bugün

Sevgilimin beni gece üstüne Notebook'u alıp izlediği şeyler yüzünden uyutmadığı için buradayım.

Ayrıca kulaklık takmasına rağmen bu durum böyle.
Az önce elimi klozete soktum...

Evet bunu yapmak zorundaydım çünkü en sevdiğim çakmağımı tam da sifonu çekerken klozete düşürdüm ve o çakmak aşağıdan sekerek hiçliğe doğru bir yola çıktı. işin garibi çakmak baya büyük bir çakmaktı. Biclerin büyük olanlarındandı ve nasıl bir anda hiçlikte kayboldu aklım almıyor. Şimdi, en sevdiğim çakmağın gidişine mi yanayım yoksa bir kaç gün sonra lağım tıkanınca apartmandaki tek öğrenci- bekar daire olduğumuz için çakmaktan sorumlu tutulacak ilk elemanlar oluşumuza mı? Her neyse sarı çakmağım, seni asla unutmayacağım. Senin için yaptıklarımın bilincindeysen eğer senin de unutmayacağına inanıyorum. iyi geceler...
24 yaşındayım, yurt odasında ayıcıkla yatan tek kişi benim.
Şu kazık kadar yaşımda ikinci bir kez ergenliğe gireceğim hiç aklıma gelmezdi...

Sebep ne, saçma sapan aşk yine.

16 yaşından farksızım; ve hayatımın pek de mutlu bir dönemi değildi ergenlik...

Sanırım duygusallıktan öleceğim.
çalışmadan çabalamadan mutlu yaşamak istiyorum.
Son zamanlarda gözlemlerime ve tahminime göre sözlüğün tertemiz 5-6 tane ruh hastası var. Bunlar ciddi anlamda tedavi görmesi gereken arkadaşlar.

Ama bir tanesine hakikaten çok üzülüyorum. Allah yardımcısı olsun.

Şunu dediğinizi duyar gibiyim;

https://youtu.be/Ae0qP-q3L88

Değilim ağalar değilim. Ama ben de geçtim bu yollardan ve mesleki olarak bu tip insanlarla çok karşılaştım. O yüzden anlarım az çok.

Saygılar...
16:00 itibariyle çok önemli bir görüşmem olacak.

dualarınızı bekliyorum. ya da iyi dileklerinizi. artık neye inanıyorsanız. ya da inanmıyorsanız.

ediz: güzel geçti arkadaşlar. herkese kucak dolusu sevgi ve bolca saygı.
Ben dışarıdayken, merhaba demek için bana doğru yürüyen-yaklaşan tüm insanlardan nefret ediyorum. Anlayamazsınız. Ben de anlayamıyorum.
Trafik lambası sarıyken durup arkadakileri sinir etmek çok hoşuma gidiyor.

Bazen niye geçmedin birader tarzı el kol hareketleri yapıyorlar. Bir gün dayak yiycem ama dur bakalım ne zaman.
Bir eş düşünün ki, eşi birkaç gün önce ameliyat geçirmiş. Bakımı daha kolay ve hastaneye daha yakın diye annesinin evinde toparlanmaya çalışırken, kocası olacak zırtaboz, iki gündür gelip eşini görmüyor.
C.tesi, pazar evde film izleyip, popo büyütürken, günde bir sefer arayıp, iyi misin diyerek lütfediyor.

Ve en acıklısı da, bu hırbo, kendini adam sanıyor, bilmem kaç üniversite bitirmiş, büyük bir şirketin ceosu.

Demek ki neymiş, eğitim cehaleti alır ama eşeklik baki kalırmış!

