bugün

Ben ölürsem, saygımı yitirdiklerime haber verilmesin. Bilmesinler öldüğümü. Hâlâ Bir yerlerde nefes aldığımı düşünsünler. Bazen akıllarına geleyim, hatırlarında yer alayım ve arasınlar. Açan olmasın ama. Meraklanıp araştırsınlar, biraz uğraşsınlar değerim varsa. Yıllar sonra öldüğümü öğrensinler. Eğer biraz, az da olsa hisseden bir kalpleri varsa da üzülsünler. Öldüğüm için değil. Yaptıkları için üzülsünler, bir başkasına yapmış olurlarsa eğer, yaptıkları için üzülsünler. Düşünmüşlerse de yapmayı, yapacak olmayı düşündükleri için üzülsünler. Pişman olsunlar. Dünyası yıkılsın başlarına. Geceler zehir olsun, gündüzler bile panzehir olamasın yanlarında. Ağlasınlar göz yaşları kuruyana, gözlerinde yaş kalmayana kadar. Benim için değil, acıları için olsun pişmanlıkları. Özlemesinler beni, zerre umurlarında olmayayım. Tek umurlarında olacak şey yaptıkları olsun, onlar bunları öğrenip hatırladıktan sonra hafızalarına bile uğramayayım. Ben ölürsem eğer, onlar dışında kimse üzülmesin, üzülmezler de. Yaşarken derdimi zerre, az da olsa fark etmeyip yanımda olanların üzülmesine hiç gerek yok zaten, onlar düşünmesin bile. Lotuslar getirin mezarıma. Yaşayamazlar belki bataklıktan başka yerlerde ama yine de getirin, öğrenmiş olurlar insanlar o çiçekleri. Şimdi oldukları yerde, benden bihaber, mutlu yaşasınlar. Hayat onlara hep iyi yanlarını göstersin, utansınlar biraz. Onlar için tek dileğim uzunca yaşamaları. iyi bir dilek gibi duruyor belki de ama yıllar sonra acılarını çekmelerini istiyorum. Ne kadar çok yaşarlarsa hayat o kadar nefret eder onlardan yıllar geçtikçe. Pişman olurlar umarım. Çokça yaşasınlar.
Doğuma bir aydan az bir zaman kaldı ve ben korkuyorum.
zaman düşüyor ellerimden. müziğin müthiş ahengi giriyor yine kanıma. hislerim, tecrübem ve kendime olan inancım göz yumuyor hatalarıma. avucumda beslediğim gökyüzü, hayatıma bir şiir olarak dönüyor.
Sıkıldım ancak bu öyle bir sıkılma değil. Birçoğunuz da anlamazsınız sanırım. Neyse, uyuyorum ben. Güzel geceler.
mutfağı karıştırırken az bi tuzlu fıstık buldum da yazıktır ziyan olmasın şey diyecektim arkadaşlar sizde fazla bira bulunur mu.
Otobüsteyim ve grip oldum birden. Burnumu çekemiyorum, hapşıramıyorum. Gözlerimi bile silemiyorum. Çok rahatsızım bu durumda, birisi beni öldürebilir mi acilen ya.
Direkt çaprazımda abi diyebileceğim birisi var. Sabahtan beri WhatsApp' tan birisiyle yazışıyor ve durmadan yazmadığı sürelerde de profile giriyor. Bu dikizlemek değil, sadece denk gelmek ve gerçekten o kadar belli ki önemli bir şey olduğu ne kadar başka yere odaklanıp şurada da saatlerce yazmaya da çalışsam gözüm kayıyor. insanların özel hayatlarına elbette saygı duyuyorum ancak bu olacak iş değil ve merak etmeyin mesaj falan okumadım.
Saat yaklaşık 12.5- 13 gibi yazmaya başladı ve tam şu anda da bildiğiniz ağlıyor. Kim bilmiyorum ancak çoğu kişi uyuyor ve o kişiyle benim arada burnumu çekmem dışında kimsenin sesi yok. Arada şarkı uygulamasına giriyor sanırım ve şarkı dinliyor olmalı. Tam şu anda ise yabancı bir numara aradı ve hafif titreyen bir sesle alo falan dedi. Geri kapattı ve burnunu çekti. Arkasındaki teyze ise biraz önüne doğru eğilmişti kınarcasına biraz önce. Erkekler de ağlayabilir. Her ne olmuşsa kendisini durduramayabilir. Erkekler robot değil insandır ve insanların da duyguları vardır yanlış bilmiyorsam. Bilmiyorum, çok farklı bir andayım. Her şey üst üste geliyor. Tanımadığım insanların acılarına bile ortak oluyormuşum hissini kalbimden söküp atmak istiyorum. Bıktım. Bunaldım.

