sözlük yazarlarının pes maceraları

entry30 galeri2
    30.
  1. become a legend modunda türkiye ile avrupa şampiyonluğu yaşadım, hollanda liginde suan 14 maçta 15 golüm var ama takım hep yeniliyo mına koyım. ligin dibine demir attık.
    0 ...
  2. 29.
  3. become a legend yani efsane olmak oyunu ile 5. sezonumda lazio formasıyla 16 maçta 7 golüm var.çok fena zevkli birşey, çok gerçekçi amınakoyum, gol kaçırınca evde ne varsa yıkıp geçesim geliyor.daha önceki takımlardaki kariyerim;

    atalanta 44 maç 1 gol
    fiorentina 55 maç 22 gol
    catania 51 maç 18 gol
    0 ...
  4. 28.
  5. son günlerde dünya şampiyonasına bağlı basketbol maçlarını izlemekten,içimde nba live 08 oynamak üzere bir arzu oluştu.12 minutese de alınca bir basket maçı 3 gün sürdü.bu sırada da lig maçlarını ihmal ettim.ama çok şükür bugün hepsi bitti.

    neyse biz futbolumuza dönelim.

    öncelikle bir not düşeyim buraya.

    (#9211408) numaralı entryde anlattığım albinoleffe ile yoluma dolu dizgin devam ediyorum.lider takım olan napolide 4.hafta da berabere kalıp 10 puanda kalınca puan farkı 1'e indi.çekişmeye devam ediyorum.
    *****************************************************************************************

    şimdi yeni konumuza,yeni maçımızın hikayesine geçelim.

    fransa ligi'ne pes 07'den beri beslediğim sempati yeniden açığa çıktı.bende ''bu lige de gitmeliyim'' diyerek,fred,malouda ve wiltord gibi oyuncuları barındıran,lyon takımı ile anlaştım.

    fransa'ya gitmek üzere uçağa bindiğimde,albinoleffe macerasında ki gibi şeyler düşünmüyordum.''bu takımla ne yapacağım'' ''nasıl oynatacağım''gibi sorular düşünmedim.çünkü yukarıda söylediğim gibi.pes 07'de fransa ligi'ne girmiştim ve lyon'u almıştım.takımı tanıyordum.

    lyon'a ulaştığımda ilk şaşırdığım şey,fred'in saçları olmuştu.pes 07'de uzun,sırma gibi olan saçları..yok lan o kadar değil di,ama uzundu.neyse.saçları gitmişti fred'in.kısacık olmuştu.neyse lan bana ne deyip,takım başkanı ile konuşmaya başladım.

    başkan ''sizinle yeniden çalıştığımız için çok mutluyuz'' dedi,bende aynı nezaketle cevap verdim.küçük bir sohbetin ardından,oyuncular ile yeniden çalışmak üzere kulüp binasından ayrılıp,tesislere doğru yola çıktık.

    yolculuk boyunca geçen sezon lyon'un halinden bahsettik.güzel sohbet bize yolun ne kadar hızlı akıp gittiğini unutturduğundan,tesislere geldiğimizi bile anlamamıştık.tesislere geldik.antreman sahasına ilk çıktığımda,uzaktan tüm oyuncuları süzdüm.fred bıraktığım gibiydi.aynı uzaktan şutlar,aynı paslaşmalar,hala fred'di.çok iyi bir uyum sağlayacaktım ona.diğer futbolcular ile birlikte.

    tüm futbolcuları toplayıp bir konuşma yaptım,onlara ''bıraktığım gibi olmanız beni mutlu etti,bu sezon gene güzel bir iş çıkaracağız''dedim.onlar da aynı şekilde ''sizi özlemişiz''dediler.

    derken ilk hafta geldi çattı..
    *****************************************************************************************

    lıgue 1 orange:1 hafta

    fc lorient [1-6] olympique lyon

    ilk hafta mücadelesini deplasmanda oynayacaktık.lige deplasmanda başlamak biraz kötüydü.sevdiğim takıma yeniden geldiğim için ilk maçı daha çok taraftarlar önünde seyretmek isterdim.ama böyle nasip olmuş.2.haftaya kaldı iş dedim.

    oyuncularım ile konuştum,onlara oyun taktiklerini anlattım ve hepsine gazı verdim ''iyi oynamazsanız döverim''dedim,güldüler.sonra fred'i yanıma çağırdım ''iyi oynamazsan çükünü keserim pampa''dedim.güldü.ehehe.öyle rahat bir takımız.

    oyuncularım sahaya çıktı.lorient'in teknik direktörü ile el sıkıştık,sonra yerime geçtim.mücadele başladı.

    lorient topu hızlı süren taraftı,ancak bu kontrolsüz bir gidişe sebep oluyordu ve oyuncularımın bu topu kapması zor olmadı.toulalan aldığı topu bekletmeden wiltord'a verdi.wiltord hızlı ve kontrollü bir biçimde koşup,topu ileride bulunan malouda'ya verdi.malouda'nın ortasında fred kafaya çıktı ancak top auta gitti.

    lorient hemen atak başlattı.defansımda anlamadığım bir boşluk oluştu ve lorient çok güzel ara pası attı,lorient'li futbolcu bomboş kalınca coupet'e çalımı takıp boş kaleye topu yolladı.

    10' fc lorient [1-0] olympique lyon

    oyuncularım mücadeleyi yeniden başlattı.artık işimiz daha zordu.lorient kendi sahasındaydı ve taraftar desteğini golden sonra arkasına almıştı.artık daha zorlu oynayacaktı.

    ancak bizim takımımızda da abidal vardı.2 adamı çalımlayıp,ileride boş olan fred'e ara pasını verdi.fred plase ile zarif biçimde topu ağlara gönderip eşitliği sağladı.artık güçler eşitti.

    17' fc lorient [1-1] olympique lyon

    dakika 30'u gösterirken wiltord uzaktan harika bir şut çekti direkten dönen top,fred'in önünde kaldı,fred kafa ile topu ağlara yolladı.

    30' fc lorient [1-2] olympique lyon

    ilk yarının sonlarına yaklaşırken iyice tek kaleye dönmeye başlamıştı maç.fred bu sefer asist yaptı,malouda topu ağlara yolladı.

    43' fc lorient [1-3] olympique lyon

    ilk yarı bu skorla sonuçlandı,ikinci yarıya geçtik.

    ikinci yarı da lorient dağılmıştı,52.dakika da iyice çözüldüler.

    abidal 18'in içinden çektiği şut ile,farkı 3 sayıya yükseltti.

    52' fc lorient [1-4] olympique lyon

    oyun soğumuştu biraz.fred ceza sahası içinde yere düşürüldü.hakem önce kırmızı kartı sonra penaltı noktasını gösterdi.lorient resmen dağılmıştı.

    topun başına abidal'ı koydum.

    abidal çok sert bir şut çekti ve topu sağ doksana attı.

    68' fc lorient [1-5] olympique lyon

    mücadele de 90.dakikaya girildiği sırada malouda uzaktan topu ağlara gönderdi ve maçın skorunu belirledi.

    90 + 2 fc lorient [1-6] olympique lyon.

    ilk maçın bu denli güzel bir skor ile bitmesi beni mutlu etti.şimdi 2.hafta maçına geçiyoruz.

    *****************************************************************************************

    lıgue 1 orange:2.hafta

    olympique lyon [4-1] le mans uc 72

    2.hafta evimdeydim.taraftarımın önündeydim.onlarla yeniden buluşmak,tezahüratlarını alkışlamak çok harika şeylerdi.oyuncularıma ''artık taraftar önündeyiz,daha iyi oynamalıyız''dedim.onlarda ''çok daha güzel oynayacağız''dedi.

    sahaya çıktığımızda tüm taraftar alkışladı ve ''lay lay lay lay''diye şarkılar söylemeye başladı.taraftar çok ateşliydi lan.

    maça başladık.topu paslaşmalar ile ceza sahası yakınlarına getirdik.abidal uzaktan denedi ancak top üstten dışarı gitti.

    le mans oyunu hemen başlattı.daha takım bile oturmamıştı.hemen bir atak yapıp defansımı geçtiler ve 18'den topu ağlara gönderdiler.gene ilk golü ben yemiştim ve bu sinirime dokunmuştu.

    05' olympique lyon [0-1] le mans uc 72

    oyuncularım hemen oyunu başlattı.abidal sağ kanattan ortayı açtı,fred kafa ile 2 dakika sonra durumu eşitledi.

    07' olympique lyon [1-1]le mans uc 72

    dakikalar 24'ü gösterirken fred bu sefer kendi girdi ceza sahasına kaleciyi de geçti ve topu ağlara gönderip lyon'u öne geçirdi.

    24' olympique lyon [2-1] le mans uc 72

    fred çok iyi oynuyordu bu maçta.her geçen gün daha da iyi oluyordu.bu da benim için büyük bir artıydı.

    abidal topu sürerken tulio tarafından yere düşürüldü.hakem tulio'ya sarı kart gösterdi.çok güzel bir yerden frikik kullanacaktım.

    hemen ön tarafta boş olan wiltord'a topu verdim,o da arkada boş olan fred'e verdi.fred arkası dönük olarak topa vurdu ve kaleciyi yanıltıp topu ters köşeye gönderip 3-1 yaptı.

    35' olympique lyon [3-1] le mans uc 72

    ilk yarı bu skorla bitti.2.yarı oyun çok durgunlaştı.bir kaç gol kaçırdım.

    maçın sonu gelmişti dakikalar 84'ü gösterirken fred uzaktan falsolu bir şut çekti,ve top ağlarla buluştu.bu gol de maçın sonucunu belirledi.