Adamın evine füze gönderesim var!
Yüzüne tüküresim!
Arabamın arkasına bağlayıp, yerlerde sürükleyesim!
Ağzını, burnunu dağıtasım var!
Sinirden uyuyamıyorum sözlük!
Ceoymuş! G.tümün ceosu!
Canın cehenneme ulan!
ben hüznün gayesi karmaşık paramparçasıyım. sahiplenile gelen küçük bir miyavın kader arkadaşı, herkesin hiç kimsesiyim. ben ki her şeyim, bakılan tarafa göre hiç biriyim.
Saçma sapan muhabbetlere girmemek için, bazen sokakta gördüğüm tanıdıkları görmemiş gibi yapıyorum ve bu asosyallik beni hiç rahatsız etmiyor.
eve gelmek için taksiye 70 euro verdim. keşke sokakta yatsaydım taksiye 70 euro vereceğime.
ne yalan söyleyeyim çarşamba günü bomboşum fakat o doğum günü partisine gitmiyorum. yalan söylerken yüzüm kızarır dilim sürçerdi artık yok anasını satim korkunç bir varlık oldum. gerçekten tiksindiğim bir konu yalan ama bunun önüne geçemiyorum son zamanlar da. samimiyetsiz ortamlar da bulunmak istemiyorum, adamlar sabah bir günaydın diyemiyorken, işi düşmediği zaman arayıp sormuyorken kalkıp bana '' hoho konko x'in doğom gono golocok moson? '' demesi tamamen samimiyetsizlik tamamen çıkar ilişkisi. x: çocuğun kız arkadaşı.

fuck the relationship based on self-interest.
üniversite hazırlıktayım * .
Bugün hem terk edildim! Hem de evsiz kaldım!

Not: evsiz kalmamın sebebi terk edilmem değil yalnızca göt bir ev sahibine sahip olmam, evi satmış şerefsiz ve bana haber vermeyi unutmuş.
Milletin deli gibi benim yerime nişan araştırması filan yapması hem hoşuma gidiyor hem darlanıyorum. Yanı tamam beni düşünüyorsunuz da az sakin olun. Sevmedigim her şeye heves edip sonra bana göz deviriyorsunuz. Sagolun canimsiniz ama Istemiyorum yahu. Zorla pembiş yeni gelin kıvamına getirdiniz olayı. Bana sorsanız keşke.
sabahlari akasya duragi izlemeden kahvalti yapamiyorum.
Çocukluğumdan kalma içerisinde Harika görseller bulunan andersen’den masallar kitabını ara sıra elime alıp özellikle kibritçi kız masalını okuyor ve bildiğin duygulanıyorum. 32 yaşındayım!
Hislerim seneler ve olaylar geçtikçe körelir sanırdım. insanların zaman ve tecrübe ile ilgili en büyük yanılgılarından biri bu. insanların, diyorum çünkü böyle olacağına inandırıldım. Kandırılmak değil. Sevdim, inandım. Üzgünüm ama pişman değilim.

Bunlar bunlar yaşandı, artık bana koymaz, hahahahayt, buna mı şaşıracağım, yahu sen kimsin ki ve türevleri cümlelerin hiçbirini kuramıyorum. Bunları inanarak kurduğunuza inanamıyorum. Bunu anlayamıyorum. içimde iyisiyle kötüsüyle binlerce yüz binlerce his tufanı koparken öylece hiçbir şey olmamış gibi duramıyorum.

Durduğunuz yerden dünya nasıl görünüyor, nasıl mutlu olunuyor, nasıl yaşanıyor, yaşamak için nasıl mantıklı bir sebep bulunuyor çözemiyorum. Gözden ırak tutsam da nazarlardan saklasam dediğim o resmi, illa bir ucundan yırtıp attıkları ama hep gülen yüzlerinden bir parça olan resmi, en çok su ve gök renklerinden ödünç aldığım resmi artık çizemiyorum. Daha güzelini, daha derinini, ateş ve toprak renklerinden, çok sevdiğim ellerimle...

insanı korkutacak kadar derin, çok ve sağlam bağlar kurdum yaşama dair. Ölümün kıyısında bile ortalama üzeri bir umudum ve itimadım vardı yaşama, yaşamaya. Tutunan ve tutunulan olmakta güç buldum. O loş ışıklı buhran ilhamını ara ara özlesem de geri çağırmadım.

Hâlâ var, hep olacak. Ne öfkem sürecek sonsuza kadar ne de hissiz yaşayacağım. Dünyanın en güzel çiçeklerinden birinin ismiyle yaşıyorum. Hep yaşayacağım. Bu kalbimi gümbür gümbür çalan fırtınalara aydınlıkta da karanlıkta da iyi bir ev sahibi olacağım. Hayatımın bu evresi bitmeye kalktığında sevememiş, söyleyememiş, inanamamış biri olmamanın verdiği hafiflikle dönüşeceğim, her neye ise.

