sınav haftası otobüsle okula giderken arka koltukta yol boyu boğaz için olan şekerlerin bir tabletini şap şup şekilde yiyen (ona yemek denmez) kişi en uzun yolculuğumu yaşatmıştı!
bundan 2 ay önce kadıköye gitmek için otobüse bindim 14ks idi sanırım. neyse bindim duraktan baktım bir çocuğun yanı boş, sonra gittim oturdum yanına falan yüzünü bile görmedim ama bakmadım hiç. gidiyoruz tabii trafik var. telefon kullanmadığım için ellerimle falan oynayıp sağa solu inceliyorum. neyse indim ben kadıköyde yavaş yavaş dershaneme doğru gidiyorum. sonra omzuma biri dokundu tabii ben son derece heyecanlandım. şöyle bakayım derken hop yanıma geçti bi baktım yanına oturduğum çocuk, sonra direkt konuya girdi ne olduğunu şaşırdım fazla samimi buldu herhalde beni işte bir kız var ondan hoşlanıyorum bilmem ne vs vs aynı zamanda da yürüyoruz işte o kız beni seviyormuş ben bilmiyordum arkadaşıma söylemiş saçma sapan şeyler dedim dostum boş işler bunlar binlerce dansöz var yahu. başka kız mı yok ne takıyorsun falan dedim yaşın kaç senin falan derken 21 dedi. ama konuştuğu şeyler o kadar saçmaydı ki he- hımm iyiymiş falan dedim. sonra geldi bu bana seninle görüşebilir miyiz ? senden hoşlandım dedi. şöyle bi yerde durdum ne diyorsun yahu dedim sorunlu mu değil mi ona baktım ki çocuk gayet güzeldi vallahi allahı var. o boy, pos gözler, o burunun kalkıklığı, saç rengi falan tabii bunlar sadece 10 saniyelik bakışta farkettim sonra dershanem var ben miniğim össye hazırlanıyorum eheh yaptım ve gittim sonra bu beklesem seni tanışsak falan dedi ama tenefüste camdan baktığımda yoktu.
sonradan pişman oldum mu oldum gibi ne bileyim neler diyecekti bana merak ettim. tanımadığım insanlarla konuşmak her zaman ilgimi çekmişti çünkü. sonra 2-3 gün daha bakındım ama bir daha onu göremedim. çok garipti.
birgün otobüsle giderken ineceğim yere yaklaşırken ağzımdan şu sözler çıktı.
+ müsait bir yerde bırakır mısınız?
- burada bırakılır mı, durak var ileride anca orada bırakırım.(bağırıyor ibne)
durdum ve bilgece dedim ki 'ben zaten burada değil, müsait bir yerde indir dedim.' . o an itibariyle halkın kahramanı olmuştum. hayatım çok değişti. telefon numaramı isteyen kadınlar mı dersiniz, ayak üstü beni elleyen kadınlar mı dersiniz veya bunu fırsat bilip elleyen eşcinsel kardeşlerimiz mi dersiniz. bu da böyle bir anı.
okuldan memlekete gidiyorum, çaprazıma yvonne strahovskiye taş çıkaracak güzellikte bir kız oturdu, yol boyunca kestim. hatta molalarda da kestim, sonra ne mi oldu o yoluna ben yoluma.*
bir gün dolmuşa bindim, bilmediğim bir şehirde, dedim k,, 10 nisan karakolunun önünde inecem orada bırakırsanız sevinirim, gittik gittik gittik. Camdan bir baktım, 10 nisanın önünden geçiyoruz. Yapamadım, cesaret edemedim , müsait bir yerde inebilirmiyim beni unuttunuz diyemedim.
