bir gün yine arkadaşlarla oturuyoruz, Jerry Cantrell var sean kinney var falan ortam güzel grunge'ın dibine vuruyoruz falan ama biri eksik. bizim layne yok lan. layne staley işte. inanmazsınız garajın altını üstüne getirdik adam yok. bizde de pek ses yok tabi çalıyoruz ama söyleyemiyoruz layne gelse de söylese diyoruz adam yok.
derken garajdaki bir kutudan sesler duymaya başladık önce hepimiz bir ürktük sonra sessiz sakince kutuya yaklaştık.. hala sesler geliyordu çok boğuktu, grunge'ın dibi gibiydi.. kutuyu bir açtık ki layne kutunun içinde şarkı yazıp söylüyor.
orda öğrenmiştik ki layne efsane parçası man in the box'ı orda yazmış.
layne'ı seviyorduk, kaybolunca nefret etmiştik sinirden bulunca tekrar sevmeye başladık, durumun böyle olduğunu anlattık.
sonra hemen kağıt kalem çıkardı bir baktık ki ikinci efsane doğuyor. love hate love
çok kral adamdı, o gece çılgınlar gibi eğlenip parçalar yazmıştık söylemiştik sonunda da eroini çekip uyumuştuk ama lanet olsun dostum, o sabah layne uyanmadı, uyanamadı. overdose'dan kaybettik adamı.
böyle de acıklı bir tanışma hikayemiz vardır layne staley ile.
Bülent Ersoy ile mücevherat seçmişliğim, deniz Seki'ye teslim ol ablacım demişliğim, Madonna'ya geçmiş olsuna gitmişliğim, ricky martin ile sevişmişliğim, justin bieber ile öpüşmüşlüğüm, Hitler'e bak hitler gittiğin yol yol değil demişliğim vardır.
bu arada; whitney Houston ölmeden hemen önce telefonda konuşmuştuk.
unutmadan kaya çilingiroğlu'da sürekli kahve içelim mi diye mesaj atıyor.
sene, eski sene, baya eski. 16 yaşındayım, birahane-bar tarzı bir yerde çalışıyorum. ufak ve turistik bir yer olduğu için çalışılabiliyor o yaşlarda. efes antik tiyatrosunda da o akşam ünlü bir rock yıldızının konseri var. öğleden sonra gibi birahanenin kapısı açıldı, sarışın kuru bir turist girdi içeri. ömer hayyam dizeleri filan var duvarda. onları inceledi. bir bira söyledi oturdu.
birayı verirken dizelerin anlamını sordu, elimden geldiğince çevirdim. masada duran satranç takımına baktı. oynayalım mı dedi. hiç müşteri de yoktu. oturdum karşısına, oynamaya başladık. hangi otelde kaldığını, ne kadar kalacağını sordum. iş için geldiğini, akşamki konserde görevli olduğunu söyledi. konseri verecek kişiyi tanıyıp tanımadığımı sordu, birkaç şarkısını bildiğimi, ama öyle fazla dinlemediğimi söyledim. "konsere gidecek misin" dedi. çalıştığım için gitmeyeceğimi söyledim. beni davet etti, konsere gelirsem beni ücretsiz sokacağını söyledi. teşekkür ettim.
bir süre daha rock yıldızı hakkında sohbet edip, satranç oynadık. maç bitti, biranın parasını masaya bıraktı, kalktı, tekrar konsere gelmem için ısrar etti. belki gelebilirim dedim ben de usulen. "adınız ne, kapıda kimin ismini vereyim" dedim tam kapıdan çıkarken.
durdu, döndü, güldü ve can alıcı kelimeyi söyledi:
"sting"
şebnem ferah, hakan şükür, gülse birsel, aydın ayaydın, ömer üründül, hojidonk, amrabat,ali sabancı, valla hatırladıklarım bunlar. ama bunun 3 misli var hatırlarsam.
Acun Ilıcalı
Murat boz
Özgü namal
Alp kırşan
Eser yenenler. Evet acun medya ekibini saydım, neden bunlar derseniz yetenek sizsiniz Türkiye'de yarı finalistim de.
ilber ortaylı,
fatih terim,
çağatay ulusoy,
cem özer,
beyazıt öztürk,
yetkin dikinciler,
larissa gacemer,
cem özer,
şarkıcı ege,
macit sonkan
kenan ışık
cemil çiçek
ragıp savaş
sinem kobal, gürgen öz, mustafa sandal, dolunay soysert,recep tayyip erdoğan, bülent arınç, mehdi eker, belçim bilgin, ibrahim çelikkol, bengü, beyazıt öztürk, yeni türkü grubu.