Koparılan bağlarımın yerine bin misliyle sarılırım ben. Resim yapamazsam şarkı söylerim. Hep keskin olacağım. Hüznümde de gözyaşı, sevincimde de. Hep parlak. Körelmemiş, ışığı hep bin misliyle yansıtan. Geceleri mutluluktan uyuyamadığımı hiç unutmayacağım. Ağlamaktan, ağlamayı durduramamaktan uyuyamadığımı da.
Geçen gün sahilde sahilde oturuyoruz kızla. E yakınlaşmaya başladık biraz. Sonrasında, öyle yürüyorduk ki aslında gün için farklı bi planımız olmasina rağmen bi anda eve geçelim diye tutturmasın mi. Koşa koşa eve gittik ve sonrası malum.. çok şanslı bir erkeğim, şükürler olsun.
Insanları önemsediğinizi hissettirmeyin yoksa sizi harcaması kolay oluyor.
27 yaşımda olduğumu bilmekten korkuyorum. Hiçbir şey yapmamışım ve yaşayamamışım korkusu bu. Zamanım istediğim şekilde yaşamama yetmeyecekmiş gibi. Evet bunları çok düşünüyorum bu yaşlar sanırım delirmek ya da çok daha sağlam devam etmek yaşları.
Yoruldum...

Ömrümün yarısında yoruldum... oysa o kadar idealisttim ki... ülkemin hatta dünyanın makus kaderini değiştirecek kadar inanmıştım kendime... defalarca yıkıldım ama her seferinde yeniden doğruldum, susuzluğumu kana kana kendi kanımı içerek dindirdim... bazen dostlarımın yarasını kapatmak için keşke biraz daha büyük ellerim olsaydı diye çocukça bir hüzne boğuldum... etrafımdakiler tükendiği anda yüreğimden bir parçayla besledim... hep karanlıkta bir ışık olmaya çalıştım... ama artık karanlıkların içinde yalnızım... öyle bir ummanın ortasındayım ki ne tarafa dönersem döneyim kurtulacak bir kıta yok...

Gücümün son kırıntılarıyla çırpınıyorum, sevdiklerimin tatlı hatıraları olmasa bir an düşünmem kendimi bu yok oluşun içine bırakırım... artık dayanmakta çok zorlanıyorum...
Gece gece durduk yerde kepaze oldum, zaten böyle yarak kürek işler hep benim başıma gelir amına koyayım.
Sevdiğim bir kardeşimin iki gün önce çocuğu oldu, çocukluğundan beri tanırım, aradım tebrik ettim, Allah’a inanmıyorum ama, Allah analı babalı büyütsün, vatana millete hayırlı bir evlat olsun faslı falan neyse kapattık mevzuyu, bu arkadaş akşamüstü aradı, abi oturalım ne zamandır oturmuyoruz zaten dedi, iyi eyvallah oturalım dedim. Oturduk, eski günler, eski aşklar, eski arkadaşlar, çoluk çocuğun geleceği ki benim bir çocuğum yok, onun çocularının gelecekleri, hangi okullarda okuyacağı, nasıl bir gelecekleri olacağı falan konuşuldu buraya kadar her şey normal, sonra arkadaşa evden telefon geldi, abi dedi süt pompası almamız lazım, dedim tamam alalım çek bi eczanenin önüne, eczanenin önüne geldik; sen alır mısın abi ben sarhoş oldum bu halde girmeyeyim mekana dedi, iyi alayım dedim. Eczacı abiyi tanıyorum, ya ne olacak hesabı girdim eczaneye, Kemal abi süt pompası derken çocukluk arkadaşım ve eşiyle göz göze geldik. Ulan bi elim ayağım boşaldı, süt pompası istiyorum ama evli değilim, bi karım yok, bi çocuğum yok ama süt pompası istiyorum, arkadaş bi baktı; geçmiş olsun kardeşim dedi, eyvallah birader dedim, sonra hanımıyla göz göze geldik, zaten muhazakar bi kadın pis pis sırıtmadı bile, kimbilir aklından neler geçti, yüzünü buruşturdu falan, çok kötü hissetim kendimi aq. Benim bi alakam yok arkadaş kurbanıyım diyemedim. Yine yanlış anlaşıldım amına koyayım, yine hiç alakam yokken ihale bana kaldı. Çok üzgünüm, yarın kulislerde saçma sapan dedikodularım yapılacak, şansımı sikeyim.
güncel Önemli Başlıklar