bugün

çekirdek ailem dışındaki akrabalarımın ekserisinden zerre hazzetmiyorum hatta bir kısmından da nefret ediyorum.
ilk defa mesafelerden nefret ettim. Ancak dedigin gibi; "we will meet again"
insanlar beni çok korkutuyor ya. Zaaflarımı belli etmemem gerek diye kendime tekrarlar dururum ama sonra bir anda güvenip bütün zaaflarımı kendim anlatırım. Malım galiba, evet evet biraz malım.
Samimiyetsiz kimselerden iğreniyorum.
eskiden bu başlığa içini döken kişiler okunduğuna ve ciddiye alındığına emin olurdu. Şimdi bu iki madde sadece burada değil, hayatımızın genelinden kalktı. dinlemiyoruz ve ciddiye almıyoruz. narsistlikle eziklik arasında gidip geliyoruz. neyse hepinizin beynini sikiyim. öpüyorum gözlerinizden.
çok fazla yapmam gereken iş var sözlük. eğer içimdeki ışığı aydınlık tutabilirsem 1 sene sonra tamamen güçlü olup, hayatın keyfini çıkaracağım ama bu aralar acayip yıldım, ayakta durmak istemiyorum. hayat, her zaman yapmak istediklerini yaptığında da güzel olmuyor sanırım. kimse ağır bıkkınlıklar yaşamamalı bu dünyada.
ya yok mu kankasının kokulu silgisini çalan, kaynını çekiştiren, otobüste çaktırmadan yellenen gelsin anlatsın. bu ne arkadaş herkes bir melankoli. itiraf değil ki bunlar.
Ya ölürse diye kimseye bir şey diyemiyorum ama herkes ağzıma sıçıyor yeter ama ya.
10 yil boyunca beraber calistigim arkadaşımi kaybettim. Bir mum nasıl erir, nasıl tukenirse oyle eridi gozlerimin önünde...
dışarıya gülsem de içten içe 25 yaşında oturdum ülkenin halini 3,4 sene sonrayı düşünüyorum sizin ben istikrarınıza tuvalet terliği atayım emi.
Seversin birini hemde çok seversin, yeni bir sayfa açarsın yazmaya başlarsın. Belirli bir zaman sonra yazdıklarını okumadan çeker gider. Yarınlar olur, bir başkasına yazılan yazıları başkasına okursun.
Yani birini çok seversin ama yüreğine yazdıklarını okumadan çeker gider hayatından sen ise arkana bakarak yaşamaya mahkûm edilirsin.
Geçtiğimiz ayda çok şeyler oldu. Çok sevdiğim bir arkadaşımın kendisini tüfekle vurduğu haberini telefonda annesinden öğrendim. “Siz haber almadınız mı?” dedi. “Altı ay oldu.” Altı ay… Arkadaşımı ne kadar da seviyormuşum. Ölüm haberini aylar sonra, annesinden alacak kadar. Cenazesine gitmeyi bırak, mezarına gidecek yüzü bulamayacak kadar. “Bana ne oldu? Sevdiğim insanlardan ne zaman bu kadar uzaklaştım?” sorusunu yüzüme vurdum.

Geçtiğimiz ayda çok şeyler oldu. Çok sevdiğim başka bir arkadaşım, üç yıldır kanser olan ablasını kaybetti. Kız yirmi dokuz yaşındaydı. Son günlerini bir hastane odasında, ailesinin gözleri önünde bağıra bağıra geçirdiğini öğrendiğimde yutkunamadım. Cenazesinde yanındaydım. Bana öyle bir sarıldı ki… Dengem şaştı. O beni kollarıyla sıktıkça ben daha çok sıktım. Bana o mavi gözleriyle bakıp gülümsemeye çalıştı. “Kardeşim.” dedi. “Kardeşim…” Gün boyunca yanında kaldım. O konuştukça konuştum. Sustukça sustum. Ansızın, sessizce yükselen inlemelerine şahit oldum. “Allah’ım,” dedim. “şu acıyı paylaşmamızın bir yolu yok mu?…” Cenaze evden çıkarıldı. Kalabalık toplandı. Helallik alındı. Tabutu sırtlandığı an, yüz ifadesini gördüm. O öyle bir ifadeydi ki, sayın okur, dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir durumda göremezdiniz. O yüzü ancak, canından bir parçanın cansız bedeninin içine konulduğu köhne bir tabutu toprağın dibine yollamak üzere sırtlanan birinin yüzünde görebilirdiniz. O çocuğun yüzünde, yirmi yıldır “ablam” diye sevdiği insanın cansız bedenini sırtlanmış birinin ifadesini gördüm… Ablası toprağa verilirken kıpkırmızı gözlerinden boynuna süzülen çaresiz damlaları gördüm. insanlar üzerine toprak atarken gözlerinde canlanan anılarını gördüm. Sadece yanında durdum. Elimden fazlası gelmedi.

