bugün

görsel
Zeki insanların bütün ortak özelliklerini taşıyorum, zeka hariç.

görsel
Sanırım ben bazen çok fazla girişken oluyorum. Kendimi naz, tavır ya da ne bileyim taktik gibi saçmalıklarla kısıtlamayıp kendim gibi yani olması gerektiği gibi davranıyorum. Hissettiğim ve yaşamayı dilediğim hiçbir anı kaçırmak istemiyorum.Bu karşımdakine sanırım çok geliyor ya da bilmiyorum. Karşımda Kendim gibi birini göremiyorum. Oysa ben kısacık zamana tabii olduğumuz şu dünyada içimden geldiği gibi, neşeli, şeffaf yaşamak istiyorum. Kendimi istediğim kişiye açmayı seviyorum. Ama karşımdaki kendini hep belirli bir kalıp içine koymuş oluyor. Üzülmekten korkuyor. Azıcık cesaretini takınamıyor ve Benim bu dürüst tavrım, ele avuca sığmayan neşem ve sıcaklığım fazla geliyor. Bu durum incitiyor beni böyle ummadığım zamanlarda. Boşluğa düşüyorum gibi geliyor. Çünkü hem isteyip hem de temkinli davranan biri oluyor karşımda. Bunu aşamıyor böyle bir şey aklına dahi gelmiyor.
Hevesim kırılıyor...
Sonra zaman geçiyor eski beni göremeyince değişmiş kişi oluyorum.
Keşke özel olduğunu hissettiğimiz anlarda sınırlanırımız olmasa da tüm bu saçmalık yaşanmamış olsa.
Neyse...
Bu dünyayı neden yaşanılmaz kılmaya çalıştıklarını anlayamıyorum. Neyi paylaşamadıklarını da anlayamıyorum. Neden hâlâ aç uyuyan çocukların olduğunu anlayamıyorum. insanların yaşayabilmek için neden eşek gibi çalışmak zorunda olduklarını da anlayamıyorum. Sanırım bunları hiçbir zaman anlayamayacağım.
Aile insanın olmazsa olmazıdır. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine... iyi de birader; o dallara hiç kuş konmayacak, yaprağı dalı hiç mi zarsımayacak? Mümkün mü? Bir kalbe tek sevgi değil, binlercesi sığabilir; ancak aşk tekildir ve yaradan Kudret'e aittir. Tıpkı kalbimizin ait olması gibi. Geriye kalanlar birer akis, birer yansıma... Kardeş olmayı azgın dinli pis kâfire uymak, köle olmak, vicdanını satıp insanlığını savmak sananlar pek çok. Bu hata değil, yanlış. Kimi baba, kimi ana, kimi yâr, kimi evlat, kimi de dost... Aile insanın olmazsa olmazıdır. Söylemeden edemeyeceğim: Allah'tan yâr olmaz! Element uydurmayın!
Sabah sabah dinç ve dinamik uyanmak gibisi yok.
Hiç söylenmemiş sözler söylemeli..
El değmemiş,duru sözler sevdiğim için..
Sevdiğim..! Şehir giysilerini kıskanır
Ve bu yüzden bürünür geceye güneş gözlerinden beslenir
Ve saçlarını kollar görmek için…

Sensizken, şehrin boş meydanlarında yürüdüm
Kalın puntolarla iri laflar ettim,
Öfkemi saldım, iri dişli postallar üzerine…

Sevdiğim … Vera..!
hangi çocuğu okşadın..?Ellerinde gülden kokular,
dilinde aşk nağmeleri

Söylesene Vera,
Hangi çocuğun adını andın..?

Sahi Vera,
En son ne zaman görmüştük Sena’yı
Hatırlasana deli kız sana emanet etmiştik o bombaları

Sevdiğim..!
Bak;
Umut kan pıhtısı rengine döndü

Sen Vera,
Filistin’den geçerken sakın eteklerini toplama
Biraz kan bulaşmış şekilde çık karşıma

Ve sakın unutma, o ilk çocuğumuzdur..
Asırlardır dillerde olan Leyla’dır..