arkadaşım (bkz: haci ama gercek)le beraber otobüse binmiştik. acayip doluydu. arkamda duran iki liseli kız frenle birlikte üstüme çullanınca, onlara dönüp tepeme çıksaydın canım benim bi tutun istersen bak orda tutunmak için yerler var falan diye atar yaptım. neyse sıkışık tıkışık gidiyoruz. bizim tutunduğumuz yerde de bi nişanlı çift oturuyor. erkek koridor tarafında. derken otobüs öyle bir fren yaptıkı ben nasıl olduğunu anlamadan, tutunduğum yerden koptum kendi etrafımda bir tur attım ve hoopp o nişanlı çiftten erkeğin kucagına oturdum. oturuş sürem yaklaşık 7-8 saniye sürdü, toparlanamadım. çocuk şaşkın. nişanlısı kız şaşkın. ben utanç dolu. (bkz: haci ama gercek) şaşkın. o iki kaşar liseli gülüyo tabi. utana sıkıla kalktım bin bir özür diledim. ama sonra öldük tabi gülmekten. ve sonra bu ana fikri çıkardık bu anıdan. (bkz: fazla atar göte batar)
arkadaşlarla izmirden basıp antalyaya gittik tatile. dönüşte ben burdura geldim, bir arkadaşın yanına uğradım.
en son garaja geldim, bir an önce izmire dönmek istiyordum, gelen otobüslere bakıp yer aramaya başladım çünkü bayram arefesiydi ve boş otobüs bulmak zordu.
ben beklerken burdurun o minicik garajına o otobüs girdi. kayseri ipek turizm, 10 yıldan fazla süre geçti ama dün gibi gözümün önünde o yemyeşil renkli otobüs.
baktım kuşadası yazıyor. hemen fırladım ''yer var mı'' diye sordum, muavin var dedi, binmek için hareketlendiğimde sormak geldi aklıma ''izmirden gidiyor di mi adaya?'' muavin ''hayır sökeden gidiyor, izmire uğramıyor'' dedi. binemedim mecburen.
dün gibi gözümün önünde, içinden öğrenciler indi, sigara içiyorlardı, hepsi bayramı memleketinde geçirmek için gidiyordu.
akabinde garaja pamukkale otobüsü geldi ve bileti aldım hemen. biz 15 dakika sonra hareket edecektik, o sırada kayseri ipek turizmin otobüsü hareket etti ve gitti, taaa söke yol ayrımına kadar yani germenciğe kadar aynı güzergahtaydık.
15 dk sonra biz hareket ettik ve yola koyulduk.yaklaşık 3 saat kadar sonra denizliye gelmiştik, kent girişinde trafik tıkandı.
otobüsümüz gram gram ilerliyordu, trafik berbattı ve yolcular olarak hepimiz meraklandık, ayağa kalkıp ne olduğunu görmeye çalışıyorduk, hafif hafif ilerledikçe ambulanslar vızır vızır yanımızdan geçmeye başlamıştı, her taraf ambulanstı ve sayısız ambulansı görünce ''nooluyo lan'' olduk hepimiz.
az ilerde gördük.
kayseri ipek turizm, o yeşil renkli otobüs.
darmadağındı, belli ki taklalar atmıştı, ortalık yıkılıyordu.
şu an bile tüylerim diken diken yazarken.
eğer ki izmir üzerinden gitseydi bende o otobüste olacaktım, inanamadım, kaderin var olduğuna daha şiddetle inandım.
o gün kü kazada tam 46 kişi ölmüştü. çoğunluğu öğrenciydi ve nazilli de, aydın da, söke de, kuşadasın da ailelerin haberleri yapıldı, hepsi çocuklarını kaybetmişti.
oysa ki onları sigara içerken görmüştüm kazadan 3 saat önce, hepsi de yaşıtımdı.
bugün bile kendimi kötü ve ilginç hissediyorum. akşam haberlerinde o gençlerin ailelerini ağlarken görmenin acısını çok uzun süre atlatamamıştım.
çeşitli sebeplerle * uçağa binmekte sıkıntı yaşayan biriyim.
uzun süren otobüs yolculukları yaparım yıllardır.
bu yolculuklar süresince önüm arkam sağım solum sobe misali etrafta bulunan kimseyle konuşmamayı tercih ederim.
evet, belki bir gün yanınızda oturan ve soğuk nevale dediğiniz kişi bendim.
hatta konuşmaya çalışan insanların çabalarını "restini gördüm ve susmayı artırıyorum" diyerek görmezden gelirim.
bazen de kulaklık takarım bir şey dinlemesem bile.
yine bu yolculuklardan birinde yanımdaki kızın durup dururken bende panik atak var demesi üzerine, susma hakkımı kullanamadım.
biraz rahatlatmak amacıyla kısa sürer niyetiyle konuşmaya başladım.
