bugün

bugün her zamanki gibi işten çıkmış eve gidiyordum. evim çok işlek bir caddenin üzerinde. apartmanın önüne geldiğimde yolun karşısında bir kedi ilişti gözüme. benim olduğum tarafa geçmeye çalışıyordu. yola atladı, ilk şeridi geçti. ikinci şeridi geçemedi. arabanın bir tanesi çarpıp devirdi kediyi. hayvan titremeye başladı. ben de yola atlayamadım, arabalar durmadı çünkü. neyse sonra bir motosikletli durdu, kediyi benim olduğum tarafa koydu ve gitti. kedi hala yaşadığı için 153'ü arayıp ne yapmam gerektiğini sordum. o da bulunduğum ilçenin veteriner hizmeti olduğunu söyledi ve telefon numarası verdi. belediyenin veteriner hizmet birimini aradım. tam 7 defa. kimse açmadı. son aramalarımda bir yandan kediyi de kontrol ediyordum fakat sanıyorum ki zaten geç kalmıştım. aramaya devam ettim gelip ölüsünü alsınlar diye. asla açan olmadı.
eve girdikten sonra 153'ü aradığımda bana yardımcı olan görevli beni arayıp halledebilip halledemediğimi sordu. ben de kendilerine ulaşamadığımı söyleyince bir de biz deneyelim deyip açık adresimi aldı. en son kontrol ettiğimde hala yol kenarında yatıyordu kedicik. eğer yarın sabah işe gitmek üzere evden çıktığımda hala orada olursa belediye çalışanlarıyla küçük bir münakaşa yaşamak zorunda kalacağım.

müthiş canım sıkıldı. günde belki kaç hayvan bu şekilde ölüyor, biliyorum, hayat bu biliyorum. ama gözlerimin önünde olunca olay, çok canım sıkıldı.

ben asla evcil hayvan besleyebilecek biri değilim bunu anladım.
Resmi olarak işsizim artık.
çalıştığım kurumda temizlik hastası olma yönünde azimle ilerlediğini düşündüğüm bir arkadaşım var. her geçen gün durumu biraz daha kötüye gidiyor veya abartıyor bilemiyorum. her an kusacakmış gibi bir yüz ifadesiyle tüm gün masa, telefon silmek, çatal, tabak, bardak yıkamak gibi daha pek çok takıntı ritüelleri... bugün elinin ucunda bir peçeteyle tuttuğu dolabın içinden, yine diğer elinde peçeteyle bir dosyayı almaya çabalarken görünce, yardım etmekle etmemek arasında kararsız kaldım. göz göze geldik, ve ne yapmam gerektiğini bilemedim doğrusu. her geçen gün hayatı hem kendisi, hem de bizler için daha katlanılmaz bir hale sokuyor.

tlc'de büyük bir sempatiyle ve kahkahalarla izlediğim temizlik hastalarının -bazen özellikle izleyip temizlik yapmak için motive ederdim kendimi- yakından hiç de o kadar sempatik olmadığını fark ettim. tüm bu obsesyon ve takıntıların altında, nasıl bir karakteri beslediğini görmek şaşırttı doğrusu. arkadaşımın her geçen gün daha da şüpheci, bencil ve hasis bir insan haline geldiğini birebir gözlemlemek sinir bozucu olduğu kadar da üzücü. takıntıları aslında şu an kontrol altına alınabilecek durumda. ama kendisinden şikayet eder gibi göründüğü bu durumundan bahsederken aslında, nasıl içten içe kendiyle gurur duyduğunu gözlerinden okuyabiliyorsunuz. çünkü bu durum avrupa'da veya o programlarda olduğu gibi, bizim toplumumuzda bir hastalık değil ve asla olamaz. her annenin veya kayın validenin kızını veya gelinini gururla takdim edebileceği çok daha hastalıklı bir durum bizim toplumumuzda çünkü bu.

evimde bir kedim olduğunu söylemeye çekindiğim arkadaşım henüz hasta değilken kurtar kendini. senin temizliğin eşin dahil, çevrendeki herkese kendini pis hissettiriyorsa bunun kimseye bir faydası yok. öpme, tokalaşma ve selamlaşma seremonilerini bir eziyete dönüştürmeden önce, ağlamak için ihtiyacın olan, o kaybettiğin omuzları bir kez daha düşün!
görsel
görsel
Düşündüm de, ardımda beni seven insanları üzgün bırakacak olmasam hayata karşı daha korkusuz olurdum. Ölüme karşı da.
Şu saatte sözlükte hiç troll yok ilginç..

