bugün

herkesten uzaklaşıyorum, uzaklaşmak istemediklerim de dahil buna. canım yandığında konuşmak istediğim insanlar tarafından ya umursanmadığımı hissedip kendimi çekiyorum ya da anlatırsam onları üzeceğimden korktuğum için susuyorum. gerçekten karşılıklı oturup tam olarak ne hissettiğimi, neden böyle hissettigimi hiç kimseye anlatmadım sanırım. ne zaman kötü bir şey olsa hiçbir şey anlatmadan sadece gidip sevdiğim birine sarıldım, tek kelime etmedim, nedenini söylemedim ya da kendi kendime kalıp sayfalarca yazdım. bana en yakın dediğim insanlar neye, neden üzülüp tepki verdiğimi bilmedi hiç. bazen sarılmak, hatta yazmak için bile takat bulamadığım zamanlar oldu. öyle zamanlarda hep yaptığım gibi uykuya teslim ettim kendimi ama uyku hiçbir zaman kaçış olmadı. sürekli aynı acıyla, bazen de berbat rüyalarla bölünen saçma sapan uykulardı bunlar. berbat rüyalar diyorum çünkü kabus değillerdi. sadece çok kötü hissettiren rüyalardı, bugün de gördüğüm gibi. rüyamda beyaz saçlı, yaşlı bir adam istemediğim halde saçlarımı okşayıp beni sevdiğini söylüyordu. sıkış tepiş bir otobüsteydim, istanbul'daydım. kaçmak istiyor fakat yol bilmiyordum, otobüsten inip nereye koşacağımı bilmiyordum, bana yardım etmesini istediğim hiç kimseye ulaşamıyordum, korkunç derecede yalnız, üzgün ve terkedilmiş hissediyordum. işin garibi bu hisler korkudan önce geliyordu. gün ortasında böyle uyandım. rahatlamak için yattığım uykulardan böyle uyanıyorum. sonra banyoya girdim, dakikalarca kaldım suyun altında ve üzgün olduğumda hep yaptığım gibi. en kötüsü ne biliyor musunuz? rüyalarım çıkıyor benim. belki on sene önce gördüğüm bir rüyanın bir buçuk sene kadar önce çıktığını biliyorum. bu yüzden beni normal bir insanı etkilediklerinden daha fazla etkiliyorlar. hiç ama hiç güzel bir rüyam çıkmadı. güzel bir rüya görüp görmediğimi bile hatırlamıyorum. anlamıyor, anlatamıyorum. sürekli içime atmaktan yoruldum, bir şeyleri sürekli kendi başıma halletmeye çalışmaktan da öyle. gerçekten ne hissettiğimi, neyi neden yaptığımı anlatmaktan korkuyorum çünkü kırılmaktan ve üzmekten korkuyorum. benim derdimle kimsenin dertlenmesini istemiyorum, aynı zamanda benim neye üzüldüğümü bilip beni zayıf görmelerini de istemiyorum.
Kendimi epeyce kaybetmiş gibiyim. Bir çölün ortasında su satıyorum ama çölde benden başka kimseler yok.
Bugün orucu yedim. Gece geç saate kadar çalıştım. Bir iki saat uyuyayım sahura kalkarım dedim kalkamadım allah affetsin.
Hayatta en cekindigim seylerden birisi birine bana iyilik yapma firsatini vermek.

Cunku bu yasa gelene kadar yapilan bir suru iyilik ayni zamanda beni zora dusurecek kotulukler oldu. Cocukken durumu olmayan cocuklara ayakkabi yardim yapmak isteyen okulun, ihtiyaci olanlari bulmak icin dersi bolup “herkes ayaga kalksin ve sirasinin disina ciksin” diyerek ayaklara bakmasi gibi, ve “sen ders bitiminde gel” demesi gibi. Ya da alinan borcun ayni gunun aksami olmayacak ortamda hatirlatilmasi gibi. Kimseye muhtac olmadan yasamak gibisi yok. Son 5 yildir kendime yetiyorum, ve bunun hayattaki pek cok seyden daha kiymetli olduguna inaniyorum.
ince fikirden yoksun insanlar ince fikirli insanların ömür törpüsü. odun olmak hayattaki en güzel şey olmalı.