    84' olympique lyon [4-1] le mans uc 72

    lig de şu an ki ilk 4 puan durumu:

    1-olympique lyon: 6 puan

    2-as monaco : 6 puan

    3-bordeaux : 6 puan

    4-lens : 6 puan
    0 ...
  6. 27.
  7. 2003 yılında world cup 98 ile başlayan futbol oyunları yaşantım en son pes 2009 ile devam ediyordu.ancak fifa 07 ile tanıştığımdan beri belki de psp'de olmasından ötürü,fifa 07 daha yakın geldi.bu yazımda da onunla ilgili bir maceramı okuyacaksınız.



    son günler de,2010-11 futbol liglerinin başlaması ile birlikte,bende fifa'da neredeyse tüm ligleri açtım.türkiye ligi ile aynı anda devam ediyorum.şu anda 3 hafta geride kaldı.bazı ligler ise 2.hafta maçlarını oynuyor.

    la liga,premier league,championship,serie a derken serie b'ye geldik.serie b'de albinoleffe'yi alarak,lige başlamayı hedefledim.

    albinoleffe'yi alarak,italya yollarına koyuldum.yolculuk sırasında neler yapacağımı ve nasıl bir oyun çıkaracaklarını düşündüm.zira takımı hiç tanımıyordum.

    albinoleffe'de taraftarlar beni coşku içinde karşıladı.ardından kulüp binasına doğru yola çıktım.oyuncular ile tanıştım.konuştuk.

    albinoleffe-modena

    [4-1]

    ardından ligin ilk hafta mücadelesi gelmişti.takımım hazırdı.oyuncularım bana bende oyuncularıma ısınmıştım.taraftar ise sevgisinden beni s.kecek vaziyetteydi.

    ilk hafta ev sahibiydim.takımımın belli bir stadyumu yoktu.oyun bana derme çatma bir stadyum verdi.ama ben kabul etmedim ve stadyumu delle alpi olarak ayarladım.bundan sonra delle alpi'de maça çıkacaktık.

    taraftarlarım delle alpi'yi hayatında göremeyeceği bir doluluk oranı ile doldurmuşlardı.hiç boş yer yoktu.mavi formasını kapan herkes takımı desteklemek ve beni görüp ''hea bu adamda iş var olm'' demek için delle alpi'yi hınca hınç doldurmuştu.

    ilk hafta rakibim modena'ydı.serie b'de ki juventus hariç hiç bir takımı tanımadığım için,modena'dan da haberim yoktu ve maçta nasıl oynayacaklarını bilmiyordum.

    oyuncularıma dizilişimizi anlattım ve sahaya çıktılar.delle alpi'de mücadele başlamıştı.

    forvet hattında ıniaco ve rabito adında iki adet isim vardı.gözlerimi özellikle onlara diktim.iyi oynuyorlardı ve kanatlardan harika atak yapıyorlardı.bunun dışında birbirlerine çok iyi uyum sağlıyorlardı.ıniaco rabito'nun,rabito'da ıniaco'nun neler yapacağını çok iyi biliyor,yerini ona göre hazırlıyordu.

    ilk 15 dakika boyunca,hem modena'yı hem de albinoleffe'yi tanımaya ve oyun sistemlerini çözmeye çalıştım.modena defansta kanatlardan kapanan ve ataklarını sahanın tam ortasından bodoslama gerçekleştiren bir takımdı.

    kanatları büyük bir koruma altına aldıkları için,30.dakika da oyun sistemini değiştirip,orta sahanın gerisinde duran 1 adamı ''sen geç lan şuraya'' diyerek forvet hattına yaklaştırdım.böylece ıniaco ve rabito kanatlara uçtuğunda,bu ortada bulunan adam ara pası ile onların arasında bir köprü olacaktı.

    mücadele de 37.dakikaya girildiği sırada maç hala 0-0'dı.ilk yarının bu skor ile tamamlanacağını düşünürken,ınico kanattan değil,tam ortadan kendi başına girişti.uzaktan önünü boş bulunca bir şut çekti ve harika falso alan top,tam 90'a takıldı.

    harika bir gol atan ıniaco'yu sevmeye başlamıştım.hem hızlı,hem de uzaktan harika şutlar çekebilen bir oyuncuydu.

    ben tam ''ıniaco bu takımı taşır hocu'' derken,rabito uzaktan ''ben de varım lan!''dercesine güzel bir şut çekti ve tam 90'a 2.bir gol takarak albinoleffe'nin ilk yarıyı 2-0 önde kapatmasını sağladı.

    mücadele de ikinci yarıya modena 2,ben ise 1 oyuncu değiştirerek başladım.defans hattımda bir boşluk olduğunu düşünerek ve hemde defansı sağlama almak istediğimden dolayı.defans bölümüne taze kan getirdim.

    modena ikinci yarıya hızlı başlayan ekipti.takımım kanatlardan ve ara paslardan çok top kaçırıyor ve modena'ya gel farkı 1'e indir diyordu.

    nitekim benimkilerin bu isteğini modena hemen yerine getirdi ve modena, kanatlardan gelen bir orta da arka da boş kalan forvette ki bir futbolcu kafa ile golü attı ve farkı 1'e indirdi.

    oyuncularımı gol sevincinde yanıma çağırdım ve ''düzelin lan çabuk'' dedim.bu kızgınlığımı anlamış olacaklar ki,hemen ataklara başladılar.ıniaco hemen arkada önü boş olan rabito'yu gördü ve rabito ayağına gelen topu bekletmeden vurup alt 90'a topu yollayarak kendinin 2.takımının 3.golünü atarak farkı tekrar 2 sayıya çıkardı.

    modena tekrar defansa çekildi ve oyunu soğuttu.ıniaco bile bir şey yapamıyordu.ileri de boş olan bir takım arkadaşına orta açtı ve ortada topa vuracak olan oyuncum yerde kaldı.

    hakem penaltı noktasını gösteriyordu.modena'lı oyuncular itiraz etse de,hakem hayır diyordu.

    topun başına ıniaco geçti ve direk kalenin ortasına topu göndererek mücadeleyi 90.dakika da 4-1 yaptı.

    santranın ardından mücadele tamamlandı ve albinoleffe lige 3 puanla başladı.hem taraftar,hem futbolcular çok sevinçliydi.
    diğer maça çok daha iyi çıkacağımızı biliyorduk.

    *************************************************************************************************************************

    cesena-albinoleffe

    [0-6]

    skor gerçekten muhteşemdi.6-0 gibi harika bir skor almıştım ve bir çok oyuncu gol atmıştı.

    bir kaç günlük aranın ardından,takımımla birlikte cesena deplasmanı için,italya'da bildiğim 2. ve son stadyum olan san siro yollarına çıktım.bütün lig de zaten delle alpi,san siro ikilisi arasında geçecek.

    oyuncularım ve özellikle forvet hattında bulunan gizli silahlarım ıniaco ve rabito çok moralliydi.hepsi galibiyet bizim diyerek gidiyordu san siro'ya.

    otobüsle san siro sınırlarına girer girmez,5.000 kişilik taraftar grubu bizi alkışladı.otobüs içinden onları selamladık.ama asıl selamımızı sahada verecektik.

    maça başlamadan önce,geçen hafta yaptığımız defans ve ara pas hatalarını gidermek için geçen hafta yedek kulübesinde oturan 3 adet oyuncuyu alıp defans hattına yerleştirdim.ayrıca onlara bu hataları hatırlattım ve ''forma istiyorsanız bu maçta kendinizi ispatlayın''dedim.3'ü de çıldırdı bildiğin.cesena'nın gelen forvetlerini s.keceklerdi bildiğin.

    lig de 5.sırada bulunuyorduk.ancak 1.liği istiyorduk.

    maç başladı.cesena kanatlardan denedi.bunlardan 2'si de dışarı kaçtı.top 3 adet yeni taze kanımdan 1.sine geldi.(adlarını mu tutacağım lan aklımda) hemen ileriye doğru bir atak yaptırdım ve sol kanatta bulunan futbolcuma ara pası gönderdim.o da ortasını açtı ve ıniaco kafa ile 25.dakika da topu ağlara gönderdi.durum 0-1'di.

    bu gol ardından cesena çözülmeye başladı ve orta sahadan bir futbolcum topu alıp ceza sahasına girdi ve 6 pasın içinden topu zarif bir biçimde ağlara gönderip maçı 0-2 yaptı.

    bu golün ardından cesena tel tel döküldü ve 35.dakika da defansını resmen bomboş bıraktı.

    rabito koştu defansta kalan son adamı da çalımladı ve kalecinin yanından topu gönderdi.maç 0-3 olmuştu.

    defansa koyduğum taze kan 3 birden topu kaptı.önce ıniaco'ya verdi ve o da tekrar taze kan 3'e verdi.taze kan içeriye sokulup sert bir şut çekti ve ilk yarının son anlarında maçı 4-0 yaptı.

    ikinci yarı başında orta sahaya takviye yaptım.maç zaten bizimdi ancak daha oynamak istiyorduk.

    orta sahaya aldığım yeni oyuncu daha top ilk ayağına değdiği anda 18'e girdi ve oradan çektiği şut ile mücadeleyi 50'de 5-0 yaptı.

    mücadele 78'e kadar bu şekilde devam etti ve 78'de ıniaco uzaktan harika bir şut ile durumu 6-0 yaptı.

    maç daha sonra iyice durgunlaştı ve mücadele bu şekilde sonra erdi.taraftarlar harika skor karşısında çıldırmış durumdaydı ve çok mutluydu.bu sebeple oyuncularımda mutluydu,onlar mutlu olduğu için bende mutluydum.

    ligde ki sadece ilk 4'ün puan durumu:

    1-napoli 9 puan

    2-genoa 7 puan

    3-albinoleffe 6 puan

    4-bologna 6 puan
    1 ...
  8. 26.
  9. bir pes 2007 macerası ile karşınızdayım değerli okurlar.

    pes 2007 hala sıkılmadan şevk ile oynadığım bir oyun,ancak hala türkiye ligi bulundurmadığı için fifa 2007'nin 1 tık gerisinde kalıyor.

    bir türk takımı ile bir lig açmak istedim,henüz 2 yıldızlı zorluk derecesinde oynadığım günler.pes 2007'de bulunan tek türk takımı galatasaray'dı.

    takımı aldım,elimde ki kadro güzeldi.bunlar ile devam ederim diye düşünüp,ohter league a liginde 38 haftalık mücadeleme başladım.

    bulunduğum ligin içinde çok kolay takımlar bulunduğu gibi,çok zorlu juventus ve bayern münchen gibi takımlar vardı.

    lige başladım,ligde 10 hafta geçti ve 10 hafta da 30 tam puan ile ne mağlubiyet ne de bir beraberlik olmaksızın 10'da 10 yaparak 30 puan ile liderlik koltuğundaydım.bu sırada 23 puanlı juventus 7 puan fark olmasına rağmen ölümüne beni takip ediyor,3.bayern münchen ise,16 puan ile az da olsa 2. sıraya oturmak için mücadele ediyordu.zira oynadıkları maçların skorlarına baktığımda,şu an için gol averajının yardımı ile,önce 2.sırayı düşünüyorlardı.zira her maçlarında farka koşuyorlardı.

    bayern'in mücadelesi şöyle bir kenara dursun,benim yönettiğim galatasaray ise 23.hafta da gene 69 yani tam puan ile coşmuş durumdaydı.bunlar olurken hem benim,hem de bayern'in iştahını açan ve 5.sırada ve ondan önceki sıralarda bulunan takımların iştahını açan bir durum oldu.

    ezeli rakibim juventus 69 puanlı beni 60 puan ile takip ediyordu.juventus puan farkını ilk başta da hatırlarsanız çok açmamayı ve dengede tutmayı hedefleyerek buralara kadar peşimde gelmişti.güzel bir futbolu vardı ve o da çoğu maçından galip ayrılıyordu.

    ancak 23.haftanın ardından bir kara bulut juventus'un üzerine çöktü,juventus 24.haftadan başlayarak 30.haftaya kadar olan 6 maçından 4 tanesinde sahadan mağlup ayrılmış bunlardan 2 tanesinde ise zar zor berabere kalmıştır.

    ben ise bunlar olurken juve'nin sürekli denge de tuttuğu farkı ilk defa 9 puandan daha fazla bir hale getirmiş ve 13 puan fark atmıştım juve'ye.aynı zamanda bayern'de aç kurtlar gibi saldırmış ve önüne gelen takımları 5-0,4-0 gibi farklı skorlarla yenerek,hem gol averajını hem de puan farkını iyice indirmiştir.

    bu sırada puan durumu şöyledir.