Meryem’in suskunluğunda can bulan gözleri vardı Züleyha’nın
Daha düşmeden, kirli kelimeler diyarına…

Bilirmisin Vera, bu kaçıncı çocuk
bu kaçıncı kertik yüreğe atılan..

Artık eskisi gibi değil, daha da sancılı
Artık daha da sancılı

Asırlardan uzat ellerini Vera,
Ellerini bulur ellerim bir Grozni kuşatmasında…

Dağları görüyormusun Vera..?

Her bir dağa bir çocuğumuzun adını koymuşlar
Murat’ım… Metin’im… Berat,ım…

Hani omuz omuza vermiştik ya bir namaz kıyamında..
Hani beraber açmıştık orucumuzu…
Kimi Marmara’da, kimi Yıldız’da..

Koş Vera koş..
Ülkemin sürgün yerlerine koş..

Ağlama deli kız, ben ağlarım..
Seni böyle görmemeli her okul kapısında türkümüzü söyleyen kızlarımız.

Ve annelere de söyle,sakın ağlamasınlar..
Ve onlara sakın ölüler demesinler..

Söylesene Vera,
Çocuklara sıkılan hangi kurşun kahpece değildir.?

Öfkemiz taş doğursun Vera taş doğursun..
Yüreklerimizi söksün yerinden..

Bak her tarafta elleri sapanlı Ebabiller..
Ebrehe’nin tanklarına kan kusturur..

Şimdi firavun’u boğan kızıldeniz’i ağlama duvarının önünde görüyorum.

ki;
Asa değil Musa’nın elindeki, çağın sökülmüş kalbidir..

Bir şubat gecesi kaybettik esrarımızı Vera
kendimizi odalarımızda bulduk
Postallı korkularımızla..

Söylesene Sevdiğim…
Hangi rengini çaldılar gökyüzünden..?

Bak zulüm, çin seddini aştı.

Aaaah Sevdiğim..!
içimizdeki Musalardan ne haber vardır..?
ibrahimlerden.. Yusuflardan…

Yoksa Musa’yı Kızıldenizde yalnız mı bıraktık..?
Kendi ellerimizle mi verdik ibrahim’i nemrutlara..

Şimdi hangi kuyudan gelmede Yusuf’un sesi..

Unutma Vera’m..!
Filistinde doğan her çocuk, ilkin annelerinin göğsüne;
sonra yerdeki taşlara uzanırlar..

Nerdesin..!
Ey ismail’in boğazındaki merhamet..!
Üzerimizdeki bu acıyı kaldır..!
Ya ebabilleri gönder, ya bizi de oraya aldır..!
Her taraftan bana yönelir seni arayan sesim..

Vera benim… Vera benim…
(#46004605) entry de bahsettiğim kişinin yaşama ihtimali yok denecek kadar azmış. Yakın arkadaşım ziyaretine gitmiş o söyledi. Daha geçen gün arkadaşla konuşurken kendisinden bahsetmiştik. Bugün hakkında son derece kötü haberler alıyoruz... Bir yaşamın yitip gitmesi bu kadar kolaymıymış?.. Bilmiyordum...
Fazla uykusu olan varsa bana verebilir mi¿ Herşeyin fazlası zarar değil mi ama?
geldim geldim tam da kabus saati.
3 ve 4 arasi.
hayat üç sene önce kendisi ile ilgili tüm planların, kaygıların, acıların boş vakitlerimizde zihnimizi oyalamaktan başka hiçbir işe yaramayan birer balon olduğunu, aslolanın sadece o an içinde bulunduğumuz "an" olduğunu, yaşadığımızın yanımıza kâr kaldığını 29 yaşındaki kuzenimi hayattan kopararak öğretmişti. bu hayatın ne kadar tel maşa bir yapılanma olduğunu unuttuğum, gelecek kaygısıyla günümü geceme kattığım, ciğeri beş para etmeyecek insanların bana yaptığı haksızlıkları hatırlayıp buhranlar geçirdiğim şu son bir hafta, 29 yaşındaki çocukluk arkadaşımı hayattan koparan bir trafik kazasıyla bitti. tokadımı yedim, kendime gelmeye uğraşıyorum. hayatın elimde büküp savurup atabileceğim kadar kırılgan olduğunu bir daha asla unutmak istemiyorum.
Buse uyuyama bu gece hahha.
başım ağrıyor, canım sıkkın, yorgunum, modum yok, halsizim, dalgınım, kafam dolu, uğraşamam, yapamam, edemem, gidemem, kullanamam.