benden önceki yazara ithafendir. ama genel bir itiraf mı dersiniz, yoksa doğrudan genelleme mi artık...
2006 senesinde milanın shevchenko formasını almıştım, ertesi gün chelseaye transfer oldu. bu da böyle bir dramımdır.
hani sabah kalkarsınız biri bi' şarkı mırıldanır sonra bütün gün dilinize pelesenk olur.
bizim ofis. bizim derken ben ve sülalemdeki insan güruhuna ait aile şirketi değil.
çalıştığım ofis. o ofisin hemen yanında nihat hatipoğlunun sahnesi var. program öncesi "medine gülü" adlı ilahi çalıyor ama ne çalmak ne çalmak.
durup ansızın bütün akşam medine gülüüü, mediiiine güülüüü diye söyleniyorum.
itirafımdır;
sevabım ne olur hocam diye gidip soracağım. çok net.
nefret ettiğim bir kızın Instagram hesabını çalıp, internetten bacakları aşırı kıllı bir ağabeyimizin fotosunu, kızın kendi hesabında paylaşıp "off arkadaşlar bıktım bu ayva tûylerimden" diye not geçip paylaşmıştım. rezil olmuştu, mutluydum bende o an. evet ama o günden sonra mutlu olamadım.
Melis Ben seni kandırdım
Hz Ali hristiyan değildi ..
şu kusursuzluğa erişebilmiş gibi başkalarını kusurları yüzünden aşağılayan homo sapienslere karşı içimde özel, böyle çok müstesna, çok başka bir sinir var. aslında birçok homo sapiens türüne karşı içimde çeşit çeşit sinir zaten mevcut ama abi, bu sinirin tadı bi başka… bunlara sinir olurken ayrı bir tat alıyorum, onların aslında ne kadar da aşağılık mahlukatlar olduklarının farkında bile olmamaları sapıkça bir keyif veriyor bana, muhatap almaya bile layık olmamaları, muhatap alınmamaları ve bu sayede seslerini yükseltebilmelerinin kendilerini bir halt zannetmelerine yol açması son derece trajikomik ama güldürüyor… içimden “hele bi kusursuz ol da öyle gel yiğidim.” demek geliyor.
Evet bakkal memiş dede, sen arkanı döndüğünde ben de hiç tanımadığım diğer arkadaşlarım gibi gizlice sakız çaldım ve böyle bir furyanın farkına yıllar sonra vardık her birimiz. Çikolatalara gözüm yemedi tabi ellerim minnak.
Kalabalığın ortasında yapayalnızım. Sadece oğlum var. O da küçük daha. Hayattan hiçbir beklentim yok artık. Sadece onun için yaşıyorum. Kusacak yerim olmadığı için yazdım buraya. Öyle.
Çok fakirim sözlük.
Pideleri küçük küçük doğrayıp fırında kuruttum. Ziyan olmasın diye değil ama Babannem olsa öyle yapardı diye.

Yaşlandım. 1 yılda 10 yaştan fazla aldım sanki.