    1-galatasaray 90 puan

    2-juventus 77 puan

    3-bayern münchen 75 puan

    4.celtic 65 puan

    30.hafta da bu lig de başarılı olan takımların panoramasına bir bakalım.

    galatasaray:30.haftaya kadar 30'da 30 yaparak ligin şampiyonu olduğunu neredeyse kanıtladı,ancak son maçlara kendini saklıyor.söyleyecek bir söz yok.

    juventus:ligde favori takımlardan biriydi.ligde istikrarlı bir grafik çizeceği konusunda kimseyi yanıltmadı ve 23.haftaya kadar galatasaray ile arada ki puan farkını çok fazla açtırmadı.24.haftadan sonra ise 5 maç galibiyete hasret kaldı ve büyük bir düşüşe geçti.

    bayern münchen:ligde kendinden bekleneni yaparken,çok daha fazlasını yapmaya başladı.juventus ile açık olan puan farkını sürekli gol averajı ile kapattı ve juventusun 5 maçlık galibiyet hasretinden de en iyi şekilde yararlanarak puan farkını 2 ye indirmeyi başardı.

    celtic:başından beri ilk 3'ü uzaktan uzaktan izliyor,şampiyonluk ihtimalleri artık kalmadı,3.lük için zorlayacaklar.

    ligin 31.haftasında ise,her şeyi belirleyecek maçlar vardı.

    galatasaray-sporting lisbon:

    ligde şampiyonluğa en yakın takım olan galatasaray prestij için kalan,sporting lisbon ile karşılaşıyor.galibiyetle ayrılırsa şampiyon.

    juventus-bayern münchen:

    lig de şu an da en çok çekişen 2 takımın büyük maçı.galatasaray-lisbon maçından daha çok ilgi çekeceği şüphesiz.juventus son haftalarda çok kötü bir performans sergiliyor.bu nedenle 3.takım olan bayern ile açtığı puan farkı 2 puan kadar düştü.

    eğer bu maçı kazanırsa bayern ile arasında ki puan farkı 5'e çıkacaktı ve az da olsa bir umudu olacaktı,2.lik için.

    bayern münchen ise,son haftalarda ki en iyi takımlardan,juventus'un kötü olduğu haftalarda harika bir performans sergiledi ve puan farkını azalttı.bu maçı kazanırsa 1 puan farkla 2.sıraya oturacak.

    celtic-porto:

    ligde 3.lük için savaşan ancak bu yolda pekte umutlu görünmeyen celtic,ligin ortaların da takılan porto'yu ağırlıyor.kazanırsa 3.takım ile arasında ki puan farkı biraz daha inecek.

    bu 4 çok önemli maç başladı.

    futbolcularım sahaya çıktı,sporting lisbon kolay bir rakipti.kolay yeneceğimi umuyordum.nitekim öyle oldu,uzaktan şutlarda çok etkili olan cihan haspolatlı uzaktan çektiği füze gibi şutla takımımı 1-0 öne geçirmişti.ama benim aklım bayern-juve maçındaydı.

    bu golün ardından,lisbon defansa çekildi.çok defansif bir futbol oynadı ve onları geçmek neredeyse imkansız oldu.kanatlardan saldırmayı denediğim de bile verim alamıyordum.bir korner kazandım.

    ceza sahasına,hakan şükür ve necatia ateş'i yerleştirdim.topun başında ise,köşe gönderinde cihan haspolatlı vardı.

    cihan güzel bir orta açtı,hakan şükür güzel bir kafa ile farkı biraz daha açtı.skor şimdi 2-0'dı.

    2.yarıda necati'yi çıkarıp yerine ümit karan'ı aldım.ümit alır almaz uzaktan bir gol çaktı ve 3-0 oldu.mücadele bu skor ile tamamlanırken.bir an önce bayern-juve maçının skorunu öğrenmek istiyordum.

    o da neydi,bayern o tüm haftanın acısını bir maçta çıkarmıştı !

    bayern 4-0 juventus.

    lig de en ağır yenilgisini alan juventus 3.sıraya geriledi.

    celtic ise porto da yediği 2 golün ardından,3.lük yarışına da havlu atmış,4.sırayı sağlama almak için mücadele etmeye başlamıştı.

    derken ligin son haftası geldi.sondan bir önceki hafta da(37.hafta) puan durumu şöyleydi.

    1-galatasaray 111 puan

    2-bayern münchen 88 puan

    3-juventus 82 puan

    4-celtic 72 puan

    son hafta da athenakos adlı bir takım ile sırf formaliteden oynuyordum.lige güzel bir veda yapacaktım.bol gollü bir maç istiyordum.

    bu sefer 11'de hakan şükür ile birlikte hem necati'ye hem de ümit karan'a şans vererek 3-4-3 taktiğini uyguladım.

    maç başladı,kanatlardan çok zaafı vardı athenakos takımının ve sağ kanatta bulunan ümit karan,sol kanatta bulunan necati ateş buralardan çok iyi toplar çıkarıyordu.

    necati aldığı top ile içeri döndü ve ceza sahasına girdi,ileride kalecinin arkasında hakan şükür vardı ona pas verdi hakan güzel bir şut ile 1-0 yaptı.

    cihan haspolatlı güzel bir şut ile gene karşımıza çıktı ve 90'a taktığı şut ile durumu 2-0'a getirdi.

    inamoto ceza sahasında düşürülünce penaltı kazandım.

    hakan topun başına geçti ve güzel bir plase ile kendisinin 2. takımının 3. golünü kaydetti.3-0

    ilk yarı böyle bitti.

    ikinci yarı inamoto 18'in dışından şansını denedi ve top ağları buldu 4-0.

    cihan güzel bir pas ile hakan şükür'e verdi.hakan geride önü boş olan ilic'i gördü ilic güzel bir şut ile durumu 88'de
    5-0 yaptı.

    mücadele bu skor ile sonuçlandı.

    38'de 38 yaparak 114 puan ile şampiyon olmuştum.futbolcularım madalyalarını aldı,kupaları kaldırdık.çok mutluyduk.

    lig sonunda puan durumu.

    1-galatasaray 114 puan

    2-bayern münchen 91 puan

    3-juventus 83 puan

    4-celtic 75 puan.

    küme düşen takımlar ise

    18-olimpiacos 22 puan

    19-cophenagen 17 puan

    20-dinamo kiev 11 puan

    güzel bir sezondu..
    2 ...
  10. 25.
  11. Benden kat kat iyi oynayan kuzenimi oldukça dandik bir takımla, hem de orta sahadan attığım golle 1-0 yenmiştim ki bu benim en büyük maceramdır.
    0 ...
  12. 24.
  13. sabriyle 25 metreden kullandığım şuttan sonra windows çökmüştü.
    (bkz: camı çerçeveyi indirdi manyak).
    4 ...
  14. 23.
  15. sabri'nin evet evet bizim gs li sabrinin türk milli takımında vazgeçilmez sağaçık(rmf) oyuncum oluşu.işte benim en büyük maceram bu.
    0 ...
  16. 22.
  17. 2-0 lık maçı 90.dakikada bulduğum iki golle beraberliğe taşımıştım,uzatmada bulduğum 2 golle sahadan 4-3 lük galibiyetle ayrılmıştım fenerle,ve ilginçtir goller guiza(3) ve semih ten gelmişti.güzel bir maçtı, sonuçta arkadaşınla oynuyorsun. bu maceramı anlatacağım söz veriyorum ama inanın zamanım yok. yine de diğer değerli pesçilerin macerasını okudum ve vay be dedim, açılması nedeniyle der meister i kutladığım başlıktır.
    0 ...
  18. 21.
  19. işte açtık playstation'u dırt mırt memory card hatası verdi cancel diyosun x'e basıyosun falandı filandı... derken açıldı bizim oyun. adam tutturdu ben barcelona olcam diye. hadi ol lan yenerim seni her türlü dedim. gaza geldim. interi seçtim her zamanki gibi. tabi o zamanlar ibrahimovic interdeydi. neyse maç bitti ben aldım 3-0 oynadığım çocuk da hakeme hemen de bitir zaten diye serzenişte bulundu 10 saat. bu da böyle bir anımdır.

    not: o değil de ben ciddi ciddi 10 yaşındaki çocuk gibi anlattım.
    1 ...
  20. 20.
  21. şimdi buraya yazmakay kalksam destan olur o yüzden gerek yok özet geçmek gerekirse;

    (bkz: yine mi gol değil hakim bey yine mi)
    0 ...
  22. 19.
  23. sene 2010,oyunlardan fifa 07.

    bu cümle aslında ne kadar geri kaldığımın da ispatı.öyle ki ben daha fifa 2010 veya pes 2010 bile oynamadım.hayvanım ben yani.

    oyunu almamın asıl sebebi,içinde türkiye ligi bulundurması ve psp'de bulunan tek futbol oyunu pes 2007 oynamaktan sıkılmış olmamdı. orjinal olup 25 tl'ye satılması beni cezbetti.

    oyunu aldım.ama içinde ne türkiye ligi'nin olduğundan haberim var ne de atatürk olimpiyat stadyumunun.

    oyunu alıp oynamaya başladım,gayet güzel gidiyordu semi pro da oynuyordum,önüme gelene 7-0 10-0 çakıp çakıp yolluyordum ve artık bu canımı sıkıyordu.sıkılmıştım tüm maçların böyle geçmesinden.

    ve bu şekilde devam etmemeliyim diye düşündüm.artık her şey gerçekçi olmalıydı.yeri geldiğinde maçı kaybetmeli ve bunun sonucunda taraftarlar üzerime saldırmalıydı.ben de arda gibi taraftara girişmeliydim.*
    bu yaz world class'a eğitim süreci gibi bir olaya giriştim.sempati duyduğum bir takımı alıp,karşıma da zorlu rakipler seçtim.ve antreman sahalarında maça başladım.ilk maçları kaybettim,ama sonra alıştım.artık zorlu takımları 2-1 gibi skorlarla yenebiliyordum.

    o maçları kazanıp store'dan kendime bir tane alternatif forma bile almıştım.kısacası gerçek bir takım olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum.

    takımımla hep basına ve taraftarlara kapalı şekilde,antreman sahalarında yapmıştım maçlarımı.taraftarlar meraktaydı.takımımın maç kazandığını gördükçe seviniyordum ve ligde neler olabileceğini tahmin etmeye çalışıyordum.

    derken o gün geldi çattı.artık takımım hazırdı.artık taraftar önüne çıkmalıydı takımım.world class modunda taraftar önünde ilk maçım olduğu için çok heyecanlıydım.

    oyuncularım ile toplandım konuştum.''bu kadar günlük emeğin meyvesini yiyeceğiz'' dedim.motive ettim onları.hepsi sahaya çıkarken ellerini sıktım.

    gittim kendi alanıma oturdum.

    rakip takım çok zorluydu.dünya deviydi.manchester united.

    kırmızılar içinde sahaya çıktı manchester united'li futbolcular.ama hiç korkmuyordu benim futbolcularım.

    maç başladı..

    bildiğim taktiği uyguladım,ileri doğru topu yavaşça sür,kanatlara yaklaş ve ileride boş olan oyuncuya topu ara pası ile at.sonrası da allah kerim.

    bu taktiği iki üç kez uyguladım.çoğunda kaleye yaklaşmıştım.ama top kaleye girmedi.her seferinde biraz daha üzüldüm ama ümidimi kesmedim.

    derken bir hata oldu.defansım birden boş kaldı.ve arkadan hızlı bir atak yapıyor manchester united.

    top ara pası ile içeri soktu ve ileride rooney topla buluştu.

