sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

entry1812 galeri42
    12.
  1. o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
    bırakılmasaydı eğer.
    dayanılması o kadar da zor değildir,
    büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
    utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
    yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.
    korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
    o kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
    daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
    belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.
    çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
    belki de,
    kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
    yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece
    sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
    düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır
    yaralamasaydı eğer.
    su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
    rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
    o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
    o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
    bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
    kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
    anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
    uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
    ıssız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
    yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
    inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
    ayrılık gizlendiğine
    belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci
    dereceden failidir"
    denmeseydi eğer.
    gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
    ıssızlığa teslim olmazdı sahiller,
    kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
    avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
    sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
    tutmak isterse.
    evet sevgili,
    kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
    uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
    etmiş olmasalardı eğer!

    CAN YÜCEL.
    19 ...
  2. 11.
  3. Maziye karışır sevda yeminim,
    biranda unuttum seni eminim,
    kalbimde kalbine yok bile kinim,
    bence artık sende herkes gibisin.

    edit:nazım hikmet.. ama bir hoştur cem karacadan dinlemek..
    31 ...
  4. 10.
  5. Aldım şapkamı gidiyorum şimdi
    iniyorum kentin çekirdeğine
    kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde
    Dev yapılar ufuk çizgisinin önünde birer parmaklık gibi
    Kırmaya kalksam çocuklar uyanacak
    Ben odama döneyim en iyisi...
    17 ...
  6. 9.
  7. insan bir kere ölüyor ne fena
    Bu düzeni değiştirmeli
    Bir kere yaşamalı
    Çok çok ölmeli
    En büyük kederler bizim için
    Bizim için karşılıksız sevgiler
    Kör kuyular, çıkmaz sokaklar bizim için
    Dünyaya nasıl gelmişiz sormayın
    Saygı değer annelerimiz incinmesin
    Her yerim ayrı ayrı ölmeli
    Yoksa ölüm yok bana bu dünyada
    Bir kurşun beynime girsin
    Bir bıçak kalbime saplansın
    Kızgın bir demir dağlasın gözlerimi
    Sonra gelsin bir manga asker
    Sert bir komut
    Bir yaylım ateş
    Bırak kim bağlarsa bağlasın gözlerimi.
    Çok düşündüm bilek damarlarımı kesmeyi
    Rönesans öncesi devirlerden kalma zehir içmeyi
    Ve düşmeyi yüksek kulelerden mermerler üstüne
    Ayaklarıma taş bağlayıp denizler altında ölmeyi
    Yine de ölmedim görüyorsun, ölmedim
    O aşağılık hesaplar, küçük korkular bırakmadı beni
    Belki de sen bırakmadın, bilmiyorum
    Bıraksaydın çoktan unutmuş olacaktın
    Halbuki şimdi benden kaçman da zor
    Anlıyorum beni sevmen de zor
    Dedim ya bir yere kadar yaşamak güzel
    Ama bir yerde ölüm güzel oluyor.