5 saat süren ve hiç aralıksız devam eden bir konuşma oldu. gecenin bir vaktidir insanlar rahatsız olur diye düşünmedim, yıllarca ben milletten rahatsız oldum bu sefer sıra bende dedim sadece.
benim hislerimi, benim hayatımı farklı değişkenlerle de olsa yaşamış bir insandı karşımdaki.
başladığım cümleleri aklımdan geçtiği gibi tamamlayan.
kurduğu cümleleri ona söyleten duyguları yakından tanıdığım bir insan.
hayatım boyunca beni anlayabileceğini sandığım kimseyle ne yazık ki karşılaşamadım.
karşılaştığımı sandığım insanlar -cinsiyet farketmez- , benim aradığımı bulamayacağıma olan inancımı artırmaktan başka bir işe yaramadılar maalesef.
ilk defa yolun bitmesine üzüldüm. adını bilmiyorum ama bulmak da zor değil.
hayatta benim gibi insanlar da varmış dedirtti ya bana o yetti.
lisedeyim o zamanlar. Alerjim var burnum kulaklarım tıkalı acayip gribim. Köye gitcem bindim köy otobüsüne, o zamanlar da canan tanın bi kitabını okuyorum aynı zamanda da müzik dinliyorum. Dünyayla alakam yok yani. Derken bi yaşlı dede bindi otobüse yanıma oturdu. Nese yol devam ediyor gidiyoruz. Ama dede çok yaşlı ölmek üzere. Ben içimden korkuyorum kesin bişey olacak diye.
Bir ara kaldırdım kafamı şöför dahil insanlar kafasını camdan çıkarıyor nefes almaya çalısıyor. Bi gariplik var. Kulaklıgı bi çıkardım ay o kıza yazık diyorlar bana. Tabi ben anlamıyorum hiç birşey.
Meger dede altını ıslatmış.
Sonuç olarak grip olmak bazen güzel.
O dede de bu yılın başında vefaat etmiş. Duydum üzüldüm allah rahmet eylesin.
o bana baktı ben ona, ben ona baktım o bana, sonra o bana yine ben ona, yine yine bakışırken hepsi bana olacak diye korktum ve otobüsten indim. kızı iki gün sonra fahri amcanın bakkalında gördüm. salına salına ekmek alırken gözü bana ilişti hafif bir tebessüm ile sen o arabadaki utangaç çocuk değil misin dedi. o an yer yarılsada içine girsem dedim. yok ya ne alakası var siz baktınız falan desemde inandıramadım. kız zaten psikiyatri okuyormuş. anında anlamış durumu. dedim tamam düzeyli kesiştiğim kızlar oluyor lakin kesiştiğim kızın beni bu kadar yakından tanıması hoşuma gitmez deyip akabinde yardım istedim açın beni nolur dedim. artık kabuğumdan sıyrılmak istiyom. kesiştiğim kızları evime getirip onların gazozuna ilaç atmak istiyom dedim. ahaha edasıyla alaycı bir bakışla olmaz dedi. daha öğrenciyim ben kusura bakma deyip gitti. fahri amcam ise kızım ekmekleri unuttun diye feryad figan arkasından koştu. fahri amca ile iki gazoz tokuşturup içtik. boşver be abi dedim iki ekmek parası yine kazanırsın.
sene 2005 civarları, daha önce ama, ergenliğin doruklarındayım, öfkeliyim, metalciyim, asiyim.
bursadan izmire gitmek için otobüse bindim, ya sonbahardı ya ilkbahardı yanlış olmasın, hava ne sıcak ne soğuk. koltuğuma yaklaşıyorum, koltukta biri uyuyor ( cam kenarıydı benim ). otobüsün ilk durağı bursaydı bu arada, yani bir yeren geçerken bursaya uğrama durumu yok. adam terminale gelmiş, otobüse binmiş ve hemen uyumaya başlamış. o yaşlarda biraz sümsüktüm adamı uyandırıp " geç amk yerine " diyemedim, mecbur koridora oturdum.
