bugün

belki aşırı derecede değildi ancak yine de birkaç ay önce bile her şeye rağmen daha da mutluymuşum, iyiymişim. bilmiyordum.

Evet çok acayip Ekim günleri geçti.

Daha dün girdik bitiyor.

bir kaç ay öncesini bende özledim.
kızların kalbine giden yol stabilize !..
Aşk acısı çekmeniz beni incitiyor.

Birileri sizi değil de sizin ilginizi severken, aynı ilginin sadece kırıntısını size verirken onların acısını çekmek niye?
Bi yemeğe 1000 lira vermek koymuyor artık bana.
Cumartesi akşamı fark ettim.
işin enteresan tarafı şaşırmıyorum da.
Tek kişi, insan gibi bir yemek yiyorsun 1000 lira.
Eskiden koyardı, şaşardım hatta.
Koymuyor artık, normal geliyor.
(aynaya karşı)
ulan gerizekalı aramayacak yazmayacak yanına da gelmeyecek sırf gelcem dedi diye 1 aydır aptal gibi her gün bekliyorsun yalan söylediği gerçeğini ona yakıştıramadığın için de kendini türlü bahanelerle avutuyorsun bırak defolsun gitsin ya sana değer vermeyenin senin hayatında işi ne aptal mısın kızım sen ya böyle yaşayacağına gururunla otur oturduğun yerde muhtaç mısın sanki bu dallamaya yetmedi mi bu kadar verdiğin değerin karşılığını alamamak inceldiği yerden kopsun.
ulan özenmiştim ya. umursamıştım. uğraşmıştım. nasıl görmezsin be nasıl ulan?
Kendimi yeterince iyi ifade edebildiğim söylenemez gibi..

Evet hepsi bu..
O kadar sıkıldım yoruldum ki. Tahmin bile edemezsiniz. Zamanında hayatım bok çukuruymuş gibi yazıyordum buraya uzun uzun. Sözlüğün en duygusuz piç görünümlü elemanı bile mesaj attı senin ne derdin var diye. Sonra o zamanları aştım. Birkaç ay sürdü. Şimdi eski döngüye giriyorum. O zamanlara dönüyorum. içimi bir yere dökmekten hem medet umup hem de umutsuzluk duyuyorum. Anlatacak biri var mı birileri var, ama sanırım hiçbirinin sikinde değil.
Yanlış insan seçimi konusunda çok iyiyim bunu kabullendim de, seçmediklerim niye bu kadar zorluyor beni. Bu döngüye girmek eskisi kadar acı vermeyecek ama tekrar gireceğim için dayanılmaz geliyor. Yine de çaresiz değil evet ama ne bileyim. Ölmek istemiyorum ama yaşamak da gelmiyor içimden.
Bazen kendi ellerimle toprağı kazıp, içine girip üzerimi örtmek istiyorum.
Her anını ince ince kendi ellerimle yapmak içimdeki acıyı ve hırsı o şekilde tüketmek, bunlardan arınarak yok olmak istiyorum.
Özüme kavuşmak ve hiç var olmamış olmayı diliyorum.
Her gece, kendimle baş başa kaldığım her an...
Romalı general scipio africanus, hiç bir başarı cezasız kalmaz söyleminin ispatı olan kişidir.
Romalı general Hannibal barca'yı yenerek Kartaca'nın kolu kanadını kırmış, Romayı kurtarmış ama başarısını çekemeyenler hakkında söylentiler çıkarıp gözden düşürürler.

M.ö 183 yılında Napoli yakınlarında malikanesinde kahrından ölür.
Rivayet o'dur ki mezar taşına "nankör memleketim, sen, kemiklerime bile sahip olmayacaksın!" Yazdırır.

Aynı şekilde scipio africanus'un düşmanı Hannibal barca da kartaca'da kuvvetlenmesi popüler olmasını çekemeyenler Hannibal barca'yı harcamışlardır.

