Çoğu düşünceli ruh haliyle doldurulmuştur.
Örneğin yazın yazdığım bir kaç satır.
Konuşmak yanlış, susmak doğru olandır bazen.
Fakat bu senin verebileceğin bir karar değil.
Karşındaki belirler her zaman doğru olanı ve olmayanı.
Susarsın çiğner, konuşursun dik başlı der.
Her şeyi bırakıp gitmek istersin.
Tutar kolundan, gidemezsin der.
Hatırla. Karşındaki belirler doğru olanı...
Önümdeki rakıyı alıp hepsini boğazıma döktüm. Söndürmedi yangınımı. Şişeye uzanıp hızlı hızlı bir bardak daha koydum kendime. Bu sırada insanlar konuşuyorlardı masada. Ben sadece uğultu duyuyordum. Gene hatırlamıştım bok var gibi. Gene beynimde sesler vardı neden yaptın o kadına onları diyen. Gene hatırlamış ve güçlükle yeniden inşa ettiğim ruhumun her parçasını yerinden kaydırmıştım. Yeni bardaktan bir yudum daha çekip masadaki bardakları kontrol ettim. Yarım sayılırlardı. Kendime kızdım. Rakıda herkesle eş gitmeyi ve beklemeyi unutmuştum. Bunun problem sayılmayacağı bir masada oturuyor olduğumu hatırladım. Sonrasında masada yanımda oturan kadını hatırladım. Kafamı çevirip ona baktım. ince parmaklarıyla tuttuğu bardak havada asılı kalmıştı. Karşısında konuşanın sözünün bitmesini bekliyordu dudaklarına götürmek için. Onaylarcasına kafasını sallıyordu arada bir. Göz kırpışları vardı. ince dudaklarının kenarında küçük bir tebessüm. Uğultu yavaş yavaş dindi. Denizin dudakları bardağa deydiğinde iyice kesildi. Hala onu izliyordum. Yüzünü bana çevirip ''Ne oldu hayatım'' dedi gülerek. Sanırım aşık oldum diyemedim. Dudaklarımdan i'si uzun bir hiç çıktı ona bakmaya devam ederken. Hiç olmuştum bir zamanlar. Şimdi olanda hiçti. Hiç, birinin hayatı olmuştu bugün. Birinin hayatı hiç olmuştu.