bugün

Tuhaftır ve anlaşılmaz.

Anlamak için anlamayı istemek gerekir aslında. Gökyüzü kadar geniş gözükse de harfler, aslında birkaç satırdan ibarettir sözcükler.
Oğlum, bir kaç gündür "kuş istiyorum" diye tutturdu. Sarı bir muhabbet kuşuydu tek istediği. Maaşı bekle diyorduk. Malum artık her şey çok pahalı ; kuş, kafes, yemlik, yem, tünek, suluk vs vs.

Annem kiradan biraz para göndermişti bugün beni de şeytan dürttü iddaa oynayayım diye. Takip ettiğim insanlardan birinin kuponunu oynadım ve 233 lira tutturdum önce sonra canlıda 83 oran bulup 10 lira bastım ve 833 lira daha kazandım. Oğlum hemen babasıyla çıkıp kuş satın aldı. Sarı bir muhabbet kuşu. Toplam maliyeti 300 TL. Oğlum mutlu ben mutlu. Güzel bir gündü.
Hayatın çiçekleri döküldü, sadece dikenleri kaldı.
1990 yılında bir avustralya gazete manşeti şöyledir "disketinizi paylaşmak bir enjektörü paylaşmak gibi tehlikeli olabilir" bu manşet bilgi paylaşımını aids'in yayılmasına benzer gibi gösteriyordu, ki o gün bugündür bu saldırıyla uğraşmak zorunda kalmışızdır.
bizler birer ned kelly idik, robin hood idik, moğol yağmacılardık.
gelgelelim, aslına bakacak olursanız, dünyanın nasıl saatli bomba gibi işlediğini keşfeden ve ardından neden bu saatlerin hileli olduğunu soran yeni yetme ergenlik çağlarının sonunda delikanlılardan başka bir şey değildik.

bir parmağımız yeni teknolojilerin nabzını tutuyordu ve fırsat başgösterdiğinde, adalet, dürüstlük adına bu bilgilerimizi kullanmak istiyorduk.
ne ki çoğu insan bunu kullanmak istemiyordu. birçok yetkili bizden nefret ediyordu. bu benim yaşamımın önemli bir unsuru olmuştu.
bir yere kapatın bunu, bunun sesini kesin.

julian assange - onaylanmamış otobiyografi.

edibüdü: ned kelly 1854-1880 yılları arasında yaşamış irlanda kökenli eşkiya. eşkiya ki; anglo-avustralya yönetimine karşı çıkmış halkın bir kesimizde kahraman görülmüş kişi. benzetmek gerekirse; bizim ince mehmedimiz veya köroğlu gibi. tabi ki 26 yaşında asılarak idam edilmiştir.
heath ledger, orlando bloom, naomi watts, geoffrey rush'ın başrollerini paylaştığı ned kelly - when the law tried to silence him a legend was born (mealen: yasa onu susturmaya çalıştığında bir efsane doğdu) filmini öneririm.

görsel
Kabus gibi bir geceydi. Kızlara yürürken fake kıza denk geldim sonra bu dayıya yazan dayılara ne yazsak diye düşündük. Kendimi kirlenmiş hissediyorum.
otopsiraporları gürül gürül akan şelale gibi kaleme alıyor söylemek istediklerini. biz de o şelalenin çevresine yaydığı su zerrecikleri ile ıslanıyoruz hiçitiraz etmeden.
Keşke hiç doğmasaydım,
Sanki gerçekte hiç öyle birisi yaşamamış gibi...
Cansız bir varlık olmayı çok isterdim.
"Zengin kafiyeli bir şiirin, fakir bir öznesiyim sadece" demişim yıllar önce.

Şimdi ise özne aynı özne ama şiirde kafiye yok.
Bir iki şarkı dinleyip uyuyayım diye düşünürken Çok çok eskiden birlikte dinlediğimiz bir şarkıya denk geldim. Şarkıyı duyar duymaz o anda gibi huzurlu hissettim. Çok garip Herşey aynı hala burdayız ama hiç birşey aynı değil. O anda kalmalıydı belki.
belirsizlik insana acı veriyor ve belki de belirsizlikle yaşarsam acıyla yaşamak zorundayım.
Kalbimin parça parça döküldüğünün farkındayım.

Çünkü Artık iki yabancı olduğumuzu bilmemin nemi, kalbime rutubet tutturuyordu.
akıldan büyük nimet, zekadan da ağır yük tanımıyorum.

necip fazıl kısakürek - vecdimin Penceresinden
Belki de tükenmişimdir. Bir şeyler yapacak, bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulamıyorumdur. Benim de emek vermeden güzel giden şeylere ihtiyacım vardır. Hep ben yorulmak istemiyorumdur. inancımı yeniden kazanmaya ihtiyacım vardır. Beni bana geri vermek istiyorumdur.
kâh çıkarım gökyüzüne kimse görmez
kâh inerim yeryüzüne kimse siklemez.
Olan biten her şey beni ben yaptı.