Binlerce yıl önce de binlerce yıl sonra da değişmez gerçek; savaşı beceriksiz politikacılar çıkarır, generaller de savaşı bitirir. Bedelini askerler öder. Asıl suçlu ise bu yetersiz ve misyonsuz politikacıları destekleyen halktır.
En acı olan da savaşlarda en masumiyet yakıştırılan kutsallanan ölümler halkın ölümleri oluyor. Oysa bu savaşları yıkım ve kıyımları getiren, kendi çıkarı uğruna her şeyi yapabilen yetersiz politikacıları siyasetçileri destekleyen tek suçlu olan halkın ölümüne masumiyet katmak anlamsız.
Tek masum ölüm savaşta bir birini öldüren gencecik askerlerdir.
Bu savaşlarda diğer bir masum kişiler de emrine binlerce genç verip bunları ölüme yolla diyen beceriksiz politikacılar tarafından yönetilen ülkenin generalleridir.
Sözlükteki eski entryleri okudum, kendimi tuhaf hissettim. YAni o zamanki heyecan, mutluluk, yaşanan birtakım şeyler o kadar masum geldi ki, sanki tüm yaşananların üzerinden yüzyıllar geçmiş de, şimdi boktan ve kimseye güvenilmeyen bir çağa girmişiz gibi... çok ilginç.
Sıktın hayat, yeter boşla!
Ya bi' rahat ver, bırak!
Ya da sıkacaksan tam sık,
Gevşek bırakma!
Aşk acısı çekenleri gördüğüm için yaşlı hissediyorum 3 senelik evli biri olarak. En son bi 6 sene önce üniversitede falan aşk acısı çektim herhalde o da max 1 hafta sürdü. Madem yaşlı gibi hissediyorum, gençlere de bir tavsiye vereyim: geçiyor ve yaşadığınız bütün acılar nasıl bir insanla birlikte olmamanız gerektiğini gösterdiği için seçimleriniz sağlıklılaşıyor. sonunda da en sağlıklısını bulunca da hayat arkadaşınız oluyor. Size acı çektiren biri, sizin hayat arkadaşınız olamaz.
söylemek istediğim bir şey yok yaw yok yoook.
Seçim döneminde siyasî tercihimden dolayi birkaç kişiden tepki gördüm. Gerçek hayatta çok tolerans gösterdiğim zamanlara güvenerek küsen dahi oldu. Zannetti ki ben yalvarıp peşinden gidecegim. Sen en olmayacak şeyde beni kır sonra af bekle. Bilmiyor tabi benim nicki. Aylar sonra demek ki siniri geçti arıyor ama açmıyorum. Geçti o günler.
Sonbaharı seviyorum hava ne soğuk ne sıcak. Sarı ve tonları yapraklar içinde yürümeye bayılıyorum. Özellikle bu dönemde çevremde bir sürü yer var. Birgi, Gölcük, doğanbey, spil, Karagöl. Tek tek gezmek istiyorum ama arkadaşlarımı çağırsam onun işi çıkıyor bunun bişeysi sıkıldım valla.
insanları huzursuz etmeyi çok severdi.göze batmayı sorun çıkarmayı sevdiği gibi kadınları da severdi.
evli arkadaşlar tam bu saatte çocukların yeni nesil matematik sorusu atarlar.
barış şuna bir bak. barış şu nasıl oluyor. barış doğru mu emin değilim.

kimse de demiyor barışın hayrı olsaydı kendine olurdu.
genç bekar adam bir işi mi var görüşmesi mi var kimse düşünmüyor.
Eşek onca yükle yokuşu çıktı, şimdi yokuş iner o eşek.
Kendimi sevmekte güçlük çekiyorum. Son dönemde sürekli kendimi suçluyorum. Çok yoruldum, kötü niyetli insanlardan; kaostan beslenen insanlardan, kısacası insanlardan.

Onları asla suçlamıyorum. Şu yüzyıla geldiğimiz halde kafası şeytanlığa çalışmayan biriysem, suçlu benim, kimse değil.
Eskiden başımı koymak için bir omuz, saçımı okşayacak bir el arardım. Artık kafamı yastığa koymakla yetiniyorum. Ki bu iyi yönde bir gelişme değil. Sevgisizliğe kayıtsız kaldıkça, yalnızlığım artıyor, derinleşiyor, hapsoluyorum.
Ben hala her düştüğümde aynı yere, aynı kişiye gidiyorum.
Başkalarının dizelerinde kendimi buluyorum yine.

Şimdi de ahmet gazali’de buluyoruz ahvalimizi.

“ Senin gönlün meshur ve musahhardır, mazursun.
Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin, mazursun.
Ben sensiz bin gece kan yuttum,
Sen, bir gece sensiz kalmadın, mazursun.”
Kardeşime sarılmaya ihtiyacım olduğunu söyleyip, sarıldım. Sonra sevgilisi arayınca bıraktı beni.
Bırakması da gerekiyordu her an fırsat bulup konuşamıyorlar.
O an anladım ki her an sığınmak istediğinde, sarılmak istediğinde saf sevgisine sarılacağın herhangi biri olmalı.
Kendini ufacık hissettiğin, sorunlarının eriyip yok olduğu, anlık bile olsa güvende hissedeceğin bir anın olmalı.
"insanlardan beklenti içinde olmayı bıraktığın an olmuşsun demektir."
yazın bi kenara lazım olur..