bugün

Sizi gidin azgın pijler. Nefsimize laf edenler, gizliden neler çevirdiklerini tahmin edebiliyoruz.
sözlüklerde tanışıp hiç buluşmadığımız halde sürekli konuştuğumuz yazarlar var. kimi yazmayı bıraktı ama profili duruyor; kimi nefretle ayrıldı; kiminin ise sözlüğü kapandı. arada hala nickaltlarına girer bir iki şey yazar; hakkında yazılanları okurum. bugün fark ettim ki yazılanlara sesli cevaplar veriyorum ben. mesela birinin nickaltına '3 aydır girmiyor. umarım iyidir' yazılmış ben burada ''iyi iyi merak etme turp gibi. kendine sevdicek de buldu mis!'' diyorum. evde yalnız yaşamak başıma vurdu sanırım ama çok eğlendim ya...
çocukluk hayalimin gerçekleşmesine az kaldı.
ha bugün ha yarın.

http://3.bp.blogspot.com/...AAAPM/1ONPc5el2II/s1600/1
Mezun olduğumdan beri işsiz olmamın verdiği rahatlıkla muhalif olabiliyorum. Çalışanlar ise yandaş olduklarından mı, işten atılma korkusundan mı bilinmez; pek muhalif olamıyor. Çalışıyor olsaydım, ben de mi işten atılmamak için yandaş olacaktım acaba, merak ettim şimdi. Denemeden bilemeyeceğim. O yüzden kimseyi yargılamıyorum. Ama bu hükümet giderse, işsizliğin de biteceğini düşündüğüm için, iyi Parti'nin kazanması için tüm gücümle insanları iyi parti'ye ikna etmeye çalışıyorum; onlara gerçekleri göstermeye çalışıyorum ve anlıyor gibiler. Ama çoğu insan akpnin yaptığı hatalarla pek ilgilenmiyor sanki. Daha etkili ikna taktikleri bulmalıyım. Acaba "iyi Parti'ye oy verenlere beni tanıma fırsatı vereceğim" desem daha etkili olur mu? Ne vaat etsem acaba? "Facebook'tan arkadaşlık isteğini onaylayacağım" desem, "Telefon numaramı vereceğim" desem, telefon pek kullandığım bir cihaz değil. Başka nasıl ikna edebilirim; Fikri olan var mı?
Bu gün saat beş suları koluma ve telefonuma kuş sıçtı evet.
dar düşünceli, sığ görüşlü, kendini bilmez insanlar sizi boğazlarken umarsızca yaşamını sürdürmektir hayat. öylesine boş ve çaresiz... başarıp da kendini bu insancıkların arasından kurtaramamak bataklıkta çırpınmaktan farksız fakat sona gelene kadar çırpınmaya devam etmek, hakettiğin hayatı aramak da içgüdüsel.

hep kasvet içinde yaşamak, aydınlığa hasret kalmak mıdır umudun tanımı? bu mudur insanın yaşama amacı?

https://www.youtube.com/watch?v=2TMw92_q8Ac

görsel
Birlikte kitap seçtiğimiz/aldığımız/değiştirdiğimiz insanları unutamıyorum.
Hayatın her gün yeni bir şeyler öğreten keşmekeşliğini seviyorum.
Oha lan. Önceden bu başlığa entry yazıp saatin 23.59.59 olmasını bekleyen andavallar vardı. Çünkü gün içinde en çok bu başlık hortlardı. Eksi almak isteyen troller ve artılanmak isteyen egoistler buraya doluşurdu. Şimdi yarım saat geçmiş kimse yazmamış.

Böyle şeyler olduğunu görmek güzel.

itirafımdır: S.a. Sözlük. Bilmem kaç gün sonra ilk entry giriyorum. Entry yazmama orucumu da şimdi bozuyorum. Allah kabul etsin. Bism...
içimdeki kimseye söyleyemediğim yalnızlık büyüyor. Dün yine kendi yalnızlığımla yüzleşirken annemle kendimin yaşadığı evde yarım içilmiş bir sigara buldum. Ama ben hiç sigara içmem dedim kendi kendime oturup sinirden gülmeye başladım. Annecim be..
Bir zamana kadar isteklerini söylemekten çekinen biriydim ve 17 yaşıma kadar babamdan para isteyemedim.