insan eğer bir şeyi yapamayacağını düşünüyorsa, bu henüz onunla başetmek zorunda kalmadığındandır demiş bi yazar. Çok doğru... neleri başardım? Çok şey... yapmak zorunda kalacaksın deseler; asla yaparım diyemezdim. Büyümedim işte ben yaşlandım, o yüzden böyle hissediyorum. Yüzümde çizgiler var. Ellerim yaşlandı. Çabuk yoruluyorum. Bazen güçsüz kalıp ağlıyorum. Sonra yüzümü yıkayıp dünyaya yeniden kafa tutuyorum.
Fırın tepsisi önümde, kuru pide kokusu dolu mutfak. Kahve yaptım, daha bugün aldım Kadıköy’den. Mis gibi tazecik. Cevzenin dışında bi damla kahve damlamış gitmiş. Cezvenin tekrar çiflenmesi lazım.
Geçen sene bugün, annem kanser değildi.
Şimdi kanser.
Geçen sene bugün 28 yaşındaydım. Bugün 29 değilim. 40, bilemedin 46, belki 47.
Geçen sene olsa bi pideyi bu kadar küçük parçalara doğrayıp fırında kurutmazdım. Çünkü 28 yaşındaydım ve çorbanın yanında kuru pide yemek gereksiz bi teferruattı.
Şimdi öyle değil; “atılsın mı canım koca pide, günah!”
Manyak ev kadınlarına bi yenisi olarak eklendim. Pazartesileri eve kadın gelip temizleyecek diye pazar günü ev temizliyorum. Çünkü gündelikçi hanım abla dağınık olduğumu düşünmemeli. Dağınık mıyım? Hayır. Birinin hakkımda ne düşündüğü Bu kadar önemli mi? Evet oldukça.
Kayınvalidem, eşimin yeğeni sünnet olduktan sonra onu alıp hep beraber Eminönü ne filan gideceğimizden bahsediyor. Böyle yerlere yatıp yuvarlanarak gülmek istiyorum. Sünnet kostümlü bir çocukla Eminönünde yürüdüğümü hayal ediyorum, gülmek değil sanırım yuvarlanarak ağlamak istiyorum.

Pideleri cam kavanoza koymalıyım. Resmini çekip kuzenime göndermeliyim. Babaanneme gösterdiğinde Babannemin Sevincini hissetmeyelim. 1 pide ziyan olmadıysa çok mutlu olacağına eminim. Bu gece babaannemden 3 yaş büyüğüm. Bu gece elinin körüyüm...
aşık olmak istiyorum, olmuyor.
Başını omzuma koyacaktı, film izleyecektik...
O filme bakacaktı, ben nefes alışını dinleyecektim..
O filme bakacaktı, ben yüzüme değen saçlarıyla hayaller kuracaktım..
O filme bakacaktı, ben kokusuyla mest olucaktım...
Ve o yine filme bakıcaktı.. ben bakmış gibi yapacaktım...
Olmadı....
Bunları her bişeyinen anlattık. (#39517818)
Kocaman bir defteri kapattım. Daha doğrusu kapatmak zorunda kaldım. Bir gün kapanacak diye başlamış olmam hiçbir hissimi hafifletmiyor. Bazen dünyadaki bütün üzgün insanların üzüntülerini içimde hissediyorum. Öyle bir gün. Bazen dünyadaki bütün insanlar yok. Tek başımayım.
Bugün öğrendim, 8 haftalık hamileyim.

Ed: eksileyecek ne buldunuz ki?
dün akşam 3 günde sadece 1 kişinin izlediği "üç vakte kadar" filmine gittim hiç komik değildi..
Kimi içimden sevmeye başlasam ve bunu ona ifade etmesem bir şekilde gidiyorlar hayatımdan. Banada izlemek kalıyor.
Ondan oldukça hoşlanmıştım yalan yok.

zamanında bunu söyleseydim ne olurdu merak etmiyor değilim.

Eğer benden hoşlanmazsa bu beni incitir diye söylemeyi düşünmedim. Başka sebepler de vardı.

Şimdi nedense bi utanmaz, cesur hissettim.
Akışına bıraktım gidiyorum.
Ucuz, milletin burun kıvırdığı sağlıksız yiyeceklere bayılıyorum.

Nerede bir 2,5 tl'ye tavuk döner var, hoopp 2 tane birden yiyorum. Nerede bir pilav üstü tavuk var ağzımın kenarından pirinç taneleri taşa taşa yutuyorum.

Ben bunları yaparken yakın çevrem "abi yenir mi o ya pistir" diyerek bana boka bakar gibi bakıyorlar. Ama ben gerçekten çok mutlu oluyorum.
Bugün taksicinin biri orospu şıllık dedi, bi an da yaratıcı bir kelime gelmedi aklıma şok oldum ve en son ilkokulda kullandığım kelimeyle feedback yaptım; anandır.