    önü boştu...

    ümitsiz gözlerle baktım topa,kaleye ve rooney'in geriye doğru kalkan ayağına..

    kalecim ileri çıktı..ama olmadı..top önce kalecimi geçti..sonra ümitlerimi..

    top ağlara girdi.

    üzülmüştüm.

    ilk yarı sonunda futbolcularım üzgündü.hepsine yeniden gaz verdim.hepsi artık bir messiydi.

    maçın ikinci yarısı başladı.hemen 2.yarının başında çalımlar ile birlikte kalenin dibine girdim.kaleci önüme çıktı ve o sırada arka tarafta bulunan ve ofsayt olmayan oyuncuma pası attım.o da ağları havalandırdı.

    herkes çok sevindi,hazırlık maçıydı ama kupa maçı gibi oynayın dedim onlara.sarıldık ve oyun yeniden başladı.

    tekrar bir atak yaptım.2-1'i istiyordum.çalımladım defanstan bir oyuncuyu ve önüm boş kaldı.topa vurdum ve uzaklardan harika bir gol attım.

    maç 2-1 olmuştu.

    son 5 dakikaya girdik.tüm futbolcuları defansa yönlendirdim.çünkü manchester hala oynuyordu.oha be manchester dedim. 2 dakika uzatma verildi,derken evra ceza sahasına tekrar girdi ama bu sefer izin vermedim.kalecimi erkenden öne çıkardım ve topu aldım.

    sonra kalecim topu havaya dikti ve maç bitti.

    artık çok mutluyduk.her şey istediğimiz gibiydi,lig başladı ve ilk maçta gençlerbirliği'ni 2-1 gibi bir skorla mağlup ettik.lig de iyi bir sıradayız.

    bu arada sempati duyduğum takım trabzonspor.
    2 ...
  24. 18.
  25. kaleyi bulan şut = 1
    gol = 2

    üstüne tanımam.
    1 ...
  26. 17.
  27. en büyük galibiyetim

    Manu-Liverpool 17-0 pes 08

    en büyük mağlubiyetim

    Barcelona-Liverpool 10-0 pes 09

    bunun haricinde bir çok enteresan olaylarada şahit olmuşumdur.
    0 ...
  28. 16.
  29. hepsi birer destan niteliğindedir. az sonra okuyacaklarınız tarafımdan 10 günlük bir çalışmayla kâğıda geçirilmiş, not edilmiş fifa oyunudur. "pes yazıyo öküz" diyeceksiniz, deyin anasını satayım. en nihayetinde aynı çeşit oyun bunlar. forum mu ki bu gidip "hadi fifa kariyerlerimizi paylaşak" diye başlık açayım? neresi en yakınsa oraya yazayım, heh.

    werder bremen'de teknik direktör olarak başlıyorum 2009-2010 sezonuna, 30 milyon euro transfer bütçemiz var. rosenberg, pizarro, pasanen, naldo, sanogo, diego, almeida... gayet kaliteli oyunculardan kurulu bir kadromuz var. pek fazla şeye dokunmadan giriyorum oyuna. kariyer modu elbette. 4 hazırlık maçını da "bütün biletler bizim" diyerek iptal ettim, uğraşmadım. bu sezondaki tüm maçlarım bilgisayarımdaki excel dosyasında kayıtlıdır efendim.

    vfb stuttgart deplasmanında başladık sezona. 4-4-2'yi pek beğenmediğim halde değiştirmemiştim. ilerde sıkıntı yaşadığımızı fark ettim ama yine de o taktikle oynadım ilk maçı. ilk yarısını 1-0 önde geçtiğimiz maçı, stuttgart'ta 2-1 kazandık ve lige muhteşem bir başlangıç yaptık. boru değil, stuttgart deplasmanından galibiyetle dönüyorsun. her şey yolunda fakat ikinci maç, weserstadion'da bavyera'nın daşaklı kulübü bayern münih ile!

    1-0 kaybediyoruz fakat oyunu beğeniyorum ve bu puan kaybının önemli olduğunu düşünmüyorum. fakat sezonun üçüncü maçı, 9 yaşından beri fifa oynayan biri olarak; asla ama asla unutamayacağım bir maç oldu. ölümüne nefret edilen fc schalke 04'le, gelsenkirchen'de oynayacağız. takımda her şey yerine oturmuş değil. ne olacağını kestiremiyorum. iyi oynuyoruz ama ne yapacağımız belli olmuyor, iki maç sonunda kestiremiyorum...

    16'da rosenberg patlatıyor bombayı, 1-0 öne geçiyoruz. çok güzel.
    20'de rakitic vuruyor, 1-1 oluyor. problem yok.
    23'te kuranyi takımını öne geçiriyor, 2-1 schalke. olsun, çeviririz.
    40, pander karambolde hala nasıl attığını anlamadığım bir gol sallıyor ve ilk yarıyı 3-1 mağlup tamamlıyoruz.

    ne olduğunu anlayabilmiş değilim. schalke bastırmıyor, bizim top tutamamak gibi bir dalgamız falan da yok; her şey gayet iyi. ama her aldıkları top gol oluyor. ikinci yarının hemen başında yine, 47'de kuranyi farkı üçe çıkartıyor. ben bön bön ekrana bakarken, 10 dakika sonra, 57'de 5-1 oluyor. zaten çevirmek niyetinde değilim artık. çevirmeyi düşündüğümüz şey top. daha fazla yemeyelim, bari farkı azaltalım...

    bastırıyoruz. kontradan yiyoruz 86'da, jones atıyor ve 6-1 geriye düşüyoruz. 90'da rakitic son sözü söylüyor zannediyoruz; 7-1.

    santra alınıyor, rosenberg ortasahadan vuruyor ve maç 7-2 sona eriyor.

    kızmıyorum, bir şey demiyorum. bir sonraki hafta karlsruher sc karşısında 4-1'lik bir galibiyet alıyor ve rahatlıyoruz. işte bu gün, bremen'in bayramının başlangıcı oluyor. dördüncü haftada ligde ikinci galibiyetini alan bremen; bu maçtan sonra ilk mağlubiyetini 24. haftada energie cottbus karşısında alıyor 3-2'yle, yine bremen'de... kupa dahil, 23 maç kaybetmiyor bremen toplamda, 7-2 faciasının ardından.

    schalke'ye 7-2 kaybet, karlsruher'i 4-1 yen, hertha berlin'i 3-2, frankfurt'u 3-2, cottbus'u 3-1... devam ediyor seri.

    ve 9. haftada, 12 maçlık bir galibiyet serisi başlıyor. o da takımın şampiyonluk ipini göğüslemesine yakın, bayern münih tarafından bozuluyor. 2-2'lik skor, bremen'i her türlü memnun ediyor. sezon başında ligi orta sıralarda tamamlaması beklenen takımın yedekleri münih'ten 1 puanla dönüyor. ligdeki konumu hiç parlak olmayan münih ekibi ise sıkıntılı. saçmasapan bir maçın ardından şaha kalkıyor bremen, sezon sonuna kadar kimselere puan kaptırmıyor.

    kupada ikinci turda, rakip oberhausen oluyor. 3-2'yle geçiyoruz. üçüncü turda kaiserslautern'in sonu daha kötü, 5-2 kazanıyoruz. çeyrek finalde allahsız st. pauli'yi yedek kadroyla 2-1 yeniyor ve yarı finalde borussia dortmund'un rakibi oluyoruz. aynı yedeklerle 2-0 onları da yenmeyi başarıyoruz. sonra bir bakıyoruz ki, ligin bitimine birkaç hafta var...

    en yakın rakibimiz köln, arada 14 puanlık bir fark var. bochum karşısında alacağımız beraberlik, şampiyonluğu garantilememiz anlamına geliyor. 3-1 kaybediyoruz. sonra leverkusen'le içerde 0-0 berabere kalıyor, "eauhua geçemezler lan" diyoruz. ligin 32. haftasında hannover deplasmanından 3 puanla dönüyoruz nihayet, 2-0'lık skorla...

    sonraki hafta ezeli rakibimiz hamburg'la oynuyoruz. hamburg 17. sırada ve kazanırsa 16.lığa yükselecek. son hafta alacakları galibiyet de onların ligde kalmasını sağlayacak haliyle... ve yeniliyoruz. 1-0 kaybediyoruz hamburg'a. sinirim bozuluyor, ayar oluyorum. son hafta ligde wolfsburg'u 3-1 yeniyorum. hamburg, köln deplasmanında 2-0 kaybederek, ligden düşüyor. haliyle biz de dumur oluyoruz.

    dfb pokal kupasında karşıma hamburg çıkıyor. 3-1 yeniyoruz, şampiyon oluyoruz. sezonu iki kupayla kapatıp, 2010-2011 sezonuna besmeleyle başlıyoruz, hehe.

    diego falan satılıyor, 60 milyondan fazla olan parayla grygera, barry, banega gibi hacı osmanlar kadroya dahil ediliyor. 20'lik harnik augsburg'a kiralanıyor. değeri 8 milyon, henüz 20-21 yaşlarında. sezon sonu gelip, rosenberg abisiyle birlikte forvet hattında fırtınalar estirecek. her neyse.

    sezon başlıyor, çok daha iyiyiz. oyuncuların çabuk yorulması, sürekli yedeklerle oynamak zorunda kalmak haricinde önemli bir problemimiz yok. şampiyonlar ligini çok önemsiyoruz bu sene. dfb pokal'den ikinci turda eleniyorum. belalım, zalım schalke ile 1-1 berabere kalıyor; penaltılarda 5-4 yeniliyorum. benim size asıl anlatmak istediğim şampiyonlar ligi bu oyunda. çok daha rahat şampiyon oluyoruz zira...

    ...

    grubumda sparta prag, manchester united ve roma bulunuyor. ilk maçımı oynamak üzere, roma olimpiyat stadı'nın yolunu tutuyorum takımımla. bremen olanıyla.

    korkuyorum ben it gibi. beklediğimiz gol, 10'da vucinic'ten geliyor. roma 1-0 öne geçiyor. geçen sezonun ortasında haberimsi bir dalga çıkmıştı, bir teknik direktör, "bremen'e gol atmak istiyorsanız, bremen'den gol yemeyi bekleyin" gibisinden bir şey demişti. 16'da almeida skoru eşitleyince bu olay geldi aklıma ve güldüm birden. atınca yiyor, yiyince atıyorduk. 24'te maradonavari hareketlerle tüm sahayı geçen sanogo, roma'yı sessizliğe gömüyordu. deplasmanda 2-1 öndeydik ve oyunu oturtmuştuk. her şey iyi gidiyordu, ta ki aslan kalecimiz tim wiese 45'te kırmızı kart yiyene kadar...

    ilerde kurduğum defansı seksi hareketlerle geçen totti, cezasahası dışında. yardırıyor. wiese açılıyor ve totti cezasahasına girmeden ayağına cart diye giriyor. pasanen'i oyundan alıyorum. yedek kalecim pellatz geçiyor kaleye. frikik kullanılıyor. barajdan seken topu romalılar alıyor, sağdan ortalıyorlar ve vucinic "oha"lık bir voleyle skoru eşitliyor. pellatz'a "sakin ol şampiyon" diyorum ve ilk yarı 2-2 sona eriyor.

    ikinci yarı çok daha etkili oynuyoruz, kendimize güvenimiz var. 10 kişiyle roma'da terör estiriyor ve 5-2 galip ayrılıyoruz sahadan. 57'de almeida içeri çıkarıyor, barry rahat pozisyonda tamamlayıp skoru 3-2'ye taşıyor. 12 dakika sonra naldo, defanstan seken topa eşek gücüyle vurup ağları buluyor ve son olarak 89'da frings, yine almeida'nın taşıdığı topta kafayı yerleştiriyor.

    aynı hafta sparta prag, manchester united'ı 2-0 yeniyor. roma galibiyetinin ardından ligde mönchengladbach'ı da deplasmanda 7-2 yeniyorum ve her sezona hezimetle veya tarihi farkla başlayacağımı görüyorum. manchester'ı dize getiren prag'a, prag'da 7 gol attıktan sonra, oyuncularımın yemeğine şap atmam gerektiğine kanaat getiriyorum. 90'da münih'ten göte bala kurtarılan 3-3'lük bir beraberlik var. her neyse.

