bugün

Üniversitede öğrenciyken ilkokulda olanların büyüyüp mezun olup iş güç sahibi olmaları benim yaşlandığım anlamına gelmez. Ben de büyüdüm işte. Hele sokakta oynayan çocuklar yok mu. Amca topu atar mısın diyor. P.çe bak. Ben arabanın altına kaçan topu alacak adamım, ne amcası. Amca babandır. Benden olsa olsa abi olur. Yaşlanmadım ben, banane.
2 durum beni gerçekten tatmin ediyor. Birincisi yeni bir bilgi. ikincisi yeni bir müzik keşfetmek. Tarifi yok bu mutluluğun. Ne olursunuz aşağıda yer alan şarkıların benzerlerini mesaj atın bana
görsel
iki yıl sonra ilk defa satranç oynadım, iki kere yenilip bi kere yendim bu acıyı nasıl unutabilirim? pratik yapıp eski halime dönmem lazım abim eskiden senı yarım saatte yeniyordum şimdi 10 dakikada diyor fghjhjhgsdsgh ama aslında derecem falan var gayet iyi oynardım eskiden, yaptıgım küçük hataları görünce kendime cok kızdım,neyse
görsel

Bu ne ulan? Oyuncak silah falan kabullenmişti de bir de bu mu çıktı. Gerçekten bu millet sıkıntılı.
Keşke şimdi mevsimlerden yaz olsaydı.
en güzel kadın; güzelliğinin farkında olmayan kadındır.
bear with me man, i lost my train of thought...

(bkz: one point perspective)
masumiyet müzesi sen nasıl bı kitapsın boyle aklımı basımdan aldın.
Bazı şeyleri bilmek değil de inanmak istiyorum.
Ne kadar da sıkıcısınız.
Beynimizin yüzde bilmem kaçını kullanabildiğimizle ilgili haberler yapılıyor sürekli medyada. %10 diyen var, %15 diyen var. Geriye %85 boşluk ya da artırılabilecek potansiyel kalıyormuş, vs...

Geçen gün aklıma şöyle bir şey geldi: Bizim kontrolümüzde olan kısım en fazla %15 diyelim. Geriye kalan kısmı ise doğduğumuzdan itibaren vücudumuzda olup biten her şeyin kaydedildiği bir sd kart olarak kullanıyor olabiliriz. Yani beynimiz; vücudumuzdaki kan akışından hücrelerin yenilenmesine, boy-kilo ve kemik yoğunluğumuzdaki değişimlerden geçirdiğimiz hastalıklardaki iyileşme safhalarına kadar olan tüm süreci bu %85'lik kısımda saklıyor olabilir. Vücut öykümüzü hafızasında tutan beynimiz, böylelikle ne zaman neye müdahale edeceğini daha iyi biliyordur. Dolayısıyla belki de kendi kontrolümüzde olan -azami %15'lik- kısmı bu nedenle aşamıyoruzdur.
bazen bir an biri bilmeden, bir şey söyler veya basit bir şey yapar, o şey ne kadar da senden bir parça, ''sen'' olur. sanki o sözcükler az evvel senin dudaklarından dökülmüşçesine sıcacık gelir. yahut yaptığı şey çok uzaktan, uzun bir yoldan gelmiş de, tüm o özlem dolu çocukluğunun kokusuyla hemen yanı başına oturmuş saçlarını okşar gibidir. adını belki unuttuğun ama eksikliğini ara ara hep hissettiğin o şeyi kulağına fısıldar gibidir... anlarsın ki; bazı şeyler tıpkı sende olduğu gibi kodlanmıştır onun ruhuna da, ve bu seni mutlu eder.

eksik tamamlanmaz belki ama, o eksik olanı, sen de onda görür, teşekkür edercesine saçlarından çocukluğunu okşar ve bir küçücük öpücük de sen kondurursun gözlerine, gözlerinle sessizce...

https://youtu.be/-XLdYBbQ3Yw
uyku haram geliyor gece,

gözlerden düşen damlalar, gülümsemeleri gölgeliyor sessizce,

ufak mutluluklar ise hasta bir kelime,

ve sözcüklerin içindeki karanlık çökerken üzerime,

koca bir hiç sadece..
hacker ölünce, bir başka hacker bulmak istiyorum. eğlenceli adamlar.
Her tarafta bir şeyler oluyor. Yakınlarımda insanlar işler buluyor, evleniyor, taşınıyor; etrafımdaki insanların hayatlarında radikal değişimler, dönüm noktaları yaşanıyor; kimileri bir şeyler alıp satıyor, kimileri arıyor heyecanla bir şeyler söylüyor; bir yerlerden insanların telaşlarını, enteresan hayat gelişmelerini duyuyorum. Ben ise neredeyse bir aydan uzun süredir evden dışarı adımımı atmadım. Yaşanan onca şey -ucu bana dokunanları bile- bir tüyümü dahi kıpırdatmıyor.