Geçtiğimiz ayda galiba kaderimde büyük etki yaratacak bir şeyler oldu… Ziyandan başka getirisi olmayan sikik bir sistemin, gözümde o kadar da büyütmediğim bir sınavını, diğer insanların heyecanı yüzünden gereğinden fazla büyütmek durumunda kaldım. Sistem de gereğinden fazla büyüttü sağ olsun… Tüm arkadaşlarımla beraber, sonuç ekranının önünde apışıp kalmaktan ve “En azından elimizden geleni yaptık.” diyerek kendimizi avutmaktan başka yapacak bir şeyimiz kalmadı.

Hayatım değişecekti. Heyecanlıydım. Yuvadan uçup başka diyarlara göçecektim. Üniversiteli olacaktım. Geleceğimi inşa etmek için, ideallerim yolunda mücadele edecektim. Kaygılarım vardı, ama umutluydum da. Ne bileyim. Kendi halimde takılıp hayaller kuruyordum. Kitaplar okuyordum. Filmler izliyordum. Ders çalışmaya bile başlamıştım. Sonra, çok hızlı bir şeyler oldu. Bir baktık, ülkece ekonomik krizin eşiğine gelmişiz… Tamam, ülkemde kaos ortamı hiçbir zaman yerini huzura bırakmadı, siyasi çatışmalar, ekonımik sıkıntılar her zaman oldu. Şu genç halimle, geleceğime yatırım yapmam gereken en verimli zamanlarımda, kulaklarımı tıkayıp kendi yoluma odaklanmayı başarmıştım. Sonuçta elimden bir şey gelmezdi. Dünyada neler olup bittiğinin benim için bir önemi yoktu. Benim kendimi güçlendirmem lazımdı. Üniversitede yapacaklarım için özgürce planlar kurmam ve kendimi hazırlamam lazımdı. Kafamın rahat olması lazımdı. Ama şimdi, bir Amerikan dolarının yedi Türk lirasına dayandığı şu zamanlarda, planlarımdan çok gündemi takip eder halde buluyorum kendimi. Göz göre göre fakirleştiğimizi, her şeyin daha da boka sardığını, kara günlerin gerçekten de kapıda olduğunu çaresiz bir şekilde seyrediyorum. Bu durumun ne kadar trajik olduğunu tahmin edebilirsiniz… Bizler yarınların umudu değil miydik? Daha iyi bir gelecek için el üstünde tutulması gerekenler biz değil miydik? Yarınlar için kaygılanıp kendimizi o günlere hazırlamak yerine bu günlerin sıkıntılarıyla mı yüzleşmeliydik? Şu hayata bir sıfır geride başlamak zorunda mıydık?…

Geçtiğimiz ayda, anlatmak istemediğim bazı şeyler oldu. Geçecek şeyler oldu, asla geçmeyecek şeyler oldu. Galiba artık hayatın sert taraflarıyla yüzleşeceğim zamanlara adım atıyorum. Bir şeyler olmaya devam ediyor. Bir şeyler sürekli değişiyor. Bilmiyorum daha neler olacak.
Yıllardır kendimi hasta hissediyorum. Sanki çabuk ayrılıp gideceğim bu dünyadan, bazen saçmalama geçer dediğim, en mutlu günümde gelip kalbimin ortasına bırakıyor acısını. Benden hayır yok deyip bırakıyorum yaşamayı, bencil olmaya çalışıyorum. Zaten hiç mutlu olmadım ki ben, şimdi her şeyi kendime istemem suç mu?

