evde böcek görürsem öldürmeden bahçeye atıyorum. küçük plastik bir kabım var sırf bu iş için. kapakla içine atıyorum böceği, kapatıp bahçeye inip uzak bir noktaya atıyorum. karafatma bile attım.
Zalim bir adam, kahvehanenin önündeki ağacın altında çayını yudumlarken yoldan geçen cami hocasına sorar:
-Hocam, en hayırlı amel nedir?
Hoca: "Senin için uyumak" diye cevap verir.
Adamın gözleri yerinden fırlar ve "ne demek hocam uyumak " der.
Hoca soğukkanlılıkla cevabı verir:
"Uyuduğun zaman kimseye bir kötülüğün dokunmaz. insanlara hayırın olmasa da zarar vermemiş olursun."
geçen kapıya gelen dilenciye evdeki eski oltami verdim ve, "-nereye kadar bu balık istemek, git balık tutmayı öğren" şeklinde hayatının yönünü degistirecek bir ders verdim. Ama o ipne dilenci, oltayi kafamda kirmadan evvel, "-amugagodumun, üç kuruş para verecek, felsefe yapıyo piç" gibi birşeyler dedi.
Bundan sonra sadece sanal ortamlarda, vakiflar üzerinden hayır yapacağım. Hem karta taksit imkanı var.
üst geçitte çok büyük bir hayır işledim sözlük. aydın'lı bir yazar olarak şehrimize yeni yapılan üst geçit yürüyen merdivenlidir. ıslık çalarak eve doğru yol alırken üst geçitte alışılmadık bir kalabalık gördüm. yaşlı teyzenin biri üst geçide nasıl olduysa çıkmış ancak inemiyordu. o kadar korkmuş ki ağlıyordu ben burada kaldım diyerek. etrafındakiler sanki intihar eden bir adamı aşağı indirmek ister gibi dil döküyordu ama nafile. sessiz bir kararlılıkla yaklaştım teyzeye. kucakladığım gibi merdivenlere bıraktım. yazık korkudan koluma yapıştı. ben:"korkma teyze, bak ne güzel iniyoruz yorulmadan." dedim ama zaten teyzenin keyfi yerindeydi. aşağı indiğimizde bana buruşuk dişsiz suratıyla gülümseyerek " öldürcemin sen bene deli." diyerek sataştı bile. güzel bir anıdır.
telefonla sigara bıraktıran ilaç satan bir şirket beni aramıştı. azılı bir sigara tiryakisi olmama karşın "sigara kullanmıyorum." diyerek görüşmenin hemencecik sonlanmasını sağladım. ilaç pazarlayan şirket, görüşmeyi kısa tutmam nedeniyle kontörden kazandı. dolaylı da olsa hayır hayırdır.