bugün

başım dönüyor. herkese merhaba sana elveda. birden fazla şey söyledim.
kötü bir günün gecesi "tamam lan siktir et yarın yeni bir gün yeniden deneriz" diyerek kendimi gazlıyorum ertesi gün yine bir sik olmuyor.
Tanımadığın kişilere merhaba de.

Ve

Selam ver içlerinden kim bu MK desinler.

(bkz: zevk alınan ufak sapıklıklar).

Sevdiğim bir başlıklı bir yerde okuyordum.

Tamamını yazamadım herhalde bulamadım.

Ha buldum şuymuş.

bazen sokakta yürürken hiç tanımadığım insanlara selam veriyorum. "bu kimdi lan" diye bir müddet düşünmeleri bile beni mutlu ediyor.
Uzun uzadıya yazmayacağım, yalnızca bu devrin insanı değilim ve belki de hiç olmamalıydım.
Arada kalmayı ve taraf seçmeyi asla sevmiyorum.
insanların beni tarafına çekmeye çalışmasından da nefret ediyorum.
Bazen bazı şeyleri hem deli gibi yapmak istiyorum ama bir yandan da hiç yapmak istemiyorum. Aynı anda iki zıt şeyi nasıl isteyebilirim?
serdar ortaç gibi sıyıracağım bir gün.
23 gün sonra sözlüğe girdim. Mutlu olunca buradı da unutuluyormuş vay bee.
hövarsşyt.
saat geç olmasaydı bir şarkı söylerdim. yine geç olmasaydı yemek söylerdim. saat her türlü eledi.
Asla pes etmeyin ve içinizde ki cehaleti yok edin.
5 sene uğraştığım şeylere 5 dakika bile harcamamak gerekiyormuş.

Güç oldu ama geç sayılmaz.
istanbul'a gitmeme 37 gün kaldı. Gider gitmez işe başlayacağım. Hesapladım aylık gelirim 61 bin 200 olacak. Fena para değil bence ama çok da değil. Orta halli sayılırım işte.
Gece ve gündüzün eşit olduğu bu ekinoks tarihinde; hayatımda her şeyin dengede, her şeyin eşit olmasını diliyorum.
Uzun gecelerin sessizliği içinde yalnızlık, ruhunun derinliklerine ince bir çizgi çizer. Şehir ışıkları söndüğünde ve sokaklar sessizliğe büründüğünde, o, kendi düşüncelerinin labirentlerinde kaybolur. Kalabalık mekanlarda bile, yalnız bir adanın sakinleri gibidir, adeta görünmez bir perde onu insanların arasından ayırır. Bir arayış içindedir, kaybolmuş hissi içinde, bir başkasının kelimelerinde ya da bir melodiye sarılıp, kendini bulmaya çalışır. Belki de yalnızlık, bir insanın kendi iç dünyasının derin sularında yolculuk etme ve kendi kendine sorma cesareti bulduğu bir denizdir.
Birtakım yanlışlar yapmak üzereyim.
Geceleri farklı bir kişiliğe bürünüyorum. Daha romantik daha edebi bir dil yerleşiyor klavyeme.

Bunu Uludağ sözlük yerine ekşi'de değerlendirmek daha iyi olur ama burayı daha çok seviyorum.

Yoğun şekilde çalışmak ve istanbul kaosunu dibine kadar hissetmek istiyorum. 1 yılım inzivada geçti. Bugünlerin acısını çıkarmak istiyorum. işten yorgun argın eve dönüp balkonumda buzlu kahve ve sigara eşliğinde kitap okumak, dev ekranımda play station oynamak şu anda bana çok çekici geliyor.

Bir de kendime Yalnızlığımı giderecek bir kız arkadaş edinsem değmeyin keyfime.
bir an olsun gözlerini unutup
açtım yeni sekmede youtube
önerilerde savaş sonrası ırak
yalvarırım sevmiyorsan beni burada bırak
bu gece de düştüm peşinde biraya
bir zamanlar çok istedim gelelim bir araya
ben kendimden çok uzaklaştım
müsait olunca sen beni bir ara ya.
Tesadüfen karşıma çıkan gönderilerde onu göreceğimi tahmin etmiyordum. Alnına çizgiler düşmüş, ela gözleri sanki daha renkli olmuş. Halen çocuk gibi gülümsüyor.
Benden güzellik götüren yedi yıl, ona güzellik eklemiş sanki.

Fark ettim de, ben çoktan affetmişim onu. Mutluluklar dileyebiliyorum ona. Hem de öylesine değil, içten dileklerimle. O da beni affetmiştir umarım.
neden böyle oluyor?...
bi 31 çek bişeyciğin kalmaz çiçek gibi olursun deseydin.
Önceden pudra pembesi gibiydim şimdi şarap kırmızısı bir kişiliğe büründüm.
ingilizcem yok benim ne diyor bu geblo.
Yeniden yaşım 17 olsa.. Yine sevgilim aynı kişi olsa.. Onu gördükten sonra birkaç gün yerde yürümesem yine havalara uçsam.. en büyük derdim onun omzuna yaslanmamak olsa...

Yine çok şey istedim, biliyorum.
Son zamanlarda yeni bir hobi edindim kendime. inanılmaz keyif aldığım bir hobi. Bu hobiyi edinmemde erlik'in ve Uludağ sözlük'ün payı büyük.

Yılmaz Güney filmleri izliyorum. Elbette kendisinin kürdistancı ve katil olduğunu biliyorum ama büyük bir sinemacı olduğunu da biliyorum.

Yol, sürü, umut, umutsuzlar ve duvar'ı izlemiştim zaten. Hepsi bir baş yapıt. Hepsi bir efsane ama son zamanlarda izlediklerim içinden bir tanesi var ki bugüne kadar izlediğim yılmaz Güney filmleri içinde en efsane olanı.

Zavallılar filmi. Evet, bu film adeta bir dostoyevski romanı, tarkovsky filmi. Mutlaka izleyin.

Arkadaş, baba, kaçaklar filmini de izledim ama onlar klasik yeşilçam filmi.

Zavallıları mutlaka izleyin. Pişman olmazsınız.