Tembel insanlardan nefret ediyorum ya. Tembel birisini görünce hemen kovmaya çıkıyorum. Tembellik nefretim kişi çalışkan olacak. Sırf bu yüzden çok kişi işten çıkarttım. Çalışıp yapamayan kişileri tembellere tercih ederim.
Bi\'adamla sevgili oluyorsun sonra da onun, senin sevmediğini; onun, bir başka kadını sevdiğini ve o kadını unutamadığını idrak ediyorsun. idrak, diyorum çünkü geç anladım.
En saf duygularımla sevdim seni... seninle buluşacağımız kafeye gelirken, kalbimin çarpıntısı yavaşlasın diye derin derin nefes alırdım ben.
Seninle tanıştığımız güne, benim peşimden koştuğun güne lanet olsun!
Mâdem başka bir kadını seviyordun, neden yaptın bana bu kötülüğü.
Lütfen bela okuyun şuna; yalvarırım bela okuyun şu adama. Beni şu saatte sinirden ağlatan adamın yanına kalmasın, lütfen.
Edit:
Adı: Emrah
Yaşı: 31
Meslek: Polis
Uzun boylu, esmer, kalbinin güzelliği(!) Yüzüne vuran biri.
Bela okurken detay verin diye bu bilgileri paylaşıyorum. Teşekkürler.
garip olacak biliyorum ama yüksek teknolojiler hakkında yazılmış ve açık sade kolay anlaşılabilir anlatıma sahip makaleler beni azdırıyor.
özellikle anlaşılması güç bir konu hakkında yazıldıysa off harikasın sen harika diye bağırarak okuyorum.
Ne para ne mal mülk ne kariyer... sadece huzur istiyorum.
27 yaşındayım, temmuzda 28 yaşından gün alacağım; 26 yaşından beri huzuru arıyorum.
Huzuru bulmak için girişimlerim oldu, girdiğim her girişimde daha da huzursuz oldum.
Normal miyim yoksa delirmek üzere miyim bilmiyorum; her gece, evde ışıklar söndüğünde, kapkaranlık olduğunda evde gözlerimi bir noktaya dikip, dakikalarca hiçbir şey düşünmeden boş boş bakıyorum.
Her şeye yakınım ama bir o kadar da uzağım.
Seninle ıssız bir adada yaşamak isterdim. mavi göl filmi gibi. Sabah uyanır uyanmaz güzel gözlerini görmek isterdim. Bir tek sana canım demek isterdim. Bir tek seninle olmak isterdim.
Dünya o kadar kalabalık ki hiç farkına varmadan aramıza başka kadınlar giriyor.
nereden başlayacağım şimdi ben? hangi birinden? koca bir dönemi arkamda bırakıyorum, son bir hafta... yapmam gereken her şeyi bir robot edasıyla eksiksiz yerine getirdikten sonra "eee, simdi?" noktasına gelmiş bulunuyorum.
ağrım var. ağrı kesici içince geçebilecek bir ağrı gibi değil bu. ruhum ağrıyor. ailem, işim, ilişkim... ah!!! herkesin koca bir sorun olduğu dünyamda, çözülmeyi bekleyen ancak çözmeye takatimin olmadığı durumlar yaşıyorum. ve sözlük evet. elim hala HEP kapıda. ödüm kopuyor birisi benden önce gidecek de arkasından bakan kişi olacağım diye. ve evet hala adaletsizlik gördüğüm yerde benle ilgili olsun ya da olmasın en çok sesi çıkan benim. neden böyleyim ben? kendimden yoruldum.
iş yerinde bi sorun yaşadım bu hafta benim için çok uzun geçti, geçemedi, bitemedi. ağlayarak erkek arkadaşımı arayıp "nolur beni gel al burdan" diyip zırladığım bi gün bile oldu hatta. ben canım yanınca yaklaşık dört senedir onun kapısını çalarım. o da tüm profesyonelliği ile yükümü sırtlanır. saçlarımı okşar, dinler, sarılır, çözümler üretiriz birlikte. bu sefer de öyle oldu. evime gözlerim şiş ancak içim rahatlamış ve daha güçlü girdim. hep öyle olur. hep iyi gelir bana. ertesi gün beni yine işten almaya geldiğinde ellerinde çiçekleri görünce, çiçek bahane "biz bize yeteriz sen hep mutlu ol" notunu görünce hem çokkk mutlu olup hem de şu anki ruh halimin temelini attım. ben gerçekten ona yetiyor muyum? o buncaaa şeyi yaparken ben neredeyim? çalışıyorum, eve geliyorum, birkaç saat zaman ayırıyorum, uyuyorum. SONRA? ne düşünüyorum onu mutlu etmek için? sıkıntıları olduğunu biliyorum ancak hep yüzeysel konuşmalarda kalıyorum. çünkü çalışıyorum, yoruluyorum, çocukların sesi o kadar yıpratıyor ki beni aldığı günler arabada müzik çalsın bile istemiyorum içten içe. ne büyük bencilim ama!
tüm bunlar bir yerde patlayacaktı zaten, şu an beni düşündüren her şey aslında onun patlama noktası. elimdeki yüzük ile bakışırken buluyorum kendimi. sık sık. onu çok seviyorum ancak kendini biraz ifade etmesine, benimle konuşmasına ihtiyacım var. zor bir insan olmamak dünyanın en güzel şeyi. "ben senin yüzünden her şeyi anlayabiliyorum da sen benim gerginliğimi nasıl anlamıyorsun?" dedi bugün bana. çünkü ben şeffaf biriyim. mutlu olduğumda da konuşurum mutsuz olduğumda da konuşurum ve biter. karşımızdaki insandan ruhsal çalkantılarımızı çözmesini beklemek ve kapalı bir kutu gibi köşede öylece beklemek çok büyük bir haksızlık değil mi? bilmiyorum ki. evet bir sorun var. "konuşalım mı?" dediğimde "hayır" cevabı alırsam nasıl ilerlerim? ilerleyemedim. elimde patladı. çaresizliğim öfkeye, öfkem kötü sözlere evrildi. halbuki bu hayatta ondan cok sevdiğim birisi yok. neden oldu? çünkü çok seviyorum ve duygularım çok yoğun. onu kaybetmemek için attığım her adımda aramızdaki ipi biraz daha inceltip yıprattığımı görmek beni çok üzüyor. "her şeyi düzeltmeye çalışmanın yok ettiği..." ben buyum.
saatlerce ağlamak ama ağladıktan sonra da tüm toksikliğin çekip gitmesini istemek çok mu büyük olurdu?
O kadar bana, beni hatırlatıyorsun ki çocuk. Ben de senin yaşlarındayken, benim kime ne zararım var, onlar niye beni üzüyor diyordum. Hani ben nezaket sahibiydim ya onlar neden son derece kabaydı anlamıyordum çocuğum.
Ama bugün, iyi ki tüm nezaketime, merhametsizlik derecesinde bir kabalıkla yanıt vermişler. Yoksa ben hep ağlayan o çocuk olarak kalacaktım. Bugün ki güçlü kadının gölgesi dahi olamayacaktım... Dilerim çocuğum, benim yaşadığım hiçbir kötülüğü yaşamadan, benim gibi güçlü biri olursun 20 lerinde. Başarılar.
Herkesin derdine sıkıntısına koşan ama kendi derdi sıkıntısı olunca dımdızlak kalan o kişiyim. Aslında aman aman bir derdim sıkıntım yok ama nasılsın diye soran bir arkadaşım da yok. Her zaman ya ben adım atıyorum ya da işleri düşünce yazıyorlar.