lise 1 de dans gösterisi için prova yapıyorduk okulda, eşofmanım düştü donla kaldım. en kötüsü de neydi biliyor musun? donum hello kitty'liydi. vallahi rezil olduydum da şimdi düşününce komik geliyor anca.
efendim ben daha 5 yaşındayken çelimsiz, zayıf, kuru bişeydim(şimdi de pek farklı olduğum söylenemez ya neyse). anaokuluna gidiyorum o günlerde. okulda böyle büyük bir silindir var ortada. silindirin içinde tuvaletler var. yanları da koridor(bu tanımlamayla umarım kafanızda canlanmıştır). biz öğrenciler genelde o koridorda koştururduk. bir gün ben de koştururken bir anda büyük bir acı hissettim kafamda. daha sonra bu acı burnuma doğru geldi. daha sonra bütün başım ağrıdı valla. bir kızla çarpışmıştım. yerdeydim. burnum kanıyordu ve ağlıyordum. çarpıştığım kız ise bana yukarıdan bakıyor ve hafif de sırıtıyordu. o sırıttıkça ben daha fazla ağlıyordum. biraz sonra arkadaşlarım geldi. onlar da sırıttılar. o an gerçekten feci rezil olmuştum. okul hayatım da hep kötü geçmiştir bilinçaltımdaki 'o an'ın etkisiyle.
birinin dalgalı sarı saçları var, balık etli, iri göğüslü; diğerinin kıvırcık siyah saçlarına mavi gözleri refakat ediyor, göğüsleri avuç içi kadar mutluluk muştuluyor. sarışının yüzünü seçemiyorum, diz çökmüş kıvırcık saçlının arkasında yalnızca uzun parmaklarını görüyorum, diğerinin vücudunda geziyor usulca. mavi gözlü dilber bana dönmüş, kolları yatakta, kedi gibi bana bakıyor. komutlarım eşliğinde sevişiyorlar. "müdahale etmeseydim, akışına mı bıraksaydım" diye düşünüyorum. derken dudaklarını yalayarak adeta beni bu günah ortamına davet ediyor. hemen doğrulup yapışıyorum bal dudaklara, yüzümde ıslaklığı hissediyorum, ellerim bir süre belinde dolaştıktan sonra vakit kaybetmeden yuvarlak ve yumuşacık kalçasına doğru yol alıyor. kulağına yaklaşıyorum sonra; "götünden sikmek istiyorum seni" diyorum. "nideen?!" şeklinde bir karşılık alıyorum. fakat bu ses?! bu ses bir kız ait değil. bu... sırtımda bi el sonra... yavaşça dönüyorum, gözlerim açıyorum. 2,5 yaşındaki yeğenim yatağın kenarında sırıtıyor. "kak aytık, şabah oodu bak" diyor pencereyi işaret ediyor. derken kapının önünde dikilen yengemle göz göze geliyorum. benim yarı açık gözlerim, onunkilerse fal taşı gibi... umarım diyorum, umarım sayıklamıyordum. yatağa sürtünüyor muydum peki? o esnada siliyorum yanağımdaki salyaları. yer diyorum, tam şu an yarılmayacaksın da ne zaman yarılacaksın mına koyim?
5 li priz çoklayıcısı almak için evimin altındaki markete taraftar pijamamla indiğim, geri eve çıkmaya üşendiğim, prizi bulamayınca tüm cadde esnafını gezdiğim andır.
ulusoy* outlete gidilir. kocaya bir adet pantolon beğenilir. tam alınacakken görevli kız kampanyadan bahseder: "yeni sezon ürünü alana şuradaki tişörtlerden biri hediye." hepsi birbirinden rezil olan tişörtlerden bitane beğenilmeye çalışılır, aranır taranır, aranır taranır, sonra başka görevli gelir: "pardon, o pantolonlar kampanyaya dahil değilmiş."
söve söve kasaya gidilir, kasadaki arkadaş "bi tişört alabilirsiniz" deyince başlanır çemkirmeye: " aaa bi karar verin ama ya, her kafadan bi ses, biri alabilirsiniz diyo biri alamazsınız diyo, cık cık!!"
sonradan öğrenilir ki, bu son arkadaş mağaza işletmecisi ve de bizimkilerin liseden sınıf arkadaşıymış, kampanyaya dahil olmasak da bize jest yapmak istemiş. bi de güzel haşladım adamı yav.