Dışarda dehşet bir rüzgar var, sonbahar gibi kış gelecekmiş gibi esiyor. Böyle anlarda gözlerimi kapatınca yarın olmayacak hissine kapılıyorum, olmasını istemiyorum aslında. Bitse ya her şey, bu rüzgar götürse ruhumu uzaklara. Bitirse tüm keşkeleri, belkileri..
Direk dansı yapanların direğin etrafında kendi çabalarıyla döndüklerini düşünmüştüm elleri yanmıyor mu falan diyordum direk dönüyormuş la ahajshs.
Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm neler oluyor bana sana neler oluyor?
Şarkısında neler olduğunu çok merak ediyorum.
yalnız başıma yaşarken tanıştığım kızları seks vaadiyle kandırıp eve getirip yemek yaptırıyordum. her gün pizza, lahmacun, pide yemekten gına gelmişti napiyim. cidden ev yemeğini çok özlüyor insan o durumda. sonra baktım böyle olmayacak normalde yüzüne bakmayacağım kişilerle de oluyorum. ne kadar yemek varsa öğrendim hatta sipariş ettiğim yerlerden bile daha güzel yapmaya başladım ve ardından sadece istediğim kişilerle olmaya başladım. özgürlüğü iliklerime kadar hissediyordum her yemek yapmayı öğrendiğimde. özgürlüğe atılan ilk büyük adım bence yemek yapabilmek.
evliyim.
içinde bulunduğumuz ahval ve şerait yüzünden delirmemek için çılgınlar gibi kendimi oyalıyorum. +55 yaş hobileri edinip huzur buluyorum, başka türlüsü güç.
Ben kendimi bildim bileli hissetmedi. ayrılık açısının böylesine
Yemeden içmeden kesildim...
Sözlüğe girince kendimi yaşlı hissediyorum. Millet sınavdan bahsediyor (üniversite sınavı) ben sınava gireli şu an hesapladım 14 yıl olmuş. *~
Bu gün sevmek istiyorum, bu gün aşık olmak, bu gün sevişip bu gün ayrılmak, hatta bu gün ölmek istiyorum. Ya yarın olmazsa?
Gecenin bu saatinde ruhumda sanki bir damga ne tarafa dönsem yüzüme çarpıyor. Yapmamam gereken bir şeyi yapmışım da birazdan ortaya çıkacakmıș tedirginliği var üstümde... Bilmediğim belki de çok derinlerde kalan bir pişmanlığım bir özlemim var. Ama ne olduğunu bilmiyorum. Şuraya Tolstoy dan dostoyevski den alıntı yapmak isterdim ancak pek başarılı olabileceğimi zannetmediğimden yeltenmiyorum. deriz ya bir bulut var üstümde ruhumu daraltıyor, bazen de bulutların üzerinde gibi hissederiz. Ne bulutmuș arkadaș! Amma da bilmiș! Ben ne üstündeyim o bulutun be altında içine girmişim saklambaç oynuyorum kendimle.
Gote gore degil, hayata bakis acisina, zekasina ve sosyal hayatina gore birinden hoslaniyorum. Uzun zamandir birine bi ilgim olmayip, onume gelenle sevistigim icin fuck boi olarak bakiyorlar.

Her denk gelene asik mi olalim lan ! Insanlari yaftalarken biraz empati yapin.
Hayatta her şeyi maddi olanaksızlıktan geç keşfetmek zorunda kaldım düşün ki ehliyeti bile 27 yaşında aldım.
Umarım yaratan ve bizi yarattıktan sonra bizi kendi halimize bırakmamış olduğunu umduğum güç bundan sonra benimle ilgili en azından bu konuda kararını değiştirir en azından bu konuda.
bişiy yaptım ve çok pis takılmadım. yani hiç takılmadım. bunu bi amaçla yapmamıştım gerçi kendim için yapmıştım ama koydu yine de bu kadarı.