Edit: ortada aldatma ve anlaşmalar varmış, abimiz oyuna kurban gitti.
güzel bir kız instagramda kendi fotoğrafını paylaştığında dakika/saniye geçmeden "üstündeki nerden? altındakini nerden aldın?" yorumları atan kızların, kıskançlıkla fotoğraftaki odağı kızın güzelliğinden düz, sıkıcı, herkesin edinebileceği bir kıyafete çekmeye çalıştığına inanıyorum. hatta eminim lan.

hani "ya sende bi numara yok aslında da, ceketin güzel. ondan böyle çıkmışsın. aynı ceketi alsam ben de aynısı olurum ohooo" gibisinden.

yoksa gerçekten 16 saniye önce paylaşılmış bir fotoğrafta en çok merak ettiğin şeyin insanlık giyinmeye karar verdiğinden beri piyasada olan düz siyah bi tişörtün markası olduğuna inanmamızı mı bekliyorsun orta halli "easily influenced" kız?

kendime terbiye notu: instagram'ın bulaşmaktan kaçındığım karanlık kısımlarında fazla zaman geçirdiğimin farkındayım. azaltacağım.
Sayfalar dolusu.
Yeşilmişiz, içindeymişiz, sazmışız.
''beyin, mekan-zamansal bir hacimdir.'' bu söz gilles deleuze ait ve günlerdir üzerine düşünüp, çıkarımlarımı not alıyorum. bizi yöneten hacmin zamansızlığı, duygulara-düşüncelere, eylemlerin neden olabileceğine yön vermesi, iyilik-kötülük tanımını kısacası her şeyi tasarlaması.
Aşk, imkansız gibi görünen pek çok şeyi mümkün kılabilir.
10610 kadınları kafanda fazla büyütmüşsün. Senin kadar derin düşünmezler. Onda var bende de olsun diye tamamen.
verilen bütün kararlar duygularımıza dayanır, sayılara veya başka maddi ölçümlere dayanan veriler ancak verdiğimiz kararların gerekçesi olurlar.
kafayı yemek üzereyim. ıp tıs ıp tıs.
Bugün güzel satış yaptım, ay sonu taksit paralarım pirim olarak gelecek.
acı mı bu yoksa nefret mi? ne yaşadığımı bilmiyorum. ne hissettiğimi de.

sadece öl olur mu. bu hayatta son isteyeceğim şeydi birinin ölmesi ama sen bu insani şeylerden muaf tutulmalısın ve acı çekerek ölmelisin.

yok olmanı istiyorum.

ya da bir kuş olup da uçup git.. ben senin kadar gaddar olamam.
haftanın 7 günü çalışmak.
hiç boş günün olmaması gerçekten çok yorucu.
Biz bu masada hep vardık diyenleri daha önce masada hiç görmedim. sahi kimsiniz lan siz?
dün gece bi yazara saldırı yapılıp topluca küfür edenlerin hepsi çaylak olmuş.

gerçekten çok yazık..

görsel
Adını unuttuğum 3 adet eski yabancı film var. Üçü de siyah beyaz, üçü de çok eski ve üçü de etkileyici filmler. Arayıp duruyorum uzun zamandır bugün de bulamadim Aşırı sinirim bozuk.
'birlikte geçirdiğimiz o güzel günlere ne olmuştu? benim aklım hep o günlerdeydi. ne olmuştu o günlere? yaşanan şeyler ne olur çetin, nerede durur? hatırlamaya ve belleğe ilişkin eğretilemeler beni kesmiyor. tozlu tavan arasına girmek, eski bir sandığı açmak, sararmış bir defterin sayfalarını çevirmek filan diyorum, beni kesmiyor. geçmişimizle bağlantı kurmanın tek yolu hatırlamak mıdır? başka bir eylem yok mu, olamaz mı?''
''bizim büyük çaresizliğimiz.''
görsel
Bazen konuşmak istemiyorum ve kendi kendime öylece oturmak istiyorum. Hep öyle hallerde olunca ya misafir geliyor ya da otobüste yanımdaki kişi konuşmaya çalışıyor. Size de oluyor mu bilmiyorum ama bazen konuşmamak beynimi tazeliyor sanki.
Arkadaşlar kendimi çok yalnız hissediyorum da düşünürken aklıma bir fikir geldi hadi toplanıp beni övelim.