    üçüncü maç bremen'de, manchester'a karşı. 0-0 bitiyor. dördüncü maç kimleydi hatırlamıyorum. ama roma'yla 1-1 kaldık, manchester'a 2-0 yenildik, prag'ı 5-1 yenip ikinci tura yükseldik.

    son derece ilginç takımlar vardı. bizim rakibimiz portsmouth fc oldu. deplasmanda 1-0 kazandık, evimizde 1-0 geriye düşmemize rağmen 88. dakikada 1-1'i yakaladık ve çeyrek finale adımızı yazdırdık. bu sefer rakip sevilla'ydı. bizim için tehlikeli olabilecek tek takım barcelona'ydı ve yoluna dolu dizgin devam ediyordu... sevilla'yı içerde ve dışarda 1-0 yendikten sonra, yarı finalde feyenoord'la oynadık. orada 3-1 kazandık, bremen'de 1-1 berabere kalarak finale çıktık.

    rakip barça'ydı. transferlerimizle ve form durumumuzla onlardan hiçbir eksiğimiz yoktu. zaten inanılmaz bir finalin ardından, kupa bizim oldu. maçı anlatmıyorum, sadece skor tablosunu gösteriyorum, aha böyle bir finaldi işte, rosenberg bojan kapışmasıydı...

    [1-0] 32' eto'o
    [1-1] 35' rosenberg
    [1-2] 45' sanogo
    [1-3] 52' rosenberg
    [2-3] 71' bojan
    [2-4] 77' rosenberg
    [3-4] 81' bojan

    ...

    ikinci sezonumun ayrıntılı çetelesini falan tutmadım. ilk sezonun tüm maçları, atılan, yenen gol sayıları...

    buyrunuz,

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/37964/+

    saygılar sevgiler!
    0 ...
  30. 15.
  31. 4 arkadaş bir akşam pes kafeye gittik. ikiye iki eşleştik. ilk maç başladı ve 5., 15., 45. dakikalar civarında üç tane golümüz geldi. dedik bu maç bitti. artık fazla takmamaya başladık. 2. yarı rakiplerimize liverpool ruhu geldi. 2. golü yedikten sonra ne kadar çabaladıysakta maçı 4-3 kaybetmekten kurtulamadık. hemen hemen aynısı diğer maçta da oldu. yine ilk yarı 2-0 öndeydik. ikinci yarı başında bir gol daha geldi 3-0 oldu. bu sefer biraz daha farklı oldu ve 7-3 kaybettik. bir daha o dörtlü buluşmadı.*
    1 ...
  32. 14.
  33. master league'de africa unite adında, sadece zenci oyunculardan oluşan bir takım kurmak...

    not: bu takımın mahiyeti, yazarın halet-i ruhiyesinin bir göstergesi değildir. takımın muhteviyatını öğrenmek isteyen özel mesaj atabilir...
    0 ...
  34. 13.
  35. pes 2009 oyununda be a legend (efsane ol) kısmında kariyerimi 2027 yılında manchester united formasıyla bitirdim. aldığım kupalar ve efsane olma yolundaki kariyerimin bir film şeridi gibi ekrandan geçmesini asla unutamıyorum. çok mutlu olmuştum.
    0 ...
  36. 12.
  37. yağmurlu hava. dört kişiyiz ve arkadaşın ps2 bulunan evi boş. hepimiz kapşonlarımız kafamızda hızla eve doğru hızlıca yürüdük. içeri girdik, sıcak ve kuru ortamın tadını 1-2 dakika çıkardıktan sonra sanki bir ses bize "daha ne duruyorsunuz" dermişçesine ps2'yi kurduk ve güzelim pes 2009 dvd'sini içine koyduk ve akabinde düğmeye bastık. "dırrt dıt dıt dığğğt" sesleriyle ps2 aktif hale geldi ve av'da bulunan kanalda dil seçenekleri belirdi. english'is seçtikten sonra start game'e bastık ve oyuna girdik. konami league'i 4 takımlık olarak, yarım sezonluğuna ayarladık ve takımları seçtik. ben atletico madrid, diğerleri manchester united, milan ve barcelona'yı seçti. herkes "adam gibi bir takım seç lan" dedi bana. utanmadım, çünkü birazdan onları utandıracaktım. emin bir ifadeyle kolu aldım, yanımdaki arkadaşımda aldı. ilk maç nou camp'taydı ve dikkatli olmalıydım. dünyanın en iyi ofansif üçlüsü buradaydı çünkü. ama bir şey vardı, dünyanın en iyisi olmasada benim oyuncularımda birer gladyatörden farksızdı. rodriguez, agüero, forlan... boru mu bunlar? neyse, topa vuruldu ve maç başladı. ilk olarak topu kanatlarda şişirdim ve defansa yöneldim. oyunun geniş alana yayılmasını, ardından defansın arkasına sarkan ara paslar aracılığıyla golü bulmayı hedefliyordum. bir anlık ani paslaşmalarda top agüero'nun önüne düştü ve 2 defans oyuncusunu oyundan düşürdü. ardında sol taraftan ceza sağasının içine girdi, 6 pasın önüne top sertçe kesti ve orada sinsice pusmuş olan forlan, şık bir vuruşla topu ağlara gönderdi. tam sevinirken salak bir arkadaşım kabloya bastı ve ps2 resetlendi. sonrasında küfür ettim ve oynadım.

    bu işte. ne bekliyordunuz 325235-0 yenmemi mi?
    5 ...
  38. 11.
  39. dakika 70.takım milan.tüm büyük takımlar 08/09 kadrosuyla.rakip ise manchester united.konami cup elemelirövanşlı turnuva.ilk maç kendi sahamda 0-0 bitmiştir.old tarfford daki maçta ise 70.dakikada 2-0 öndeyimdir.maç 15 dakikalıktır.bir keyif sigarası yakılır : 1-2.ulan 2-2 dede ben çıkarım bi golde atsalar bişi olmaz denir sigara içilmeye devam edilir dakika 83 : 2-2.artık adrenalin artmıştır ve kalp atışlarının sayısı yukselmıstır.ve o an.dakika 90+1 cristiano ronaldo ceza sahasının dışından vurduğu topla durumu 3-2 yapar.maç santrayla beraber biter.sigara söndürülür...
    3 ...
  40. 10.
  41. 9.
  42. pek garip bir macera olmasa da, merak edip barcelona'yı alıyorum, lige başlıyorum; ilk rakibim get azul diye bir takım. normalde maçlarımda 2-3 gol olur, aynı gerçek gibi. fakat son birkaç maçtır eşeğin amına su kaçırmış gibi gözüküyor pes, 5 maçta 36 gol atılmış toplamda. profesyonelde oynadığımı da belirtmeliyim. top player'a geçemedim, belki de geçmeyi düşünmedim lan. olaya bak,

    [0-1] 6' manu del moral
    [1-1] 9' messi
    [2-1] 12' eto'o
    [2-2] 16' uche
    [3-2] 31' eto'o
    [3-3] 47' uche
    [4-3] 51' henry
    [4-4] 61' albin
    [4-5] 64' uche
    [5-5] 69' eto'o
    [5-6] 71' guerron
    [6-6] 86' henry

    ***

    oha! maçın ardından sevindirici bir gelişme, gol krallığı listesine eto'o kişisinin 3, henry kişisinin 2, messi kişisinin 1 golle girmesi oldu, bir sezon boyunca bunu atamayan adamlar var. bu sefer ekran görüntüsü de aldım skor sayfasından, tek golü hileyle yediysem/attıysam dötümü arılar ziksin.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/32711/+

    yalnız çok çekişmeli geçmiş ha, ilk yarı onlar, ikinci yarı biz takip etmişiz.
    2 ...
  43. 8.
  44. abiler ablalar, bir günlük aranın ardından tekrar aranızdayım; muhteşem bir anıyla üstelik, ya. juventus ile bir şampiyonlar ligi öyküsüne daha yol alıyoruz. ilk anımda, daha doğrusu hikayemde yazdıklarımdan farklı olarak öncelikle sizlere, bu sefer yaptığım yeniliklerden bahsetmek istiyorum,

    * maçlar tek tek sözlükpad aracılığıyla kaydedildi, bu sayede maçların gerçekten olduğu gibi anlatılıp akılda kalması sağlandı; daha gerçekçi bilgiler.

    * skor tablosuna, kırmızı kart gören oyuncular da eklendi.

    * turnuva sonunda istatistikler eklendi, kimin ne kadar gol attığı, hangi aralıklarda gol bulduğu vesaire. (an itibariyle istatistikler bu sayfada bulunmuyor, uygun bir zamanımda toplayıp ekleyeceğim. çeyrek finale kadarki istatistikleri düzenlemek 3 saatimi aldı)

    *******

    şimdilik en önemli gelişmelerimiz bunlar. gelelim oyunumuza. juventus'u seçiyor ve bir şampiyonlar ligi macerasına merhaba diyorum. kuraların ardından, standard de liege, fenerbahçe ve atletico madrid'li gruba düşüyorum. şahsi kanaatim, bu gruptan rahatlıkla çıkabileceğim yönünde. işler o kadar kolay olmuyor. izleyip görelim, her maçın anlatımı tek tek yapılmıştır.

    *******

    standard de liege 0-0 juventus

    *******

    zevkli ve bol pozisyonlu, rakip takımın baskısıyla geçen bir maç oldu. uzun bir aradan sonra tekrar yeşil sahalara dönmemizden, rakibimizi de iyi tanımıyor oluşumuzdan ötürü pek iyi bir skor elde edememiştik fakat önemli değildi, deplasmanda alınan 1 puanlar altın değerindeydi; üzerinde durmadık ve daha önemli olan atletico maçına odaklandık.

