önce ne kadar sıkıntılı iş varsa düşünüyorum, çözüm yolu arıyorum, buluyorum, bu çözüm yollarını uygulamak için plan yapıyorum, daha sonra çevredekilere danışıyorum olur mu olmaz mı diye, olmaz derlerse tekrar düşünüyorum, eğer bence yine de mantıklıysa uyguluyorum ve mutlu oluyorum bi süreliğine.
Nasıl mutlu olmayayım he? Böbrek taşı ağrısı çekiyorum diye çocuk gibi ağladığını duydum bugün telefonda, kimin içi erimez buna? Şuan muhtemelen bana dua okuyor iyi olayım diye.. Ama ben zaten iyi oldum.
insanları tanımaya çalışarak, içlerindeki ruhu deneyimleyerek.
Siyah, renkli, kaotik ya da sade dünyalar. Zarif ya da leş. Ya da hepsi.
başta kendim olmak üzere herkesten bu kadar çok nefret ederken, zaman zaman mutluluğa, sevgiye ve ilgiye olan açlığımı yine nefret ettiklerimle doyurabilme arayışı içerisine girme paradoksuna yenik düştüğümü itiraf etmem gerekiyor.
zamanla.bu sorunun cevabını fazla buyuk hayaller ve isteklerden arınmak oldugunu anladım. gordugum en mutlu insanlar en sade ve basit yasayan insanlar.
Kendi isteğimle memleketime geri döndüm. Aile odaklı yaşamaya başladım. Bunun evveliyatını da paylaşmak isterdim lakin orası ayrı bir hikaye. Önceleri arkadaşlarım veya çevremdeki insanlar için çabalarken şimdi ailem için çabalamaya, onlarla ilgilenmeye başladım. Sürekli görüştüğüm bir tane insan var. insaları dertlerim için rahatsız etmiyorum, onları arayıp kafalarını şişirmiyorum. Gerçek şu ki; ailenizden başka kimsenin umrunda değilsiniz. Bu yüzden yegâne tavsiyem ailenizle vakit geçirmenizdir. Bir şekilde huzurlu olduğunuzu fark edeceksiniz.