bugün

Eskiden bir şarkı ya da türkü, sözlerindeki mânâyla veya hoşuma giden nağmesiyle dilime takılır, bir kaç gün tekrar tekrar mırıldanırdım. Şimdi de aynısı olmakta; fakat hüzünlü ve hayata dair yaşanmışlıkların anlatıldığı, ağır aksak üsluptaki eserleri dinlemek daha çok huzur veriyor. Giderek her dünyalık şey insanın gözünde küçülüyor, bu ondan olmalı sanırım. Gök kubbenin içine sığamadığımız zamanlarımızdaki delikanlılığın, bedenden çoktan yol alsa bile, ruhumuzda ebedi baki kalması yek muradımdır. insan olmanın erdemi, iki damla gözyaşı ardına saklı.
bu leptobu aldığımdan beri hayatım biraz daha renklendi. daha mutluyum. pc'den yazmanın tadı bir başka.
Ya benden nasıl bok gibi geçen günümde bile insanların kalbini kırmamamı bekliyor bu insanlar gerçekten anlamıyorum. Ben de insanım lan gerçekten benim de iyi günüm kötü günüm oluyor. Ben de kalkmış diyorum ki bak her şeyi yanlış anlamış baştan anlatayım. Yemin ederim akıllanmam. Kırıp geçireceksin o olacak. On saattir konuşuyorum tek bir insana daha tahammülüm kalmadı. Normalde de sinirliyim ya madem hani bugün on katı sinirliyim. Ne kadar mal varsa bu okula toplamışlar resmen. Neyse gidip nefes egzersizleri ile sakinleşir uyuyayım ve gün bitsin. Arkadaşlar benden size büyük tavsiye kimseyi de kimsenin kalbini de düşünmeyin sizi hiç ilgilendirmez. Keşke yok olsam Allah'ım ya kimse beni merak edip arayıp sormasa yok olsam vlpeğüwmç. 952510.
içtiğimiz sigara gibi her nefeste biraz daha tükeniyor hayat. Biraz daha sona yaklaşıyoruz.
Ekonomik darboğazdayım. Herkes gibi...
Kimsenin seni anlamadığını biliyorsun. Sonra birisi geliyor, onun da anlamadığını fark ediyorsun. Ama öyle ki fark ettiğini kendine fark ettirmemeye çalışıyorsun aynı zamanda. Konuşmak istiyorsun yavaş yavaş ama o güzel düş siyahlar içinde biliyorsun. Mutluyum diyorsun evet, ama üzgünsün cevabını alıyorsun. Çoğu şeyi senden iyi biliyor o kişi. Fark ediyorsun, o seni anlamıyormuş, o seni biliyormuş. iyi ki aslında fark etmediğim zaman fark ettiğimi sanıp fark ederek fark etmemiş gibi yapmışım diyorsun.
Kendimi sevmem 20 küsür yılımı aldı. Bi' başkasını daha ikna edecek kadar zamanım yok.
Şems gibi gidiyorum ansızın, bitti.

Şimdi, ne tellal çağır, ne bir yalana soyun, ne gerçeğe canını ver.

Gül bahçesi de, dikenlik de, taşlık da senin olsun.

Şems gibi gidiyorum ansızın, bitti.
Düşün ki hayat bir çark ve içinde onun dönüşüyle sen de dönüyorsun. Ya daha hızlanacaksın ya da duracaksın, ya devam edeceksin ya da pes edeceksin, ya üzüleceksin ya da mutlu olacaksın… hayat bir çark ve sen ya o çarkla birlikte eriyip gideceksin ya da o çarkı kırıp kurtuluşa ereceksin.*
Hayat neden bu kadar soğuk..

Umutlar, hayaller ve biraz da kelimeler.. hepsi donmuş, unutulmuş.
Hayat hep bir denge işi diye düşünürüm. Her şeyin fazlası bazen de eksiği hep zarar. Yaşadığın her an farklı öğretiler çıkıyor karşına bir bir. Ancak bunun farkına sonra sonra varıyor insan. 'Olgunlaştım artık tamam' diyorsun bir gün sonraki 'sen' o günkü haline yandan yandan gülüyor, 'dur daha ne gördün' der gibi. Öleceğim güne kadar şaşırmaya, öğrenmeye, keşfetmeye, farketmeye devam edeceğim sanırım şu ana kadar ki en büyük farkındalığım bu. Yaşam en nihayetinde bir yolculuk hali... Kimine mıcırlı, çukurlu yollar, kimineyse iki yanı yemyeşil ağaçlı yollar sunan...
hayatta mecburi yalnızlığın en düşük, tercih edilen yalnızlığın ise en yüksek mertebe olduğuna inanıyorum sosyal anlamda. yer yer iki ucu da zorladığımı bildiğim için kefenin hangi kısmı ağır basıyor bilmiyorum ama hayatımdaki çoğu "kötü" şey kendi tercihlerimden kaynaklandığı için yalnızlığımın da bir tercih hatası olduğuna ve haliyle bunun, kötü de olsa, bir seçim olduğuna inanmak istiyorum. yine de emin olamıyorum.