    ********

    juventus 1-1 atletico madrid

    [1-0] 38' amauri
    [1-1] 66' forlan
    [kırmızı] 80' molinaro

    ********

    oyuna hızlı başlayan ve etkili olan taraf rakip takım atletico madrid olmuştu, turnuvaya hala alışamamıştık. ilk yarım saatlik bölümde rakiplerimizin ataklarını savuşturduk ve ilk yarının son çeyrek saatlik diliminde, bir gol atmayı başardık. nedved'in sol kanattan yaptığı ortalarla tehlike yaratmayı deniyorduk, yine böyle bir pozisyonda amauri cezasahası içinde yükselerek kafayı vurdu ve ilk yarıyı böylece, 1-0 önde bitirmemizi sağladı. ikinci yarının başında yine aynı senaryo oynandı, atletico etkili oldu; ataklarını savuşturduk. rakibi iyiden iyiye boğduğumuz 70. dakika civarında, kornerden gelen topta buffon açılınca, forlan ağları bulmakta zorlanmadı ve bitime 24 dakika kala, 66. dakikada skor eşitlendi. orta sahada devam eden mücadele, bu skorla sona erdi.

    ********

    fenerbahçe sk 2-2 juventus

    [1-0] 5' deniz
    [1-1] 29' del piero
    [1-2] 76' trezeguet
    [2-2] 89' kezman(p)

    ********

    deniz'den gol yedim, bu maçı anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. çok etkili başlamıştık maça, henüz 3. dakikada trezeguet volkan'la karşı karşıya, auta vurmuştu. bu pozisyonun bir benzerini kalemizde yaşadık. 5. dakikada, korner sonrasında yaşanan karambolde sissoko topu çizgi üzerinden çıkardı ve bir kez daha kornere gönderdi. yan toplarda açıkça zaafımız olduğu belliydi, buffon boşa çıkınca, savunma adam alamayınca deniz yükseldi ve kafayı vurdu, skor 1-0'dı. baskımızı artırıp pozisyonlar bulduk fakat fenerbahçe defansında edu etkili oluyordu. 29. dakikada, yine yediğimiz golün benzeri bir pozisyonda boşluğu yakaladık ve del piero, kale ağzında sert bir vuruşla skoru eşitledi. bu dakikadan sonra oyunu soğutup defansa çekildik, arapaslarla tehlike yaratmayı deniyorduk fakat defans her topu kesiyordu. bu da bir yere kadardı; 76. dakikada trezeguet kaleci volkan'la karşı karşıya kaldı, ilk dakikalarda yaptığı hatayı tekrarlamadı ve juventus'u deplasmanda 1-2 öne geçirdi. bu dakikadan sonra oyun gidişatında bir değişiklik olmadı, fenerbahçe geliştirebildiği tek atakta, cezasahamıza kadar girdi; poulsen emre'ye arkadan kayınca hakem penaltı noktasını gösterdi. bitime 1 dakika kala, mateja kezman fenerbahçe'nin eşitlik sayısını yakalamasını sağladı, maç bu skorla sona erdi. 3 maçta aldığımız 3 beraberlikle gayet istikrarlı(!) bir tablo çizmekteydik.

    ********

    juventus 2-2 standard de liege

    [1-0] 8' trezeguet
    [2-0] 53' amauri
    [2-1] 78' de camargo
    [2-2] 89' jovanovic

    ********

    hiçbir zaman unutamayacağım, trajikomik maç. yine etkili başlayan taraf biz olmuştuk ve del piero'nun arapasında, kaleciyle karşı karşıya kalan trezeguet juventus'u henüz 8. dakikada öne geçirmişti. orta sahada devam eden oyunun ilk yarısı böyle sona erdi. ikinci yarının yine 8. dakikasında, organize bir atakta standard kalesine geldik; kaleye sırtı dönük olan amauri, ani bir hamleyle, çok güzel bir şut çıkardı ve pes tarihinde belki de en ilginç golüme imza atarak, farkı 2'ye çıkarmış bulundum. top kaleye girmedi, üst direğe çarptı ve geri geldi; tekrarlarda da izledim, neredeyse 5 metre dışından geçmişti çizginin, ama hakem gol demişti. demek ki hak etmemişiz maçı; ataklarını sıklaştıran standard, 78'de de camargo'nun cezasahasından, sağ köşeye gönderdiği plasesiyle farkı bire indirdi. 11 dakika sonra, standardlı oyuncunun muhteşem arapasıyla, ilerde yalnız kalan jovanovic, cezasahası dışına kadar açılan buffon'u rahat geçti ve top boş kaleye süzüle süzüle gitti; 4 maçta aldığımız trajikomik 4 beraberlikle, puan durumunda üçüncülüğe gerilemiştik. fenerbahçe, atletico'yu yenerek bir puanla üzerimizdeydi şimdi. bu maçta atletico'yu kesinlikle yenmeliydik...

    ********

    atletico madrid 0-1 juventus

    [0-1] 53' camoranesi

    ********

    kesinlikle kazanmalıydık. atletico, fener'e kaybetmiş olmanın korkusuyla, rahatlamak adına; bu maçı kazanmak istiyordu, bizimse kaybetmek veya berabere kalmak gibi bir lüksümüz artık yoktu. maç bir o kalede bir bu kalede geçti ve ilk yarının sonunda forlan'ın vurduğu kafayı, buffon son anda kornere çeldi. üst üste iki korner kullanan atletico'nun toplarını çizgiden çıkardık ve ilk yarı böyle bitti. ikinci yarıda daha etkili olan taraf bizdik, orta sahadan topu alan camoranesi ilerledi ve 35 metre kadar uzaklıktan, inanılmaz bir füze gönderdi; atletico deplasmanında, gruptaki ilk galibiyetimizi, aynı zamanda rahat bir nefesi de alıyorduk. şimdi puanımız 7'ydi ve atletico'yu yakalamıştık. son maç fenerbahçe ile italya'daydı, rakibe kimse şans vermiyordu; beraberlik de bize muhtemelen yetecekti.

    ********

    juventus 1-0 fenerbahçe

    ********

    [1-0] 90' trezeguet

    ********

    fazla söze gerek var mı? yenemiyorduk bu adamları bir türlü. ilk yarı, yorgun olan as oyuncularım yüzünden pek bir varlık gösterememiştik. ikinci yarıda, oyuna aldığım üç genç yetenek takımı biraz olsun ateşledi. juventus'un baskılı oynadığı maç, son dakikada hala 0-0 gidiyordu ki, tiago sağ kanattan inanılmaz bir depar attı, cezasahası içinde üç fenerbahçelinin arasından şutu çekti... kaleciden dönen topa, trezeguet ayağına kayan edu'ya aldırmaksızın çok sert vurdu ve juventus'un ikinci turunu garantileyen golü attı. 6 maçta 4 beraberlik 2 galibiyet alarak, 10 puanla gruptan lider olarak çıkıyorduk, aynı puanlı atletico madrid'i de arkamıza alarak...

    ********

    ikinci turda rakibimiz villarreal cf olmuştu, bize göre bir rakip değillerdi; yenebileceğimizi düşünüyorduk.

    ********

    juventus 0-1 villarreal cf

    [0-1] 34' guille franco
    [kırmızı] 35' angél

    ********

    rehavete kapıldığımızdan olsa gerek, villarreal'e inanılmaz top oynatıyorduk evimizde. gol de gecikmedi ve yine cezasahası dışına kadar açılan buffon, guille franco'nun plasesini sadece izledi. hemen sonraki atakta, nedved'i arkadan indiren angél kırmızı kartla oyundan atılınca, villarreal 10 kişi kaldı. buna rağmen etkili olamadı juventus. ikinci yarının hemen başında, trezeguet kaleciyle karşı karşıya bir pozisyon kaçırdı. hemen sonrasında villarreal yine ataklarını sıklaştırdı, üst üste tam 4 korner kullanıldı; kontratakta, del piero kaleciyle karşı karşıya yine üstten auta vurdu. bireysel beceriksizlikler yüzünden, onca baskıya rağmen evimizde villarreal'i yenememiştik. iş ikinci maça kalmıştı. namağlup ünvanımız da böylece elimizden alınmış oluyordu, hiç beklemediğimiz bir takım tarafından.

    ********

    villarreal cf 1-3 juventus

    [0-1] 10' sissoko
    [0-2] 35' del piero
    [1-2] 82' guille franco (pen)
    [1-3] 89' camoranesi

    ********

    manchester ile, evimde 2-2 berabere kalmıştım villarreal maçında. deplasmanda da 3-0 yenmiş, "akıllı ol villa" mesajını vermiştim. aynı olayı burada da yaşadım, tesadüfe bakın. çok etkili başladım ve ilk dakikalarda birkaç pozisyona girdim. rahatlatan gol, sissoko'nun 30 metreden ağları bulan füzesiyle geldi ve deplasmanda 0-1'i yakaladık. abluka altına aldığımız rakibimiz bunalmıştı, ataklara devam ettik ve 35. dakikada, del piero çok müsait bir pozisyonda, plasesini yaptı; golünü atarak 0-2'yi yakalamamızı sağladı. iki oyuncunun arasından vurmayı denedi, kaleciden geri dönen topu ikinci hamlede tamamladı. bu golden sonra oyunu soğutmaya çalıştık, 82. dakikada senna cezasahası içinde yerde kalınca hakem penaltı düdüğünü çaldı ve taner gülleri'nin ispanyol versiyonu, skoru 1-2'ye getirdi. iyiden iyiye tırsıyordum, fakat 89'da nedved'in kullandığı kornerde, arka direkte camoranesi kafayı vurdu, juventus 1-3 kazanarak adını çeyrek finale yazdırıyordu. akıllı ol villa, akıllı ol villa, akıllı ol villa...

    ********

    çeyrek finale kadar rahat geldiğimizi düşünüyordum. çeyrek finaldeki rakibimiz ise real madrid'di! korktuğumuz olmadı. juventus, diğer büyük takımların arasında zayıf kalıyordu fakat rakibimiz bize zarar veremedi.

    ********

    real madrid cf 1-1 juventus

    [1-0] 27' van nistelrooy
    [1-1] 30' del piero

    ********

    rakibimizden çok korkuyorduk açıkçası, bu yüzden devamlı atak yapıyor; en azından bir gol bulmaya, biraz olsun onları korkutmaya çalışıyorduk. bu takıma defans yaparak kazanma şansınız yoktu. her şey muhteşem gidiyordu fakat 27. dakikada, bir daha forma yüzü göremeyecek olan mellberg, kaleciye geri pas atmayı denerken vuramadı ve top nistelrooy'un önünde kaldı. bomboş ortasahayı koşarak geçen nistelrooy, buffon'un yanından topu ağlara gönderdi ve madrid 1-0 yaptı skoru. neyse ki, üç dakika sonra, kornerin ardından del piero cezasahası dışından çok sert bir vuruşla beraberliği yakalamamızı sağladı. resmen ezdik rakibimizi, ama yenemedik. mellberg, juventus'un kupada oynadığı son maça kadar bir daha forma yüzü göremeyecekti.

