bir gün hoca derse geç gelecek diye duymuştuk. mikrofonu ve hoparlörleri * açıp türkü söylemiştik bütün köy toplanmış caminin önüne ama dayak yemedik olmazdı öyle şeyler.
cüz parası yüzünden devamı gelmeyen hikayeye ait anılardır.şöyle ki bulunduğumuz yerde ki camiye yaz ayında tüm çocuklar karate yapmak için giderlerdi. (yerler halıfleksti) sürüye katılan benim de halıflekslerin cezbediciliği karşısında yapacak hiç bir şey yoktu. bende soluğu camide aldım tabi ki. ikinci günde hoca cüs parası istedi.ben annemle babamdan habersiz gittiğim için bu para derin bir huzursuzluk doğmasına yol açtı,anneme söledim ve o da babama sölemiş babamda ne işi var onun orda söyle bi daha gitmesin şeklinde hem karate hayatımı hem de islam hayatımı sekteye uğratmıştı.cüs parası yüzünde islam dinine bi daha hiç ısınamadım.
O zaman 5 ya da 6 yaşındayım. Çocuk olduğundan dinle alakam yok (hala yok) neyse ama abim (o zaman 11-12 yaşına) kuran kursuna gidiyor. Anne ve babamın işi çıktı, beni bırakacak bir yer bulamadılar ve abimin peşine taktılar. Sadece bir günlüğüne gidecektim. Gittim zaten ama sonra hoca yaşı büyük olanları başka bir odaya aldı, beni abimden ayırdı. Ben de gittim bir köşede oturuyorum hani bir günlüğüne gittim ya. Ama cami görevlisi çocuk aldı beni diğer öğrencilerin arasına koydu sonra sıraysa öğrencilere dini soru sormaya başladı. Peygamber kaç yılında doğdu? Kaç yılında öldü? Sonra sıra bana geldi, peygamberin babasının adı ne? Dedi, bilmiyorum dedim. O zaman annesinin adı ne? dedi. Benim sinirler hopladı, bir günlüğüne geldim ama vaziyete bak. Yine bilmiyor musun? Deyince, peygamberin babasını da anasını da... Dedim, camiden kaçtım.
Ayıp ettim biliyorum ama o camiye yollanmamalıydım!
öğretenin bilmeyince ya da şaşırınca sopa fırlatmasından dolayı kapısına kadar gider ama girmez köşede bir yerde bekler kurs bitincede eve dönerdim ama pişmanım. şimdi de öğrenmek için cdlerini alıyorum ama pek kolay olmuyor. ah be hoca o zaman öyle yapmayacaktın beni korkutup soğutmayacaktın şimdi sular gibi okuyordum belki de.
yazarın anısı bizzatihi yaşanmıştır.annemlerin beni yatılı kuran kursuna yazdırdırıp. beni orada bırakıp eve dönmüşlerdi. ve tabi ben onlardan önce evdeydim. *
kur'an kursundaki kıza aşık olmuştum. yazlıktaydı. bizim kurs kızlı erkekliydi bu anormal bir durum mu bilmiyorum ama öyleydi. neyse kızda bana pas veriyordu tabi. küçüktük o zamanlar. artık kur'ân'a geçmişiz sıraya girmişiz okuyacağız. hocanın kızı okutacak bize, tabi o ablamız o zamanlar. neyse bir şekilde anlamış olacak ki "fotoselli adam sen bu e....'i seviyor musun" demişti. yerin dibine girmiştim amk, itin götüne girmiştim resmen çok utanmıştım. kem küm etmiştim. kızda gülmüştü kihikihkihki diye. ben diyeyim 9 siz deyin 11 yaşımızdaydık işte. sonra, çok zaman sonra kız başkasına vermiş diye duydum. yazın halâ arada bir görüyorum kendisini. merhaba merhaba.
Camilerde nedendir bilinmez, büyük ve görkemli avizeler kullanılır aydınlatma için. Benim ve arkadaşlarımın gittiği camide de böyle bir avize vardı. Bir gün hocamızı beklerken sıkıntıdan (bkz: kovalamaca) oynamaya başladık. Arkadaşlarımdan bi tanesi (Yalçın) avizeye zıpladı ve başladı sallanmaya. O koca, en az 100 kg ağırlığındaki avize tavandan bağını kopardı ve tabanla ilişkiye başladı. Akabinde hocamız geldi ve inşaatlarda kolonlarda kullanılan ince demirlerden biriyle bütün herkesi o çocuk yüzünden sıra dayağı ile ödüllendirdi. Hatırladıkça güler ve Yalçın'a söverim. Göt.
küçüktük haliyle, yaz ayında kursa gidiyoruz işte... yakın bir arkadaşım da bir süre sonra kursa kayıt olur ve bir kurs günü biraz gecikerek ilk dersine girer. hoca da nemrut biri, sert... çocukcağız ilk kez kursa gelmiş, geç geldi diye hoca önce bir azarlar, sonra çocuk yerine geçip sandalyesine oturunca sert bir tavırla "bi' daha da o donla* gelme buraya, uzun giy! o ne öyle?!" tarzında bir şeyler zırvalayarak ve iyice utandırır arkadaşımı. hiç unutmam lan, çok üzülmüştüm. ibne adam.
camiye gidiyordum. ilk gün bütün çocukları ayartıp camdan kaçırdım, hoca geldi kimse yok. ispiyonlandım. gitti babama söyledi azar yedim. ikinci gün de aynısını yaşadım, üçüncü gün de. en son hem hoca hem de babam bıktı. hoca "oğlunu başka yere gönder" dedi babama; babam da yapıştırdı cevabı; "bizim oğlan çok piç zaten, göndermicem, karıştırır her yeri." sanırım haklıydı, o zamandan belliydi ne olacağım.
yaz tatilinde sokaktaki erkek çocuklarıyla zift içine batmaktan ve sürekli bisiklet tamirine para yetiştirmekten şikayet eden anne, en sonunda bir kaç komşunun gazına gelerek, kızını (!) şımarıklıkları azalsın diye kuran kursuna yazdırır, dini amaçla değil, sağa sola sataşması azalsın diyerekten bir kursa yazdırır.
sabahları erken kalkılır, el kadar bebeyiz nerdeyse ama abdest olsun kuran olsun sanki doğuştan biliyormuşuz gibi hissediyorduk o zamanlar, yolda düşündüğüm tek şey kurstan sonra bisikletimin jantları için nasıl oyuncaklar alsam, mahallede benden güzel bisiklet kullanan yok dimi, zaten ilk vitesliyide ben aldım, aslında meltem'in babası daha önce almıştı ama meltem ben kadar güzel kullanamıyordu, ellerini bile bırakamıyordu, tüm bu düşünceler ile kursa girilir.
garip bir koku, yeşil halılar, her yerler yeşil, tabi büyüyünce öğreniyoruz ne tarikatında neler yaptık diyerek, yine isteksizliğin maksimum olduğu zamanların birinde, ki zaten benim böyle şeylere ihtiyacım yoktu babanem bana öğretmişti her şeyi, ama annem ve kötü kan emici komşular, her neyse, büyük bir salonda sırayla geçip okuyorsun falan filan işte, ben tuvalate gitmek için izin istedim, yok efendim olmazmış, dedim çok sıkıştım, o ara akıldan geçen düşünce, aşağıdan sığışır, bisikleti alırım, ethemleride alır turlarız, her neyse bu hatun beni salmadı, altta kalırmıyım, köşede başladım ağlamaya ama hayatım boyunca belkide ilk defa yaptığım bir şeyi yaptım, zorla altıma işedim,baya baya etrafın dikaktini çekecek kadar işedim sözlük, evet büyük terbiyesizlik ama o da benimle anlaşsaydı, başka türlü oradan çıkışım yoktu, yani bırak gideyim tuvalete dimi, nasıl bir güvensizlik yarattıysam karşılarında, her neyse işte ben salya sümük ağlamak, bunlar benim koluma girip beni yatıştırma çabaları, geriye dönüp bakınca hatırladıklarım, ayaklarımı sürüdüğüm halıların yeşili ve suratımda sinsi bir zafer gülüşü.
özel anılardır. cidden özeldir. çünkü özel kuran kursu almıştım lan ben. özel kuran kursu mu olur amk.
neyse işte. mevsimlerden yaz. (bkz: yaz mevsimi kuran kursu mevsimi) tüm mahallenin kuran kursuna gitmesinden etkilenen annem gaza gelip beni de göndermişti camiye. şayet orada bulunan hocanın akıl almaz derecedeki sertliği beni hevesle gittiğim bu ilginç etkinlikten soğutmuş hatta korkutmuştu. hayır bir de yanımda oturan çocuğa bakıyorum. herif artık profesyonel olmuş aşmış kendini. benim de o gün harfleri ezberlemiş olmam gerekiyordu. ben yapamadım, diyemedim. sonra da ağlayarak gittim camiden. benim annem de gururuna mı yediremedi ne yaptı anlayamadım, tuttu bana bir kaç apartman ileri de oturan, bir din kültürü öğretmenini ayarladı. kuran öğretmesi için ayarladı yani. sonuç olarak iki hafta kadar özel ders aldım. yaşıtlarımın üstünde şeyler öğrendim. mahallenin en serin insanı oldum. özel kuran dersi almıştım artık ben. gel gör ki alıştırma yapmadığım için unuttum. bu da böyle bir anımdır.
hatirladigim en komik olaylardan biridir kuran kursunda yasadigim. hemen anlatiyim;
bir keresinde cuma namazi vaazinda bi laz hoca vardi ve cinsel iliskiye çinsel iliski ve iki bacak arasi organ gibi birseyler soylemisti ve bende kuran kursuna gittigimde tenefuste mikrofonun sesini acip bunlari zirvalamistim. bunu duyan huseyin abide haydar adli sopasini bana dogru firlatip kovalamisti ve beni yakalamisti. o siralarda para topluyolardi bisey icin bende dayak yememek icin o paranin iki katini veririm demistim ve dayaktan haydarin gazabindan kurtulmustum.
kuran hocasının, camideki ders esnasında, kızların orasını burasını elleye elleye hadi yavrum bi çay koy da içelim hadi kızım diye elleye sürte iş yaptırması.*
mahallemizde bir komşunun mahallenin çocuklarına inşaat halindeki binalarının bir bölümünde öğrettiği duaları ilahi okur gibi ezberletmesi idi.
sonraki yıllarda takıldığım duaları içimden yine ilahi okur gibi baştan alıp takıldığım yerleri düzelmişliğim çok olmuştu.
mahallede bi veysel amca vardı, bakkalcı, hacı. yaşım 11-12 falan. bigün yine bakkala gidince bana, hergün marketi bikaç saatliğine kapatıp içerde kuran dersi verdiğini, isterse gelebileceğimi söyledi. tam ne dedim hatırlamıyorum ama o an 'haha eyvallah ya iyiyim ben böyle hacı' tarzı bişey demiştim. sonra teklif aklımdan çıkmadı, ters giden bişeyler olduğunu farkettim. ve o ampul yandı kafamda en son, hemen markete uğrayıp kursa geleceğimi söyledim ve ertesi gün gitmeye başladım. her gün 10-15 kadar çocuk marketten giriş yapılan yan taraftaki odaya kursa gelirdi, ben de onlardan biriydim. ve ben birkaç hafta boyunca hergün kursa gidip, eve bütün ceplerimi; torpil, kızkaçıran, çatapat, futbolcu kartı, bilye doldurup dönerdim bir yolunu bulup. ders esnasında da çaktırmadan bütün sesli kuranların pillerini aşırırdım. padişah sefası sürdüm o süre boyunca, hiçkimse beni kökemedi, sermayem hiç bitmedi.