fener'in hangi maçıydı hatırlamıyorum ama kadıköy'de bir lig maçında 3 puan almıştık. maç sonu arkadaşla tam çıkış kapısının oraya geldik fbtv'den bir bayan "gelin maçla ilgili bir iki yorum yapın" dedi. tabi çekindik falan neyse ben biraz konuştum. harbiden güzel yorumlar yaptım. işte 2 gün sonra akşam 11 gibi yayınlanacak dedi kadın. tabi ben günü gelince tüm arkadaşlara haber verdim, "açın lan fbtv'yi birazdan ben çıkıyorum" diye. neyse 1 saat gecikmeli de olsa program başladı. tüm arkadaşlar mesaj atıyordu, "hadi lan sıkıldım mınakoyum" diye. neyse ben tabi tvye çıkıyorum diye gayet heyecanlıyım.
program başladı. maç sonundaki röportajları gösteriyorları. ve ben de ekrana çıkmıştım nihayet. heheeey dur dinliyim kendimi dedim. şöyle demişim;
"iyi oynadık"
evet mınako. kesmişler diğer laflarımı. program sonunda "siktirgit olm ya 1 saat boşuna bekledim" temalı epey mesajı cevaplandırmam da üzücüydü baya.
insanın tv kanallarında program yapımcısı arkadaşları/akrabaları olunca kaçınılmaz oluyor. ama bence en enteresanı annemle çağrıldığımız show tv de ki konuklar arasında Ali Rıza Demircan'ın bulunduğu "Islam'a Göre Cinsel Hayat" programıydı. sağolsun çok bilmiş anneciğim söz almış; kameraların iyice üzerimize çevrilmesine sebep vererek meşhur olmamızı da sağlamıştı.
bu da böyle bir anımdır..
küçüktüm. bir yatakta uzanmıştım. bana olan ilgi oldukça yoğundu. gelen giden herkes tebriklerini sunuyordu. yanımda yemekler tatlılar hep tarafımdam yenmemi bekliyordu. sanırım ünlü olmuştum. evet evet ünlü. bu kadar insanın bir bildiği vardı. bu anları televizyonda izliyordum. tv ye çıkmıştım!
ardından siyah bir ekrana büründü kara kutu. sünnet kasedim bitmişti.
2001-2002 bir bilmecem vara katılmıştık okulca tabi yarışanlar arasındaydım onur akındı konu tutup mustafa sandal diyince çiçek dilligil kafama şakayla karışık vurmuştu.tabi korkudan ağzımı açaçamıştım kilolu kadınlardan hep korktum o günden sonra ve başlamadan biten tv maceramdır bu olayda.
edit:yenilmiştik halley yıldızını bilemedik diye.
profzirva yaklaşık 9 10 yaşlarındadır. okulda 3 yada 4. sınıfta... bir gün okul çıkışında kapıya tv muhabirlerinin geldiğini gördü. akşam televizyonda öğrendiki meğerse her sabah önünde oturduğu eskimiş binanının aslında kumarhane olup kapatılmaya gelindiğini ... **
sanırım çok ünlü olmayan ama ulusal yayın yapan bi tv mikrofonu ile muhattap kalınabilinir matrix reloaded çıkışı. düşünmeden konuşursanız yerin yedi kat dibine girebilirsiniz.
-nasıl buldunuz filmi?
+hikaye oldukça sıradan, ayrıca görsellikte pek fazla görsel olmamış.
-nasıl yani? *
+ee bu röportajı yayınlamasak, hiç karşılaşmamış olsak olur mu abey?
-ihihih peki hadi bakalım.
fenerbahçe - efes pilsen final serisi sonrası SKY turk tv'de basketbol panorama isimli programa hem fener hem de efes taraftarlarından bir grup çağrılıyor. bizim de yazdıklarımızı falan okuyan arkadaşlar sağolsunlar davet ettiler bu çocuk aklı başında biri diye. o şekil başladığımız serüven, final serisinin sonuna kadar, hem maç sonu röportajı olarak, hem de maçtan bir gün sonra stüdyo programı olarak devam etti. bakalım yeni sezon nelere gebe olacak.
bodruma inmiştim. yukardaki bi raftan tornavida almam gerekiyodu. bende yenisi alınınca bodruma koyulan eski televizyonun üstüne çıkıp rafa ulaşmıştım. bu da benim televizyona çıkma hikayemdir. ayrıca bodrum dediysem evin bodrumundan bahsediyom amk.
- oynadığım halk oyunları ekibinde, yarışmada aradaşımın şalvarının düşmesi sonucu haberlerin vazgeçilmezi olmuştuk bir ara. sonra arkadaşıma verilen plaket için sınıfımızı ziyaret eden habercilerin benimle röportaj yapması haberlerde çıkmamı sağlamıştır.
- yerel kanallarda da halk oyunları yarışmaları sayesinde ve okul birincisi olup plaketimi alma sahnelerinde çıkmıştım.