Bütün hayatımın şekli birkaç gün sonrasında olacak şeylere bağlı iken ben bu aklıma geldiğinde "yahu ne çıkar daha birkaç gün var, sonra düşünürüz" diyerek bunu umursamadan oturuyorum. Birileri buna depresyon diyor, bunalım diyor ama katılmıyorum. Ben ne depresyondayım ne amansız bir melankoliye yakalandım. Sadece beceremiyorum. Herkes gibi gündelik hayata sahip olmayı, onların kastettiği çizgide yaşam mücadelesi vermeyi beceremiyorum. Herhangi bir şey beni çekmiyor. Herhangi bir şey kendisi uğruna enerji harcayacağım kadar değerli gelmiyor. Çıkıp bağırarak "sizin aranızda yaşayamıyorum." demek istiyorum ama ben sesimi yükseltmem.

Sanıyorum ki kaybedecek bir şeyi olmamaktan daha kötüsü, kazanmaya değecek hiçbir şeyi olmamak.
Takip ettiğim yazarlar silik olunca üzülüyorum, yapmayın üzmeyin beni. Az önce kontrol ettim üç yazarım gitmiş.
burada başlık açarak kitap, film, dizi tavsiyesi isteyenleri anlamıyorum.

birini tanımadan, ne tarz sever bilmeden, edebi yetkinliği nedir ya da sinemadan anladığı nedir bilmeden neye göre tavsiye verilir ki? aynısı tavsiye isteyen için de geçerli.
eşofmanında çamaşır suyu lekesi olmayan kız bizden değildir. pistir !
Bazı insanlar sanıyorlar ki bıraktıkları insanlar bıraktıkları yerde onları bekliyor.
MUTSUZUM.
AMA KiMSEYE SÖYLEYEMiYORUM. ÇEVREME GÜLÜCÜKLER SAÇMAYA DEVAM EDiYORUM iNATLA. ELiMi KALDIRMAYA VE YETER DEMEYE MECALiM KALMADI. HAYATA DAiR BiR BEKLENTiM DE KALMADI. UMUDUMU DA YiTiRDiM. NE ADALET VAR BU DÜNYADA, NE DOSTLUK, NE AiLE. HERKES KENDi DERDiNDE. OYSA BEN HEPSiNiN DERDiNi KENDi DERDiM SAYMIŞTIM HER SEFERiNDE. GÜNLERCE ONLARIN DERTLERi iLE UYKUSUZ KALMIŞLIĞIM DA VAR.

ŞiMDi DÜŞEN, YARA BERE iÇiNDE KALAN BENiM. AMA ÖYLE YAPAYALNIZIM Ki.....
ELBETTE Ki ONLARA iYiLiK YAPARKEN BiR KARŞILIK BEKLEMEDiM. AMA BU KADARI DA RiYAKARLIK DEĞiL Mi? TELEFONUM SADECE BANKA MESAJLARI VE ARAMALARI iLE ÇALARKEN BEN BiR DAHA O iNSANLARA NASIL GÜVENiRiM?
Ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ama söyleyemiyorum, göremiyorum onu.
Söylemek istediklerimi bir defterde toplamaya başladım. Artık yazıyorum, unutmuyorum söyleyeceklerimi. bir gün vereceğim o defteri ve ''bak neler yaşadım sen yokken!'' diyeceğim.
Çok zıt duyguları bugün içersinde birarada yaşadım. Ilk olarak kedim ölüm riski olan bir ameliyata girdi ondan uzunca süre haber alamadım. Bu süre zarfinda da kendi kendimi yedim, ağladım, dualar ettim. Daha sonra sağ salim şekilde eve geldi mutluluktan havalara uçtum.

En yakın arkadaşımın ağlar vaziyette telefon açması ve işten çıkarıldığını öğrenmemle yine hüzne boğuldum.

Bir iki saat sonra uzaklardan bir arkadaşımın benden ve kedimin durumundan bütün gün haber alamaması sonucu endişe ettiğini, mesaj kutumu doldurduğunu görünce içimi garip bir huzur kapladı. Değerli olduğumu hissettim. Ki bugünün sabahında değersizliğimi düşündüren başka şeyler olmuştu.

Sanırım hayatın genel bir özetini sıkıştırılmış bir zamanda yaşamış oldum.
boşlukta yürüyor lanetim..
aslında kendimi kaybettiğim günden beri hiç susmak bilmiyor,

ve bazen, bazen uyandığımda adımı hatırlamıyorum..

hoş kim olduğumu da bilmiyorum veya kime dönüştüğümü her insan gibi..

sebep olduğum ve olacaklarım üzücü mü diye de endişeleniyorum ..

hani nasıl desem ,
kalbim elimde acaba nereye gömsem de kimse bulamasın diye düşünüyorum..

ne dediğimi de bilmiyorum, saçmalıyorum işte delicesine..
kendime söylemek ve sormak istediğim husus şudur :ne ara içindeki çocuğu kaybettin?
Ne mutluyum ne mutsuz, bi yıldır böyleyim enteresan bi ruh hali.