söyliceklerim bitti.
20 liraya kulaklık aldım, şarkılar polifonik zil sesi gibi geliyor.
Geçen hafta her akşam kayınvalidemlere tencere tencere yemek verdim. Haftasonu ağır hastalandım. pazar sabahı bizi kahvaltıya çağırdılar. Sağolsunlar. Sonra saatler geçti kayınvalide attı kendisini koltuğa ben hastayım ya o on katı hasta oldu. Benim yürüyecek takatim yok. Eve indim makarna aldım geri çıktım. Eşime salçalı makarna yaptım. Bari dedim adam işe gitmeden önce bir lokma yemek yesin.
Çocuk hasta, ben hasta... Aslında hiç şaşırmadım. Bu kadın hep böyleydi ki.
Şimdi de kocasına yumurta pişiriyor. Hasta masta da değil yani. işi gücü palavra. Yesinler yumurtalarını. Bundan sonra kimseye acımam!

Dün o halde kemiklerim kırıla kırıla kalktım o makarnayı pişirdim. Makarna di mi alt tarafı. işte böyle bir anne. Damadı gelseydi on çeşit yemek yapardı. Bize gelince böyle. Bir de yattığı yerden telefonunu gösteriyor "ekranı bozuldu bana yeni telefon al" diyor oğluna.

Suratım beş karış şu an. Hiç kusura bakmasınlar. Kincilikse kincilik!
görsel
zamanında söylemiş söylemek istediklerimi nevzen teyfik.
ama baris.
he ya ama baris degil mi.

bakin guneydogu sivesi yaparak yazdim.
şu ama adimin onune yapismis sanki nifrit idiyirim.
geçen gün birlikte alyans aldık. Zaman çok çabuk geçiyor.
Hiçbir şey söylemek istemiyorum.
Oysa beynimden döküyor,
ankara simidinin susam taneleri,
Alta serili gazete kağıdı üzerine.
Bir müzisyenin son şarkısı, yemek masasındaki boş sandalye, tabakta kalan son yemek, uçurum kenarında sonsuzluğa götürebilecek o son santim, köşeye atılmış ve zarar görmüş bir kitap, yıllar sonra anısı olup da çalan ve bu yüzden istenmeyen bir şarkı gibi hissediyorum.

Ancak bir o kadar da neyi nasıl hissetmem gerektiğini bilemiyorum.
sarki dinlemeyi acilen birakmalisin.
Kaos ortamı var diye cips aldım pizzalı çıkmış.
muzlu gofret ve cay var tam zamani.

yerlere dokmeden yemeliyim.
görsel

Bir uçurumun kıyasındayım oysa, yeniden derken çaldığım şarkıları unutuyorum.

Aldığım nefes o kadar farklı ve sönük ki, bazen düştüğümde kaç parça olurum adlı hayallerim diyorum...

Oysa topluyorum kendimi, solan gülümsemenin mazisini tutmuyorum. Güneş doğmadıysa beklemiyorum yağmurlu günde.

Ne nasıl bilmiyorum, kendimi kendimde bilmeye adamış kapılmış hissediyorum sadece..
Her şeye hevesim varken, imkanım olmadı. imkanım olabilecekken, heveslerimi, duygularımı, isteklerimi ulaşamayacağım raflara kaldırdım.

Hevessiz, isteksiz, bitik başladım 20 li yaşlarıma. Yaşamadan yaş almaya devam işte.