bir şeyi istiyor olmamın, o şeyin de kaderini belirlediğini sanmam. yani isteğimin kutsal bir amaca yönelik olduğu inancını diri tutan bir düşünce hatası yapıyorum. hata olduğunun bilincinde olsam da faydalı tarafı bu hatayı yok etmemi engelliyor çünkü günün sonunda muhakkak başarıyorum. muhakkak altından kalıyorum. muhakkak bi adım önde oluyorum.
muhakkak isteğime göre süreç şekillenmeliymiş gibi geliyor. "şimdi şu olmalı, şu tarihte şu iş bitirilmeli, şu tarihte şu halledilmeli" gibi. herhangi bir müdahale asla kabul etmiyor, edemiyorum. ancak çok büyük meselelerde empati kurabiliyorum. bunun dışında küçük duyguları ancak taklit edebiliyorum. istediğim şey oluncaya kadar senelerce bekleyebiliyor, sesimi bile çıkartmıyorum. benim hastalık derecesince gelişmiş bir sabrım vardır. bana de ki; "şu iğneyle bu duvarı kazacaksın" kazarım. yorulduğumda dinlenirim ama bırakmam. güçten düşmüşsem politika ya da yöntem değiştiririm. bi şekilde su gibiyimdir. muhakkak o şart ve koşula uyarım. on yıl durmadan tek bir amaç için çalışabilirim. bana biri herhangi bir eylemim sonucunda; "bunu bana neden yaptın" diye sorarsa ona şöyle diyebilirim; "sen bunu hak ettin çünkü on iki sene önce bana sesini yükseltmiştin." muhakkak eşitlenirim. kendi yöntemlerimle yaparım bunu genelde. bir eylem dilim vardır.