adam ne ikramlarda uyandı ve kendiliğinden kalktı, m.kemalpaşa civarı beni bir hırs kapladı, bir şekilde bu gebeşe birşey yapmalıydım. klimalar bildiğin gibi otobüslerde manueldir ( üstten üfleyenler ) ikisini de açtım ve piç kurusunun omzuma doğru başını eğdiğinde oluşan açıklığa başladım estirtmeye.
manisada inecek olan bu gavat, inmeye yakın kendiliğinden uyandı, boynu tutulmuştu. ( inilebilecek yerleşim yerlerine yaklaştığımızda klimaları kapatıyorum ki anlamasım vurdurduğumu )
geçen yıl bu zamanlar eski sevgilim beni yolcu ederken sarıldık marıldık. ben koltuğa oturdum o da bekliyor otobüsün önünde. sanki biri ölmüşcesine salak gibi ağlıyorum ama.yanımdaki teyze de kızım o çocuk çirkin zaten boşver başkasını bulursun dedi. ben de bağırdım teyze ayrılmıyoz ki yeaa diye. aylar sonra o çirkin çocuk benden ayrıldı.keşke çemkirmeyip teyzeyi dinleseydim.
Anlatmakla bitmez ama en yakın 3 gün önceki yolculuğumda basimdan geceni anlatayım.
Bagaj vericem adam nerde ineceksiniz dedi. "Esengül" dedim sözlük esenler diyemedim ya. Neyse adam gülumsedi esenler mi evet dedim ben ayrı gülüyorum telefonda arkadaşım ayrı gülüyor öyle kısa vadeli bi saçmalamıştım.
üç beş ay kadar önce x şehrinden y şehrine gitmek üzere otobüs biletimi aldım. o gün otogarda otobüsü beklerken en içten dileklerimle yakardım tanrıya, yanıma teyze oturmasın deyu. otobüse binerken bu konuda her zaman heyecanlanmışımdır, bu kez de aynı heyecanla koltuğuma gittim. Bingo! Teyze yanına düşmüştüm. müsaade isteyip yerime geçtim oturdum. altı saatlik bir yolculuk bizi bekliyordu. kafamda senaryolar canlanmaya başladı, teyze ne okuduğumdan başlayıp yedi sülalemi sorgulayabilecek potansiyelde idi. gözlerinde bu ışığı görmüştüm. bütün bu gereksiz muhabbetlere dahil olmamak için hemen kulaklığımı taktım. ilk molaya kadar her şey normal seyrinde ilerledi. çünkü hal ve hareketlerim teyzeye onunla iletişime kapalı olduğum mesajlarını göndermişti ki bu durumdan ziyadesiyle memnundum. mola bittikten sonra yeniden otobüse döndüğümde araştırmacı gazeteci ruhlu teyzemin performansını gösterme vaktinin geldiğini anladım. kulaklığımı yeniden takmama fırsat yaratmadan ismimi, cismimi, nerede okuduğumu, ne okuduğumu, anamı, babamı, kardeşimi, memleketimi bir çırpıda soruverdi. muhabbet o kadar soru cevap şeklinde ilerliyordu ki kitlenmiş bir vaziyette pat pat cevap veriyordum, adeta kendimi durduramıyordum. tüm bu sorulardan sonra hayat standartlarımı iyice içselleştirdi ve sıra özel hayata geldi.