Hüzünlü ve kederli bir ben de vardı ama inatla yaşamayı seçen bir ben de.

Kırılganlığı hiç bitmese de, dünyayı dar etsede masum düşlerime.. bir ben yaptı her şey.

Çoğu veya azı, hepsi bir ben.

Ve ben zaman zaman kızsam da her beni anladım. Hak verdim ve kendimde kaldım..
frank lucas denen isim her link altında belirebilirken...

ona yazılan hiç bir şeyin sol framde çıkmaması...

küfür mü?
ediyorum zaten içimden!
Bugün çok istediğim bir şey oldu. Başka insanlar için çok önemsiz ama ben çok mutlu oldum. Allah devamı getirsin inşallah.
Kayınvalidemin çok yalancı bir insan olduğunu damadı da anlamış. "Annenin ne zaman yalan ne zaman doğru söylediğini anlayamıyorum artık" diyormuş. Senelerdir susuyorum ama gerçekler bir gün çıkıyor işte ortaya. Kim bilir arkamdan neler sallıyor yıllardır. Artık herkes biliyor onun ne kadar karaktersiz bir kadın olduğunu. Zafer benimdir. Evet.
Bir mum gibiymişim gibi.
Kimisi için yanmışım, işim bittikten sonraysa tekrar yanmak üzere kendi kendimi dondurmuşum gibi. Birkaç gün fazla yaşamak amacım olmuş ancak kendim için değil de bir başkası içinmişcesine.

Çok yakmışlar. Çok kullanmışlar. Çok yardımcı olmuşum onlara oysa onlar ipimin biteceğini hiç düşünmemişler.
Dibimde tek bir milim ip kalmamışken bile uğraşmışlar sanki tekrar tekrar yakmaya. Oysa ipim, kalbim gibi küllerden ibaret bile kalamamış. Donsam da işe yaramaz artık. ipimi bitirdiler benim.

Artık yanmadığım için de bencil olarak adlandırılmışım. Oysa yandığım kadar donuyordum da.
Bunu ise,
Hiç düşünmemişler gibi.
Umurlarında olmamış.
Zerre takmamış.
Beni,
Hiç kullanmamış.
Hiç bitirmemiş.
Hiç tüketmemişler gibi.
Bir zamanlar vurgun olduğum anları hatırladım.
Yolların hiç bitmediği, kalbimin eskimediği. Kimsenin bilmediği yerlere gittiğim o geceleri, deli divane düşlerimi.

Aptal olsam da ne kadar da saftım, tutulmuştu dilim az biraz güzeldi düşlediklerim.

Ama kendime geldim, gelmekle de iyi ettim..

Ara sıra kaybettim izimi, ama sonunda hep buldum beni, kendimi..
Bir insana verilebilecek en güzel duyguları hak etmediğini bile bile vermek ama sanki hak eden oymuş gibi hissetmek. Hislerinde yanılmak. Sen kafanda onu güzelce resmederken aslında çizdiğin şeyin senin hislerinin olduğunu fark etmek. Gerçeğinin bu kadar da güzel hissettirmediğini görünce yeniden resmetmek…
Çok duygusalım bu gece. Keşke olmasaydım.
Dün neler oldu bilmiyorum, bugün neler oldu bilmiyorum. Kendime sözler veriyorum tutamıyorum, kabullenip dersler çıkarmam gerek. imtihanımın meyvelerini toplamam gerek ama bilmiyorum, takılıyor muyum yoksa yürüyor ve öğreniyor muyum onu da bilmiyorum. Zannedersem konuyu bir daha açmamak üzere kapatabilsem her şey çok daha kolay olacak gibi ama onu da beceremiyorum. insanın hissiyatları nasıl bu kadar değişkenlik gösterip hep aynı yerde tıkanır ona da anlam veremiyorum. Umarım bu bahçeden bir şeyler kaybetmeden çıkabilirim.
Şimdi instagram da bir haber gördüm, uzaktan tanıdığım birine araba çarpmış. Yoğun bakımdaymış. Bizzat tanımasam da ismen tanıdığım biriydi. iki arkadaşımın, biri yakın, biri o kadar samimi değil, eski sevgilisiydi.

Arkadaşlardan biri her Allah ın günü beddua ediyordu... Şu an onun bedduası mı tuttu diye düşünüyorum. Çok kötü hissediyorum kendimi sözlük, geçmişte söylediğim her şey için...
görsel
Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.
Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
Ağlamadan
etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan
o mavi korularda ve dibektaşlarında
bırakıp sözlerimin kalıntılarını
açıkça konuşmak istiyorum.
Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret
hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kankusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde
bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir
bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir
çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin
ki
ölüm
her yerde uyanıktır
alestadır korkunun yardakçıları
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.