    Ümit Yaşar Oğuzcan
    27 ...
  8. 8.
  9. Bir kelime oldun

    Dudaklarımda umarsızca gevelediğim bir kelime oldun artık...
    anlamını yitirdiğin halde söylemekten bıkmadığım bir kelime...
    belki bu sefer 'seviyo' çıkar diye yapraklarına acımadan kıydığım bir papatya,hatta bunun için kendimle bahse bile girdiğim bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    söylemekten usanmadığım...
    dosta 'geç oldu gitmem gerek' diye söylenen yalan kadar sahte bir kelime...
    Seni son gördüğümde sana söylediğim son kelime 'git' kadar koca bir yalan...küçük bir kelime...
    Derdini dinlemekten usandığım sırdaşım için,onu geçiştirmek için,ondan bıktığım için 'üzülme' kadar yüzsüzce bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    söylerken bile imrendiğim,imrendiğim kadar özlediğim,özlemim kadar sahte bir kelime...
    artık okşarken tiksindiğim masum bir bebeğe söylediğim 'ninni kadar kirli bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    köy kahvesinde oturup,hoş sohbetini dinleğim amcanın artık yerini tahammülsüzlükle doldurduğu sandalyesi kadar boş bir kelime...
    Sokakta top oynayan çocukların beni gördüklerinde sevinerek çağırdıkları zaman onları terslediğim,artık 'kötü abi' olduğum kadar sert bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    öğretmeninin tayini çıktığı için üzülmeyen bir çocuk kadar hissiz bir kelime...
    anneye verilen 'iyi geceler' öpücüğünün artık isteksiz olduğu kadar duygusuz bir kelime...
    hayatında ki bir günün artık değersiz olduğu bir kelebek kadar umarsız bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    bıkmadan oynadığım oyuncak arabamın kırılmasının önemsiz olduğu kadar isteksiz bir kelime...
    gitmek istemediğim köyümün bahar kokan bahçelerini umursamadığım kadar özlemsiz bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    artık ne önemi var diye yırtıp attığım mektuplar kadar hatırasız bir kelime...
    belki dönersin diye güller yaptığım takvim yapraklarının çoktan yakıldığı kadar ümitsiz bir kelime...
    Bir kelime oldun dudaklarımda...
    senden sonrakilere söylenen 'seni seviyorum' kadar yalan bir kelime...
    (bkz: Ali EREz)
    18 ...
  10. 7.
  11. Metin eloğlu-lokman hekimin sev dediği.
    Bu yürek
    Seni seveceğini biliyordu herhalde
    Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
    Bire bin veren buğday
    Elmadaki mayhoşluk
    Hukuki beşer
    Çınçınlı hamam
    Çizmedeki kedi
    Sanki elleriyle koymuşlar gibi
    ikimizden bir işmar
    Seni sevmemiş olsam , sözlerim yarı yarıya
    Gözlerim yarım
    Ellerim çolak hüseyin eli
    Seni sevmesem , nefes almayı beceremem ki
    Bugün günlerden ne ?
    Cumartesi
    Seni sevdiğim için , Cumartesi elbet
    Seni sevdiğim için , bak temmuz ayındayız
    Ayşe onbaşı , pir sultan abdal , büsbütün sevdalıyım sana
    Bu gemiler nereye gidiyor , seni sevdiğim için
    Seni sevdiğimden , suyun akası geliyor
    Bacaların tütesi
    Nurhayat ın halleri , seni sevdiğim için güzel
    ibrahim in dilleri
    insan seni sevince , tutsaklığa kızar tabi
    Savaşın adı geçse , cinifrit olur
    Ereğlinin kömürünü düşünür , ne kömür o be
    Ramanı düşünür , Çukurovayı düşünür
    Seni sevdiği için , Haliçte bir uğultu
    Marmarada bir deniz
    Isparta bahçesinde güller
    Seni sevdiği için goncalanıyor
    Seni sevdiğim için , kilim dokuyor Avşarda
    Yarın sabahlar , seni sevdiğim için icat edildi
    Penisilin , halk şiiri , canlı sinema
    Mapushaneler , yedi düvel , harbi ispanyol nezlesi
    Sultan Hamid , don civani
    Ne bilsinler seni sevdiğimi
    Başaklanmayan yulafa söylemeli
    Cılk yumurtaya
    Paslı demire
    Kulağını bükmeli kurtlu kirazın
    Hoşnut değilllerse bu gidaşattan
    Akıl etsinler seni sevdiğimi ,
    Yeşille turuncunun kafa barıştırması , bu sevdadan ötürü
    Tepemizdeki o göçmez tavan
    Sulardaki yakamoz , ortancadaki pembe
    Ben seni sevdim diye
    Bingöl vilayetinde , kamyondan inince
    Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
    Siz nerenin bulutlarısınız böyle ?
    Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
    Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara’nın
    1953 kışları içinde
    Karnı tok , sırtı pekse hısım akrabanın
    Konu-komşu , dirlik düzenlik içindeyse
    Birbirimizi daha çok sevelim diye
    insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
    Şair oluyor mesela
    Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
    Caysın be güzel
    Caysın be iyi
    Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
    Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
    Seni sevince adamın papuçları eskimiyor
    Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
    Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
    Saçları zencefilli
    Erkencecik evine dönmek istiyor canı
    Hep seni düşün
    Hep seni yaşat
    Hep seni yıka
    Seni doyur üç öğün
    Seni bir kanım uyut , sonra uyandır
    Lokman hekim , seni sev diyor bana
    Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
    istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
    Umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim
    Hak , hukuk , bereket diye
    Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
    Yüreğime sağlık ne iyi ettim..!
    11 ...
  12. 6.
  13. Madem ki sen yoksun
    Bu yürek, bu beden fazladır bana
    Keşke, sen de bir örümcek ağıyla bağlansaydın
    Ben delicesine bağlıyken sana....
    24 ...
  14. 5.
  15. güler, gülümser bir şakacı,
    güldürür, düşündürür,
    arada-bir durur, gözleri dolar,
    neler söyler, neler susar...
    yoksa, çok acı bir şakayı şakadan da olsa,
    çok yalın bir karanlığa mı saklar...
    oynadığı oyunsa, yaşamda oynadığı,
    oyununu mu yaşar...
    oyunda yaşadığı, yaşamını mı oynar...
    yaşarcasına, oynarcasına,
    sonunu mutlu bağlar,
    gider evine ağlar.
    (bkz: Özdemir asaf)
    25 ...
  16. 4.
  17. Korku dağlarının yürekçisi,
    Olum denizlerinin kürekçisi;
    Öyle suskun oturuyor şişesinin basında,
    içtiğinin hem hırsızı, hem bekçisi,

    Onu kirmiş olmalı yaşamında birisi.
    Dinledikçe susması, düşündükçe susması...
    Tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
    Heykelini yontuyor yalnızlığın ustası.
    (bkz: özdemir asaf)

    (bkz: bir adam)
    31 ...
  18. 3.
  19. 2.
  20. Gözlerin gözlerime değince.
    Felaketim olurdu,ağlardım.
    Beni sevmiyordun,bilirdim.
    Bie sevdiğin vardı,duyardım.
    Çöp gibi bi oğlan,ipince.
    Hayırsızın biriydi fikrimce.
    Ne vakit karşımda görsem.
    Öldüreceğimden korkardım.
    Felaketim olurdu,ağlardım.
    Ne vakit Maçka'dan geçsem.
    Limanda hep gemiler olurdu.
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi.
    Sessizce bir cigara yakardın.
    Parmaklarımın ucunu yakardın.
    Kirpiklerini eğerdin,bakardın.
    Üşürrdüm,içim ürperirdi.
    Felaketim olurdu,ağlardım.
    Akşamlar bir roman gibi biterdi.
    Jezabel kan içinde yatardı.
    Limandan bir gemi giderdi.
    Sen kalkıp ona giderdin.
    Benzin,mum giderdin.
    Sabaha kadar kalırdın.
    Hayırsızın biriydi fikrimce.
    Güldü mü cenazeye benzerdi yüzü.
    Hele seni kollarına aldı mı.
    Felaketim olurdu ağlardım.

    (bkz: atilla ilhan) 3. şahsın şiiri
    112 ...
  21. 1.
  22. kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
    kaç kişi güzelliğini sevdi
    belki gerçek aşkla; belki değil

    ama bir tek kişi seni sevdi.
    bir tek kişi saf ruhunu,
    bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.

    (bkz: william butler yeats)
    90 ...
© 2025 uludağ sözlük