-ee arkadaşın var mı bakalım? hani ciddi bir şey? (Manita kontrol)
+ıııığğğ şey. (hapsurup burada nasıl yanıt vermesi gerektiğini düşünüyor) yok. (aslında var)
hanım teyze o kadar yüksek sesle konuşuyordu ki sohbetimiz onun haykırması ve benim cevaplarım üzerine kuruluydu. eğer bir sevgilim olduğunu ifşa edersem onun da kim olduğunu sorgulayacak ve ilişkimizi tüm otobüse beyan edecekti. bu durumun yaşanmaması için yok deyip geçiştirmeyi tercih ettim. Böylece muhabbet kitlenir yolumuza bakarız diye düşünmüştüm. ama yanılmıştım. teyze beni adeta savunmasız yakalamıştı. otobüste başıma gelip gelebilecek en trajik anları yaşatmasına ramak kalmıştı. yok cevabım üzerine gülümsedi, "seni çok sevdim" dedi. adımı yeniden sordu. bu üçüncü soruşuydu. sık sık unuttuğu için dur not alayım en iyisi dedi ve çantasındaki küçük not defterini çıkarıp adımı ve soyadımı not aldı. bu sırada askerdeki oğlundan söz etmeye başladı. sıçtığım andı. alternatif gelin adayı bakışlarını iliklerime kadar hissettim. "ismini oğluma vereceğim seni facebook'tan eklesin, konuşun" dedi. kitlendim. hiçbir cevap veremedim. donuk bir yüz ifadesiyle yan tarafta kusmakta olan çocuğa bakıyordum. yeniden beni çok sevdiğini dile getirdi, saçımı okşadı. "Ay inşallah anlaşırsınız, inşallah olur" dedi. ayaküstü oğluna ayartıyordu beni, artık kendine gelmeli ve dur demeliydim. saçma sapan konuşma teyze hangi yüzyılda yaşıyoruz amk diye haykırmak istedim. fakat ağzımdan sadece yok olmaz sözcükleri döküldü. pencereye döndüm, kulaklığımı taktım. geri kalan üç saat boyunca teyzeden tarafa dönmeyeyim diye dışarıyı izledim. hep izledim. Evren bu üç saati bana boyun tutulması olarak geri pasladı. bu da böyle bir anımdı.
Adanadan Samsun'a yolculuk yaptığım bir gün otobüse bindiğim vakit,nerede ineceğimi soran muavine Havza yanıtını verdikten sonra yolculuğum başlamış oldu.Ardından 11 saat süren yolculukla beraber gelen yorgunluk hissiyle uyuyakalmışım.ardından sabah civarına yakın,iç güdüyle gelen uykudan uyanmamla etrafıma bakmamın bir olduğu an şoke oldum.Trabzon'a gelmişiz.sonra muavinin yanına gittim baktım ki uyuyor,şoför desen yarı açık müzikle uyur uyanık.sonra neden beni kaldırmadın sorusuyla karşı karşıya kalan muavin;ben ne bileyim uyansaydın cevabıyla karşılaşan ben;katil olmak istemediğim için anında otobüsü durdurup indim tabi saydıra saydıra.sonra otobüste uyumamaya başladım muavinler sağ olsun.
(bkz: acı deneyimler)
Liseye yeni başladığım sıralardı okula gitmek için otobüse bindim, otobüste tıklım tıklım ayaktayım. Camdan dışarı bakıyordum arkam otobüse dönük, daha 14 yaşında falanım çocuk diyebileceğiniz bir görüntüm var. Arkamda bi el hissettim sonra. 14 yaşındayım daha. Daha önce hiç böyle bi olay yaşamamıştım, ne yapacağımı bilmeden arkamı dönüp "noluyo ya" diyebildim. Ama nasıl utandım sonrasında ben biliyorum. Sanki benim suçummuş gibi tacize uğramak. Adam da pişkin pişkin "poşet değmiştir ya" dedi. Bi şey diyememiştim. Aradan bi süre geçmişti ki bi gün dışarı çıktığımda o adamı kızıyla giderken gördüm. Söyleyecek söz bulamam hala o insana.
onumde bi anne kiz oturuyodu kiz kucuk iste yedi sekiz yaslarinda. durup durup annesine alakasiz bisiler soyluyodu. neyse iste annesine dedi ki anne ben vejetaryen olucam. annesi de sacmalama kizim vejetaryenlik iyi bisi olsa baban olurdu dedi. kiz da haklisin anne olmiycam dedi.
o kadar tatli kabullendi ki kiza sarilmak istemistim o an.