bugün

oturup hüngür hüngür ağlamak istiyorum. boş geçirdiğim, sustuğum, bağırmadığım günlere.
Sana anlam veremiyorum.
Yaşananları hatırlamamak üzere biten gece..
Hayatım Gemide filmini sansürlü izlemişim gibi bi bok anlamıyorum.
etrafımda bir ton gereksiz, boş beleş adam var. sırf sosyallik imajı vermek ve zaruri ihtiyaçlarımı gidermek için onlarla takılıyorum. yılışık espriler ve yapma tavırlarla gayet iyi arkadaşmışız gibi davranıyorum.
yoksa bildiğin sap, yapayalnız biriyim.
sürekli olarak insanların tedavi etmek istediği, hizaya sokmaya çalıştığı, dışladığı, anlamlandıramadığı kişiler var ya hah işte gerçek o kişilerin midesinde çünkü dünyada biraz düşünen, birazcık olsun sınırları zorlayan, kapalı kapıları aralayan insanın midesinde bulantı ve tiksinti vardır. biraz olsun kendini rahat bırakırsa, biraz olsun sorulmaması tembihlenmiş soruları sorarsa o insan, işte o vakit öyle bir bulantı sarar ki midesini her şey bir karton parçası gibi olur. Sevdiği kadın, nefret ettiği insanlar, heves ettiği şeyler, korkuları... Birazcık rahatlarsa insan bütün bunlar aynı çizgide ip gibi dizilir ve sadece bulantı verir o insana. insan olmanın en önemli kaidesi de bu yaşıma kadar anladığım kadarıyla, o keskin bulantıdan kaçmaya çalışmak. Ne silah, ne ölüm, ne yalnızlık, ne cezalar, ne din ne de tanrı. Hiçbirisi o bulantı kadar insanı ayamaz çünkü. Aymak da öyle sanıldığı gibi güzel bir şey değildir çünkü. Aymak gözünü açmaktır ve gözünü açtığında o insan, tek gördüğü bağırsak gibi kıvrım kıvrım olmuş, içleri tortu ve bok-püsür kaplı, seçeneği olmadan geldiği dünya ve onun her biri birbirinden daha da tiksindirici parçalarıdır.

Bu yazıyı da buraya sıçtım. Gidim ellerimi sabunlayayım. Ya da iyisi mi komple çamaşır suyuna gireyim. Başka türlü gitmeyecek bu bulantı.
bazen çok korkuyorum.
Keşke içinizdeki yığınları temizlemeden insanlarla iletişime, hatta kalbinize almaya çabalamasanız. Belki tüm kararların üzerinizde toplayanacağı bir yüke girmeden, kimseyi incitmeden sadece dost kalabilirsiniz ve hatta, insanları tanırken önceki yığınlarınızın gölgesine bir meczup gibi arzu duymazsınız.

insanlar birbirini denek olarak kullanmaya başlamışken hayvanları artık rahat bıraksak mı ?
görsel
Önceden beni üzen şeyleri , sıkıntılarımı , problemlerimi kimseye anlatmazdım - ki hâlâ anlatmıyorum tamamen - şimdi beni mutlu eden şeyleri de anlatmamaya başladım. Artık iyice kendi içime döndüm. Sonu ne olacak bilmiyorum.
O ohul argadaslarimin da amina sohiym.
Öleceğimiz gerçeğine ne kadar da soğuk kanlıyız.
bu saatte ders mi olur aq.
Hayat bir yoldur gitmesini bilmeli gerektiğinde yol vermesini bilmeli.

Hay madı fakaa
Gene dilek hakkımı boşa kullandım sanki.
(#35894602)

daha önce belirttiğim gibi bir lisans arkadaşları whatsapp grubu kurulmuştu. ben pek yazmıyordum ama efendi efendi geyiklerini döndürüyorlardı. çok da şeyyapmıyordum. bir gün galerimi bir açtım bir sürü insan fotoğrafı. geneli de aynı kişinin. sonradan idrak ettim ki bunlar sürekli kendi fotoğraflarını gönderiyorlarmış. aslında aralarından bir tanesi daha sık yapıyormuş bu işi. sonra konuşmaları okudum. bu midesiz adam bütün kızlara tek tek sevgilisi olup olmadığını soruyor. akış çok hızlı gerçekleştiği için kimse de cevap vermiyor çocuğa. ama arada yakaladığına da koşuyor filan. öyle leş bir ortam var.
bu sabah aynı eleman gruba tekrar kendi fotoğrafını attı. ben de dayanamadım dedim ki atma artık, gözlerimiz kanıyor atma. şakayla karışık ufak bir laf sokuşturmuş olabilirim ama 5-6 yılı aşmış arkadaşlar çok da alınmamalıydı. gülüp geçilebilirdi. gülüp geçilmedi. ne küstahlığım kaldı ne hadsizliğim. yine çok sallamadım, alınma yahu dedim, şaka yapıyordum dedim, üzüyorsun dedim. üzdüğüme sevindim dedi.
şimdi ben ne diyeyim bu adama? adamlık iş güç sahibi olmakla mı oluyor? adamlık yaş almakla mı oluyor? neyle oluyor adamlık?

baktım önünü alamıyorum, saydırıyor. diğer arkadaşlardan özür dileyip çıktım. çünkü hakaret duymaya alışık bir insan değilim. insanlar nasıl birbirlerine bu kadar kolay sövebiliyor aklım almıyor. benim gruptan ayrılmamla yaklaşık 7-8 kişi daha çıktı gruptan. ayrı bir yerde grup açtılar, hepsi bana bayılıyor. küçük çaplı bir mürit grubum var. canım grubum.
ve bir gün ölürsem güleceksin söz ver.
sen bir güneş, bense göz değmemiş bir yıldız. elbet bir gün buluşuruz sonsuz boşluğun koynunda.
Olum param bitti isticek kimsem yok. Gurbetteyim
Dipten sonra hizli bir cikis vardir yukari derler. Yukari cikmaya az kaldi...
Başladı sanırım.
insan arada ev hapsi istiyor.
Ölüm davetsiz misafir mi?...

O kapınızı çaldığında korkabilirsiniz, ama şaşırmayın.
Bu dünyaya geldiğiniz an Azrail’i de davet ettiniz.
Ama sorun; zamanını siz belirleyemez ya da bilemezsiniz.
O ne zaman geleceğini bilen bir misafir.
Hepinizden nefret ediyorum.
bu aralar " hayatta hep iyi niyetimin kurbanı oldum" cümlesini sıkça duymaya başladım. iyi bir şeyin kurban seçmesini aklım almıyor bilincsizlikti bu iyi niyet değil. iyi birşey tercih edildiğinde kurban seçmezdi herkes nasiplenirdi o iyilikten. ah bu insanlar diyorum ya iyiliği bilmiyorlar ya da iyilik sandıkları şeyin ne olduğunu belki de yanılıyorum..