bugün

Annemin ileri düzeyde solfej bildiğini 30. yaşımda öğrendim.

Enstrümanlar çaldığını, çalabildiğini, müziğe tutkulu olduğunu tam 30 sene sonra öğrendim.

Senelerdir elime türlü türlü enstrüman aldım. Klasik gitar, bas gitar, elektro gitar, klarnet, melodika, armonika... Bu senelere şan dersleri ve sahneler de ekledim. Müzik tutkum benim adımdan önde gider. Beni kahve içmeye değil konsere çağırırlar. En güzel doğum günü hediyem bir konserdi, en güzel doğum günü kutlamam müzik grubumdaki arkadaşlarımın sürpriz kutlamasıydı. Senelerdir ortamdaki, hadi bize şarkı söyle, denilen insanım. Senelerdir, bu şarkıyı ancak sen güzel söylersin, denilen insanım. Okulunu okumamış olsam da fikir danışılan biriyim. Daha birçok örnek ekleyebilirim. Neyse.

Ancak annem kendi müzik tutkusunu bir kez bile benimle paylaşmadı. Dün gece eşimle birlikte yemek yerken sohbette eşime anlattı. Bana değil, eşime.

Biz bunca sene ayrı sofrada yemek yememek için onca fedakarlık etmişken annecim, ne kadar uzak kalmışım meğer sana. Ben seni ne çok seviyorum, ama seni hiç tanımıyor muyum yoksa?
sosyal hayatımda mutlu neşeli gibi görür dıştan bakanlar ama insanın içini kimse göremez ya içten içe yanıyorum bazen kagroluyorum yok oluyorum bitiyorum.duygusal olarak hep bir boşluk var içimde dolmayan mutlu olmak isteyen bir tarafım var olamayan.
O -ama iyi birisine benziyor- dediklerimiz aslında kötüler.
ilk kez gözlerimin içine bakarak güldüğünde nasıl bir anda içimi ısıttıysan şu an öyle soğuksun. Beni kışın ortasına attın, hiç bilmeden.

Büyük ihtimal hiç de bilmeyeceksin seni ne kadar sevdiğimi. Belki de artık sevemem ne dersin? Kolay mı olur unutmam? Çünkü artık anladım, sen beni hiç sevmeyeceksin.
https://youtu.be/6ne-KzRx0TI

Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımdaaa, dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizleee?
Çok yoruldum. Şunları yazarken bile vaktim boşa gidiyor ama çok yorulduuuum ve sıkıldım. Artık eğlenceli bir şeyler yapmak istiyorum. Köpeğimle oynamak istiyorum, bebek sevmek istiyorum, film izlemek, spor yapmak, kitap okumak, hoplamak zıplamak istiyorum. Enerjim boşa gidiyor ders çalışırken. Neyse. Son gün. Son saatler.
Yıldız tilbenin şu sözünü çok seviyorum, adeta ben..

"çok güzel kararlar aldım, muhtemelen uygulamam. "
paran olmadığı dönemde vurdurmayı düşündüm. ama zengin birine.
sonra kafayı salladım. kendime geldim.
Mentollü sigaraları kaldıranlara küfrediyorum, ne istediniz lan sigaramdan.
En güzel günlerini, demek bensiz yaşadın.
Beş yıl önce arkadaşın birisine farklı yemekler denesin diye ikna etmeye çalışıyordum. Yabancı ülkelerden yemekler felan denesin vs diye. Arkadaşım “çin yemeğimi?? hayatta yemem” gibi tepkiler vermişti. Beş yıl sonra işte her şeyi yer oldu hatta aştı baya o konularda. Geçen getirmiş bir şeyler bu ne dedim bilmiyorum ama dene dedi. Yok ben almıyım dedim. içimden yuh dedim yemem diyenden korkacaksın, yemem yemem dedi, (afedersiniz) şimdi her boku yer oldu dedim. Sonuç: insanlar değişkendir. Adapte oluveriyor her ortama.
Son bir sene içinde ciddi anlamda acı çektiğim iki kaza yaşadım. Psikolojimi iyi bozarken , hayata bakışımı da değiştirdi bu kazalar. Kendimi ne sacmasapan şeyler ve insanlar için üzmüşüm. Kendime daha çok değer verip bakmalıymışım oysa ki.
1.5 yıldır evliyim. Bebeğim olacaktı. Eşim düşük yaptı. Nasıl bir boşluktayım bilmezdeyim anlatamam.
şu an ups boobss'u düşünüyorum. istemsizce. ben de anlamadım.
Sanırım şerefsiz bir piç Olmaya başladım. Arkamdan çok küfür edilecek ama o küfürler edilene kadar da ben ve sonrasında küfür edecek insanlar çok mutlu olacağız. Hayat... çok garip.
içimden hep "ya bi siktir git aq" diyorum etrafımdaki insanların %95'ine.
Olabilecek şeyleri önceden görebilmek insanın içini yiyip bitiriyor. Geleceği görmüyorum, kahin ya da büyücü de değilim fakat bazı şeylerde ta ilk başta seziyorum olabilecekleri. Aklımdan film gibi geçiyor. Sonra hep, ulan belki yanılıyorumdur deyip bardağın dolu tarafından bakıp kendimi kandırıyorum. Fakat her defasında da sezdiğim şeyler gerçekleşiyor ve her defasında al amk çocuğu, al sana bardağın dolu tarafı diyorum kendime.
Yine frenleri tutmayan bir arabayla yokuş aşağı son sürat ilerliyorum. Frenler tutmuyor yolun kenarında bariyerler yok, sağ taraf direkt uçurum ve karşıdan gelen araçlar var. Az çok hissedebiliyorum, anlayabiliyorum olacakları ama yine de belki sağ sağlim çıkarız lan diye de umut etmekten alıkoyamıyorum kendimi.
Pişman olacağımı bile bile yeniden antidepresanlara başladım...
bazen içimdeki o masum umut dolu çocuk beni bırakıp gidiyor .
Her gece sevdiklerimi yıldızlara emanet ediyorum çocukluktan kalma alışkanlık.
Hemen şu anda ölmek istiyorum..
Şurda özgüvenli özgüvenli entryler giren kızların hepsi çirkin.

Aslında bu tespit ama olsun itirafmış gibi şedelim.
sen sevdalı koca bir çınarsın!!!

vaz-
geç-
me.
Umutlandığım için kendime kızdığım bir gün oluyor.
Aylardır acaba diye düşündüğüm psikiyatriste görünme fikrini kafamda netleştirdim. Bi denesem belki de iyi olucak.
Her tarafta kedi fotoğrafı ve videosu görmekten bıktım. Biriyle konuşursun kedisinin yüzlerce fotoğrafını atar, videosunu atar, sözlüğe girersin, kendi kedisi, sokak kedisi fotoğrafları, twitter öyle, instagram öyle... bıkmadınız mı be kardeşim! Yeter ya vallahi yeter!

Not: herhangi bir hayvandan nefret etmiyorum, sadece gözme bu kadar fazla sokulmasından bıktım.