yanlış yazılan yahut söylenen her şeyi düzeltmektir. *
sakızı ağızdan ovalleştirerek çıkarmaktır.
mesaj kutusu, mail box vs. nin daima silinerek, bomboş halde bırakılmasıdır.
hastalıktır, hastalık.
-oturduğum sandalyeyi asla yerine yerleştirmeden; ortada bırakamam.
-sevdiğim bir programı izlemeden yemek yiyemem.
-kulaklığı sağ ve sol tarafına dikkat eder; doğru şekilde takarım.
-arabanın kapılarını uzaktan kumandayla kilitledikten sonra kontrol ederim.
-elbise askılarımın uçlarının hepsinin aynı yöne bakmasını sağlarım.
-elbiselerim hep aynı yerinde olur.
-aracımı asla yamuk park edemem.
o oda dağınık olacak.
o çorap o kitabın içinde olacak.
-yom değil -yor olacak.
sınav dönemi kimse benimle konuşmayacak.
yatağım toplanmayacak.
kitap kenarı bükülmeyecek.
sakız cak cak çiğnenmeyecek.
ağız şapırdatılmayacak.
odamın perdesi açılmayacak.
kitaplığımı kimse ellemeyecek.
- uyurken yorgan düzgün bir suretle çeneye kadar çekmek.
-Ben yürürken yanımdaki insan kesinlikle sağımda olması.
- çamaşırları asarken renk uyumuna dikkat etmek.
- açık çekmece, dolap bırakmamak.
....
diye diye sayısız artar. Takıntılı insanım vesselam.
- kimsenin saçımla oynamasına izin vermem, anında uykum gelir.
- ayaklarıma bakıldığında saklamaya çalışırım veya olduğum yere çökerim.
- uyurken sol tarafa dönmem.
her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamaya çalışırım fazla düşünürüm. ama tabi ki biz garip kullar olarak gelişen olaylar karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyor çaresizliğimizi engelleyemiyoruz. yine de planlamaktan vazgeçemiyorum.
yatağın sol tarafından kalkmak, alışverişte ilk ürünü değil arkasındaki ikinci üçüncü ürünü almak, Türkçeyi düzgün kullanmaya dikkat etmek, konuşurken hata yapanları düzeltmek, her şey simetrik durmalı, her yer için renk uyumu, salonun duvarları koyu renk olacak arkadaş beyaz diyenin alnını karışlarım ve loş ışık takıntım var bir de aydınlıkta beni tutamazsınız.