hoşlanılan kıza mesaj atılır. senle konuşmak istiyorum, yarın şu yere gelme şansın var mı diye. gece 23 sıralarında atılan bu mesajın geri cevabı gece 4 lere kadar beklenilir. telefon başında uyuya kalınır. sabah 9 da kalkılır. yine mesaj yok. akşama kadar ders çalışılır; fakat bir yandan dikkat telefondan gelecek haberde. 2 gün mesaj beklenir ama yanıt bir türlü gelmez. sabah uyanıldığında telefonda mesajın geldiği görülür. 'kusura bakma, mesaj atmak anca aklıma geldi' cevabıyla yıkılır mesaj bekleyen. meğerse bir mesaj kadar değeri olmadığı öğrenilir. ve yaklaşık 1 hafta olmasına rağmen hala bu olay aklından çıkmamaktadır. ayrıca bu kız hala yüzüne gülebilmekte sanki olay hiç yaşanmamış gibi davranabilmektedir. adama koyan nokta da budur.
annemin arkadaşı geldi eve. sohbet ediyorlardı. ben hoş geldiniz dedim ama o kadar dalgındım ki kafam kim bilir nerde. annem bakkala gönderdi. döndüğümde kadına yine hoşgeldiniz demem mi. kadın garip garip baktı bana ben de durumu anladım ve yerin dibine girdim resmen.
shakira bile çatır çatır sıçıyorken, yaptığımız ufak hatalardan dolayı rezil olduğumuzu aklımızdan geçirmememiz lazımdır. rezil olunan bir durum yoktur yani.
uludağ sözlük yazarlarının başından geçen kahkahaların koptuğu, alayların sıraya girdiği yüzün kızardığı, rezilliğin diz seviyesine ulaştığına anlardır.
örneğin zat-ı şahanemin topu önce yakındaki potanın deliğinden geçirip hemen yanındaki potaya basket atmaya çalışan arkadaşıma onu öyle sok bi de bana sok demişliği ve eşşoğleşşeğin bin defa deneyerek bunu yapmışlığı vardır. bunların üniversite kampüsünde otuzdan fazla kişinin tanıklığında yaşanmasıda cabası.**
canlandırma: http://imageshack.us/photo/my-images/806/adszhe.jpg/
yine şahsımın didim-altınkum plajında ingiliz bir bağyana kur yaparken kızın babasından dayak yemişliği vardır. hayatımın deparını atmasam sadece sahildekilere değil posta'nın üçüncü sayfasından tüm türkiye'ye rezil olabilirdim.
dolmuştan inerken düştüğüm an, bildiğin düştüğüm, yere boylu boyunca uzandığım andır. kötü yanı ben düşünce dolmuş gitmedi baya ben kalkana kadar bekledi, arkama baktığımda bütün dolmuş yarıla yarıla gülüyodu arkamdan. *
daha dün başıma gelmiş bir andır.
izmit' de yürüyüş yolunda arkadaşla yürüyoruz. bir genç yanaştı "ateşiniz var mı? " diye sordu. sigara içmediğimizden dolayı yanımdaki arkadaşım yok dedi. benimde uzun süredir cebimde kalmış bir kibrit kutusu vardı ve çocuğa yönelip şu soruyu sordum "ateş yok ama kibrit var olur mu?". o an böyle bi duraksadım.* kendi kendime "ne dedim lan ben" diye sordum. çocuğun suratına baktım şaşkın şaşkın bakıp "oolur kibritte olur" dedi. son olarak artistliğimi de yapıp "ben kullanmıyorum nasılsa kutu sizde kalsın" dedim. sıçmıştım bi de bu artistliğimlen iyice sıvamış oldum. kesin arkamdan konuşup dalga geçmişlerdir.
eski sevgilime hiç güvenmediğim bir zaman arkadaşıma "gir şuraya da * bir bok var mı yine görelim, ağzına sıçtığımın x'i. kızım bu defa da bir şey görürsem....*" bu mesajı attığımı sanarken sevgilime attım.
bir şey olmadı "hahaha gerizekalı" dedi gülüştük.
ama hiç öyle utandığımı hatırlamıyorum, mesaj gitti ben engel olamadım.
anlatılmaz yaşanır denir ya aynı öyle benim rezilliğim.
arkadaşlarla grup halinde konsere gittik gitmez olaydım, zaten malım ben ne diye dinlemediğin bir grubun konserine gidersin ki tarzım değil ne yapayım. tamam dünyaca ünlü bir grup "scorpions" seveni can atıyor gitmek için, ama ben hoşlaşamadım bir türlü, her neyse gittik konsere. hıncahınç dolu insanlar çıldırmış gibi basbas bağırıyor, hadi dedim bende biraz bağırayım ama bitmek bilmiyor yaklaşık 4 saat sahnede kaldılar.