    ********

    juventus 3-2 real madrid cf

    [0-1] 10' saviola
    [1-1] 17' del piero
    [2-1] 27' trezeguet
    [3-1] 45+' camoranesi
    [3-2] 48' robinho

    ********

    38 dakikada 5 golün atıldığı harika bir maçtı. bloklar arasındaki bağlantı -ömer üründül'e selam olsun- zayıf olduğundan ötürü, arapasla bir gol yedik hemen maçın başında. saviola, cezasahasına girip düzgün bir vuruşla, madrid'i italya'da öne geçiriyordu. bizi bizim silahımızla vurmuştu, fakat pabuç bırakmayacaktık; benzer pozisyonda, sadece 7 dakika sonra del piero'yla cevabımızı verdik. oyunun kontrolünü yavaş yavaş sağlıyorduk. trezeguet 27. dakikada, kornerden gelen topa muhteşem bir voleyle vurdu ve turu getirecek golü attı belki de. tempolu, bol pozisyonlu maç devam ediyordu. ilk yarının uzatma anlarında, nedved'in kornerine, yine arka tarafta camoranesi cevap veriyor, ilk yarıyı 3-1 önde bitirmemizi sağlıyordu.

    ikinci yarının hemen başında defansif bir hatadan dolayı yediğimiz golü saymazsak, her şey muhteşemdi ve 3-2 ile, genel averajda 4-3'ü arkasına alıp yarı finalde fiorentina'nın rakibi olan taraf bizdik. celtic - fiorentina eşleşmesinin galibiyle oynamak bizim için büyük şanstı, ikisi de kolaylıkla eleyebileceğimiz rakiplerdendi. villarreal'de dersimizi almıştık.

    ********

    juventus 3-2 fiorentina

    [1-0] 10' iaquinta
    [1-1] 37' gilardino
    [2-1] 39' iaquinta
    [2-2] 77' mutu
    [3-2] 79' knezevic

    ********

    fiorentina için sinir bozucuydu, attıkları gibi yiyorlardı. as oyuncularımı final maçına sakladığım için, güvendiğim yedeklerimle çıktım maça, ortalıkta pek gözükmeyen iaquinta, muhteşem bir deparın ardından, üç oyuncunun arasından ağları bulduğunda dakika henüz 10'du. gençlerin hızlı oyununu çok beğenmiştim, fakat defans iflah olmuyordu. yine araya kaçan bir oyuncu, topu buffon'un sağından ağlara yollayarak beraberliği sağlıyordu. fakat hemen sonraki atakta, yine inanılmaz deparıyla bizleri mest eden iaquinta, 2-1'i çabucak buluyordu. ikinci yarı ortada, kimi zaman juventus'un ataklarıyla geçiyordu. sona doğru, kornerde mutu kafayı vurdu ve 13 dakika kala, evimizde 2-2'lik skorla karşı karşıya kaldık. ama cevap yine gecikmedi. henüz keşfedememiş bulunduğum knezevic, yine benzer bir pozisyonda, kornerin ardından muhteşem bir şut çıkardı ve juventus'a galibiyeti getirdi.

    ********

    fiorentina 1-1 juventus

    [0-1] 55' iaquinta
    [1-1] 58' dainelli

    ********

    devamlı pas yapıyor, gol yememeye çalışıyorduk, bulduğumuz ilk boşluğu da değerlendirdik. 40 dakika kala, deplasmanda öne geçmek, turu aldığımız anlamına geliyordu herhalde. fakat fiorentina, ilk maçta onlara oynadığımız oyunun intikamını bir nebze olsun almış, üç dakika sonra gole cevap vererek beraberliği yakalamışlardı. fakat daha fazlasına izin vermedik ve finale adımızı yazdırdık. chelsea-barcelona eşleşmesinin galibiyle oynayacaktık. sizce kim çıktı? sıkı durun, böyle bir final görmediniz... skorunu önceden yazmamalıyım bunun, en sonuna yazacağım, şimdi ekran görüntüsü almadığım için kafama sıçayım diyorum, ah ulan bu maç kaçar mıydı... okuyunuz, buraya kadar geldiniz, tadını çıkarınız...

    ********

    barcelona - juventus

    ********

    dinlenen aslarımı kadroya tekrar almıştım, fakat inanılmaz korkuyordum. barcelona tam anlamıyla bir yıldızlar topluluğuydu ve ben açıkçası fark bekliyordum, her ne kadar kazanmayı ümit etsem de. düdük çaldı ve ben koltuğumda götümden terler akıtarak, del piero ile nereye varacağını bilmediğim bir depara kalktım. bir, iki, üç... kıvrak bilek hareketleriyle rakiplerimi bir bir geçiyordum. marques topu kapar gibi oldu, fakat trezeguet rakibinin ayağından aldı tekrar. cezasahasına bir depar da o attı, kale karşımızdaydı; marques'i geçti trezeguet ve vurdu, kaleciden sekti; del piero koştu, açı sıfırdı neredeyse; inanılmaz vurdu, üst direğe çarpan top ağlarla buluşuyordu! evet, inanılmazdı, henüz 2. dakika oynanıyordu ve 0-1'i yakalamıştık! bunun sevinci ve inancıyla, oyunu 20 dakika kadar domine ettik fakat barcelona'nın yavaş yavaş uyandığını hissediyorduk. 28'de, barça korneri kullandı; zaafından emin olduğumuz buffon kovası, marques'in kafasını içinde hissetti ve maça eşitlik geldi. 1-1. bu golün moralsizliğiyle, barcelona ataklarını sadece savuşturabilir olmuştuk artık, atağa falan kalkamıyorduk, rakip bizi boğuyordu. 34'te, messi rakiplerinden sıyrıldı, soldan girdi; sağa yumuşak bir plase gönderdi ve tüm ümidimizi bitirdi. 2-1 olmuştu artık. şansla bulduğumuz bir gol vardı, onu da 20 dakika koruyabilmiştik. gol yedikten sonra da zaten dayanabildiğimiz 6 dakika olmuştu, sinirlenmiş ve üzülmüştüm, oynayamıyorduk. barcelona seriye bağlamış gibiydi; 6 dakika sonra cezasahası içinde yine bir karambol anında, henry köşeye bıraktı. 3-1'di şimdi skor, çevirmek çok zordu. ilk yarı böyle muhteşem bir skorla sonuçlanacaktı. yine tüm ümitlerimizin tükendiği anda... sağ kanattan nedved'in deparı, gelişigüzel ortası; camoranesi'nin kaleciden seken kafası, iaquinta'nın zımbası! üst direğe çarpan top, yine iaquinta'nın ilginç gollerinden birine tanıklık ediyor, ilk yarının 3-2 bitmesini sağlıyordu. pek ümidimiz olmasa da, yapabileceğimize ilginç bir şekilde inanıyorduk. ilk yarı skoru, barcelona 3-2 juventus'tu.

    ikinci yarıya iyi başlayan taraf bizdik, iyi top çeviriyorduk ve kaleye gidebiliyorduk. kimse beklemiyordu. dakikalar 53'ü gösteriyordu, iaquinta, tek silahımız olan deparıyla üç rakibinin arasından geçti, cezasahası dışından inanılmaz vurdu ve golünü attı! işte buydu, tek ihtiyacımız olan bu goldü! 3-3'tü artık, daha 37 dakika vardı ve eşitliği yakalamıştık, hem de güzel top oynayarak bu sefer! golün sarhoşluğuyla inanılmaz bir baskı kurmuştuk, inanılmaz oynuyorduk. nedved sağdan ortaladı yine, camoranesi bu sefer indirdi, arkada bomboş olan del piero, klasını konuşturarak topu sola çok sert bir şekilde gönderdi... inanması güç, 3-4'tü şimdi, juventus öndeydi, 5 dakikada bulduğu 2 golle... fakat fazla gaz, hiçbir zaman iyi değildi. barcelona'yı, "küçük messi"yi uyandırmıştık. yine seri hareketlerle ceza alanımıza girdi ve köşeden topu ağlarımıza bıraktı. sıkılmıştık gerçekten! hep aynı şekilde yiyorduk golü, defans çok boş kalıyordu. denemediğim şey yoktu, fakat arapasları alamıyorduk, çaremiz yoktu. 4-4 olmuştu, messi yine vurmuştu. tek tesellimiz gol yemeden 12 dakika geçirebilmek olmuştu, fakat bu skorla penaltılarla kazanamayacaktık. biraz toparlanır gibi olduk tekrar, bir korner kazandık 83'te. hiç beklenmedik bir isim, chiellini! yükselip kafayı vuruyordu, gerçekten inanılmazdı... sevinçten ağlamaya başlamıştım, elim ayağım tutmuyordu, 4-5 olmuştu. skorun ihtişamını ancak maçtan sonra fark edebilmiştim ben, fazla kaptırmıştım çünkü, tek düşünce kazanabilmekti, barça'yı devirebilmek...

    olacak gibi değildi ama. 88'de henry, buffon'un üzerinden aşırttı ve maçı uzatmaya götürdü. yorgundu oyuncularım, ama kimseyi değiştirmedim. 104'te poulsen, inanılmaz bir pozisyonu kaçırıyordu; kaleciyle karşı karşıya, üzerine vurmuştu. çıldıracaktım, fakat marques'in daha berbat hatası, topun süzüle süzüle poulsen'in önüne düşmesine sebep olmuştu; poulsen vurdu ve juventus tarihinin belki de en muhteşem, en görkemli maçında 5-6 öne geçti. kaleci biraz açılmıştı, poulsen soldan gelmiş ve vurmuştu. kaleciden seken top, kalecinin sağındaki marques'in dizine çarpıp, dümdüz kaleye doğru ilerledi ve poulsen topu koşarak tamamladı. böyleydi işte! ama kurtuluş yoktu. 107'de bojan frikikten golü atıyor, arkadan yapılan müdahale sonucunda chiellini'yi de götürerek juve'yi 10 kişi bırakıyordu. 118'de, eto'o'nun da kırmızı kart görmesiyle her iki taraf da 10 kişi kalmıştı, fakat pek önemi yoktu, penaltılar belirleyecekti 6-6'lık finalin galibini...

    ****

    puyol... gerildi, vurdu; gol... 1-0 barça
    del piero... usta bir vuruş, güzel bir plase... ağlarda top! 1-1
    henry... bir başka usta, gerilip vuruyor, ve aut! henry auta atıyor, stat yıkılıyor!
    iaquinta... geliyor, tipik füzesini gönderiyor; işte bu kadar, juventus öne geçiyor! 1-2 juventus...
    messi... en önemli silahları barça'nın, vuruyor ve top direğe çarpıp geri geliyor... inanılmaz, inanılmaz!...
    camoranesi... birçok golün sahibi, juve'nin emektar oyuncusu; vursa tüm iş bitecek, vuruyor, yüreğimiz ağzımıza geliyor... üst direğe çarpan top ağlarla buluşuyor, 1-3 juventus, artık çok daha kolay... marques kaçırırsa şampiyon juve...
    marques... bir gol atan, bir golün yenmesine sebep olan olaylı adam; takımını kurtarıyor penaltılarda, vuruyor ve 2-3 juventus...
    poulsen... sana penaltı attıran kafama sıçayım, apaçık bir aut, film kopacak gibi, yoksa?...
    bojan... ikinci yarıda giren, stresli adam; kaçırırsa barça'nın işi biter... ama yok, güzel vuruyor, yine skor eşitleniyor, 3-3...

    ***

    barça 5 penaltısını da kullanıyor ve bunların 3'ünü gole çeviriyor. biz 4 penaltının 3'ünü ağlarla buluşturmuşuz ve bu penaltıyı gole çevirirsek, kupa bizim oluyor...

    ***

    trezeguet... güveniyorum bu adama... vuruyor... kalecinin üzerine, hayır... valdes kaçırıyor elinden; valdes kaçırıyor, top ağlarda, ben ağlıyorum, stat ayakta...

    o heyecanla 50 kez basıyorum print screen tuşuna fakat bilgisayara fotoğraf kaydetmeyi unutuyorum, sadece entryde kalıyor bu turnuva; ben ağlıyorum... bu andan sonra, bir anlam ifade etmeyecekse de, inanılmaz maçın kısa bir öyküsü...