Tabi şimdi durum değişti.
Yılların acısını çıkarıyorum..
Hasretlerinden geberdiğim
ama gururumdan arayamadığım
insanlar var.
gündüzleri çok neşeli,mutlu,pozitifim. geceleri bütün ciddiyetim, üzüntülerim, pişmanlıklarım hep üstümde iki uç nokta yaşıyorum bakalım ne zaman bir çözünme yaşayacam
Buranın çoluk çocuk dolması, kalanların da trollük yapan sahte profiller ve maaşlılar olması yüzünden burada yazmak hiç keyif vermemeye başladı.

insan bu kadar mı nicelik düşkünü olur, hiç mi kurduğu platformun şu hali insanı rahatsız etmez. Girişimciye gel.
susmanın iç kanaması olduğunu bile bile susmaya, öylesine yaşamaya o kadar alışmışım ki hayatın hengamesinde unutmuşum bir ruhum olduğunu...
çok eskiden küçük bir çocukken, yeni yetme sevgilere kucak açarken ve sevmenin ne demek olduğunu bildiğimi sanırken dünyanın hep çiçekli yollardan ibaret olduğunu düşünürdüm. benim için yazmak insan denilen yaratıklardan en güzel kaçıştı. içimin gökyüzünde özgür kuşlar vardı. şimdi kelimelerimin beni terk ettiği ,onların bile gittiği gerçeğini avuç içlerimde tutuyorum...meğer beklentiyi fazla tutmuşum hayat tam da bundan ibaretmiş.
itiraf etmek ile dert paylaşmak arasındaki farkı anlayanlar, itirafın ruhlarını arındırdığının bilincinde olanlardır.
haşlanmış yumurtayı her kırdığımda yumurta sarısının kabuğa en yakın olduğu yerden kırıyorum. büyük dert değil mi ?
seviyorum. ya da yanılıyorum. bilmiyorum.

sevmek istiyor da olabilirim.
muharrem ince cumhurbaşkanı seçilince emekli olup, sözlüğü bırakacağım.
Seviyorum çok seviyorum itiraf ettim o da benden etkileniyor gibi ama mesaj atmıyor doğum günümü kutlamadı ya bir kere sadece bir kere sevdiğim kadar sevilmek istiyorum artık geceleri yatarken deniz tekin dinleyip ağlamak sonra annen baban görmesin diye silip yatmak istemiyorum sorunlarım olduğunda ona sığınmak istiyorken sorunumun o olması canımı çok acıtıyor böyle ölmemişim ama yaşamıyorum da.
bu sabah saatin 7′ye yaklaştığı vakitlerde bir yaşımı daha doldurmuş olacağım. ve bu durum hakkında hiçbir şey hissetmiyorum. acaba neden? artık level atlamak beni heyecanlandırmıyor. çok fazla levelim olduğundan değil. şimdiden alıştığım için herhalde. ya da odunlaştım. ya da kendimi önemsemiyorum. ya da anasını satayım. bilmiyorum. hayat tuhaf demek de bir yerden sonra kesmiyor. çıkamıyorsun işin içinden. ölüme bir adım daha atmışsın işte. potansiyel gücünün bir kısmını daha kaybetmişsin. neye heyecanlanacaksın ki.

hiç.
bu dünyada 3 şeyin istikrarı bozulmuyor: bir evrenin genişlemesi, iki chp'nin yüzde 25'lik oy oranı ve üç benim sevgilimin olmaması.
Bazen ümidim kayboluyor ama daha sonra yeniden parlıyor. Bilmiyorum belki de her şeyi beyinde bitirmek gerekiyor. Asıl olan gidişat neyi gösterecek. Göreceğim.
sabahın köründe pitbull görünce altıma işemiştim.
boynunda çivili tasma (ipsiz) bana doğru geliyordu. sahibinin komutuyla yolunu değiştirdi. düz devam etti. birde havlasa altıma sıçacaktım herhalde.

yer: belgrad kalemegdan / sırbistan
insan neden yaşama hevesini kaybeder ki derdim kendi kendime, yaşayınca öğreniliyormuş.