- yabancı kanallarda ise, yine halk oyunları ekibiyle ukraynada katıldığım festivalde ukrayna basınının * ilgi odağı olmuştuk. bu olayın en güzel yanıysa türkiyeyi temsil etmekti.
bu defa yıl 1993, nisan ayı. turgut özal vefat etmiş, cenazesi tbmm'de katafalka konularak halkın minnet duygularını sunması için ziyarete açılmış. tbmm'nin etrafını zincir gibi saran insan kuyruğuyla beraber sırayla girip merhumun huzuruna çıkıyoruz, herkes meşrebine göre saygısını dile getiriyor, bir fatiha okuduktan sonra dışarı çıkıyoruz. o dönem, aynı zamanda özel televizyonların pıtırak gibi çoğaldığı yıllar ve kanal 6 da hızlı başlangıç yapanlardan birisi. ve o dönemde kanal 6'da çok tutulan bir sabah haber programı yapan can okanar ve cüneyt canver de meclis kapısına karargah kurmuşlar, gözüne kestirdikleriyle canlı yayında röportaj yapıyorlar. taziye ziyaretini tamamlayıp tbmm'nin dikmen kapısından dışarı çıkmamla can okanar ve elindeki kanal 6 logolu mikrofonla burun buruna geliyorum. "evet, bir öğrenci arkadaşımız galiba, ne düşünüyorsunuz?" sorusuyla muhatap oluyorum. özal'a rahmet diledikten sonra, "inşallah, yerine gelecek kişi O'nu arattırmaz" diyorum. eve dönünce -o zaman değil cep telefonunun kendisi, düşüncesi bile imkansız bizim için- canlı yayını izleyen tanıdıklardan telefonlar alıyorum.
alsancakta otururken, elinde uzunlamasına mikrofonuyla ve devasa kamerayla yanımıza gelen 2 kişiyi görünce paniklesekte, bizi teğet düşüncesiyle oturmaya karar verdik.. çekindiğimden değil de, sevmem pek keyfimin, muhabbetimin bozulmasını ondan.. ondandır yani..
aramızda ki mesafe iyice kapanırken, kalkıp gitmenin gereksiz olduğunu düşündük ve kaçınılmaz kadere razı olduk.. geldiler ve elinde uzun şey tutan kişi ''bir sorumuz olacak'' dedi..
bende içimden ''bu kadar insan varken, biz niye'' düşüncesinin vermiş olduğu mimiklerle sormalarını istedim..
hazır ol.. kamera.. şaaaak! (ışık yan)
-expo nedir?
+ ııı şey.. aslında hatırlar gibi oldum da.. bilmiyoruz.. (bit git bit git bit git)
- expo bir fuardır..
sene; geçen sene... *
dokumayı su basmıştı ben de teyzemgildeydim, sonra amcamla babam beni almaya geldiler, okul mu dershane mi ne vardı. aşşağıya indim bi baktım ki art kameramanıyla spiker kız.
biz de şanş olsaydı zaten... el bile sallamadan arabaya bindim, sonra da unuttum gitti.
2 yıl önceydi.
yıl 2006. lise 3 teyim. oyak grubu ile tübitak ın düzenlemiş olduğu bir matematik yarışması vardı. lisemin olduğu ilde 1. olunca bizi istanbula gönderdiler ve istanbulda da türkiye genelinde 3. olunca hürriyet gazetesine ve cnn türk e çıkmıştım. abartılacak bir şey değil. *
2 sene önce olmuş bir olayımız;
Sözlükte olan başka bir yazar arkadaşımla kocaeli demiryolu caddesinde yürüyoruz okuldan çıktık dershaneye gidiyoruz, sonra biz sıçan kuş pisliklerinden kaçmaya çalışırken karşımıza bir muhabir ve bir kameraman dikildi ve ''biz klip programından geliyoruz bu şarkıyı kime armağan etmek istersiniz'' diye bir soru yöneltti bize, bizde şaşırdık tabi nerden çıktıklarını anlayamadan karşımıza dikilmişlerdi sonra birbirimizin gözüne baktık ve aynı anda '' Biz şarkı filan armağan etmeyiz kardeşim'' dedik sonra muhabir ve kameraman şaşırdılar ve başka birilerine sormaya gittiler bizde bol bol küfür etmiştik bu güzel anıdan sonra...
2009'da ekim ayına girmiştik ve artık kömür sobasının kurma vaktinin geldiğini anlamıştık. ailece hepimizde bir telaş vardı. borular, teller ve sobayı içeriye kurmanın zorluğu. sobayı binbir zorlukla yerine koyduk ve boruları takmaya başladık. bir süre sonra evin uzun boylusu olan ben bir sandalyeye çıkarak boruların takılmasına yardım etmiştim. bacaya girecek son boru sandalyeyle takılamayınca, bacanın altındaki televizyona çıkmıştım ve sorun çözülmüştü. işte bu da benim hikayem.
yıl 1995.o zamanlar ortaokul 2.sınıfım. trt de yayınlanan yarışan şahinler adlı bir çocuk programında yarışmıştım. sonuç birinci oldum ve haki renk bir mont verdiler. işin acı tarafı o saatte okulda olduğumdan kendimi izleyemedim. yine bir gün bu programı izlerken 100.program dolayısıyla en çok puan alan 10 yarışma birincisine bmx marka bisiklet hediye edileceğini bizzat sunucu toprak sergen söyledi. bendenizse en yüksek puanlı 5. yarışmacıymışım. sonuç mu bikaç kere abc stüdyolarına gitmeme rağmen sıfır. alacağın olsun trt hakkımı helal etmiyorum lan. küçücük çocuğun biziklet hayalleriyle oynadınız.