o ara ben bağırmaktan daha doğrusu anırmaktan yorgun düşmüşüm, böyle bir içim geçer gibi oldu uykum var anlıyorum salak ben olduğum yere çök bir güzel uyu. "scorpions" konserinde uyuyabilen ilk insan olarak muhtemelen tarihe geçtim. aylarca gülmek için malzeme oldum.
kaleiçinde başıma gelmiş anlardan biridir. arkadaslarla bira alınıp yat limanına inilir ,denize karşı biralar yudumlanır. bu bünye 6 tane içmiştir ve yeteri kadar çişi gelmiştir.
arkadaş:- ben:+
+aha wc var şurda şu çantamı bi tutun ben geliyorum
-tamam
wc ye girilir bi güzel rahatlanır.tam çıkarken wc görevlisi pardon hanımefendi parayı unuttunuz der.bu zatın o zaman aklına gelir çantayı arkadaslarına bırakmıstır. durumu acıklar ve beklemesini, parayı getirecegini söyler.
+hacıı bozuk para versenize wc paralıymış
-lan oglum çıkmışsın işte ne parası
+ayıp olur lan
-bişey olmaz gel gel topuk
bu konuşmadan sonra yola devam edilir. baya yol alınmıştır tam kaleiçinin o yokuşları çıkılırken bir ses duyulur "hanfendii hanfendi",evet wc görevlisi ta ordan peşime düşmüştür,o kadar insanın içinde hanfendi madem işiyosunuz, sıçıyosunuz niye paramızı vermiyosunuz der bagırarak.ne yapacagımı bilmez halde arkadaslara bakarım beni kurtarın diye.
-ohaa 1 milyon lan onu da mı vermedin? dur abi al şu parayı kusura bakma yapmış bi eşeklik
wc görevlisi; "tamam kardes sagol, namus kalmamıs bu ülkede " diyerek gider. tabi ben arkadasımın yaptıkları üzerine şok geçiririm ve kaleiçinden saat kulesine kadar arkadaşı kovalarım.
2 ay önce şubat ayı başlarında soğuk bir günde dubai fashion week 2012 de çıkacak bir markanın castingi istanbul' da yapıldı. bende bi heyecanla gittim tabi. buraları kısa geçicem. onlarca iyi modelin arasından armani vb. markalarının türkiye yüzlerinin olduğu castingde seçildim. eve heyecanla dönüyorum sokakta yürürken cool cool 'have a nice day' (bon jovi) söyleyerek gidiyorum. neyse sonra otobüs durağına geldim. telefon çaldı benim yakın arkadaş o da model. casting nasıl geçti falan diyor anlatmaya başladım. o sırada bizim oraya giden üniversite otobüsüne bindim. arkada 2 li 2 li karşılıklı loca gibi koltuklar olur ya işte tam o koltukların 3 ü taş gibi hatunlarla dolu bende castingden çıkmışım şıkım, en yakışıklı halimleyim falan gittim yanlarında ki boş koltuğa oturdum telefonla konuşmaya devam ettim. kızlarda beni dinlemeye başladı. diyorum "armaninin yüzü falan vardı ya almadılar onu beni aldılar. jüri yabancıydı çok beğendiler yürüyüşüm ve pozlarıma hayran kaldılar. martta gidiyorum dubai fashion week e dubai den bişey istersen getiririm." falan diyorum. sonra konuyu ünlü modacılara çekiyorum ya bizim cemilin defilesi olacakmış çağırdı gidicek misin sen? sen gidiyorsan gelim yoksa gelmiyim." falan bi havalardayım ben. ulan meğer konuşmanın yarısında gerizekalının telefonu çekmediği için konuşma kesilmiş. ben farkında değilim tabi konuşmaya devam ediyorum. arkadaşım tekrar aradı beni telefon kulağımda ben konuşurken bi çalmaya başladı. olmaz olsun böyle bir rezillik kızlar yerlere yatıyor ben telefona mı cevap verim, yerin dibine mi giriyim, telefonda ki arkadaşıma mı küfrediyim bilemedim. telefonu açtım konuşmaya başladım: "olum, ne zaman kapattın telefonu?!" arkadan kızların kahkahaları gelmeye devam ediyor. arkadaş "abi hat kesildi. hemen aradım. ne o kız sesleri falan nerdesin?". bende: "olum bende konuşuyorum hattın kesildiğini anlayamadım." falan filan dedim. kızlar tabi inanmadı ben doğru söylerken 'kapalı telefonla konuşup kolpalayan mustafa sandal ın yakalanması' durumna düştüm. kızların arasında yarım saat boyunca kıpkırmızı ter içinde yolculuk etmeye devam ettim kızlar yarım saat hiç durmadan güldüler hatta bi ara taklidimi yaptılar. utangaçlığı geçtim artık insan orda ölsem yeridir diye düşünür. öyle işte.