delinmişti. hala saç çıkmaz ordan. annemede tabi çaktırmadım.
bundan 2 yıl önce;
erkek arkadaşımla yolda yürürken eski erkek arkadaşımın yanıma gelip ''bu köpeği yeni mi aldın '' sorusu ile çıkan kavganın karakolda son bulması.
aklımda yer eden kısım. eski sevgilimle 6 ay konuşmak 4 ay çıkmak 1 yılın 12 ayı 365 Gün 6 saati köpek gibi sevip, onu 1 senede 1 kere bile görmememdir. her aklıma geldiğinde hassiktir be dedirten durum.
not:3 yıldır yalnızım.
böyle zamanın birinde, otobüste yaşadığım enteresan bir olayı anlatmak isterim size. neden anlatıyorum ben de bilmiyorum çok içimden geldi dinleyin işte lan...
okul dönüşü otobüse bindim, otobüs boş ve oturulacak bir sürü yer var. oturdum haliyle, yavaş yavaş otobüs hareket ediyor. otobüsümüzün muavini, genç, yakışıklı, adonisli asi bir arkadaş.
yediniz mi? yemediniz tabi. olayın gerçeğinden devam edeyim. muavinimiz genç, cono, amele kaslı bi arkadaş. otobüse binen liseli kızlarımızı görünce otobüs hareket halindeyken aşağıya atlıyor ve çılgınca bağırıyor. o koskocaman bir çılgın, adeta macera düşkünü...
ben bunları size anlatırken otobüsümüz hareket etmeye devam ediyor tabi. yavaş yavaş ineceğim durağa yaklaşıyorum ve kalkmak için hazırlanıyorum. ayağa kalkıyorum. otobüste ayakta olan sadece 2 kişi var, biri ben diğeri de çılgın muavin abimiz.
şoförümüz o an çok ani bir fren yapıyor, hani öyle böyle değil 10 metre uçuyorum bıraksanız. ama sağ olsun muavin abimiz kaslı kollarıyla beni tutuyor, diğer eliyle de demirlerden tutunarak düşmemizi engelliyor.
bunun üzerine dönüp muavinimize bakıyorum, bir şey dememe gerek kalmadan söyleyeceği o sihirli kelimeler ağzından dökülüyor:
'az kalsın şemmammey çekiyorduk lan'
ufak bir tebessüm atıyorum ve otobüsten hemen aşağıya iniyorum. hiç unutamadığım tek anım budur.
tanım: aklımızdan çıkmayan anılarımızdır ne olcak.
bence yalnızca yazarı ilgilendirdiği için silinmesi gereken başlıktır yoksa bizde okuyoruz yahu, hiç beni alakadar etmemsine ve alelade bir olay olmasına rağmen 4 dakıka kaybettım (#16959496).
ilkokul yıllarımda, sürekli okul değiştirdim. ilkokulda en az 6-7 okula gittim. en son kayseri ye gitmiştik. komşu ogluyla aynı sınıftaydık. her gün top oynuyorduk felan. bir gün beden eğitimi dersimiz vardı. kızlarda dışarıdaydı. bana dedi ki : - kimden hoşlandın? ben önce kimseden felan desemde hoşlandıgım kızın adını verdim. ama nerden bileyim gidip kıza söyleyecegini. ben der demez gitti kıza söyledi. tabi yeni geldim birde o zamanlar tipsiz küçük tombul çocuguz. kimse yüzümüze bakmıyor. aynen öyle oldu. kız bana bakmadı bile. ama çocuk aklı aptalca aşık oluyorsun. onun için gidip şiir yazmıştım küçük bir kagıda o kagıdı ona vermiştim. üstüne üstlük kız ne yaptı biliyormusunuz? beni müdüre şikayet etti. müdürde severdi beni. çağırdı yanına beni dedi ki: 'oglum sen akıllı adamsın bak boşver kız işlerini, daha yaşınız küçük. seneye sınava gireceksin sen onu düşün. bidada görmeyim kızı rahatsız ettiğini' evet tek suçum sevmekti. çocuktuk ama aşık olmuştum. tabi müdüre gittikten sonra kızdan soğudum hatta nefret ettim. neden müdüre şikayet etti de beni küçük düşürdü. artık bu kızdan intikam alıcaktım. nasıl olcaktı bilmiyorum ama ondan intikam almalıydım. ben ne çektiysem o da onları yaşamalıydı. ben aslında yakısıklı bir cocuktum ama tombul olunca kimse bakmıyordu. hemen karar verdim zayıflayacagım diye. 3 ay boyunca nerdeyse bişi yemeden içmeden her gün koşarak 15 kilo verdim. tabi ondan sonra herkes ne kadar zayıfladın, baya yakısıklı olmussun demeye basladı. bende artık eskisi gibi mızmız olmayacaktım. ne kadar duygusal olursam o kadar acı cekicektim. bu yaşımda bunu öğrenmiştim. kızlarla takılmaya başladım. tabi beni begenmeyen kız artık benle konusmaya calısıyordu. bu seferde ben ona yüz vermedim. en sonunda arkadasıyla haber yollamış bana, benden hoşlanıyormus güya. ve dedim intikam zamanı. bende seni ağlatıp acı cektirmezsem diye. benim o ergenlik dönemimde ne kadar ağladıgımı bir bilseniz beni haklı bulurdunuz. neyse kızla çıkmaya başladık. ama ben hiç yüz vermiyorum. kızı iyice aşık ettim kendime. sürekli tersliyorum üzülüyor sonra yalandan bir kaç güzel söz gönlünü alırdım. sonra bunun yakın bir arkadası vardı oda benden hoslanırdı. ama onunla cıkamazdım çünkü benım bu kızı istedigimi zannederdi. bende benımkı kıskansın diye en yakın arkadasıyla daha cok vakıt gecırmeye basladım. gel zaman git zaman dedim ki: - ben bırakıcam bu kızdan sıkıldım senden hoşlanıyorum. kız hemen kabul etti. ve bana eziyet çektiren o kızdan ayrıldım. ayrılırkende senden nefret edıyorum gibisinden laflar söyledım. ağlayarak eve gitti. bütün sene boyunca ona inat, yakın arkadasıyla cıktım. zaten ondan sonra istanbula taşındık. ama sözlük keşke bırakmasaydım kızı. kız bana demişti. senden gerçekten hoslandım sen benı gerçekten sevdınmı diye filan o zamanlar üzüldüm. ama yapıcak bir şey yok. ben sana söyledigimde beni aşagılamayacaktın. ama yine eski duygusal günlerime döndüm. kızları kıramıyorum. bosuna kalp kırmaya degmez şu fani dünyada. buda böyle bir anımdı teşekkürler sözlük.
edit: böyle terk edilenler eksilemiş. eksileyenler lütfen mesaj atın konusmak istiyorum. benim yaşadıgım travmayı bılmeden yargılamayın beni. beni dinledikten sonra istediginiz kadar umrumda değil. önemli olan düşüncelerimi anlatabilmem.
geneli havalı bir şekilde kulağımda kulaklık yürürken karşıdan gelen bir yakışıklıyı takmamaya çalıştığım anlarda ayağımın kaldırıma takılması, taşa takılması, dala takılması, düşmüş bir velede takılması gibi şeylerdir.
incirli caddesinde arkadaşla beraber yürümekte iken aval aval bir hatuna bakan ben kaldırımdaki elektrik direğine bindirmiştim. ama öyle böyle değil yani kafadan kütürt! diye bir ses geldi. arkadaşa rezil olduğuma mı, kızın o dalga geçer gülüşüyle karizmayı yerle bir ettiğine mi yanayım bilemedim. hala hatırladıkça utanıyorum.
ocakta kugulu parkta buz ustunde yururken havuza dusmek. sonra parasızlıktan eldeki milli piyango amortisini bozdurmak icin ugrasmak. sonra eve gitmek annanendeyiz yazısı ve annneye gitmek ve ertesi gun cin gibi uyanmak hicbirsey olmamıs gibi.