Bebeler erken uyumuş..
Dizi kanayan çocuk olmak istiyorum sözlük, üflediğimde ki acının hafiflemiş halini istiyorum..
görsel
Kaç yıl sonra birden aklıma Uludağ sözlük geldi. Bir türlü nickimi hatırlayamadım. Sonra entry girdiğim bir başlığı hatırladım. 200 tanesinin arasından kendimi buldum ve şu an buradayım. 2015 yılına ait birkaç entry okudum. Büyümüşüz be sözlük. Çok zaman geçmiş ama hâlâ yıkığım. Bunu farkındalık için teşekkürler.
görsel
Hayatım da gördüğüm en doğru tespitlerden biri 24 den sonra belin doğrulmuyor .
kelimeleri bir araya getirememenin çaresizliğiyle ürperiyor yüreğim.
‘Öyle olsaydı böyle olurdu. Böyle olmadığına göre öyle değil. Sen öyle görmek istedin ve öyle gördün. ‘ kabul et işte öyle değildi. Fazla inat insanı dikenli tele sarıyor çiziyor da çiziyor. Kabul et öyle değildi.
Şimdi ki aklım geçmişte olsaydı herkese arkadaşım demezdim. Hata yapmazdım.
hiçbir şey yolunda değil ama tam raydan da çıkmamış vaziyette. çok güzel oynuyorum bu aralar rolümü ama bundan memnun değilim. doğrum yanlışım kalmadı, insanlarla ve insanlıkla ilişiğimi kesmek istiyorum tamamen.
Biri size gerçek olamayacak kadar iyi davranıyorsa bilin ki gerçek değildir zaten. Ne kadar çok güzel söz o kadar çok yalan barındırır. Ikinci bir seçenek de -belki yalan olmasından bile daha kötü- tek değilsinizdir, elinizdeki mavi boncukla kalakalırsınız öyle. Beter olun...
insanların senin ne gibi bir problemin olabilir ki demesinden bunaldım. Var işte var. içsel buhranlarım bitmiyor. Geçmiyor. 2017 sonbaharından beri ruhsal bir çöküntünün içindeyim. Öncesinde de ne kadar iyi olduğum tartışılır tabii. Hayatımı kendi ellerimle zorlaştırıyorum. Biri öyle düşünme sen de deyince birdenbire düşünmeyi kesmiyorum. Düşüneme şansım olsa inan ki kendime bu eziyeti yapmam. Neden yapayım, bilerek kendi canımı acıtayım? Gerekli ve yeterli ilgiyi bebekliğimde çocukluğumda gördüm. Bunun için ekstra çaba sarfetmeye hiç ihtiyacım olmadı. Gidip ilaç tedavisine başlama şansım var, hiçbir zaman psikiyatrik ilaç kullanmamış olsam da buna başlayabilirim. Ama bu çok zamanımı ve enerjimi alır. Üstelik %100 başarılı olamayacağımız da ortadayken. Ayrıca kafamın içini bir yabancıya -bu kişi iyi bir doktor olsa dahi- açma fikri cazip gelmiyor. Yapamam. Anlatıp yorulmak da istemiyorum. Kendi içimde savaşıyorum işte.
Ve işin kötü tarafı geçen sene bu zaman da böyle düşünüyordum. Bir arpa boyu yol alamamak böyle bir şey olsa gerek. Bu kadar şeyden sonra komik gelebilir ama, bir şey var. Eğer olursa iyileşeceğime ve diğerleri gibi sağlıklı düşünmeye, muhakeme yeteceğime tekrar kavuşacağıma inancım tam. Birkaç ay. Sadece birkaç ay.
Ya da gerçek problemler gerekiyor tüm bunları aşmaya. Umarım iyileşme yolum bu olmaz.
Ve beklediğim fırsat elime geçsin, hakettiğim gibi yaşayacağım. Söz. Bu güzel bir hayat olacak.
Bugün yine korkularıma yenildim. kendime mahcup oldum. Kendimden özür diliyorum.
olm söylüyoz zaten bunun için ayrı bi başlığa gerek yok ki. yanlış primi kastın arslanım.
Bazen bir şarkının sözünde kayboluyorum bazen güneşe gülümserken buluyorum kendimi bazen düşüncelerle uykuya dalıyorum bazense hiçbir şey düşünmüyorum
Bu kadar güzellik varken hayat bu kadar hızlı akarken sadece bir an durup bunu paylaşma gereği duyuyorum keşke dedirtmiyor ama iyiki de olmuyor bazen
Öyle işte.
yüzeysellik ve sıradanlık çok ferah.
birkere, iddia yok. kendinle bir rekabet soz konusu değil. Amaç zaten yok. gayet basit; telgraf çeker gibi konuş, fayda ekseninde yasa, estetik kaygıları yok et ve bunlardan utanma...işte böyle. telgraf çeker gibi konuşmak çok önemli bu hususta. Çünkü, bu bir süre sonra telgraf çeker gibi düşünmeye evriliyor.her defasında tek bir isle ilgilenmek gibi. çok basit hatta avam ama rahat ...
Acıkmadan yemek yemeyin.
Yemeğinizi miğdeniz dolana kadar yemeyiniz..
Yemekten sonra mutlaka hafif bir hareket " yavaş bir yürüyüş" yapın.
ihtiyacı olan birinin karnını doyurunkiii ruhunuzda beslensin.
Yapay zekayla başedemeyiz,trump venezuela ya twitter dan darbe yapacak kadar akıllı değil, bu strateji Yapay zekayla aitse insanlık için hiç umut yok demektir.
Kankama bugün "çok güzel bir yer buldum, kahvesi çok güzel gelince seni oraya götüreceğim" dedim, o da "ben de burada bulmuştum sen gelince ben de seni oraya götürecektim" dedi.

Gece gece kankama tekrar düştüm iyi mi??