bugün

dünyada çok insan olması, ve hiç kimsenin birbirini iplememesi..
Bilgisayarın bozuk olması kadar sıkıcı durum yoktur dünyada. Şimdi 1 saat bekleyecem internet kafenin açılması için.
aslında tespit ettiğimiz çoğu şey, o olguya ait bir alanda önceden zaten bir insan tarafından tespit edilmiştir. hatta şahsımın şu tespit ettiği olgu bile, her hangi bir sözlük yazarı tarafından önceden tespit edilmiş olma ihtimali %80'lere varan matrah dahilinde.

ha diyorsan ki ee sonuç ?

mesele şu babalık; zeka bağlamında bir nevi ego tatmini bu.
eğer birisi size kendinizi değersiz hissettiriyorsa o ''doğru insan'' değil(miş).
Yaptıklarımız ile düşündüklerimiz farklı.
ne kadar gitmesin istersen, o kadar çabuk gider.
Her eli yüzü düzgün erkek bunun farkındadır ve egosuyla birlikte mutlu mesut yaşar.
Haketmeyen insanlara hala iyilik pesinde kosmiycaksin. Hem yanlis anliyorlar hem de egolari tavan yapiyor. Bi de tesekkur ediceklerine kizmiyorlar mi gercekten insan uzuluyor.
bir türlü birbirine hoşgörü ile yaklaşan bir millet olamıyoruz.
burnunuz tıkalıyken mmmmm diyemezsiniz. Hadi yine iyisiniz çakallar.
Ülkedeki kutuplaşmanın gittikçe artması.
sabah kahvaltıyı fazla kaçırırsan, işe giderken içtiğin kahvenin uyarıcı etkisi fazlasıyla düşük olabilir. uykusuz ve yoğun tempolu iş hayatına sahip arkadaşlarımızın dikkatine.
Disaridan utangac gorunen, kendini begenmeyen insanlar ozunde egoistin allahidir.
Bir ustanın işe geç gelmesi ve telafi etmek için "cennet gibi yer olacak burası" demesi...
Yapacağı da raf.
haftanın son iş gününün cuma günü olmaması, cumartesi mesai olduğu gerçeği.
iyiler her zaman kaybeder.
bir şeye bu kesin kara ya da bu kesin ak demememk gerekir beklemek, beklemek gerekir...
asla sevemem dediğim şehirdeyim, farklı yüzünü gördüm çok seviyorum.
tiksinmeye yakın duygular beslediğim, uzak olsun dediğim insanın çok farklı yönlerini gördüm sempati duyuyorum.
hayat ön yargılar için uygun olmayan bir oluşum.
Ikili kisiliklerinizde kimin ne diyecegini kestiremediginiz surece, sizin kime ne diyeceginizi de kestiremezsiniz.

Bir kisiliginiz digerine akil vermeye kalkar, bizzat size mudahale etme geregi duyar ve bunu kendisine hak gorur.

Velhasili sizofreniye 'orada dur' diyebildiginiz surece ozgur degilsiniz. Aksi halde normal bir (1) insan gibi yasarsiniz ve gercekten sizi seven kimselere de icten davranamamis olursunuz.
arapça da ibadet kelimesinin kölelik anlamına geldiği. şimdi abd kelimesi köle anlamına geliyor.
örneğin; abdullah - allahın kölesi, abdurrahman - esirgeyenin kölesi vb..
ve de isim hali olarak düşünüldüğünde ibadet yani insanların dini için yaptığı şeyler kölelik olarak nitelendiriliyor aynı kökte olduğu için. benim anlayışıma göre kulluk ve kölelik ayrı şeyler.
ve biz allahın kulları olarak nitelendiriliyoruz kuran da bu benim kabulüm ancak köle anlamında kelime kullanılması benim mantığıma uymuyor. aynı zamanda mabed yani ibadet yapılan yer de kölelik yapılan yer anlamına geliyor. insanlar camiye, kiliseye veya sinagoga gidince kölelik yapmaya mı yoksa tanrı sevgisini pekiştirmeye mi gidiyor diye bir soru soruyorum ancak henüz cevaplandıramadım.
biri ne zaman sevilmeyi tatsa terkediyor.
kıl dönmesi ameliyatı olduktan sonraki yaşam ameliyat olmadan önceki yaşamdan daha sıkıntılıdır.
Tuvaletin geldiği an yapmazsan kaçar o, gelmez epey.
seviyorsan git konuş.
Ulan yazdığım her entariyi sonrasında eksileyen bir ibne var. amına koyayım ben onun. kesin şakirt amk.
oy kullanmak için ailemin yanına geldikten sonra bir hafta daha kendime kafa tatili verdim ve iki haftadır buradayım.

bu süre içinde annemin 45inden sonra dahil olduğu iki gün gördüm geçirdim.

ve tespitim o ki kültür ve eğitim seviyesi arttıkça ego da yükseliyor.

biri iş arkadaşları, biri liseden sınıf arkadaşlarıyla olan günlerden en çok lise arkadaşlarıyla olanı sevdim.

ilk grup iş arkadaşlarıydı. ve ortam asırı mesafeli ve resmiydi.
hepsi akademisyen olan 10 kadını bir araya koyarsanız işle ilgili mevzular dışında hiçbir şey konusamadıklarını da gördüm. herkeste bi ciddiyet bi agırlık. nezaketen bir gün oldu, kimse ne oturmaktan ne de muhabbetten keyif aldı. yenilip içildikten sonra kaçarcasına uzaklaştılar.

ama yine aynı kadınların iş ortamlarında daha güleryüzlü ve katlanılabilir olduğunu da gördüm.
tabi annemin ne kadar mütevazi ve tatlı oldugunu da anladım. neyse konumuz bu değildi.

ikinci grup olan lise arkadaşlarının hepsi liseden sonra evlenmiş, hemen çoluğa çocuğa karışmış ev hanımlığından devam ediyorlar.

kadınlar bi geldi, allahım o ne neşe ne hoş sohbet nasıl tatlı nasıl içtenler.
kadınlarda ego sıfır. hepsi oldugu gibi. insan işte bu ya dedim. bu yani canlarına kurban olduklarım.
öyle salak sacma konusmalar da olmadı. günlük hayatımızda ne varsa o konusuldu, anılardan bahsedip güldüler, kalkıp kendi evleriymiş gibi mutfaga yardım ettiler.

kalkarken digerleriyle yalancıktan tokalasırken bunlar alıp kızım diye bağrına bastı bi kaç tanesi telefon numaramı da aldı gelecek ay istanbula geldiklerinde gezdiricem.

diyeceğim o ki eğitim ve kültür seviyesi arttıkça ego da artıyor, mütevazilik ve doğallık azalıyor.

esas olan kendimizi bozmadan ne olduğumuzu unutmadan geliştirebilmek.