    ********

    barcelona 5-5 juventus (aet 6-6) (pen 3-4)

    [0-1] 2' del piero
    [1-1] 28' marques
    [2-1] 34' messi
    [3-1] 40' henry
    [3-2] 44' iaquinta
    [3-3] 53' iaquinta
    [3-4] 58' del piero
    [4-4] 70' messi
    [4-5] 83' chiellini
    [5-5] 88' henry
    (5-6) 104' poulsen
    (6-6) 107' bojan

    ********
    ********
    ********

    okuduysanız ne mutlu bana, sadece sizler için uğraşıp da yazdım, kaydettim bunları. seviyorum sizi lan, pes'ten bilem çok.
    10 ...
  45. 7.
  46. become a legend modunda barça'dan inter'e transfer olup kayboldum mesela. evet oyuna italyan mafyası karıştı ve kaçırıldım! ne güzel barça'da mına koyuyordum ortalığın... eto'o abiyle falan iyi anlaşıyorduk, henry abi çok severdi her golde koşup yavşardı bana. messi'yle de her gece başka bi alemdeydik. inter'e gittim 7 numarayı kapmış mıyım diye kadroya bakayım dedim, yokum mınakoim! bu arada barça demişken orada da şöyle bir maceram vardır (bkz: become a legend/#4841815) bundan sonra her türlü şoka hazırlıklıyım, ne olursa olsun şaşırmayacağım. kayboldum ulan zaten ötesi ne...
    2 ...
  47. 6.
  48. Evet. Şu an sizlerle, PES 2009 adlı güzide futbol oyununda yaşadığım bir Şampiyonlar Ligi macerasını anlatacağım. Bildiğiniz gibi PES, Şampiyonlar Ligini lisanslı olarak 2009 yılında oyuna eklemeyi başardı. Lisanslı olunca da, modun havası bir başka oluyor. Hala bir çok takımın lisansları alınamamış olsa da, Şampiyonlar Ligi modu ile olsun, Become a Legend modu olsun, PES hala gönüllerin bir numaralı futbol oyunu. Neyse, bu konulara girmeyelim. Benim maceram daha güzel, sonu da mutlu bitiyor.

    Takım seçmek konusunda epey kararsız kaldım. Barcelona ve Manchester United oyunun en güçlü takımları. Bunların çok ufak bir kademe altında da AC Milan var. Ben AC Milan’ı aldım. Kuralar çekildi ve grubum şu takımlardan oluştu:

    C Grubu

    * AC Milan
    * Liverpool
    * Porto
    * Twente

    C grubu ilk maçı: Milan 1 - 2 AC Liverpool

    Grubun ilk maçında, grubun en güçlü takımı Liverpool ile Milano’da karşılaştım. Maça çok iyi başladım ve ilk yarıda saysız gol pozisyonundan yararlanamadım fakat buna rağmen bir gol atmayı başarıp devre arasına 1-0 galip girdim. ikinci yarının hemen başında Kaladze’nin kırmızı kart görmesi tüm dengeleri bozdu. Kaladze’nin boşalttığı mevkiye yeni bir oyun oyuncu almadım. Bu yüzden ataklarımı sürekli olarak yapmaya devam ettim. Fakat savunmada bir kişi eksik olduğumuz için, kontra ataklardan kalemde 2 gol gördüm ve ilk maçımı malubiyet ile tamamladım. Kötü oldu. Evimizde beklenmedik bir malubiyet aldık.

    C grubu ikinci maçı: Porto 0 - 1 AC Milan

    ikinci maçımızda Porto ile karşılaşıyorduk. Moraller bozuktu, Kaladze’nin yerine takımda Maldini yer aldı. Oyunun belki de en sinsi takımı Porto’dur. Güçsüz gibi duruyorlar fakat öyle iyi top yapıyorlar ki hayret edersiniz. Diğer bir sinsi takım da Athletico Madrid, Aguero falan öküz gibi. Neyse, bu maçta Porto baskılı oynadı. Fakat ben bir pozisyonda golü buldum ve maçı kazandım. Zor da olsa kazanarak ilk üç puanımızı aldık.

    C grubu üçüncü maçı: Twente 2 - 4 AC Milan

    Üçüncü maçımız grubun en güçsüz takımı, hatta Şampiyonlar Ligi'ne nasıl katıldığını dahi anlamadığım Twente ileydi. Maça tamamen yedek bir kadro ile çıktım, kaleci Dida hariç. ilk 4 dakikada 2 gol yedik ve 2 - 0 geriye düştük. Boriello adlı genç oyuncumuzun attığı goller ile maça ilk önce dengeyi getirdik. Sonlara doğru da iki gol bularak maçı kazandık. Bu maçın ardından Liverpool maçı vardı, o maç için de oyuncularımızı dinlendirmiş olduk. Bunun yanında Boriello'nun, Inzaghi'den daha iyi durumda olduğunu da anlamış oldum.

    C grubu dördüncü maçı: Liverpool 2-4 AC Milan

    Liverpool ilk maçta olduğu gibi sönüktü. Geçen maçı 10 kişi kaldığım için kazanmışlardı. Bu kez onlara şans tanımadım ve ezdim geçtim. Özellikle Kaka’ ile sağ kanattan darma dağın ettim Liverpool’u. Bundan önceki 3 maçını da kazanmış olan Liverpool'a ağır bir tokat vurdum. Ayrıca puanlarımızı eşitledim. Grubun tepesinde Liverpool ile ortak puandaydık artık.

    C grubu beşinci maçı: AC Milan 0 - 0 Porto

    Porto ilk maçta olduğu gibi baskılı oynayamadı. Ben çok baskılı oynadım fakat bir türlü golü bulamadım. Boş kaleye kaçırılan toplar, direkten dönen toplar vs. oldu. Porto çok az geldi benim kaleme. Bana beraberlik yetiyordu gruptan çıkabilmek için, beraberliği aldım ve yetti.

    C grubu altıncı maçı : AC Milan 3 - 0 Twente

    Twente gruptaki tüm maçlarını kaybetmişti. Ben yine onların karşısına yedek kadro ile çıktım. ilk yarı gol bulamadım. ikinci yarı attığım 3 gol ile maçı kazanıp, ikinci tura çıkmayı başardım.

    Grup maçları sonunda gruptaki sıralama:

    1. Liverpool
    2. Milan
    3. Porto
    4. Twente

    Sıralama tıpkı beklediğim gibi oldu.

    ikinci tur kuraları çekildi ve rakibim Real Madrid oldu. Kupayı alabilecek güçte sadece 3 takım var, bunlar Barcelona, Manchester United ve Real Madrid. Bu üçlüden biriyle, ikinci turda karşılaşmam güzel oldu. Turu atlarsam direktman bir rakibimi ekarte etmiş olacaktım.

    ikinci tur ilk maçı: Real Madrid 0 - 5 AC Milan

    Turnuvanın en rahat maçını oynayıp, rakibimizi gole boğduk. Ronaldinho ilk kez düzgün bir futbol oynadı ve 2 gol birden attı. Garipti. Casillas o topları nasıl yedi hala hayret ediyorum.

    ikinci tur ikinci maçı: AC Milan 0 - 0 Real Madrid

    ilk maçın verdiği rahatlık ile yedek kadro ile sahaya çıktım. Fakat bu kez taktikte bir değişiklik yaptım ve 5-3-2 taktiğini kullandım. Gol atabilirdim ama atamadım, Real Madrid yine ezik kaldı. Doğru düzgün pozisyon dahi bulamadı.

    Real Madrid’i eledikten sonra çeyrek finaldeki rakibim, turnuvanın bir diğer güçlü ekibi Barcelona oldu. Biraz çekinsem de, işler yine istediğim gibi gitti.

    Çeyrek Final ilk maçı: AC Milan 1 - 0 Barcelona

    Kaka’nın tek golü ile maçı kazandık. Messi’yi durdurduk veya başka bir nedenden dolayı oynayamadı. Bilemiyorum. Messi oynayamayınca, Barcelona bitik zaten. 1-0, güzel skordu ikinci maç için.

    Çeyrek Final ikinci maçı: Barcelona 1 - 2 AC Milan

    Maçın hemen başında kornerden gelen bir gol ile öne geçtim. Kornerde topu Milito kendi kalesine gönderdi. Bu golün hemen 2-3 dakika sonrasında kalemde golü gördüm. 5-3-2 taktiğiyle oynamaya başladım, savunma yaptım. Sonlara doğru Barcelona iyice yüklendi. O yüklenmeler sırasında yakaladığım bir kontra atakta, Ronaldinho ile ikinci golü bularak maçı kazandım ve Yarı Final’e yükseldim.

    Yarı Final’de rakip sürpriz bir ekipti. Sürpriz yaparak Yarı Finale kadar gelmişti. Oynadığım ilk maçta da sürpriz yaptılar.

    Yarı Final ilk maçı: Roma 4 - 4 AC Milan

    Bir ben attım, bir onlar, bir ben attım, bir onlar attı. Tam 88′de 4 - 3 öne geçtim ve maç böyle biter diye düşünürken 90′da bir gol daha atarak maçı berabere bitirdiler. ikinci maç için ümitli bir şekilde maçtan ayrıldılar. Ama ben yine de ikinci maçta kazanabileceklerini sanmıyordum.

    Yarı Final ikinci maçı: AC Milan 4 - 1 Roma

    Pek rahat geçmedi aslında maç. Roma çok iyi oynadı, çok iyi pozisyonlar yakaladı fakat atamadı. Ben ise sanırım girdiğim tüm poziyonlardan gol ile döndüm ve farka gittim. Final’e güzel bir skor ile gittik.

    Finalde rakibimiz tahmin ettiğim gibi Manchester United oldu. Maçın çok zor geçmesini bekliyordum, hatta yenilebileceğimi bile düşünüyordum ama olmadı…

    Final: AC Milan 7 - 1 Manchester United

    Evet, 7-1 kazandım. Boriello tam 5 gol attı, diğer 2 golü de Kaka’ attı. Boriello’nun ikinci golü, turnuvanın en güzel golüydü. Peter Crouch’un Galatasaray’a attığı yarım rovaşatanın aynısıydı. Bu arada skorun böyle olmasının bir nedeni de kalede Van der Sar’ın değil, Foster’ın oluşuydu. Herif kova gibiydi, her geleni aldı. Van der Sar olsaydı kalede, 2-1, 3-1 falan biterdi maç.

    http://img511.imageshack.us/img511/9923/milan1.png

    Bu tarihi skor ile kupayı kazandık. Kupa kaptan Gattuso’nun ellerine çok yakıştı.

    Kupayı böylesine basit kazanmamın bir diğer önemli nedeni de, oyunu Profesyonel zorluk seviyesinde oynamamdı. Bir üst kademe neydi hatırlamıyorum, World Class mıydı neydi sanırım, onda oynasam bu kadar kolay ulaşamazdım kupaya. Gelecek sefer öyle deneyeceğim.

    ------

    kendi yazmış olduğum, orjinalinin bulunduğu blog sayfası: http://feyyaz.gamershot.net
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük