Ankara'ya ilk kez gitmiştim yıllar önce. Kocatepe'ye gittim, bi namaz kılayım dedim gelmişken. Namaz bitti, ayakkabılıkta yeni aldığım bot yok. Üç, tane leş ayakkabı var. Camide 2 kişi var. Sağolsun hırsız arkadaş kendi ayakkabısını bırakmış bana. Hangisini alıcam diye düşünüyorum. En kötüsünü seçtim. Ben de hırsız olmayayım diye. Ayakkabı o kadar kötü ki bakkala gidilmez o derece. Altı kontraplak gibi ucu sivri, 44 numara tam bir gavat ayakkabısı. Hızlıca camiden çıktım ama ateist olmaya çok yakınım. Yürüyerek güven park'a geldim. Çok mutsuzum. 2 simit bir çay alıp bir banka oturdum. Güvercinlere simit atıp moral depoluyordum ki üstüme güvercinlerin pislemesiyle dibi gördüm.
5 kişiyiz ve kamptan dönüyoruz çok açız 2 km yürüdük ve bir gözlemeci bulduk, fiyatını sorduk ve bize çok pahalı geldi ve aramızda şöyle bir diyalog geçti.
- Abi hepimiz öğrenciyiz bize bir güzellik yaparsın ya.
+ Bende öğrenciyim dışardan okuyorum.
- Abi bak hepimiz taa uzaklardan gelmişiz buralardan okumaya, paramız yok.
+ Bende buralı değilim.
- Abi bari iş sahibisin bize bir güzellik yap.
- Dükkan kira yahu, benim değil.
Yer üniversite kyk yurdu ortak alanı. iki mühendislik öğrencisi arasında ufak bir tartışma laf sokmaca geçiyor. Ketum bir kız da bunları belirgin bir şekilde dinliyor. Tartışma esnasında mühendis adayı arkadaş tam bir mühendisten bekleneni yapıyor ve kıza dönerek çok afedersiniz şöyle diyor; " laf mı dinliyon lan sen ..cık." tabi kız mosmor. Biz yerlere yatıyoruz gülmektem.
lisede hoşlandığım kız tenefüste bi dal sigara istemişti bende kimseden istemesin felan diye 2 dal verdim neyse öğle tatili oldu kızın sevgilisi varmış verdiğim sigarayı onunla birlikte içiyordu.
Köpekten korkmam hasebiyle ev yolunda duran bir Köpeğin gitmesi için 45 dakika mal gibi beklediğimi hatırlarım. Taş falanda işe yaramıyordu çünkü Hayvanın menziline giremiyordum.
Ellerimdeki siğilleri, mahallenin en yaşlı teyzesine okutmak üzere gittim. Bahçeli evin girişinde, balkon gibi bi yerde oturduk. Anneme "çocuğa metal para ver ve git" dedi. Elimdeki parayı gösterdiği yere bıraktım. Ellerimi, kendi dizlerine koydu ve başladı okumaya. Elleri, ellerimin üstünde. Gözlerini kapattı okuyor. Okudu okudu okudu. Boğazını temizledi ve hıaaagh tüh yaptı. Elime balgam attı lan. Çekmeye kalktım dur dedi. Diğer elimi de kutsal suyla buluşturdu. Kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Sıvazlamaya başladı. Elimin üstüne hatta parmak aralarına kadar yaydı tükürüğü. Akşama kadar ellerini yıkama Demesiyle ikinci şoku yedim.
Yüzümde siğil çıkmadığı için şükrettim. Ellerimle yırttığım için mutluyum.
Ulan şimdi şimdi size beşiktaş vapurunun tam kadıköy rıhtımına yaklaşırken bozulup incecik ses çıkardığını ve cümle alemin gülmekten kırıldığını söylesem gülmeyeceksiniz ki ? dediğim konudur.