sanki çıkmak istediğimde çıkabileceğim bir kuyunun içine güle oynaya girmişim, sonra zamanla oradan çıkabileceğime dair inancımı yitirmeye başlamışım gibi. aydınlık gitgide küçülüyor tepemde. acaba çok geç olmadan o kuyudan çıkmak isteyecek miyim, merak ediyorum.
lanet olsun bu hayat, lanet olsun sevgilim.
En vefalı dost gam keder; gerisi kaç kuruş eder?
Sabah sabah ne işim var benım ya.
Yılımın dolmasına 15 gün kalmasa bugün istifamı yazar çıkardım zerre düşünmeden. Işime sürekli karisilmasindan sürekli baskı görmekten mobbinge ugramaktan bunlara direnip kavga etmekten yoruldum. Bütün moralim hevesim magmaya kadar indi, bunaldim sürekli bunlara karşı mücadele etmekten. Daima bunlara maruz kalacağım farkındayım pire için yorgan yakmaz yakışmaz bana asla ama ruh halim psikolojim git gide zorlamaya başladı beni. Keyfim sıfır durumda. Inşallah en kısa sürede bu pislikler yok olur ve önüm açılır.
Bir pofuduk koltuk bu kadar pahalı olmamalı. içinde kaybolabildiğim bir koltuk istiyorum sadece.
Bi bildirime de bu kadar sevinmezsin ya. Kendine gel.
Üzgün olduğumda çok fazla başım ağrır, uykum gelir, durgun olurum ama çoğu kişi bunu üzgün olduğum için değil de o gün ki keyfim öyle istiyor veya o gün hastayım diye düşünerek davranır bana karşı. Hiçbir şey öyle değil.
merhaba sevgili sözlük.
derin nefes bile ciğerlerime yeterli oksijeni sağlamıyormuş gibi geldi.
- birkaç derin nefes sonrası-
göz kırpmadan bile gözyaşım yuvarlanıyor, bir yandan hoş geliyor deniz suyunun kulaktan akması gibi jdkf fakat ulular ulusu halk fazlası baş ağrısına sebep oluyor. susadım.
-su içtkten bir dakika sonra-
boş boş etrafa bakasım geliyor. bölümden dolayı kazandığım farkındalıklar bana yük olmaya başladı gibi. karşımdakini anlama çabalarımın artık kişiliğime bürünmesini ve her olayın ardındaki şeyi görmeye çalışmak, hislerimin keskinliğinin bu denli törpülenmesini istemiyorum gibi.

anlamamakta ısrarcı olan insanların gözlerindeki duvarlara çarpmışım gibi
biraz da anlaşılmanın getireceği “heh aynen” hissini tatmak istemiş
biraz özgür olmak istemiş
biraz soğuğu yüzüme çarpan rüzgarı hissedip yaşadığının farkına varmış
biraz andan kopmuş
biraz hüzünlenmiş
sevilmemiş
ve görülmemiş
görülmek için çabalamamış.

bojack, peanutbutter, todd, p.c’den az az, diane’den çok koyulmuş gibi karışımım.

gözlerimi silince ağrıdığını fark ettm.
açık şekilde yazacağımı düşünüyordum fakat ilerde hatırlamak istemeyeceğim bir anı detaylandırmak istemedm sanırım.

sinekciğim ağından kurtul.
ağa takılanların hepsini sen kurtaramazsın.
sinekciğim kanatların var.
uzakta uç sineğim, sesin rahatsız edebilir ve bu sana zarar verme hakkını kendilerinde görmelerine neden olabilir.
doğuştan takıldığın ağdan kurtulmak için çırpınışını, bazen kabullenişini, güçlü durmak için çabalarken içten kırıldığını ve onarmak için yeteri malzemen olmadığında öylece bıraktığını. bastırdığın hisler ve olaylarla yüzleştiğinde, elini tutan bir ben olacağım. aşacağız sineğim.
seni seviyorum, seni görüyorum.
ilk defa bugün bebeğim benimle iletişime geçti. Tekme attı ve " ben burdayım deniz " dedi.
Yeni güne gireli 27 dakika oldu. Ben şimdi yazarken eminim ki değişiyor olacak. Yazacağım, sileceğim ve belki de şu anda yazdıklarımı hiç kaale almayacağım bile. Şu anda üzüldüğüm anılara ileride güleceğimin farkındayım, pek sıkmam canımı deyip daha da sıkmışımdır belki ama hepsinin aslında güzel bir şey olduğunun da farkındayım. Elimi kestiğimde asla canımın yandığını hissetmem çünkü bugün ya da saatler sonra geçeceğini bilirim. Bir şeye ömrüm boyunca da üzülmem. Elbette bilirim geçeceğini. Her şeyi geçerek yaşadığımın farkındayım. Üzülüyorum, ağlıyorum, mutluyum, canım yandı. Öyle ya da böyle her şey oldu. Gidenler oldu, yerlerini fazlasıyla dolduranlar veya daha da yokluğunu belirginleştirenler. Ben bunların hep geçeceğini bildim Melodi, bilerek yaşadım Melodi. Kim olduğunu söylemeyeceğim, sadece 1 yıldır arkadaşım olduğunu bilseler yeterli. Deli olduğumu da düşünebilirler veya çıldırmış. Olabilir bu da geçecek sonuçta. Burası da geçecek, sen de geçeceksin, bunlara geçeceği için üzülüyorum ama üzülmem bile geçecek. Ben bile kendimden geçeceğim. Her şeyin geçtiği gibi.
Hayat çok zor. Kimle olursak olalım, yalnızız. Geceleri, rüyalarda, kabusta yalnızız. Ölürken de.
Taş'a düştüm bilesin psikolog hanım.
Ne eksik ne ziyade.

görsel